Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Eylül 2020 Çarşamba

Yürü konaktan konağa bir yolcu gibi...

Ey her anı, bir bir tab edilen adem
Ne mühim heykelin var, bu ne âlâyiş ve dem 
Eğer idâre-i maslahat içünse bu hâl
Ömrünü zarardan say, müflis bir tüccar gibi
☆☆☆
Bir meclis ki, etek öpen baş tâcı edilmez
Azîz ve muhterem bir ademmiş gibi
Ayak yoluna gider gibi huzura varılmaz
Edeb ve erkânını yitirmiş gibi
☆☆☆
Duydun mu ? bir varmış bir yokmuş derler
Masallar diyarından haber verirler
Süleyman'a kaldımıki tâcı birader
Dün bâkî bugün fani olanlar gibi
☆☆☆
Gel ey cânım, cânânı cân içre bul
"O" ezelden ebede nâmütenâhî, bil
Bak şuracıkta işte kıldan ince yol
Yürü konaktan konağa bir yolcu gibi

28 Eylül 2020 Pazartesi

Tek millet, iki devlet...


Benim öz gardaşımın Azerbaycan'ı
Düşmanın potinini göm, toprağa göm
Karabağın tepesine dik bayrağını
Göster kahpelere Türk'ün şanını

Karabağ toprağı Türk'ün yurdudur
Toprağına göz dikenler namert soyludur
Ardındaki desteğin Oğuz boyudur
Duyur kahpelere Türk'ün adını

27 Eylül 2020 Pazar

Mâzîye sürgün...


Zevâl bulur her fani
Hani atalar hani
Nedir gerçeğe mâni
Demeli malayani

Yaz baharın ahiri
Devir ilâ-âhiri
Dosdoğru duran imiş
Kurtaran zavâhiri

Gecenin zevâli gün
Vakit olur hemen dün
Hoş geçen demler var ya 
Mâzîye olur sürgün...

26 Eylül 2020 Cumartesi

Vandalizm ve örümcek ağına takılmış sinek...

Örümcekler genellikle zahmetsiz kazanç peşinde olan omurgasız hayvanlardır. 

Az biraz gayretle böceklerin uğrağı yahut uçuş/geçiş güzergâhları gibi münasip yerlere ağlarını örer, sonrasında tuzağa takılanların yiyebildikleri kadarını yer, artanını ağ iplikleri ile makara/bobin şeklinde mumya gibi  sarıp sarmalar, av kıtlığı döneminde tüketirler.
☆☆☆
Azazilin de biraz gayret ile ördüğü çeşitli tip tuzakları var ki; sinek tabiatlılar bu ağa kolayca takılır.
Azazilin tuzaklarının en başta geleni kibirlenmektir...ayrıca kendini üstün görme ve beğenme, şehvet, yalan, nefret, cimrilik, dedi-kodu, söz taşıyıp fitne çıkarmak, fesatlık ve benzeri şeyler de onun kurduğu diğerleri... bu tuzaklara ise takılıverir egosunu salıvermiş mahlûkâtlar  !
☆☆☆
Yunus Emre meşhur şathiyesindeki bir beyitte derki:
"Bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu"

Bu beytin bir çok yorumu yapılmış ehl-i irfân tarafından. 

Sinek ego, kartal insanî ruh yorumu yapıldığı gibi;  küçümsenip önemsenmeyenin, hâkir görülenin güç ve nüfuzlu olanı Rabbinin yardımı ve koruması ile yere çalması şeklinde yorumlar var...

Bu yorumlardan birisi de Niyazi Mısrî'ye ait: O'na göre kartal ile kastedilen üç tip insandır. 

Birincisi: Makam ve mevkisine güvenen, bu yüzden kibirlenen tekebbür ehlidir. 

İkincisi: Öze dair hususlarda bir şey yapmayan ancak kendini öyleymiş gibi gösteren gösteriş düşkünleri riyakârlardır. 

Üçüncüsü de hor ve hakir görenlerdir. 

Sinek ise bu üç grubun hor ve hakir gördüğü, zayıf, nüfuz karşısında gücü olmayan, korunmaya, adalet ve merhametle davranılmaya muhtaç gariban ve fakir kimselerdir.

Fuzulî ise bir beytinde; bu zayıf ve hakir görülen kimselerin, Rablerine sığınıp, işi O'na havale etmekle aslında toz kaldıracak güce eriştiklerini,  teslimiyetlerini konu eder:

"Hakîr bakma bana kimseden sağınma kemem
Fakîr-i pâdişâh-âsâ gedâ-yı muhteşeme"
☆☆☆
İnsanlar bir hedef uğruna gayret eder, kartallar gibi yükseklere çıkmak için kanatlanabilirler, ancak unutulmamalıdır ki; sürekli yükseklerde uçmak riskleri de barındırır. Anî hava değişikleri kartalı yerlere kadar inmeye mecbur kılabilir.

Nâbî de ikbâl sarhoşluğu içindeki kartal içün şöyle demektedir:
"Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde 
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz
Bir gün eyler dest-beste pâygâhı câygâh
Bî-aded mağrûr-ı sadr-ı itibârın görmüşüz" 

Bu babda demeli ki; Nemrud kendini kartal gibi görürken burnundan giren bir sinek onu yere çalıvermiş...sonunu getirmiş !

İnsanı insanlığından uzaklaştırıp yere çakacak kibriya, nüfuz düşkünlüğü ve benzeri gibi küçük gibi görünen temayülleri olabilir, ancak kendini bilenler, insanî derekesini korumaya çalışarak şeytanî tuzaklara düşmezler. Eğer bu rikkat ve hassasiyet olmazsa, bu tenezzül kişiyi şeytanın yukarıda söz edilen tuzaklarına kolayca düşürür. 

İnsanlık tarihinde hikâye edilmiş ve ömürleri ağda debelenen sinek gibi neticelenmiş nice firavn, nemrud ve karunlar gelmiş geçmiş !
☆☆☆
İnsana düşen, azazilin ördüğü tuzaklara takılan sinekleri hatırdan çıkarmamak, vandalizme kapı aralamamak, insan geldiği dünyada şeytanlaşmadan, insan olarak gidebilmeyi başarmak için gayretkeş olmaktır vesselâm !

24 Eylül 2020 Perşembe

Adem yahut "Âdem"...

Kişi; ya tesviye ve terbiye ile hamlıktan "insan"a evrilir âdem olur, ya da direnir de "insan"dan uzaklaşır,  adem kalır...

Evveli adem olan "insan",  "âdem" olmaya adaydır amma, önüne ne badîreler çıkar...

Gün gelir ateş ile imtihândadır, nâr-ı cahîm içre çırpınır...

Gün gelir su ile... nefsin nefessiz kalmasının mânâsını idrâk eder...yüzmeyi öğrenmek için çırpınır durur, ya yüzmeyi öğrenir yahut dibi görür...

An olur; fırtına, kasırga, hortum ve bora eser de insanlığını kökünden sökmeye yeltenir...

Dem olur, kurumuş çorak toprak, yahut çöle, dem gelir gümrâh bir araziye döner...bire bin verir başak başak...

Bir dem olur ademî, bir dem gelir âdemî...Suflî yahut ulvî...Siccin ya da illiyun...kişiye sunulmuş iki tercih...

Nâr-ı cahîm de, nûr'us-semâvât da insana dönüktür, insana...başını nereye çevireceği kişiye kalmış...

Zâtî der ki:

"Eşiğin terk edenin yeri cahîm olsa gerek"

Rûhî-i Bağdâdî ise bir beyitte:

"Konulmasın rakîb-i bed-ef’âl kûyuna / Cennette n’eyler ol ki makāmı cahîmdir" der...

Bu tercihi, adem kürre-i arzda iken yapacak ki...beriden öteye hangi menzile varacağının kararını verecek...

Adem; ya "Âdem" olacak ve illiyun için vize alacak, yahut terbiye ve tesviye kabul etmez "ademiyyet" üzre mühletini harcayarak siccine yol alacak ve belki de turab olmayı dileyecek zamanı gelince...

"İnsan"a giden yolda Rabbimiz yâr ve yardımcımız ola inşâ'Allah...

----------

Âdem: Hazreti İnsan. Cenâb-ı Hakk Âdem'i halketti, tesviye etti, cesedine nefhâ-i ruh etti, terbiye etti, sonra esmâyı tâlim etti ve hilâfete namzed kıldı.

Adem: Yokluk, olmama, bulunmama. Vücudun zıddı

20 Eylül 2020 Pazar

Entelijansiya, Kör kuyuya taş atmak ve Hoşafın yağı...

Kişinin ufkunu ait olduğu entelijansiya belirler. 

İdrak ettiğimiz çağın gerçeklerini okumaksızın ve akl-ı selim olanlardan müteşekkil istişarî sermaye devreye sokulmadan istikbâle matuf bir entelijansiya ortaya çıkamaz.

☆☆☆

Münevverler topluluğu (=entelijansiya) ile istikbâl şekillenmeli...tamam da, eldeki malzeme yahut kumaşın kalitesi de önemli değil mi...!

Mesela; basit, vasıfsız, kerameti kendinden menkul, kifayetsizliği dahi kendine bol gelmiş bir insan ne ile uğraşır ?

Bizim kültürümüzde; aklı, kalbi ve hissi selim olmamakla ifade edilen, IQ'su vasat, EQ'su mübhem ve gayr-i muayyen olanların tepelerin ardını projekte etmeleri mümkün mü ?

Atîyi hesaba katmadan eyyamı deruhde etmek her kişinin harcı tabiki...Amma eyyamcı içün uzak ve mübhem olan atî, saatler durmaksızın ilerlediğinden, hazırlıksız yakalanacağı bir günde mutlaka gelecek.

Kör kuyuya taş atmak denilen bir söz var güzel türkçemizde. Kuyu başında bekleyip vakit tüketenlere bir va'z ü nasihattır ki, kuyuda ilerleyen taşdan su sesi ya gelir ya gelmez !

Akl-ı selim zevât, öteleri gören göze, hikmete ma'ruftur. 

Hani uzak görüşe şimdilerde uzgörü de derler...

Kifayetsiz muhterisler ise; maa't-teessüf kıt akıl ve kısa görüşlü olsalar da, fırsatını bulduklarında akıllarını eyyamcılık için kendilerini aşacak maharet ile kullanmaya çabalarlar...

Ve malesef ki fırsat kollayarak ma'kes bulduklarında itibar görür, şahsi hesapları için bildikleri bütün oyunları sergiler, hoşafın yağı kesildi deyu kazan kaldırmaya yeltenebilirler de...

☆☆☆

Hoşafın yağının kesilmesi ve kazan kaldırma hikâyesini çoğu insan bilir. Özetle;

Osmanlı'da Yeniçeriler, kazan kaldırırlar. İsyan haberi Padişaha ulaşır. 

Padişah: 

Resim için kaynak:
https://www.osmanlidevleti.gen.tr
/

-Gidip öğrenin bakalım, neymiş dertleri.

Yeniçeri Ocağına gidilir, Yeniçeri ağası ile görüşülür. 

Ağa: 

-Bize artık değer verilmiyor, yemeklerimizin malzemesi kısıldı, devlet-i âlîyye bu kadar fakir mi düştü ki, hoşafımızın yağı dahi kesildi.

Konu padişaha aktarılır ve yeniçerilerin aşçıbaşısı, huzura çağrılır. 

Padişah: '

-Siz ülkemiz için savaşan, topraklarımızı genişletip koruyan çerilerimizin hoşaflarının yağını nasıl kesersiniz, bre kâfirler, diyerek azarlar.

Aşçıbaşı;

-Ama padişahım, hoşafta yağ olmaz. Çeriler kazan kaldırmak için bahaneye bakmış.

Padişahın konuyu derinlemesine araştırmak için görevlendiriği kişiler, hoşafın yağlı olduğu dönemi ve o dönemdeki aşçının emekli olduğunu öğrenirler, işin aslını öğrenmek için emekli aşçıyı çağırır, hoşaf yaptırır ve dağıtmasını sağlarlar. Emekli aşçı evvela pilavı, sonra da pilav koyduğu kepçe ile hoşafı dağıtır. Dolayısı ile kepçenin yağı hoşafa bulaştığından hoşafın üzerinde ince bir yağ tabakası oluşmaktadır. Ve anlaşılırki, hoşaf üzerinde gezinen yağa yeniçeri alışmıştır.

Emekli olanın yerine gelen aşçı ise iki ayrı kepçe ile yemek dağıtınca hoşafa yağ bulaşmaz olmuştur. Bunun ise yeni aşçının saraydan emir alarak ve mutfak masraflarını kısmak için olduğunu düşünmüştür yeniçeri. Bu yüzden isyan edip; hoşafın yağı eksildi deyu kazan kaldırmışlardır.

Ve geçmişteki yağlı kepçe ile hoşaf dağıtma normlaşınca, sonraki temiz kepçe ile yağsız hoşaf dağıtımı sorgulanır olmuştur...

☆☆☆

La Rochefacuald'dan bir söz: "Basit düşünceli adam, yakınındaki her şeyi suçlamaktan zevk alır." 

☆☆☆

Azîz ve necib milletimiz ve devletimizin ilelebed payidar kalması içün gayret eden münevverlerin biraraya gelmesi, akl-ı selimin galebe çalması, ilm ü irfânın ziyâdeleşmesi, niyeti hayr olmayan cühelâ ve zımnî maksadlıların ma'kes bulmadan müstehakını bulması niyazı ile...

19 Eylül 2020 Cumartesi

Fettan...

İkbâl hesaplarıyla ne çok hayaller kurar
Mazisini unutmuş istikbâli kurgular
Rüyâsında düşünde habire tahta çıkar
Ey iblis çıksa çıksa senden bir fettan çıkar

Akl-ı fa'âl...


Güzel olanı berbatlaştırmak maharet ister. Temiz olanı kir ve pasak ile sıvamak da...
☆☆☆
Yanlışlardan yola çıkıp doğru hedefe varmanın mümkünlüğünü ispatlama çabası muhayyel...
☆☆☆
Fıtrî zekâsını ortalamalarda kullanma beceriksizliği  her cüz-î akıl kiracısına nasip değil...
☆☆☆
Her uzun emelin ecel-i mübrem ile inkıtâya uğrayacağı hakikatini unutanların son durağı gassâl değil mi ?
☆☆☆
İçindeki dağınıklığa bakamayan gözün dışarıdaki dağınıklığın istikbâline müneccim olmasının ne kıymeti olabilir !
☆☆☆
Bozuk saatlere inanıp hep baharı yaşadığı zannına rağmen zaman hep ilerliyor, güneş doğuyorsa...saatler değil algılama bozulmuş...
☆☆☆
Her gelen farklı gelir, alacağını alır;  ya farksızlığı farkederek farkı terk ile farksız gider, ya da fark totemini bırakmadan öpe koklaya gider...
☆☆☆
Acıtan dikene sükût, gülün rayihası içündür...
☆☆☆
Aklın nâkıslığı; ma'lûmu mâ'dum, alenîyi mahcûb kılar...

18 Eylül 2020 Cuma

Zevk-i Selim...

Maksad-ı zımnî olanlar
Maksuda nasıl ererki
Harbîliği terk edenler
Mertliği nere koyarki
☆☆☆
Söz maksadı aşmamalı
Emanet söz çıkmamalı
Hele gönül kâbesini
Bir öfkeyle yıkmamalı
☆☆☆
Yalçın kayalık doruklar
Sert rüzgârlara dayanmaz
Toprak gibi mütevâzı
İnsanlara hiç doyulmaz
☆☆☆
Akl-ı selim olanların
Kalbi selim olur imiş
Hiss-i selim de olursa
Zevk-i selim olunurmuş

17 Eylül 2020 Perşembe

Kısa deyişler...

Müstakim olanlar da var, çıkmaz sokakta akim kalanlar da...
☆☆☆
Yoldan çıkmak yahut yoldan savrulmak için bahaneye bakanlar mı, oooo...
☆☆☆
Bir eşeğe binmek için hamle üstüne hamle yapayım derken çifteyi yiyerek nal izi ile damgalanmışa diyebilecek söz var mı ? 
☆☆☆
Adama sap dersin bozulur, ama "baltaya sap olamazsın" denildiğinde hırsından ormana dalar, fellik fellik baltasının sapı kırılmış baltacı arar...
☆☆☆
Üreticinin adını duyan yok, pazarlamacısı ise adını sağır sultana bile duyurmuş, nâmı yürüsün...
☆☆☆
Fırsat bulamaz iş yapmaya; kimi hikâye etmekten, kimi de hikâye dinlemekten...hepsi de ömür törpüsü, ne yazık ki toplam ömürden düşülmüyor boşa geçen zaman...gün yirmidört saat nasıl harcarsan harca ey âdem.
☆☆☆
Etrafından bî-haber taht-ı revân şiltesinde oturup keyif çatanlar acep toprak altında rahat uyur mu ?
☆☆☆
Hayasız için hayat hazdan ibaret, sonu da yok, ötesi de...
☆☆☆ 
Biriktirip, sineğin kanadına yüklediği dünyâsını tükenmez sanarak geçirmiş bir ömrü...yazık ettin kendine ey gözü açık !
☆☆☆
Şişinip durduğu şeyin hevâsı bir gün inince hakikâti anlayacak olsa da...heyhât, vakit geçmiş olacak !

16 Eylül 2020 Çarşamba

Okur/Yazar...

Kodamanla kıyasta
Yer kremalı pasta
Ölçüyü hep kaçırır
Zıbarıp olur hasta
☆☆☆
Dünyası var ufacık
Fikirler uçuk kaçık
Dağarcığı mı ? ..cacık
Gönlü sıvalı balçık
☆☆☆
Hile hurdada usta
Mekânıdır arasta
Entel dantel takılır
Hoşafı içer tasta
☆☆☆
Hem okurmuş hem yazar
Dünya ona bir pazar
Hep çürük çarık satar
Kendi kuyusun kazar

15 Eylül 2020 Salı

Yaz ortasında ayaz...


Yaşı kâmil kendi ham
Nefs kokar buram buram
Alır hesaplı selâm
Kusurla sırılsıklam

Lisânı hem buyurgan 
Koyuvermiş avazı
Hem de naif kırılgan
Kendince mütevâzı

Fikrinin rengi beyaz
Yaz ortasında ayaz
İç içe siyah beyaz
Hepsinden var az biraz

14 Eylül 2020 Pazartesi

Ey bülbül, ne çok şakırsın öyle...


Ey bülbül, dur durak bilmez, ne de çok dillersin
Sanırsın bir ben bilirim, ne de çok söylenirsin
Bildiğini bilenler, senin cehlini demezler
Kulak kesil, eyle sükût, bak neler öğrenirsin
Terakki edersin belki, hikmetle dillenirsin

Lüzumu kadar şakı, kimseyi bizâr etme
Çok bilenler az konuşur, cehlini ifşâ etme
Lisân-ı münâsiple tarz-ı i'tilâf eyle
Az ve öz lâf edilir âriflerin nezdinde 
Lâf ü güzâf edilmez şol irfân meclisinde

12 Eylül 2020 Cumartesi

Sanal ile gerçek arasında bir yerlerde...

İnsanın insanlığından metamorfoz ile ırak düştüğü bir çağı idrak ediyoruz.

Deformasyon ve dejenerasyon tam gaz...

Yalan dolan gırla gidiyor, ar edeb rafa kalkmış, ego tavan, ahlâk yavan...

Ahsen-i takvîmden uzaklaştıkça uzaklaşırsa insan, çürümüşlük ve bozulma içe işler bir zaman !

Amma Ahsen-i takvîm üzre demeye kalkınca bu da ne demek derler... bu çağda çoğunlukla bunu bilen de yok, bilse de ona uygun yaşayan da yok...

Tercih fâniden yana, sanaldan yana, hazdan, kolaydan, beleşten yana olur da; hakikât olan formata, âlem-i bekâ formatına uygun yaşamak olmaz ise, işte olacağı bu !

Ne vakit ki kişiler kendini görmezden gelip sorgulama yolunu terk eder, hep ötekinin gözündeki saman çöpünü irdeler ve eleştirir, işte o vakit hak ile batıl karışır...

Hem böyleleri; kendine ayna tutulursa da, aynalara kızar, kendi çirkin yüzünü görmeye dayanamaz, hatta aynayı kırmaya yeltenir...

Arasatta kalmak, akıl ile gönlün arasındaki arzu ve ihtiras dairesinde kalmak, egonun isteklerine hayır diyememek, meşru gayrimeşru ayırdını göz ardı etmek, aşağıların karakteristiğine teslim olup gitmektir...

Ya da, dünyâ hayatının sonlu olduğu realitesini unutmadan, böyle bir yolun yolcusu olduğunu unutmamanın çizdiği sınırlarda yaşamak tercihi...

Ötekine zarar vermemeyi ilke edinmiş, yek digerine fayda esaslı olan yoldaki bir yolcu...

Edeb üzre, fıtrata uygun yaşayan, insan ve çevre hak ve hukukuna titizlikle riâyet eden,  kötü ve kötülük güdülerine muhalif bir insan olma gayreti...

Mümkün mü ?

Evvel Allah...gayret ile...

Değilse; cehenneme dönmüş bir dünya hayatı...çile, keder, dertler, işlerin sarpa sarması, huzursuzluk ve bunalımlar !

"Der-kenar"dan "Hâşiye"ler...

 

Münkir ki; âfâkda hakâiki redd ede
Hem ol kişi hakâiki bulamaz enfüsde
Çün âfâk ve enfüsden her biri âyînedir digerine
☆☆☆
Her kim enfüsde a'ma, âfâkda dahî a'ma
Umûr-i hissiyyeyi müşâhede dahî mevcûddur hayvânatda 
Ma'mafih hayvânatda basîret olmaz asla
☆☆☆
Cemî-i eşyâ şol kişiye şey'-i vâhid görüne 
Ola sıddîklerden kışr ve lübbü cem ede 
☆☆☆
Çün lübbü ahz kışrı tarh zındîkiyyettir
Kışrı ahz lübbü ram mahcûbiyyettir
Ehl-i der; zâhirin kıvâmı bâtın iledir
☆☆☆
Her kim mutâlaa eder anca fiili söyler
Ve müşâhede edenler vasfını gözler
Muâyene eden ise özünde sükût eyler
☆☆☆
Her ni'meti minnet bil, o iptidâ-i fazldır
Ol kesbe nazar eyleme zirâ fâili Hak'dır
Hak bi'l-esbâb işlemez, belki o inde'l-esbâbdır
----------
Kaynak:Bursevî, i.H., Kitabü'n Netîce-I

11 Eylül 2020 Cuma

Sorumlu muyuz...!

İnsanoğlu, müspet mânada;

  • Yaptıklarından sorumlu olduğu kadar, yap(a)madıklarından da sorumlu.
  • Söylediklerinden sorumlu olduğu kadar, söyle(ye)mediklerinden de sorumlu.
  • Attığı adımdan da, at(a)madığı adımdan da sorumlu.
  • Gördüğünden/duyduğundan da sorumlu, görmezden/duymazdan geldiğinden de...
  • Mes'uliyetinin gereğini yerine getirmekten de sorumlu, getirmemekten de...
  • ....

Ez-cümle; çeşitli hesaplar sebebiyle veya ucu bana dokunursa diyerek yapılması elzem olan konusunda çekinik durmak, neme lâzım demek bile insanoğlunun fıtratına ters...tabi "insan"oğlunun !

Mes'uliyetin gereğini yapmamayı kendisine yakıştırana diyecek başkaca sözümüz yok...hesabı öteye !

8 Eylül 2020 Salı

Pervâne gibi...

Su çeker kuyudan dolap beygiri
Döner de durur pervâne gibi
Çıkrığı bozuksa  çürükse kerebî
Delinmişse kovası bir kevgir gibi
Beygire yüklenir bir de sebebi
☆☆☆
Yoldan çıkar olur adamın dibi
Düzeni bozuk bir bağlama gibi
Ne tezenesi var ne de bam teli
Kırılmış sapın kalır mı perdesi
Yollara yüklenir bir de sebebi
☆☆☆
Boş başağın nadir olur danesi
Virâne adamın baykuş dolar hânesi
Er meydanının nadirdir merdânesi
Kızanın olmaz taklası perendesi
Cazgırlara yüklenir bir de sebebi
☆☆☆
Âdem gelmiş gider hayvan kimisi
Bir ömür taze ot kokar derisi
Aklına gelmez samanlıkdan gayrisi
Sureti adem gibi sîreti neyin nesi
Otlaklara yüklenmese bir de sebebi
☆☆☆
"Görmezden mi gelmeli" muzillânı zahir
Mülâzım da olacak, değil mi ilâ âhir
Âdem ya gayret ile olacak azîz, tahir
Ya lütuf esirgenir çeker kahır ilâ âhir
Peki kime yüklenecek bunun vebali

6 Eylül 2020 Pazar

Ne facirler geldi geçti...sarı çizmeli

Ezelden düşen kıvılcım, yaksa da bir feneri
Bağlanmış bir kere nûrun, et kemiğe  kaderi 
Bu sırlı maceranın, ezeldenmiş seferi
Acaib düş görenlerin, garaibtir işleri
☆☆☆
Gözü âmâ gönlü körü Furkân'dan dinledin mi?
Tebliğ et,  "Hadi" olan anca benim demedi mi !
Hem Behlül Dânâ da anlatır,  "taş, boş ve hoş kafa"yı
Bu mânâyı müdrik değil akl-ı maaş erleri
☆☆☆
Hem adil hem akîl olur akl-ı maad sahibi
Hem faruktur, hem müdriktir, bilir akı karayı
Fisk u fücur için örer hem de imânî duvar
Hem bilir ki emânettir beden denen sarayı
☆☆☆
Ne insanlar geldi geçti devr-i ademden beri
Kimi bir köy ağasıydı, kimi sarı çizmeli
Kimi, sureta Rahmani, kimi müfteri idi
Facir ve müfteriyi  bulmuş Allah lâneti
☆☆☆
Okunmadıkça açılmaz; ilim, hikmet defteri
Marifetten nâkıs olur; hem ferdî, hem mâ'şerî
Çerağı yandırmaya, yeter bazen bir çeri
Sönük çerağla gidemez, ne çağası ne eri
 

2 Eylül 2020 Çarşamba

Dede Korkut'tan...Taşın bahtında altın olmak yok.../Nursultan Ahıskalı

"Bir kötü taş bir altın kâseyi kırar. Ama ne taşın değeri artar, ne de  altının değeri düşer" der, Dede Korkut.

Taş altına değmekle taşlığından kurtulmaz. Altın da taşın değmesi ile altınlığından bir şey eksiltmez.

Hani çakallar vardır, aslanların artıkları ile beslenmek için onların çevresinden uzaklaşmazlar...yahut akbabalar, kartalların avlarını yemesini beklerler !

Ne çakal aslan, ne de akbabalar kartal olabildi dünya varolalı...

Kıl ve tüy ile uğraşanların sarraf tezgâhında ne işi olabilir, yahut kıyl ü kâl ehlinin san'at/zenaat ehli ile hem hâl olması beklenebilir mi !

Hâni derler; "Kalite tesadüf değildir..." Kalite; dokudur, mayadır, karakterdir, tecrübedir, bilgidir, kültürdür...insan gibi görünmek değil, münhasıran insan olmaktır ! Bunlarsız olanı bir süreliğine ışıldadıktan sonra pasının akması ile hurdacıya giden, ait olduğu yere dönen tenekedir; yeniden haddelenir, artık sarrafa kadar değil, tenekeciye kadar da yol  alır !

Altın suyuna batmakla, teneke altın mı olurmuş !

Olsa olsa sarrafa yolu düşüp miyara vuruluncaya, sahteliği ortaya çıkıp da tenekeliği tescil oluncaya dek taklidî ışıltısı ile aymazların gözünü boyayabilir...

Altının kıymetlendiği ve nadirattan olduğu devirlerde altın kaplama tenekelerin bahtı açılır gibi olsa da, piyasada elden ele dolansa da, bu ışıltısı çok sürmez, sarrafa yolu düşünce, çil altınlar vitrinde ışıl ışıl parıldarken tenekenin bahtına çöpe atılmak düşer...aymazlar kuyumcuya gidene dek sevindirik olsalar da, hevesleri kursaklarında kalır...  sonrasında tenekenin tıngırtısı ile ancak zil takıp oynar; çengisi, köçeği !

Taş taşlığını, teneke tenekeliğini bilmese de; âmâlar aldansa da, gören göz görür taşı da, tenekeyi de, saf altını da !

Her madenin bahtı kendi cinsinden...