Osmanlı'da bir postacı ve temsili posta çuvalı |
Vaktiyle bir kasabadaki posta işletmesinde bir posta memuru varmış; adamcağız, o zamanın usulünce bir ayda gelip dağıtımı yapılacak olan mektup ve benzeri evrakları üzerlerinde arabi ayların isminin yazılı olduğu bir torbaya doldurur, bu postaları binek hayvanı ile veya yaya olarak mahalle ve köylere dağıtıma çıkar, adrese teslim edermiş.
Bir gün, postahâne müdürü hamama gitmiş; postahânede çalışan postacıyı hamama girmeye hazırlanıyorken görmüş, postacı soyunuyor... Birde ne görsün, üstünü başını çıkaran postacının iç çamaşırının üzerinde gayet iri bir hat ile ‘cemayizelevvel’ yazılı değil mi !
Meğer postacı posta torbalarını usulca aşırıp iç çamaşırı içlik yapar giyermiş...
....
Üzerinden çok zaman geçmez postacının şansı yaver gider(!), baht yıldızı parlayıverir(!) büyük mevkilere çıkar, çokça para ve itibar kazanır...artık kibir ve azametinden yanına yanaşılamaz olur.
Vazifesinde mıhlanıp kalan posta müdürü postacının bu haline şaşar, bildiği cemaziyyelevvele dair sırrını da etrafa söylemekten o saatten sonra korkar, fakat içinde saklamaya da razı olamaz...eski postacısı, burnu Kafdağı’nda, kabara kabara yanından geçip giderken, müdür başını iki yana sallar ve sonunda dayanamaz ve arkasından şöyle seslenir:
”Ben senin cemaziyelevvelini de bilirim!”
★
Bugünkü dünyada hiç kimse posta torbasından mamul içlik giydiğini uzun süre saklayamaz...
Etrafta adam zannedilip itibar edilen “cemaziyelevvel"ini kimsenin bilmediğini zanneden çapsızlar var ya...onların çapını bilen birileri de vardır mutlaka...
Okur yazar olup gözünü dört açan çuvaldaki cemaziyyelevvel yazısını okur...sorumluluk mevkiindeyse hesabını sorar, sormalı !
Cemaziyelevvelin ardı cemaziyelahir, o vakit gelince içlik giyenlerin ve dahi görüp gereğini yapmayanların ahir ve akibetini biz de merak ediyoruz !