Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mayıs 2021 Pazartesi

Nitelik mi nicelik mi ?

Durağanlıktan ve ataletten kurtulmaktan; mevcudu muhafaza ederek(!) ilerlemekten, gelişmekten bahseder durur gelişmekte olan ülkelerdeki entelijansiya...bununla ilgili olarak kafa yorarlar, muhakeme ve mütaala ederler yazar çizer takımı.  

Konu üzerinde tefekkür çarklarının dönmesi açısından bazı sorular ile nitelik-nicelik ilişkisi temellendirilirse;
  • Kemiyyetin keyfiyyetle ilişkisine bakıyor muyuz ?
  • Nitelik ve nicelik arasında her zaman ve durumda doğru orantılı bir ilişki var mı ?
  • Niteliksiz çoğunluk prangasından nasıl kurtulmalı ?
  • Hangi durumdaki nicelik niteliğin üzerinde  müteharrik olabilir, yahut olabilir mi ?
  • Niteliksiz ve kifayetsiz kemiyyetin, gelişme ve ilerlemeye menfi etkileri nasıl bertaraf edilir ?
  • Her beyaz yakalı nitelikli midir ?
  • Mevcudu muhafazada ölçü nedir ?
  • Hedef ve güzergâh belirgin mi ?
  • Niteliksiz ve kifayetsizliğin sebepleri nelerdir ?
  • Niteliği artırmak için hangi tedbirler alınmalı ?
  • Önceliklerin hedefe etkisinin analizi yapılıyor mu ?
Kaliteli yaşamdan bahseder durur insan, kaliteli vakit geçirmekten, kaliteli hizmetten, kaliteli eşyadan, havadan sudan...beklenti kalite, eyvallah, doğru...

Kalite ölçünüz ne peki ? sorusuna cevaplar muhtelif tabiki !

Siyah yakalıların gömleğini değiştirip beyaz gömlek giydirdiğimizde bunları beyaz yakalı sınıfından sayacak mıyız ?

Bunlardan bahse konu kaliteli hizmet alabilecek miyiz...

Kalitesi kendinden menkûl olanların işi kaliteli olur mu ?

"Semer"in altından olması yeterli mi ?

Niteliksiz çokluğun nitelikli az sayıdakilere takoz olmaları tekâmül ve terakkinin önünde en büyük maniâ desek yanlış olmaz değil mi ?

Ve, ne yazıkki ve malesef; niteliksiz çokluk niteliklilerin sırtından geçinmeye, arada bir yerlerde durumu idare etmeye, gemisini yürütmeye devam ediyor toplumun her kesiminde...

Hani bir söz vardır irfân kültürümüzün imbiğinden süzülmüş:
Halen ayakta isek, "İyilerin yüzü suyu hürmetine...". 

Her devirde olduğu gibi sayıları az olsa da. !
★★★★★

29 Mayıs 2021 Cumartesi

Nefs var ya nefs...

 

Nefs var ya nefs,
Rahat ister, konfor ister,
Haz ister, lezzet ister,
Makam ister mansıb ister,
Her durumda nemâlanmak ister,
İtibar ister, kul-köle ister,
Sürekli önde, vitrinde olmak ister,
Dikensiz gül bahçesi ister,
Gül yağı sürünmek ister,
Gül kokusu ister,
Arısız kovanda bal yemek ister,
Ekmediği yerden biçmek ister,
Her şey arzuladığı gibi olsun ister,
Dünya hep kendi etrafında dönsün ister,...

Nefs var ya nefs,
Sıkıntıya meşakkate gelemez,
Dünyayı yer de iştihası dinmez,
Üffleyip püflemekten vazgeçmez,
İğne batsa eline kendinden bilmez,
Menfati eğrideyse doğruyu görmez,
Şiş de kebap da yansın istemez,
Şikâyet etmeden bir vakit geçiremez
Hep boşu görür, doluyu görmez
Övgüyle beslenir yergiyi hiç sevmez
Ceviz ağacı gibi altında ot bitirmez
"Ben, ben, ben" demeden günü  asla bitirmez...
★★★
Nefsinin ve şeytanın şerrinden, onların telkin ettiği kötü, fena ve çirkin hareketleri yapmayarak korumalıdır kişi kendini.

Bu hususta Peygamberimizin iki duası:
"Ey Allâh’ım ! 
Göz açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsime bırakma !
Allahım ! 
Beni senin doğru yoluna ilet! Nefsimin şerrinden beni koru !"

Amin...

27 Mayıs 2021 Perşembe

Küheylan...

Şaha kalkmış küheylana
Gem vuracak beri gelsin
Zincir tutmaz aslanlara
Kükreyecek beri gelsin

Haydi ! Göze göz dişe diş
Korkaklara bu sesleniş
Zuhur edince diriliş
Kahpe düşman beri gelsin

Otuzdokuz oyun gördük
Kırkıncıyla yere serdik
Kahpelerle sarmaş-dolaş
Eyvallahsız beri gelsin

Kötüye kalkar gürzümüz
Nâmerdi görür gözümüz
Hakikâtdir her sözümüz
Sağır sultan beri gelsin

Hâkka âşıktır bu millet
Mücrimlere saçar hâşyet
Bir Tek Hakkın huzurunda
Diz çökmeyen beri gelsin

25 Mayıs 2021 Salı

Kelâm ve ahkâm...

Ey evveli bî-payan 
Ahirinde bî-payan
Üryan geldin âleme 
Ve gideceksin üryan

Geçti nice 'Kâmrân'ı
Anlamadan ahkâmı
Okuyanlar kelâmı
Yaşadılar muhkemi

Hangisi sana uyan
Ey okuyup anlayan (!)
Ya kal ebedî üryan
Ya ol ebedî Sultan 

23 Mayıs 2021 Pazar

Hâdim-i şer ve nalıncı keseri...

Şerre muhâlif yahut muvâfık olmak !
Ölçüsü ne ?
Kime yahut neye göre ?
Şerre hizmetkâr olanın, tek ölçüsü menfaat olanın, duracağı yeri tesbit etmek zordur...eğer insan sarrafı değilse kişi...

Olur/olmaza, hatta herşeye muhalif, muhteris ve şerli, aynı zamanda sinsi insan tiplerinin (farklı fiyat/karakter ilişkisine göre) kiminin ulufe, kiminin de makam/mansıb verilince durulduğuna bir çoğumuz şahit olmuşuzdur...

Kısa sürede irtifa eyleyip, sayesinde sim ü zer tahsil eyleyip, ardından gelen dünyalık itibâr, debdebe ve şahşaha içinde gününü gün eylemek talebi ile gece gündüz giryân olanlardan bahsediyorum...!

16 yüzyılda yazdığı Hasbıhâl-i Sâfî adlı eserdeki hicvinde Sâfî derki:
"Az müddetde cem‘ idüp çok mâl
Sîm (ü) zer ile olasın sengîn"

Yeryüzünde midesi doymaz, iştihâsı solmaz; cüzdândan öte hesabı olmaz, ne çok mahlûk var...

Çabucak köşe dönmecilik, altın gümüş biriktirme için ölçüsüzce ve her yolu mübah bilme hastalığı...

Şahsi menfaatini her türlü erdemin üstünde gören muhteris şer hizmetkârları hep var olmuş, kıyamete kadar da olacak...iblis gâh şeytanî gâh rahmanı hep devrede olunca...

Şer ehli muhâlif ve menfaatperestin, hesabına muvafık haşeratâmiz ve muzır huy-i bed tutumunu sürdürebilmesi için, sürekli farklı mahfillerdeki "nalıncı keseri" teşebbüsleri, "sinekten yağ çıkarma", "tekeden süt sağma" gayretleri ise hiç son bulmaz !

Şerliler ile şer hizmetkârlarının verdiği zarar ise haşeratın verdiği zarardan hiç geri kalmaz...

Nâbî'nin bir beytinde şerre seyirci hüküm sahipleri için dediği gibi:
"Hâdim-i şer’ iken ammâ ki kuzât
İtmez itdükleri zulmi haşerât"
★★★
Enbiya Suresi, 35. âyetde buyruluyorki: "Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz."

Rabbimiz (Zilzal Suresi, 8. âyet) buyuruyor: "Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür."

Evet; Dünya hayatı kıyâmet-i sügra ile sona erince, kişi sol cenâhından uzatılan kendi kitabı ile başbaşa kalınca, turab olsaydım keşke demeye başlayınca...işte o vakitte; şerir ve muzirin hâli nice olur !?
★★★
"Yarattığı şeylerin şerrinden/Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden/ Düğümlere üfürenlerin şerrinden/Ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden"(Felak Suresi, 2-5. ayetler) ve "Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden"(Nas Suresi, 4.âyet) Rabbimize sığınırız.

22 Mayıs 2021 Cumartesi

"Ân"ı yaşamak, "ân"da kalmak...

Yapılan bir araştırmada insanların günün yüzde 46-47sinde düşünceleri ile, "ân"dan uzak yaşadıkları tesbit edilmiş.

Bir insanın günün üçte birinde uyuduğu varsayılarak geri kalan uyanık kaldığı süre için bu onaltı saatin yedi buçuk saati demek.

Ânı kaçıran kişi ya ândan geriye, mâzîye, yahut ileriye, atîye istikbâle dalar...

Kişinin düşünceleri yerinde duramayan kedi yavrusu gibidir, kişi bir işe odaklanmışken, düşünceleriyle kısa bir süre ile birinden diğerine atlayıverir...gelecek yahut geçmişe...

Bu bazen olumlu bazen olumsuz bir yaşanmışa ya da yaşanacağa doğru olabilir.

Bir otobüs durağı benzetmesini misâl verecek olursak; durakta vasıta bekleyen kişinin önünden çift yönlü, ileri ya da geri yönlü, bir çok farklı vasıta geçer. insan taşıyan, hayvan taşıyan, yük taşıyan, çöp taşıyan v.s.  Hangisine binerse kişi oraya doğru yolculuğa başlar !

Negatif/pozitif düşüncelerin kişinin hem fizyolojisi hem psikolojisi üzerinde olumlu/olumsuz etkilerini söylemeye gerek yok sanırım.
Geçmişte yaşanan yaşandı halbuki, ondan da tecrübî anlamda alınacak ders alındı...o halde o zamana geri gitmek, yahut o yaşanmışlığı düşünce oltası ile âna çekip onunla haşır neşir olmanın ândan kopuk olarak ânı yaşamamızı engellemesi ile, ânı kaçırdığımızın farkında olsak keşke...

Aynı şey istikbâl dalgıçlığı, gelecek projeksiyonları, bir çok ihtimalin yer aldığı hedef denizinde boğulmakla da sonuçlanabilir...
Bunalım, depresyon, başarısızlık, amaç bulanıklığı ise bunun açılımları...

Halbuki geçmiş zamanda yaşanan iyisi-kötüsüyle mâzîde kaldı...gelecek zaman ise henüz gelmedi...geçmiş gelecek oyalanmaları ile ân denilen zaman dilimini hebâ ettiğinin, ânda yapması/yaşanması gerekeni kaçırdığının farkında olmalı insan. 

Peki ! Ânda kalmak için ne yapmalıyız ?

İşte bunun için ân dilimine yoğunlaşmalı, gezgin aklını, sürekli mâzî-atî yolculuğundaki düşüncelerinin ipini kısa tutmalı...
Unutmamalı ! 

Her ân sadece bir kerreliğine yaşanır.

Mevlânâ diyorki; 
“Sen aklını başına al da, ömrünü şu içinde bulunduğun bugün say. Bak bakalım, bugünü hangi sevdalarla harcıyorsun”
“Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yaşadığın ömürdür, başka gün değil! Geçip giden dünü, gelecek olan yarını düşünme! Bugününü iyi kullan. ”
★★★
Darendeli Osman Hulûsi bir şiirinde der:

Ömrünün ser-mâyesin verme yele
Geçdi fırsat bir dahi girmez ele
Ey gönül gel Hakk’ı zikr et aşk ile
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem

Bu dem ile devr eder devr-i zamân
Bu dem ile zikr eder hep ins ü cân
Bu dem ile diyegörsün el-amân
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem

Kâinâtın mâyesidir hep bu dem
İns ü cinnin gâyesidir hep bu dem
Âşıkın ser-mâyesidir hep bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem

Evveli âhir olupdur hep bu dem
Bâtını zâhir olupdur hep bu dem
Gâibi hâzır olupdur hep bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem

Gülleri handân edendir hep bu dem
Bülbülü nâlân edendir hep bu dem
Âşıkı hayrân edendir hep bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem

Devlet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bu dem
İzzet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bu dem
Lezzet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem

Bu dem ile dol Hulûsî dem olup
Bu demi âdemde bul âdem olup
Nefha-i Hakk’dır ana mahrem olup
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
★★★
Hâsıl-ı kelâm, insan ânı pozitif/hayır/iyilik hedefli düşünceler ve bunların eyleme dönüşmüş hâli ile geçirme mutluluğunu yaşamalıdır...

19 Mayıs 2021 Çarşamba

İstiklâle aşığız biz...


İstiklâle...
İstiklâle aşığız biz
İstiklâle...

Müstakbelimiz mi ?
Sorulur mu ?
"Kızıl Elma"...

Gönlümüz semâda
Fikrimizde Hak,
Aşinayız Hakikâte
Dillenmeyiz na-hak

Cümle âlem bilir
Sevdalıyız biz sevdalı
Bu Cennet vatana...

Biliriz:
Vatanı mübârek
Milleti azîz...
İnsanı "Eşref-i mahlûkât"

Oluruz;
Gurebaya yoldaş
Biçâreye ecza
Mazluma yandaş
Zâlime hasım

Bizim;
İblis ve şürekasına
Keskindir kılıcımız
Şediddir duruşumuz...

Hem;
Hakk'dan gayrıya
Eğilmez hiç eynimiz...

Ve;
Yoktur şahsi hesabımız
Karnımızdan ise
Asla ve kat'a konuşmayız

Hâsıl-ı kelâm;
Vahidin perceresinden
Tecelliyâtı izleriz
Kesret bize mücelledât
"Oku"r tefekkür ederiz...

Muhâlefet ve Muvâfakat...

Nicesi otura âtıl,
Umumi uğraşı bâtıl
Veyl ona olmaya âmil
Olunur mu öyle Kâmil

Havf-i azabı düşünmez
Eder Hakk'a muhâlefet
Ümmid ve recâyı bilmez
Eder nefse muvâfakat

Fikr ü âmelde pür u pâk
Ol kişi olur bî-payan
Kırk hicab ardındakine
Olur mu hakikat ayân

Zahirde Furkânla âmil
Batınında ola zâkir
Etmeyen niamı zâil
Cem-i cümle ola şâkir

Bir kimseki mâsum ola
Ömr ü billah mahfûz ola
Mağfiret-i ilâhiyye
Ömr ü billah mazhâr ola

Her kimki Zâtını bilir
Lisân-ı zahirde lâldir
Fenâda cemi bulanın
Batını hem Lâlistandır

16 Mayıs 2021 Pazar

Gün doğarken ay dolanır...


Varmıymış senden öncesi
Ey anlamaz, ata yok mu ?
Mutlaktır hayat ertesi
Ey inanmaz, oğul yok mu ?

Bir hücreydin oldun insan
Doğarken okundu ezan
Ölünce okunur selân
Yok mu sende akıl izân

De: Ne Ad'da şifrelemiş
Hayatı suya raptedmiş
Vücûd denilen giysiyle
Hem görünmüş hem gizlenmiş

Zaman bir nehirdir akar
Dede batar torun çıkar
Budur işte dönme dolap
Hem boşalır hem de dolar

Gün doğarken ay mest olur
Yıldızlar divana durur
Cümle mahlûkât uyanır
Nûra hasretlik son bulur

Devr-i dâimdedir zaman
Her bir ân dönüşür mekân
Fehmeder sahib'ül ikân
Öyle halk etmiş Lâ mekân

Gece kavuşur gündüze
İlkbahar gebedir güze
Tüm pınarlar akar düze
Var mı hacet başka söze

15 Mayıs 2021 Cumartesi

Hân, yolcu, âtî, mazî...

Bu handan geldi geçti asırlardır niceler
Kimi okumuş yazmışdı, kimi vardı heceler
Güyâ onlar da eylendi çokça günler geceler
Atîye terk ettiler hânı, mazîye gömüldüler

Kaldı mı ki bu dünya sultanlara tiranlara
Kim ne götürdü yanında girince kara toprağa
Baksana esâmesi okunmuyor dedelerin
Ne bırakmalı ? Hayırla yâd için, yarınlara...

14 Mayıs 2021 Cuma

Kimki ilme ve hikmete susamıştır...


Bir âlim ile saatler boyunca onun size ayırabileceği müsait vaktini bulup sohbet etme, ilminden ve irfânından istifâde etme fırsatı bulamayabilirsiniz, ancak onun birikiminin meyvesi olan eser(ler)i ile saatlerce, başbaşa kaldığınızda o âlim ile sohbet etmiş olursunuz aslında.

Âlim bir meyveli ağaç, eser(ler)i ise gölgeliği olsa gerek...Ağacın meyvesinde çekirdeği, çekirdeğinde ise ağacın kendisi (gizli de olsa) mevcuttur hem... O çekirdek münbit bir toprağa düşerse çimlenir, sürgün verir, yeni meyve ve çekirdekleri de oluverir; ins, kurt, kuş istifâde eder...

Âlimin eserleri aynı zamanda birer ilim çeşmesidir. Kimki ilme ve hikmete susamıştır, o çeşme başına gider, dimağ kabını doldurur, hem kendi kana kana içer, hem susamışlara ikrâm eder.

Âlimler tefekkür denizinin inci toplayıcısı dalgıçlardır...bu dalgıçlar o deryadan hikmet incileri çıkaran hükemâlardır..
Tefekkür ve muhayyile dünyamızı besleyen eserleri gönül âleminden devşirip kelâma dökerek ikrâm eden âlimler, cehâlet karanlığını kovacak aydınlık fikirleriyle insanlığa kutup yıldızı gibi dosdoğru rehberlik ederler.

Allah Teâlâ: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” , "Allah’ı hakkıyla ancak âlim kulları bilir" buyruğu ile ilmin dolayısıyla âlimin önemine işâret eder.

İnsanı "kibirden tevazua, riyadan ihlasa, şüpheden yakine, dünya düşkünlüğünden zühde ve düşmanlıktan hayırseverliğe doğru davet eden”ler (Hadis) ilim ehlidirler.

Hz. Ali buyururlar:
“İlim maldan daha kıymetlidir. Çünkü ilim peygamberlerin mirasıdır, mal ise Karun, Şeddad ve Firavunların mirasıdır. Malı sen korursun, halbuki ilim seni korur. Mal sahibinin düşmanı olur. İlim sahibinin ise dostu çok olur. Mal harcandıkça noksanlaşır, ilim ise sarfedildikçe artar. Mal sahibi kıyamet gününde hesaba çekilir, ilim sahibi ise kıyamet gününde insanlara şefaat eder. Mal kalbi katılaştırır, ilim ise kalbi nurlandırır.”

Muaz b.Cebel derki: 
"İlim öğreniniz, çünkü Allah için ilim öğrenmek haşyettir, onu müzakere etmek teşbihtir, ilmî araştırma yapmak cihattır, bilmeyene öğretmek sadakadır, ilmi ehline vermek Allah’a yakınlıktır. İlim yalnızlıkta dost, kimsenin olmadığı yerde arkadaş ve cennete götüren yolda işarettir."

Bu bakış açısı ile ilim öğrenmek, okumak, yahut  ilim ehlinin demlediği fikirlerden istifâde ile fikir bahçesine yeni fidanlar dikmek elzemdir. 
Dolayısı ile âlimlerin ilm ü irfân çeşmelerinden istifâde etmelidir, münevver olmayı dileyen her insan.

Hz. Muhammed (s.a.v.), ilmi/hikmeti, mü'minlerin yitik mal gibi araması gerektiğini, ilim öğrenmenin her müslüman için farz olduğunu, ilim yolcusunun cennet yolunda olduğunu buyurmuşlardır.

Hasıl-ı kelâm;
Dünyanın meyveli ağacı, âlimdir; ve o ağacın gölgeliği eserleridir... meyveleri, ilm ü irfândır...

Rabbimizin "Oku !" emrini enfüs ve âfâkda, her dem ihyâ edebilmek niyâzı ile...

12 Mayıs 2021 Çarşamba

Kim bile fâniyi bâtıl...bayramı ola bayram


Yanan âteş-i hirkata
Ol kişi ki cürm-nâk Hakk'a
★★★
Yakar ki âteş-i firkat
Ol taleb kılmış cennâta
★★★
Kimki  Sâhib'ül tefekkür
Ola ki ricâl'ül ekmel
★★★
Kim bilse fânîyi bâtıl
Ola lisânı, ehl-i Hakk
★★★
Kim ola müdrik-i ikân
Ola ehli irfan, ihsan
★★★
Kimki ola Abd-i Kâmil
Ola Hûzur'a müstağrak
★★★
Kimki ola Hakka vâsıl
Oldur hem Mezkûr-u Mevlâ
★★★
Ve kim O Nûra gark ola
Her bir ânı bayram ola

11 Mayıs 2021 Salı

Bitli baklanın da müşterisi olur...

René Guénon "Modern Dünyanın Bunalımı" kitabında diyorki:
“… Modern Batı, insanların daha az çalışıp kanaatkâr olmasına tahammül edemez. Sadece nicelik önemsenir ve beş duyu ile algılanmayan ne varsa yok hükmündedir. Bu yüzden maddî üretim yapmayanlar “tembel” damgasını yerler." (...)Hatta (batıda) dindar (hristiyan) geçinenler nezdinde bile maddî karşılığı olmayan tefekkür gibi faaliyetler alay konusudur. Böyle bir dünyada insan aklının ve iç dünyasının kıymeti yoktur. Çünkü bunlar görünmez, dokunulmaz, sayılmaz ve terazide tartılmaz. Ne kadar anlamsız olursa olsun dışarıdan görünebilecek eylemlerin kıymeti vardır. (...) Bu dünyanın ideali, kas gücünü azamî geliştirmiş olan “hayvanî insan” denebilecek bir yaratıktır. (...) Halkı coşturan onların başarıları, rekorlarıdır. Böyle bir toplum insanlıkta dibi bulmuştur ve sonu yakındır …”
★★★
Yanlış yerleşmiş bir algı var ki, o da kültür ve medeniyyet terimlerini birbirine karıştırmış olmak.

Egoya ve konfora, ve bedene yatırım kültürünü medeniyyet ve modernite olarak algılayan zihniyet, bu kültürün taklidi ile medenîleştiği zehabına kapılarak, his âlemini, insanın iç dünyasını hesaba katmaksızın kabuğu bezemekle meşgul...

Özü ihmâl eden, tefekkürü gereksiz gören, insanı et-kemik bedenden ibaret varsayarak yeme-içme ve üreme gibi fizyolojik ihtiyaçlarını ve egoizmi merkeze yerleştiren bir kültür "medeni"liğe ve "insan" a ne kadar ait ve yakın acaba ?

Ruhtan soyutlanmış, et-kemik bedeninin rahatı ve konforundan öte gayesi olmayan bencil ve muhteris bir tipolojinin, eğreti duran medenî yaftası ile meydanda/ tezgâhta olanların; modern kültür afyonu ile uyutulmuş alıcıları olabilir...bitli baklanın kör alıcısının olduğu gibi !

Halbuki ve hakikâtinde, dış dünyayı algılamaya yarayan beş duyunun ötesindeki iç âlemin bezekleri olan: hak, hukuk, adalet, sevgi, hoşgörü, empati, merhamet, şefkat, yardımseverlik, tevazu, cesaret, cömertlik, vefâ, sadakat, doğruluk...
gibi hasletlerle donanmış olan varlığa "Medenî İnsan" denir...bu hasletler ise öze/ruha mütealliktir, bedene değil.

Ve medeni toplumu inşâ ve ihyâ etmek ise ancak bu insanî hasletlere sahip olan fertler ile mümkündür.

Kabuğa/kışıra aldananların, medeniliği ve insanlığı sözde ve şekilde arayan, görünüşte modern/medeniydi ama diyenlerin, René Guénon'un ifâdesiyle "hayvanî insan" konusunda çok tecrübeli olduklarına eminim, eğer kazıkların çetelesi ellerindeyse...

Testi kırılmadan içindeki dışına sızıyorken, göremedim farkında değildimki, testi kırılınca içindekini farkettim diyenleri de bir nebzecik mazur görmeli mi yine de !

Ne diyelim, bitli baklanın kör alıcısı olur...

8 Mayıs 2021 Cumartesi

Muhasebe ile aranız nasıl ?

 

Ev ekonomisi için hesap/kitap yapmak için kalem-kağıt elinden düşmeyen insan, ömrünün muhasebesini yılda yahut ayda, daha da fokuslarsak günde kaç kez yapıyor acaba ?

Hâni hz. Ömer'in bir sözü var:

"Bugün Allah için ne yaptın ?"

Zaman zaman gençlere sorarım "Bugün Allah'ı hatırladın mı ?"

Çoğunlukla aldığım cevap: "Hayır !"

Belki ve muhtemelen kırklı, ellili, altmışlı yaşlarda "Evet" cevabı daha fazladır.

Çünki ömür ikrâmının sonuna yaklaşıldığı hakikâti ileri yaşlarda daha çok hatırlanır. Ömrün muhasebesi daha çok yapılır artık yaşlı bireylerde...

Güzel ahlâk bedeni idare eden ruha kazandırılması  gereken bir yüce özellik ki, güzel ahlâka dair hasletlerin bazıları; diger-kâm (empati) ve özü/sözü bir olan, insan ve diğer mahlûkâtın hak ve hukukuna azamî riâyet eden, vefâ ve sadakat duygusu gelişmiş, hile ve sahtekârlıklara kapıları zincirli, mazlum ve muhtaçları gözeten, zulme ve zalime karşı dik duran, sevgi taşıyıcısı olup nefreti kovan, kibir, hased, kıskançlık ve dedi-koduya mesafeli, söz taşımaktan uzak duran, aşırılıkları terk etmiş, dünyayı konaklanan geçici bir misafirhâne idraki ile yaşayan....insan olmak !

Bu hasletlerin her biri açısından neresindeyim diye kendi ile yüzleşmeli insan...

Muhasebeye dönecek olursak; çetelesini tutma zamanını ötelememeli, son nefesini kimin ne zaman, hangi yaşta vereceğini bilmediğimiz bir hayatı yaşıyoruz.

Bagaj dünyanın dünyalık çer-çöpü ile doluyken, az biraz temin ettiği mücevherleri (iyilik/güzel ahlâk nişâneleri) çer-çöpten ayırmalı insan.

Bu mübârek gecede yaşanmış ömrün muhasebesini yapmaya, iç âleme dalmaya, çer-çöpü bavuldan ayıklamaya ne dersiniz !

7 Mayıs 2021 Cuma

Nev bahar ve Gül-i Ruhsar...

Bir bahçenin gülleriyiz
Gülşeniz hem rengârengiz
Nev bahar bülbüllerine
Kokular ikrâm ederiz

Haşerata göz kırpmayız
Onlar içindir hârımız
Kimi böcekleri bayar
Bizim bûy-i ezhârımız

Lâle rumûz gönlümüze
Daniş Gül-i zemin bize
Gül-i Ruhsar rehberimiz
Lüzûm yoktur gayri söze

6 Mayıs 2021 Perşembe

Virüsle tanışmak zorunda mısın ?

 

Bilmek için bilgi mühim tabi. Virüs ve küresel salgın vatandaşı bazı biyolojik/tıbbî terminolojiyi yaşayarak öğrenmeye icbar etti.
E musibet bu, istersen öğrenme...

Genom, sekans, mutasyon, variyant, suş, aminoasit, entübe, sitokin fırtınası, antijen, antikor, humoral ve hücresel bağışıklık, T/B bağışıklık hücreleri, m-RNA, PCR, immünoglobulin...
★★★
Virüs, kendi görünmez amma bir kaç günde işgal ettği bedende ortaya çıkardığı etkileri aleni, gerçek ve inkâr edilemez...

Görmediğime inanmam diyenler halen var mı insanlık âleminde bilemem...

Kimilerinin inanması için görmese de bilmesi yeterli iken,  görmediğime inanmam diyenler de yok mu ?

İnanmak için beş duyusundan öte hiç bir şeye güvenmeyenlere demeli, inanmak için hastalığın bulaşması mı lâzım, ateş, halsizlik, ağrılara düçâr olmak inanmanız için yeterli mi ?

Yahut yoğun bakıma alınan, nefessiz kalarak, boğularak ölenler de mi inandırmaya yetmiyor sizi ?

Sizi kandıramayacaklar öyle mi ?
Yok bana bir şey yapamaz diyenlerden misiniz yoksa ?

Yakınınıza, yanınıza kadar sokulması mı gerekiyor...

Yakınlarınızın entübe olması, nefessiz kalması mı gerekiyor...
★★★
Esnaf iş yapamıyor, iş yerleri bir bir kapanıyor...
İflaslar, icrâlar, ekonomik darboğaz...

Gündelik kazancı ile geçinenler evine ekmek götüremiyenler bir yanda; otellerde, eğlence mekânlarında parti düzenleyenler, tam kapanmayı tatil fırsatı bilerek yollara düşen, virüs taşıyıcıları, maske ve mesafe tedbirlerini umursamayan bir güruh diğer yanda...

Sağlıklı görünen virüs taşıyıcısı insanlar bulaş açısından en tehlikeli grup...kamuflaj elbiseli görünmez düşman gibi...

Topyekün mücâdele olmazsa virüsün kökünün kazınması, eradikasyonu imkânsız.

Bir kişiden başladı virüs çoğalıp yayılmaya ve bir kaç ayda bütün dünyayı sardı...virüsle enfekte son kişi de izole olmayana kadar tehlike geçmiş sayılmıyor...aman dikkat !

5 Mayıs 2021 Çarşamba

Sû-i edeb...

Sû-i edeb pek büyük cürüm, Rahman'a
Âmiyâne erilmez âdem-i mânâya
Akvâl, ef'âl ve ahvâl mugayırsa Hakka
Ve hilm yoksa bütün mahlûk uğrar helâka

4 Mayıs 2021 Salı

Canbaz...

Fındık kabuklarını dolduran doldurana
Boş kazana bol kepçe daldıran daldırana
Yel değirmenlerine saldıran saldırana
Yağma Hasan böreğini kaldıran kaldırana

Dünya entellektüel canbaz kaynıyor
Hepsi, hemen her mevzuya pike dalıyor
Başlarındaki pöstekiden bîhaber iken
Ellerinde bir cımbız, yolacak kıl arıyor

Cımbızla dolaşan canbaz dön aynaya bak
Cahil olan okur durur ancak boş varak
Ey ilmi yufka, gönlü fukara, özü çorak
Hasb-el beşer, canbazlıktan ırak mı ırak

2 Mayıs 2021 Pazar

Ya Mars'dan bir virüs getirirlerse...

Merak duygusu, hammadde arayışı, stratejik teknoloji geliştirme ve hakimiyet kurma çabaları insanoğlunun1950'li yıllardan itibaren uzay çalışmalarına yaptığı yatırımların sebepleri arasında sayılabilir.
Mesela geçmiş yıllarda ay seferlerinden birinde aydan toprak numunesi dünyaya getirilip analiz edilmişti, bileşimindeki elementler nelerdir diye...
Bu tip araştırmalarda birincil amaç olarak da hep, dünya dışında canlı hayatın var olup olmadığını araştırmak olarak kamuoyuna ifade ediliyor.
Yakın gezegenlerde canlı varsa, canlıların yaşama ortamı varsa, gelecekte oralarda koloniler oluşturmanın söz konusu olacağı ifade ediliyor...
Canlılık için oksijen, su ve besin sürdürebilir olarak mutlaka gerekli...
Marsa gönderilen araç vasıtasıyla 5 gram oksijen üretimi gerçekleştirildiği son günlerde haber konusu ediliyor.
★★★
60-70 yıldır sürdürülen uzay çalışmaları sayesinde geliştirilen bir çok ileri teknolojik ürün (uydular, protezler, şarjlı ürünler, yoğun bakım monitorları,  bina yalıtım kaplamaları, araç koltukları, saydam diş telleri, MR, GPS vs.) günlük hayatta insanların kullanımına sunulmuş oldu...
Meselâ; haberleşme uyduları sayesinde bugün saniyeler içerisinde aktarılmakta ve  bilgi, görüntü ve ses, hatta radyo ve tv yayınları  insanlığın kullanımına ve hizmetine sunulmaktadır...
★★★
Buraya kadar her şey gayet güzel...

Covid-19'la daha bir kaç yıl başa çıkılamayacağı ifade ediliyorken, meselâ; ya marstan getirilecek materyalin içinde bulaştığı canlıları anafilaktik şoka sokarak kısa sürede öldüren ve bağışıklık sistemini kısa sürede çökerten, ilacı tedavisi ve aşısı olmayan mikroorganizmalar dünyaya getirilmiş olursa...Mars gribi, vebası, zatürresi, menenjiti, kuduzu...isimleri ile gündeme oturursa !
Ve bu yüzden dünyadaki canlılığın son bulmasına sebep olursa !
★★★
Amerikadaki bazı grupların dünyadaki insan nüfusunun 500 milyona indirilmesini savunduklarını aklının bir yanında tutarak, küçük de olsa bunun ihtimal dahilinde olduğunu göz ardı edemiyor insan.
★★★
Son zamanlarda insanoğlu astrofizik ve astrobiyoloji ile önceki dönemlere göre daha fazla ilgili...
Meteorlarda hayatın izleri, organik yapı taşları araştırılıyor, dünya hayatı formunun olmazsa olmazı suyun izi araştırılıyor, arkebakter yahut diğer mikroorganizmaların olup olmadığı  araştırılıyor...
Gezegenlerin atmosferleri, uzay tozları vb. konular yine merak ve araştırma konuları arasında...
Astrofizikçiler öngörüde bulunuyor; andromeda galaksisi ile dünyamızın da içinde olduğu samanyolu galaksisinin 4 milyar yıl sonra çarpışmaları zaten dünyanın ve dolayısı ile canlılığın sonunu getirecek diyor astrofizikçiler...
Bilimle uğraşanların merak ve keşif duygusu,  hakimiyet kurma düşüncesi ile bilginleri kontrol eden emperyallerin emrinde  ve kontrolünde olursa, gelecekte insan eliyle oluşacak marazları düşünmek bile istemiyorum !