Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Eylül 2019 Pazartesi

Sû-î zann, hüsn-i zann ve şüphe...!

Şüphe bildiren, "tamam da, ama..", "fakat..." ile virgül konularak devam edilen cümleler şüphe kaynaklı bir karşı fikir, bir görüş ifade eder genellikle.

Ancak şüphe, düşünme melekesinin müteharriki olsa da, vesvese kapısına da komşudur.

Şüphe, zan kapılarını da aralayan bir esintidir.

İşte buyrun, sorular:
-Zannın nereye kadarı mübah ?
-Nereden sonrasında mekruh başlar?
-Zannın fazlasının haram olduğu sınırda durabilinir mi ?

"Bana göre", "sanıyorum ki..", "zannımca..." diyerek başlarken ", şeytan bunun neresinde" acaba !

Zan denen mefhumun derûnî mecrasındaki perdesinde canlandırılan sahne(ler) isâbetli de olabilir...ancak nerede otladığı bilinmeyen ineğin sütü içilmez, içilmemeli !

Bir parça siyanürün içine düştüğü suyu içer misiniz meselâ ?

Zan da, şüphe de, muvahhidin iç âleminde onarılamaz gedikler açan birer gülle hükmündedir !

Şüphe ile iman ise bir arada bulunamaz !

Yaratıcının zâtı hakkında zan edilemez !
Kişi tefekkür ile zannı birbirine karıştırmışsa, birini diğeri yerine bilmeden kullanıyorsa, iş sarpa sarıyor...

İç âlemi murâkebe, akla gelen şeyleri muhasebe, analitik yolla fikirleri ayrıştırıp ayıklama yolu seçilerek, gri alandan uzak durulabilir, değilse damarlarda dolaşan azazilin avı olmak, tezgâhına düşmek işten bile değil !

Su-i zan hakkında Rabbimiz buyuruyor:
Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı ? İşte bundan tiksindiniz ! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”(Hucurat sûresi, 12)

Kimi insan ne yazık ki "sû-î zann"sız  gün geçirmiyor ! Çiğ insan etini iştah ile yemekten çekinmiyor !

Sû-î zannı terk etmeyen kişi ise nasıl hüsn-i zan sahibi olabilir !

Hüsn-i zann sahibi olmayan insan yaratıcısından neler umuyor neler !

Ya eğrilmiş zannı doğrultacak iz'ân,
Yahut vicdansıza kurulacak mîzân...

28 Eylül 2019 Cumartesi

Gül bahçesinde diken dermek...!

Düşmüşüm gül bahçesine
gül değil diken dermişim
Vay beni vay

Bostanda gafil gezmişim
Korkuluğu sahib bilmişim
Vay beni vay

Bülbülden bîhaber iken
Karga kılavuzum olmuş
Vay beni vay

Yeme, içme eğlenmeye
Öyle dalmış da baymışım
Vay beni vay

Çokluk ile övünürken
Yokluğa da yerinmişim
Vay beni vay

Vekili asıldan sanmış
Nasıl ona aldanmışım
Vay beni vay

Dünyayı lokma etmişim
Güneşle aya göz dikmişim
Vay beni vay
Bir damla atık su iken
Çağlayan (!) olup akmışım
Vay beni vay

Okyanusu görmemişken
Deryâlıkla övünmüşüm
Vay beni vay

Dünya avlak "ben" avare
Azazile av olmuşum
Vay beni vay

Varlık sebebimden gafil
Oyuncakla avunmuşum
Vay beni vay

Özümü öteki sanmışım
Ümüğüne sarılmışım
Vay beni vay

Gün gelir de denilir ki:
"Ne câhil ne zalimmişsin"
Hay de, Hay !

26 Eylül 2019 Perşembe

Zilzâl, zelzele, yer sarsıntısı...!

Vuku bulan deprem anı ve sonrasının görüntüleri insanı dehşete düşürüyor...

Depremi yaşayanların:
 -"Deprem oluyor..10 saniyedir..." derken yüz ifâdeleri ve gözlerinde korku ve dehşet!

Sonrası depreme ilişkin görüntüler...

İnsanların kapalı mekânlardan sokaklara kaçışı, sokak ve caddedeki insanların can havli ile maraton koşucusu gibi kaçışı...

Nereye kaçtıklarını bilmeden bir kaçış...

Bunlar adeta kıyâmet günü tasvirleri... Zilzâl sûresi bu tasviri anlatıyor.

Evet !
Yeryüzü kendine has bir sarsıntı ile zaman zaman kıyâmettekini hatırlatır gibi küçük ölçekte sarsılıyor, insanlar deprem sonrası "Ona ne oluyor ?"u anlamak için günlerce konuşuyorlar mevcut bilimsel bilgi seviyesi ile...

İnsanoğlu bugün  bilimde tüm zamanların zirvesinde...Bilim ve teknik ile atomu parçalayıp içindeki enerjiyi sağabiliyor, aya, venüse, marsa uzay aracı gönderiyor, ve..ve.. !

Eriştiği yüksek teknoloji seviyesi ile övünüyor değil mi ?

Her ne kadar övünüyor olsa da insanın; depremi, kasırgayı, sel ve su baskınları ve benzeri yeryüzündeki afet yahut tufanları bu teknoloji ile engelleme şansı ve imkanı ise malesef yok !

Yer, gök, bulut, yağmur, rüzgâr...hepsi de "Celâl" veya "Cemâl'i, gazap ve rahmeti içinde bulunduruyor...

Dünyayı, doğada gerçekleşen olayları bir başka gözle okuyabilmek ve Rabbimizin bizleri arzî ve semâvî afetlerinden koruması niyâzı ile...

Zilzâl sûresi, 1-8. âyetlerin meâli:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"1,2,3. Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, "Ona ne oluyor?" dediği zaman,
4. İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır.
5. Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir.
6. O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.
7. Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.
8. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir."

22 Eylül 2019 Pazar

İflas, iflah ve nutk-i Hak !

Sermayesi hakikat olan iflas etmez, vesvasın kitabını okuyan iflah olmaz,
☆☆☆
Sormaktan çekinmeyen bilmediğini öğrenir, ancak kibirliler sormaz !
☆☆☆
İstişare edenin yolu düzlük, başına buyruğun işi sarptan geçer...
☆☆☆
Nefret cehennemini sevgi ateşi söndürür, öfke ateşini sabır, susmak ve yutkunmak !...
☆☆☆
Sadakat Sıddik'ten öğrenilir, yamuklarda ise asla bulunmaz !
☆☆☆
Yüksek ahlâkî irtifa için Hablullah gerek, düşüğüne şeytanın adımlarını izlemek !
☆☆☆
Boyanmak istiyorsan Sıbgatullah ki, yedi rengin aslı...
☆☆☆
Sözün tesiri nâtıkın gönlüne göre zuhur eder...nutk-i Hakk söylerse nâtık, hâsıl olur muhabbet !
☆☆☆
Müsebbibi tanımak/bilmek isteyen, sebep perdesine takılmaz ! Sebebi mutlak bilene ise, sebep ilâh !.

20 Eylül 2019 Cuma

Vicdansızlar...!

Eziyet, göz yaşartır
İncinen gönül sızlar
Yılan olur kıvranır
Âh alan vicdansızlar

Merhamet Rahmanî'dir
Adl olan, vicdan sızlar
Rahmetden mahrum imiş
Zulmeden vicdansızlar

18 Eylül 2019 Çarşamba

Kimmiş er, kim imiş diğer...

Er meydanına niçün gönderildi insan !
Kimmiş er, kimmiş diğer, ayrılsın diye mi ?
Hükmünü ve fermanını gönülden duyan
Kurala uysun da yenilmesin diye mi ?
Bilen varsa durmasın gelsin bu meydana

Yenilen var bu meydanda, yenilmeyen var
Dönen değirmende; un da var,  ufak da var
Ham iken pişmeyen, çiğ giden de var
Kim insan kalır, kim ot, yahut kim davar
Bilen varsa durmasın gelsin bu meydana

Kimi dost yolunda yol alır, durmaz
Kimi yakındadır, sağırdır duymaz
Kimi nefsine uyar da hakikate uymaz
Dosta giden yoldaş öyle kolay bulunmaz
Bilen varsa durmasın gelsin bu meydana

16 Eylül 2019 Pazartesi

Dünya ahvâlinin olmazları...

Hizmette kusur edilmeyen efendi kim ?
Sorgulamayan akıl, akıldan sayılmaz...

Hiç kimse asla "la yüsel" değildir !
Mankurtlar asla adamdan sayılmaz...

Yoksa yanlışa suskunluk çıkar için mi ?
Körlükten ise kusurdan sayılmaz...

Görmedin mi kerameti kendinden menkul olanı !
Kitabını okuyan câhil sayılmaz...

Yediği herzeler ayyukâ çıkmış !
Var mı benim gibi(.... )si diyene bakılmaz...
Başı gözü esintide dalgalananın
Memnu sevdalarına kilit vurulmaz...

Arkadan dolap çevirip duranın
Yüze gülüşüne bakılmaz...

Hile hurdayı mübah görenin
İlmine bilgisine hiç güven olmaz...

Bezirgâna oturup her  tezgâh açanın
Sözüne bakıp da alış-veriş yapılmaz..

Küfür küfür yaşayıp takva satanın
Nifâk maskesine hiç aldanılmaz...

Ayak üstü her söz yalan katanın
Yemin billahına, billah inanılmaz...

Gözü aç gönlü fukara olanın
Sofrasındaki darı suyuna ekmek banılmaz...

İrfân meclisine duhul olanın
Üstünden gül kokusu hiç eksik olmaz...

Ârifler meclisini bilenler bilir
Bu mecliste ilim itibâr için satılmaz....

12 Eylül 2019 Perşembe

O gün gelir; gün nâçar, gülzâr, bülbül nâçar...

Dünyada iken dolaşıp duranlar böyle gafil
Zift kuyusunda boğulup dururlar ilâ âhir
Aslı unutup uğraşan var böyle nevâfil
Gafiller de o gün görür neticeyi  ilâ âhir
☆☆☆
Hayalâtındaki cennet ve köşkler uğruna
Bir zan ile oturtmuş kendini ümit tahtına
Keser ahkâm, biçer fermân haşâ Hakk'ın adına
Biz çıkalım kerevetine her kim ermiş muradına !
☆☆☆
Sayarki âleme farz kendisi hep bî-namaz
İltifat-ı halk içün satar ilmi az biraz
Kibir tavan, edeb yavan, kendi olmuş papağan
Ak karadan ayrılacak kurulunca o mizân
☆☆☆
Ömür "ehl-i dünyâ"ya kış, "ehl-i ebed"e bahar
Kış mevsiminde, gülşende lâle ya gül mü açar ?
O gün gelir; gün nâ'çâr, gülzâr, bülbül nâ'çâr
Zan tahtında oturanlar belki  hepsinden nâ'çâr

11 Eylül 2019 Çarşamba

Gönülden çıkan gönle, ağızdan çıkan kulağa...

Gönülden çıkan gönle, ağızdan çıkan kulağa tesir eder, der ehl-i irfân.

Gönül; nefsaniyetten kaynaklı, çıkar hesapları, hevesât, arzular, beklentiler, yahut bunlara erişilmediğinde ortaya çıkan gam u teşvîş; veya vesvas kaynaklı endişe ve korkularla hicâblı ise, kulağın duyduğu gönle kadar örtüleri aşıp erişemiyor.

O hâlde iken insan nefsanî hesaplar ile çözüm üretiyor da, bu hesaplara yaratıcısını karıştırmadan (hatırına getirmeksizin), Fatihâ sûresindeki "iyyake nestain/yalnız Sen'den yardım dileriz" dediğinden gafil bir şekilde sebeplerden medet umarak çıkmaya çalışıyor.

Buyrunuz gizli şirke, "ortak koşmayın bana" emri nerde kaldı...!

Yol ince ve uzun, âşık Veysel'in dediği cinsten...Ancak; tepeler dümdüz olur Allah nasib edince !
☆☆☆
"Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a
Yolundan izin ırma yalvar güzel Allah'a

Her geceyi kâim ol her gündüzü sâim ol
Hem zikr ile dâim ol yalvar güzel Allah'a

Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allah'a

Sağlığı ganîmet bil her sâ'ati ni'met bil
Gizlice ibâdet kıl yalvar güzel Allah'a

Hey nice yatarsın dûr olma bu safâdan dûr
Bahr‐i keremi boldur yalvar güzel Allah'a

Ömrünü hiçe satma kendini oda yakma
Her şâm ü seher yatma yalvar güzel Allah'a

Her vakt‐i seherde bin lutfu gelir Allah'ın
Ol vakt uyanır kalbin yalvar güzel Allah'a

Allah'ın adın yâd et cân ile dili şâd et
Bülbül gibi feryâd et yalvar güzel Allah'a"

Gel imdi Niyâzi'yle dergâha niyâz eyle
Hâcâtı dırâz eyle yalvar güzel Allah'a
--●--
demiş, Niyâzî Mısrî  yukarıdaki beyitlerde
ne de hoş demiş...!
☆☆☆
Fail-i Mutlak ve sahibü'l kâinât olan Rabbimiz bize "Celâl"i ile değil "Cemâl"i ile muâmele etsin inşâ'Allah.

10 Eylül 2019 Salı

A'sâ ve Mûsâ

A'sân ile aran nasıl ey insan,
Onunla yaprak çırptın, doldu dünyan
Dayandın a'sâna kalktın ayağa
Sandın kendini sultan, ya da ağa

A'sâ ejderhaya dönüşürmüymüş ?
A'sâ Mûsâ(*) ile konuşurmuymuş ?
Kurumuş çubuk da canlanırmıymış ?
Başka ejderhaları yutarmıymış ?

Çoban kim, ya koyun?  hem sürüsü var !
Otlağı, yaylağı, hem ahırı var !
Mûsâ  var, firavn ile haman da var !
Kızıldenizi geçmek var, boğulmak da var !

A'sâ ne ey insan ? sor bir kendine
Musa kim ey insan bir anlasana
A'sâna dayan o dosdoğru ise
Doğrult onu eğer, doğru değilse

A'sâ ne ey insan anlamadın mı ?
Yoksa sen kitabını okumadın mı ?
İlimsiz irfanı bulan mı varmış ?
A'sâ câhillere anlatılmazmış !

Bildi kendini, kim bildi a'sâyı
Okudu anladı cârî yasayı
Buldu hem özünde anayasayı
Huzur buldu hem terk ile tasayı

A'sâ doğru ise doğrudur insan
Doğrudur o terazi hem o mîzân
A'sâ eğri ise doğrulmaz insan
Tartar eksik, satar çürük, o insan
__________
A'sâ: Değnek çubuk, baston, dayanak.
(*)Hz. Mûsa a.s.

8 Eylül 2019 Pazar

Doğal kaynaklar hızla tükeniyor ey insan...

Mevzu bahis olan geri dönüşüm, yâ'ni atığı mümkün olan en az seviyeye indirgemek, gelecek nesillerin ihtiyaca binâen kullanımlarına sunulacak doğadaki maddeleri ihtiyacı giderecek kadar kullanıp, atıklarını geri dönüşüm ile yeniden kullanıma arz etmek.

Çevre yönetimi ve izleme (monitoring) ile mevcut doğal kaynak rezervlerinin akılcı kullanımı yanında yenilenebilir kaynaklara yönelmek bu açıdan çok önemli.
Bilimsel bilgi ve teknolojinin geldiği nokta itibarı ile üretim ve insana sunulan ürünlerin çağımızdaki artan çeşitliliği, sonlu olan doğal kaynakların hızla tükenmekte olduğunu göz önüne sermektedir.

Hatta kimi ülkeler sürdürülebilir üretim için gerekli hammaddeleri, bugünkü teknoloji ile gidilebilir uzaklıktaki gezegen yahut göktaşları(meteor)ndan temin edebilme çalışmalarına yoğunlaşmış durumdadırlar.

İnsanoğlunun tamahkârlığı bir yandan insanı daha fazla konfora boğmak için çalışmalarını sürdürüp daha çok kazanmaya odaklamışken, diğer yandan gelecek nesillerin kullanacakları madde ve materyal rezervlerini de bu hırs ve tamahkârlıkla hızla tüketmektedir.

Daha fazla konfor, daha da fazla büyüyen ego...

Öteki gördüğünü sadece ürününü satacağı müşteri olarak gören anlayış...

Yer altı doğal kaynakları için süper (!) egoluların savaş arenasına dönüştürdüğü güçsüz ve çaresiz ülkelerde akıtılan kan, dökülen göz yaşları, yetim çocuklar, kadınlar, yaşlılar...aç, bî-ilâç, yersiz ve yurtsuz !
Ve, yeraltı kaynağına sahip olmanın dayanılmaz iştihası ile gözü dönmüş vicdan fukaraları...

Bu hâl ve gidişât ise, insanın; insanlık ışığını, nûrunu boğmaktadır.

Hayat bilimi, canlı ve çevre ile ilgili, bir bilim insanı olarak belli proseslerden geçerek işlenip sunulan materyali her birimizin "kullan-at" ilkesine göre kullandığımızı söylemeye gerek var mı ?
Bu yüzden herhangi bir ürün kabını çöpe atmaya kıyamadığımı ifade etmeliyim...
Mümkünse geri dönüşüm/kazanım ile doğadaki rezerv tasarrufuna katkı da bulunmak bilinci ile hareket etmek gerekmez mi ?

O materyalin; plastik, aluminyum veya alaşım metal, polimer bir malzeme olarak  hammaddeden mamül olana kadarki süreci düşünüldüğünde, üzerinde ne çok emek olduğu da unutulmamış olur.

İşte bu sebeple sahibi (!) olduğumuzu düşündüğümüz her şeyi, geri dönüşüm ile yeniden değerlendirmek lâzım değil mi ?

Böylece, hem rezervleri, hem üretim aşamasında kullanılmış enerjiyi ve emeği israf etmemiş oluruz.

Yeme içme ve giyim israfının yanında diğer kullandığımız materyalleri de israf etmeden geri dönüşüm yolları ile yeniden kullanarak doğadaki tasarrufa yardımcı olmalı, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını temin edecekleri rezerv miktarı sınırlı maddeleri har vurup harman savurma hakkını kendindimizde görmekten vazgeçmelidir.

Bakınız evrendeki denge ve ölçülülük hakkında Rabbimiz buyuruyor:

"Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter."(Kamer sûresi, 49-50)

"Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların yaptığı hatalar yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönsünler diye Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.” (Rûm sûresi, 41)

Hâlbuki Cenâb-ı Hak: “Göğü Allah yükseltti ve mizanı O koydu, sakın dengeyi bozmayınız!” buyurur. (Rahmân, 7-8)

“Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez.”(A'raf sûresi, 31).

“Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma. Çünkü savurganlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.”(İsrâ sûresi,26)

“Ben yığınla servet tükettim» diye övünüp durur. Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor? Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi? Ve biz ona iki yol (hayır ve şer / iyilik ve kötülük) gösterdik.”(Beled sûresi,6)

“Rahman’ın o has kulları, harcamalarında ne israf eder, ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisinin arasında bir denge tuttururlar.”Furkân sûresi, 67)
☆☆☆
Günümüzde, gelişmiş ülkelerde bugünkü hayat standardının korunabilmesi için,
her yıl kişi başına 2000 kg hammadde tüketilmesi gerekmekte.
Bir otomobil üretimi için 15, TV üretimi için 35 ayrı hammaddeden elde edilen materyal kullanılmakta(*).
☆☆☆
Doğal kaynaklar hızla tükeniyor; işte bir kaç rakam:
-Dünya doğalgaz rezervlerinin 2080 yılında tükeneceği hesaplanmış... mevcut rezerv ise 210 trilyon metreküp,
-Kömürün mevcut rezervi 1000 milyar ton,
-Ham petrolun rezervi 90 milyar ton...
☆☆☆
Dünya kaynakları sabit bir sermaye, ama "hazırcıya dağ dayanmaz" derler,  miktarı sabit ise, geri kazanım ve kullanım da aşırı hassas davranmalı değil mi ?
__________
(*)Dünya ve Türkiye Maden Rezervleri

6 Eylül 2019 Cuma

Su: Ya rahmettir ya gazap !

Ya da şöyle ifade etmeli; rahmeti de, gazabı da, barındırır içinde !

Su, hayat veren(1), canlandıran, renksiz, kabın şeklini alan muhteşem bir yaratık. 120 derecelik açı ile oksijene birer elektron vererek bağlanan iki hidrojen.

Su; meyvede başka, sebzede başka bir şekilde misafir... Su hayvanda; midede-barsakta başka, adalede, kanda, tükrükte, beyin-omirilik sıvısında başka...

Su; ya buhar, ya yağmur, ya dolu ya kar....
Su dünyada devir-daim ile denizden karaya, karadan denize dolanan...

Bakara sûresi,164 âyetinde bu durumu ifade ediyor Rabbimiz : "Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre âmâde bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır".

Su azîz, bulamayan ise acûz...

Su; hidrojen ve hidroksil olarak iyonlaşan, canlı metebolizmasında eksi (-) ve artı (+) elektrik yükü ile iş gören...

Su, atıkları organizmadan yıkayıp gideren...

Su, aktığı yere Rahmaniyyet tecellisi ile hayatın bahşedilmesine vesile...

Su azıp sapıtan toplumlara Rabbin gazabı ile muamelesinin, yâ'ni tufanın sebebi...

Âdemin çamurunun (bedeninin) halk edilmesinde toprakla paydaş...

Su kurumuş topraklara, çatlayan dudaklara, içi yanan canlılara hayat veren rahmet...

Su medeniyet, su bereket...

Ey kibirli insan aslın olan (hücre var ya) atık (!) sudan ibaret ! (2,3)

Ve su her zaman mütevâzı davranır, kirleri gidererek...
☆☆☆
"Dünyadaki su miktarı ne kadar?(4)
Yeryüzünün %70’i suyla kaplı ve bu suyun %96.5’ini okyanuslar oluşturuyor.  Yeryüzünde bulunan su miktarı deyince akla hemen suyun sıvı (likid) hali geliyor, ancak okyanuslar dışında, göller, nehirler, bataklık ve yer altı suyu da bu su kütlesinin bir parçası elbette…

Su, “su döngüsü” (hidrolojik döngü) sayesinde suyun bir bölümü okyanuslarda iken, bir kısmı göl ve nehir olarak, ya da buzullarda birikerek yeryüzündeki suyun durağan olmasına engel... ve farklı hallerde (katı-sıvı-buhar) bulunmasını sağlıyor.

Yeryüzünde yüzeyde göremediğimiz, yerin altından akan su canlı hayatı için büyük önem arz ediyor. Yeraltında biriken tatlı su, yüzeyde sıvı halde bulunan tatlı sudan çok daha fazla miktarda !... Akarsularda gördüğümüz suyun bir kısmı, yeraltından nehir yataklarına sızan sudan oluşmakta. Bu yeraltında biriken su da devamlı nehir yataklarına sızıyor.

Dünyada bulunan su miktarı ile ilgili bazı rakamlar ise şöyle:

Eğer yeryüzündeki tüm su kütlesi bir küreye doldurulsa (okyanuslar, buzullar, göller, akarsular, yer altı suyu ve atmosferdeki su buharı), oluşacak su topunun yarıçapı yaklaşık 1385 km, hacmi 1386 milyon km3 olurdu. 1 km3 su, 99,9 milyar litreye denk geliyor.

Suyun 12.900 km3’ü, herhangi bir anda, atmosferde buhar halinde bulunmakta...

Hergün, 1.170 km3 su buharlaşma ve terleme (transpirasyon) yoluyla atmosfere karışıyor.

Dünyadaki tatlı su, göl ve akarsulardan daha çok yeraltında birikiyor. 8.400.000 km3 tatlı su yeryüzü yüzeyinin 1.6 km’si boyunca birikirken, bu miktar buzullarda 29.200.000 km3’e ulaşıyor (Çoğunlukla kutuplar ve Grönland’da).

Yeryüzünde bulunan tatlı suyun %68’i buzullarda, %30’u ise yeraltında bulunuyor. En çok akarsular içme suyu olarak kullanılıyor, fakat toplam suyun yalnızca yüzde birinin 1/10.000’ini oluşturuyorlar (1.250 km3).

Dünya 1.383 km yarıçapına ve 1.386.000.000 km3 hacme sahip...dünyada mevcut su ise; 93.113 km3 hacim ve 56.2 km yarıçapındaki küçük bir mavi küreye denk ise tatlı su miktarını yeryüzünün boyutlarıyla karşılaştırmalı olarak siz düşünün ! (4)
________
(1)Enbiyâ sûresi, 30: "İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? "
(2) Nahl sûresi, 4: "O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir".
3)Yasin sûresi, 77: " İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir".
(4)Kaynak:https://www.bilim.org/yeryuzunde-ne-kadar-su-var/
http://ga.water.usgs.gov/edu/earthhowmuch.html)

3 Eylül 2019 Salı

Ulvîyyât istersen dön aslına...

Ey insan, 
Ulvi bir hayatın olsun istemez misin ?
Ve Yüksek bir ahlâkın...

Dön aslına, 
rücû eyle !
Hani çocuk safiyeti derler ya...
İşte ona dön !

Rahmanın bahşettiği 
merhamet tecellisi var ya !
O özünde işte !
Yüzünü dön ona...
Gözlerini ayırma ondan...
İçinden çıkmasına ise
Asla izin verme !

Suyu,
kaynağına en yakın yerden 
iç !
Orda en temizdir, en saf...
Kaynaktan uzaklaştıkça 
bulanır, kirlenir...
Su aynı da olsa !

Hevâ ve heves kirleri var ya !
İşte onlar...
Ulvî hayatın engelleri...

Bilirsin ya;
Katre ummadandır, 
amma katreyi gözünde büyütüp, umman eyleme sakın !
-"Samed" olanı unuttun mu yoksa  ?
-Yüksek ahlâkı da unut !

Huzûru nimette arama
Orda değil !
Sahibinde...
Ulvî hayatı arıyorsun ya !
Rucû eyle...
Hayatın sahibine !

2 Eylül 2019 Pazartesi

Âdem okur elifi, bilir mâ'nâyı...

Âdem okur "Elif"i, bilir mâ'nâyı
Adam; tutar merteği, tıkar zıvanayı
☆☆☆
Âdem kuldur, yürür fenâ yoluna
Adam harcar ömrü, keyif uğruna
☆☆☆
Âdem hasbîdir, hiç yamuğu  olmaz
Adam hesabî, yoksa hiç adım atmaz
☆☆☆
Âdem, gelir de geçer, dünyadan
Adam asla vaz geçmez, inadından
☆☆☆
Âdem sever Hakk içün cümleyi
Adam sahiplenmek ister her şeyi
☆☆☆
Âdem, kendini bulma yolunda
Adam; sanır, hep kalırım dünyada
☆☆☆
Âdem olana dünya bir kitap
Adam olmayan, değil muhatap !