Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Eylül 2022 Salı

Etoloji: Cürmü kadar yer yakmak ve insan....

Hayvan bilimi (Zooloji) ile iştigal eden bilim insanları, bu bilim dalının alt disiplinlerinde uzmanlaşırlar. Bu alt disiplinlerden biri de hayvan davranışı / etoloji (etholoji) dir. Etoloji, özellikle nöroanatomi, nöroetoloji, ekoloji gibi bilim dallarıyla sıkı bir iş birliği içinde yürütülür ve hayvanların davranışlarını inceler. Doğal şartlarda hayvanın davranış kalıbının, mes'elâ saldırganlığın farklı hayvan türlerinde nasıl ortaya çıktığını araştırır.

21. yüzyılın başlangıcından bu yana giderek artan bir şekilde bilim insanları hayvan türlerinin, duygu, kültür, öğrenme ve benzeri davranışlarını daha yoğun araştırmaya başladılar ve mes'elâ nöroetoloji gibi yeni disiplinler üzerinde yoğunlaştılar.  Etoloji disiplininde yapılan çalışmalar ile farklı türlerin doğal davranışlarını, sınırlarını ve  performansını ve hatta istenmeyen davranışlarını bilmek, özellikle türlerin eğitimi açısından önemli bir bilgidir. Ve hatta bu bilgiler psikoloji bilimine de veri sağlar.

Bu davranış kalıpları bazen refleks, bazen  içgüdüler (şartlanma, izleme, kavrama) yoluyla ortaya çıkar. Ve biliyoruz ki doğuştan gelen bilinçsiz(!) her türlü hareket ve davranış içgüdü olup, memeli hayvanlarda bu davranışlar hipotalamus'un kontrolün altında gerçekleşmektedir.

İnsanoğlunun yakın çevresine, yaşama alanlarına giren, çok rastlaştığı ve tanıdığı türler var, ve biliyoruz ki her bir türün kendine özgü karakterleri var. 
İnsanların en çok gördüğü bildiği türlere misal olarak;
Kurt, aslan, kaplan, zürafa, fil, ayı, tilki, kertenkele, yılan, papağan, örümcek, böcek, koyun, keçi, inek, akrep, sazan balığı, köpek balığı, balon balığı, tavuk, kaz, ördek, martı, kartal, karga, yarasa...verilebilir.
Yeryüzünde mevcut canlıların sayı ve kütle toplamında en fazla, en kalabalık, en ağırlıklı türü -türleri- hangisi ? 
Yeryüzünde yaşayan iki milyona yakın tür var (Yapılan modellemelerle tahminen 8.5 milyon tür olduğu ifade ediliyor). 
Toplam canlı biyokütlesi açısından ise; 
Okyanuslarda yaşayan canlılar toplam biyokütlenin yüzde 1’ini oluştururken, bakteriler yüzde 13’ünü, bitkiler yüzde 82'sini, böcekler, mantarlar, balıklar ve diğer hayvanlar ise dünyadaki biyokütlenin sadece yüzde 5’ini oluşturmakta.
Sayısı bugün 7.5-8 milyar olan insanlar ise biyokütle olarak mevcut canlıların biyokütlesinin sadece ve sadece yüzde 0,01’ini oluşturuyor.
Peki, mevzu etoloji (davranış bilimi) olunca, en tehlikeli yaratık sizce hangisi acaba ?
Karakter ve davranışları açısından; azgın, yamyam, kindar, kibirli, hırslı, böbürlenen, hırsız, gaspçı, stokçu, haramzâde, taklid yeteneği ile kendini farklı gösteren(mimikri), dolandırıcı, sahtekâr, hilekâr, katil, kan döken, tuzak kuran, zehirli, rekabetçi, fırsatçı, şehvetperest, tahakkümü seven, şımarık, sapkın, menfaatperest, kaba-saba, (lehine haksız da olsa) ince hesaplar yapan, zalim, sömürgeci, çapulcu, kırıntıcı, etrafı çekemeyen, yanına yaklaşılamayan, burnundan soluyan, kaytarıcı, tembel...gibi karakterlerin bir kaçı yahut çoğuna sahip canlı türü var mıdır, varsa hangisidir acaba ?
Bir kaç misâl ile biraz daha açalım mevzuyu:

-Bir karınca türü, yaprak bitlerinin şekerli salgısından çok hoşlaşır, tiryakisidir. Akşam hava karamadan onu sırtına alır, beslenip şeker ürettiği ve salgıladığı yapraktan yuvasına taşır, orada konaklatır, sabah olunca yeniden sırtlayarak onu ilgili bitki türünün yaprağına götürür, geçinip giderler.

- Bir başka karınca türü, eşkiyalık yapar...başka tür karıncaların yuvalarını basar, onların gelişmekte olan yavrularını kaçırarak yuvasına götürür ve kendi zati ihtiyaçlarını ona gördürtmek üzere, onu köleleştirir.

-Bir çok karınca türünde bencillik, hatta rekabet ve çekememezlik görülür.   Aynı besinlerle beslenen bir tür karınca, rakibi olan başka bir karıncanın yuva girişini küçük taşlarla kapa­tarak onların besinlere ulaşmasını engeller.

-Mimikri/taklit yolu ile bazı sinekler kendilerini zehirli ve tehlikeli imiş gibi göstererek düşmanlarını korkutma yolunu seçmiştir.

-Bazı hayvanlar tadları kötü imiş gibi (kuş gübresi) gösteren renklerle avcılarından korunur.

-Bazı hayvanlar (silik şahsiyetliler gibi) bulundukları canlı/cansız çevrede onlara benzeşir, kamufle olurlar.

-Bazı kuşların,  kuluçkaya yatma zahmetinde bulunmayıp başka bazı kuşların yuvasındaki yumurtaların arasına yumurtasını bırakarak yavru meydana getirdikleri de vakidir.

-Kimi örümceklerin avlarının bir kısmını ağları ile sarmalayarak paketleyerek stokladıklarını, karıncaların da stokçuluğunu biliyoruz.

-Bazı türler, diğer avcı türlerin artıkları ve kırıntıları ile beslenmek gibi kolaycılığı seçmişlerdir.

-Tavus kuşunun dillere destan güzelliği ile kibirli yürüyüşüne şahit olmayan yoktur.

-Katırın inadı, devenin kini, ceylanın ürkekliği dillere pelesenk olmuştur.

-Işıktan hoşlaşmayan gececil bir çok hayvanın, mesela yarasaların geceye, karanlığa mahkum hayat tarzı da iyi bilinir.

-Ayıların balı çok sevdiklerini, kovanlardan aşırdıklarını; tilkilerin kümes hayvanlarını çaldıklarını, kurtların çok muhteris olup yiyebileceğinden fazla sayıda sürüdeki hayvanları parçalayıp telef ettiklerini söylemeye gerek yok sanırım.
Nefsin görüntüsü çeşit çeşittir. Kibir kaplana benzer, saldırgan olan aslana, kıskanç olan kurda benzer. Kalbinde öfke ve kini olan köpeğe, hilekâr olan tilkiye, aldatıcılık ve gaflet tavşana, aşırı şehvet duyan merkebe, Lutî olan domuza benzer. Mideye düşkünlük koyuna; çok yiyen, yani obur olan ineğe, tamahkâr olan karıncaya, cimri ve hırsız olan fareye, kindar olan deveye, zevk düşkünü olan kırmızı deveye, düşmanlık yılana, eza-sıkıntı vermek ise sureta akrebe benzer. 
Yine; hırsı temsil eden kazdır, makam ve mevkii düşkünlüğünü temsil eden tavus kuşudur, şehveti temsil eden horozdur ve bitmek tükenmek bilmeyen arzuları temsil eden de kargadır.

Karakterlerin hangileri baskın ise o hayvan(lar)ın karakteri galip gelir.
Peki bir başka soru:
Dünyadaki bilinen tür sayısının iki milyonda 1’ini; biyomasın ise yüzde 0.01'ini oluşturan insanın cesametine rağmen dünyada ne kadar baskın bir rol oynadığına ilişkin ispata gerek var mı ?...Yok sanırım ! 

Yoksa; en tehlikeli ve zararlı tür Homo sapiens - insan mı, ne dersiniz ? (*)

Evet...Yeryüzünün en zararlısı, en tehlikelisi  bizce insan !

Hani bir söz vardır: "Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın" diye.

Ekolojik dengeyi bozmasına, iklim değişikliğine sebep olmasına, habitat tahribine ve türlerin yok oluşuna sebep olmasına, yer yüzünün tek hakimi gibi davranıp har vurup harman savurmasına, doğal kaynakları fütursuzca israf etmesine bakılırsa, yukarıda ifade edilen sözün hükmü "Dünyadaki tür sayısının iki milyonda 1’ini; biyomasın ise yüzde 0.01'ini oluşturan" insan içün geçerli değil..."Cürmünden fazla yer yakmış insan ve buna devam ediyor" !
Yeniden davranış bilimine dönerek, yukarıdaki karakterleri sıralarsak: Azgın, yamyam, kindar, kibirli, hırslı, böbürlenen, hırsız, gaspçı, stokçu, haramzâde, taklid yeteneği ile kendini farklı gösteren (mimikri), dolandırıcı, sahtekâr, hilekâr, katil, kan döken, tuzak kuran, dili zehirli, rekabetçi, fırsatçı, şehvetperest, tahakkümü seven, şımarık, sapkın, menfaatperest, kaba-saba, (lehine haksız da olsa) ince hesaplar yapan, zalim, sömürgeci, çapulcu, kırıntıcı, etrafı çekemeyen, yanına yaklaşılamayan, burnundan soluyan, kaytarıcı, tembel ve sair davranış özellikleri ve karakterlere sahip canlıyı, etrafınıza bakarak varın bir de siz yakıştırın ve yorumlayın...!

Soru: Bir taraftan barış güvercini uçuran ve hümanizm çığıtkanlığı yapan, arka plânda dünyayı kan gölüne çeviren ikiyüzlü hayvan(!) hangisidir ?
__________
(*)"Hani! Bir zamanlar Rabb'in, meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife tayin edeceğim." demişti. Melekler: orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birisini mi halife yapacaksın? Oysa biz Seni övgü ile yüceltip kutsuyoruz." Dediler. Allah: "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi."Bakara sûresi, 30)