Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Aralık 2023 Çarşamba

Bâkî kalan kubbede bir hoş sadâ...


Türk Edebiyatı’nın en önemli divan şairlerinden “Şairler sultanı" (Sultânü’ş-şuarâ) Bâkî’nin meşhur bir beyiti şöyle:

“Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş"

Derki:
"Sesini bu dünyaya Davud gibi sal,
Geride kalan, bu kubbede bir hoş sadâ imiş."

Divan şâiri Bâkî, her şeyin gelip geçici olduğu bu fani dünyada, iyi bir insan olarak hatırlanmanın geride bırakılacak en iyi şey olduğunu vurgular...bunu da Dâvûd'un sesi ile ifade eder...sadân Dâvûd gibi güzel olsun, ve güzel sesinle (yapıp ettiklerinle) anıl !, der.

Filhakika; bugün de güzel sesler için kullanılan "Dâvûdi ses” ile de Hazreti Dâvûd'a atıfta bulunur şair Bâkî. 

Hz. Dâvûd'un sesi o kadar güzel ve bir o kadar da tesirliymiş  ve öyle bir letâfet, öyle bir âhenk, öyle bir tesir varmış ki, ne vakit Zebûr'u tilâvet etse, kuşlar kurtlar başına toplanır, dağlar taşlar zikrine iştirâk ederler,  ins ü cin cezbeye gelir, cümlesi mest ü hayrân olurlarmış. 
Enbiyâ, Sad ve Sebe sûrelerinde bu husus beyân edilmektedir.

İşte bu hâller hep aşk-ı ilâhînin esrârındandır. Zîrâ hakîkî aşk, dağa taşa, kurda kuşa bile tesir eder.

Dâvûd ismi vüdd kökünden türetilir, "çok sevilen" demektir. Allah O'nu çok sevmiş, O da Allah'a öyle bir aşk ile bağlanmış ki okuyuşunda hep bu aşkın tesiri görülmüş.

Bir Hadis-i Şerifte hz.Dâvûd'un şöyle dua ettiği beyan edilir: 
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Dâvûd aleyhisselâm şöyle dua ederdi: Allahım!
Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. 
Allahım! 
Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl!”
Bâkî kalan bu kubbede, fani insanın ömrü müddetince hayra dair işleri yapması, fiil ve sözlerinin iyi ve güzel olması, hatta hayır işlerde samimi niyetli ve aceleci olması, garip gurebayı, yetimi yoksulu, muhtaçları görüp gözetmek, iinsanların ve sair mahlukatın istifade edeceği imaretler...işte bunların hepsi kişinin ardınca bırakacağı hoş sadâ imiş...

Bir hikâye:
Bir kişi, Hasan Basrî'den bir şey istemişti. O da hemen ayağa kalkıp gömleğini çıkardı ve ona verdi. 

Buna şahit olan etraftakiler:
–Ey Hasan, eve gidip oradan bir şeyler verseydin ya!, dediler.

Hasan Basrî  şöyle cevap verdi:
–Bir defâsında bir muhtaç mescide geldi ve; Karnım aç!, dedi. Biz gaflet ettik, hemen yiyecek getirmedik. Onu mescitte bıraktık ve evlerimize gittik. Sabah namazına geldiğimizde bir de baktık ki, zavallı ölmüş. Kefenleyip defnettik.

Ertesi gün, o fakiri sardığımız kefenin mihrapta durduğunu ve üzerinde; "Kefeninizi alın, Allah kabûl etmedi!" yazdığını gördük. O gün; "Bundan sonra bir ihtiyaç sâhibini gördüğümde onu bekletmeyeceğim, hemen ihtiyâcını göreceğim, diye yemin ettim.
Dâvûd (a.s)' dan mülhem Yunus Emre'nin bir şiiri ve ilâhi formunda bestesi, buyrunuz:


Dağlar ile taşlar ile 
Çağırayım Mevlâm seni 
Seherlerde kuşlar ile 
Çağırayım Mevlam seni  

Su dibinde mâhi ile 
Sahralarda ahû ile 
Abdal olup "ya Hû" ile 
Çağırayım Mevlâm seni  

Gök yüzünde İsa ile 
Tur dağında Musa ile 
Elimdeki asâ ile 
Çağırayım Mevlâm seni  

Derdi öküş Eyyub ile 
Gözü yaşlı Yakub ile 
Ol Muhammed mahbub ile 
Çağırayım Mevlâm seni  

Bilmişim dünya halini 
Terk ettim kıyl ü kalini 
Baş açık ayak yalını 
Çağırayım Mevlâm seni  

Yunus okur diller ile 
Ol kumru bülbüller ile 
Hakkı seven kullar ile 
Çağırayım Mevlâm seni