Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Nisan 2019 Pazartesi

Aşk ile dolu kâinât...

Aşk, bir cevher-i hakiki
Abdestsiz, O'na erilmez

Ey yollara revân kişi
İsli paslı esvâb ile
Varılır mı gönle ...heyhât !

Aşk ile dolu kâinât
O ki; çok ince bir san'at

Görmeye gerek bir mir'ât
Aşk olmazsa hiç bir zevât
Huzura girer mi ? ...Heyhat !

Aşk bineğine binenler
Bütün çölleri geçerler

Çöl kumuna gömülenler
Bire ikidir diyenler
Hem kör, hem sağırmış... heyhât !

Aşkın kaynağı: ilâhi
Dedi, Risâlet-penâhî

Duymayana pes demeli
Kim câhilmiş, kimmiş dahi
Us, sidreyi geçmez...heyhât !

28 Nisan 2019 Pazar

Dostluk, infak ve nifâ...

Kaybettiğin zamanlar sana gerçek dost kazandırır, çıkarcıların ise gerçek yüzünü ortaya çıkarır.

Kazan-kazan münasebeti dostluğu değil ortaklığı belirler.

Dostun(!) dar zamanda destek atıyor olup vicdanını rahatlatması iyi hoş da... faiziyle  geri tahsil edince aynı vicdan sızlamıyordur inşâ'Allah.

Ne zamanki alan değil veren el oldun, işte o vakit muhlis bir insansın demektir.

Hayır için yola çıkanın, emek verenlerin üzerinden menfaat hesabı yapması,  kul hakkını hiçe sayması, sömürü değil de nedir ? İhlas bunun neresinde ? Bilen varsa söylesin !

İçinde kul hakkı olan kazanç ile cami yapmaya yeltenme !

İnfâk ile nifâ ve nifâkı birbirine karıştıran ihlâsını sorgulasın !

Maddî olsun manevî olsun, beklentinin her türlüsü ile ihlâs ve Allah'ın hoşnutluğu asla  bir arada olamaz, karanlık ve ışığın bir arada olamayacağı gibi.

Rabbinin hoşnutluğuna talip olan varsa evvela ihlâs mes'elesini halletsin. Samimi ve beklentisiz olarak işe yaramak, sorun çözmek, imdada yetişmek isteyenin yolu bahtı açık olsun.

Dost üzerinden [maddî-manevî(!)] ticaret yaparak nefsini menfaatlendirenin Allah ile ticaret(*) yapması söz konusu olamaz !

Her tanıştığı/görüştüğüne, buradan bana(nefsime) ne çıkar acaba diye düşünerek yaklaşan sîret sahiplerinden, daha tiksindirici ve esfel (güyâ dost) var mı ?
Hak ve adalet düşüncesini bile nefsi çıkarına göre yorumlayanlardan dost mu olurmuş !

Sinekten yağ çıkartarak dost gönlü yapılamaz !

İşi bitene kadar dost olanların sırtlan sürüsüne dahil olduklarına hiç şüphe yok. İsterse elinden hiç düşürmediği ipe dizili dokuzyüzdoksandokuz boncuk olsun !

Beklentisiz olan dosta, Allah için dostluğa ve Allah'a dost olana gönül kapısı her dâim açık, hesabî olan varsa çıkış kapısı şurda...
__________
(*)Fâtır sûresi, 29. Ayet: "Şüphesiz, Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler."

Cum'a sûresi, 11. Ayet: "(Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar.  De ki: "Allah'ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."
☆☆☆
Hz.Resûlullah (s.a.v.) buyurdu:
“Altın ve gümüş paranın, kibir ve gurur taşıyan elbisenin kulu olan helak olsun!.. Çıkar düşkünü (muhteris) kişiye (dilediği) verilirse memnun olur, verilmez ise razı olmaz (ilâhî taksim ve takdire isyan eder).”
☆☆☆
Hazret-i Ömer  (r.a.)'e bir adam gelerek  birini methedince, methedene:
-“Hiç sen onunla; komşuluk, yolculuk veya ticâret yaptın mı ?” diye sordu.
Adam:
-"Hayır yapmadım"
-“Zannedersem, sen onun câmîde Kur’ân okurken başını salladığını gördün !” dedi.
Adam:
-“Evet, yâ Ömer! Benim gördüğüm öyle idi.” ifâdesi üzerine hz.Ömer (r.a.):
“O zaman medihte bulunma ! Zîrâ ihlâs, kulun boynunda değildir.” buyurdu.

27 Nisan 2019 Cumartesi

Esma...tufandan necât ve Neciyya...


Envâî çeşit ni'met ile müzeyyen bağ u bostan, lâlezar u gülistan temâşâsı ile, ser hoş, gönül mutmain olsun, el Hayyu'l Kayyum ile..

Titresin beden arzı,  haşyet ile, sarsılsın...boşlukları, çatlakları doldursun el Hakk içün, el Hakk ile...

Arz, içindekileri atsın dışarı, yunak taşında yunsun, istiğfar tokacıyla vursun, el Afüvv-el Mucib ile...

Lekelenmiş lekesizi, yeniden yine lekesiz kılsın, utandırmasın istikbâlde leke sizi,  el Kuddüs ile...

Reng cümbüşünün cazibesinin aldatıcılığı, renglerin anası rengsizliği unutturmasın, el Musavvir ile...

Gemiye alınan teslim çiftler, küfrü boğan tufan ile, kesirden ayıklandık diyerek şükretsin, el Şekür ile...

Arz suyu yutsun, sekinet bulsun tufan, beşeriyyet âdemiyyete tahvil olsun, es Selâm ile...

Azgınlık ve şımarıklıkları terk içün  bayram edilsin, arz(ın) selâmet sahiline çıkılınca, hamd ü senâ içün secdeye varılsın, huşû ile el Mütekebbir ile...

Fail-i Mutlakın şe'nine vâkıf, şuunata teslim, tedbirin ardınca mütevekkil olsun el Vekil ile...

İdrakiyle deruhte edilen mevkutun evveli el Evvel biline, mevcudu; (hem zâhir ve hem batını) ez Zahir/el Batın biline, istikbâli el Ahir ile...
Adem, şeriksiz mabud-u Vahidi, Vahidü'l Kahhar bile, mabud-u gayriyi mücâhede ve müzekkî ile sile, Hay Hû ile, lâfz-ı Celâl ile...

Tevhid eyleye cümle, hakikati müzekkir, hâli pâk Mutahhar ile...
___________
Neciyya: Münâcât,  gizli yalvararak, gizli söyleyerek.

25 Nisan 2019 Perşembe

San'at ve estetik...

İcâzet ile san'at yapma geleneğinin usta çırak ilişkisi şimdilerde çağdaş san'at için söz konusu değil.

San'atı ibâdet huşûu ile icra eden usta san'atkârın hâletinin çırağa giydirilemediği modern san'at anlayışı, kişiselleştirilmiş olarak tezâhür ederken, san'atkâr san'atın önüne geçer, geçirilir.

San'at san'atkârı anlatır, ve san'atkâr san'atıyla kendini vitrinize eder...

Tevâzudan yoksun san'at icrâsı büyüklenme ile mülevvin olup, bir tarz-ı kibriyâ olarak çekicilikten uzaklaşıyor.

Eserin estetiği ile temâşâ edene yüklediği hâlet arasındaki münasebeti san'atkârın hâleti ruhaniyesi belirler.

Ruhsuz ve farklı kaygularla husule getirilen eser, ne kadar ölçülü, estetik ve albenisi olsa da, müessirin maneviyyatını yansıttığından olsa gerek, beklenen tesiri oluşturamıyor.

Estetik üzerine bindirilen husûl ne ise,  bulunduran ve  temâşâ edende husûle getireceği de o...

Eser var karamsarlık, eser var iyimserlik neşreder.

Gönülde her ne var,
ağızdan çıkan da gör.
Halet-i san'atkâr,
eserinde görülür.

Nâ't-ı Şerif-segâh ilâhi: Mest-i elest tâ ebed...

Mest-i elestiniz tâ ebed yâ Resûlullah
Mest-i harab eder Cemâliniz yâ Resûlullah
Mest-i temâşâ eyleriz âlemi sâyebân
Mest bahş eyler cezbeyâbınız yâ Resûlullah.

Beste-Güfte: Suat Kıyak
Makam:Segâh

23 Nisan 2019 Salı

Çocuk safiyeti ve çocuk bayramına dâir...

Çocukları heba eden milletlerin istikbâli olmaz...
Eşkiyalar yolu kesince, öylesine sordukları "çocuk senin kıymetli neyin var ?" sorusuna, yalan günahını işlememek  için, iç gömleği içine dikilmiş cebinde altınları olduğunu söyleyen çocuk ve onu yetiştiren ana var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Annesinin helâl sütü dışında süt emmeyen çocuk ve doğuran anneler, büyüdüğünde (!) kul hakkına, yetim hakkına ilişmeyenler var ya !
Bayramları kutlu olsun.

Aldığı terbiye ile nefsinin fıtrata muhalif arzu,  istek ve heveslerine küçük yaştan itibaren boyun eğmeyen çocuklarla onları yetiştiren büyükleri var ya !
Bayramları kutlu olsun.

Çalışmayı ibadet, miskinliği şekâvet saymayı öğrenip uygulayan çocuklarla büyükleri var ya !
Bayramları kutlu olsun.

Çocuk safiyetini ve hasbiliğini büyüyünce (!) kaybetmeyen, kalan ömrünce karışık buruşuk ve hesabî olmayanlar var ya !
Bayramları kutlu olsun.

Ruhsal egemenliğini hiç bir şartta çıkarlara, nefsî ve şeytanî fikir/dürtü ve eylemlere teslim etmeyen çocuk var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Güne hayr ile başlayıp şer ile bitirmeyen çocuk ve onu yetiştiren var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Tapısı dünya ve içindekiler olmayan ilme vakıf çocuk ve onu yetiştiren büyükler var ya !
Bayramları kutlu olsun.

Atasını hak ve hakikat üzere bulup ona teslim olmayı öğrenmiş çocuk var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Ramazan olduğunda imsak - iftar arası asla süt emmeyen çocuk ve ana, sınırsız isteklerine gem vurabilenler var ya !
Bayramları kutlu olsun.

İlmi eğitimi ve edebi ikmâl edebilmiş çocuk ve onu yetiştiren büyükleri var ya !
Bayramları kutlu olsun.

Hak ve hukuk yanlısı, hakikat bağımlısı çocuk ve onu yetiştiren öğretmen var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Vatanın sadece topraktan ibaret olmadığı, bir de ruhunun olduğu şuuruna ermiş, vatan sevgisini imandan bilmiş çocuk ve öğretmeni var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Aslî vatandan gurbette olduğunu öğrenmiş, sıla-i rahim ile sembolik mânâda ona mülâki olduğu şuurunca yaşayan çocuk ve öğretmeni var ya !
Bayramı kutlu olsun.

Dünyaya geldiğinden, çocukluktan itibaren yüklendiği emâneti, onu kirletmeden, temiz tutarak, sahibine vadesi erince teslim edebilme mazhariyetine erişecek dünün ve günün çocukları var ya !
Bayramları kutlu olsun.

İç ve dış düşmana vatanı ve içimizdeki düşmana ruhunu satmayıp müdafaa etmeyi öğrenen çocuklar ve öğretmenleri var ya !
Bayramınız kutlu olsun.

22 Nisan 2019 Pazartesi

Ateş-bâzlar ve Bir Cân'ın Bülbülü...

Biz ki cân bülbülüyüz,
zinhâr biz cân-baz değiliz...
Ateş-bâzlar sevmez bizi
Hakk'ı söyler, Hakk dinleriz...
☆☆☆
Ey cân;
karga korkusundan
darı ekmeyenlerle
İşimiz olmaz bizim...

Hele;
darıyı çok  sevenlere
hiç mi hiç ilişmeyiz...

Lâklâkan kafilesinden de
dâim uzak gezeriz...
☆☆☆
Biz, seherde ötenleriz
Cân'a söyler, Cânân'dan dinleriz...
☆☆☆
Eşek sesini sevmez,
Karga sesini işitmeyiz...
Dışı koyun, içi kurtları
Ağıllarda beslemeyiz...
☆☆☆
Gülistanda gezer,
gülü tavaf eyleriz...
Güle methiye dizer
binbir nâğme dilleriz

Aşkhânedir mekânımız
Aşıklardır  ihvânımız
Cümle mükevvenât içre
Aşkı görür meşk eyleriz

Biz ki cân bülbülüyüz,
zinhâr biz cân-baz değiliz...
Ateş-bâzlar sevmez bizi
Hakk'ı söyler, Hakk dinleriz...

Ateş-bâzlar sevmez bizi,
biz 'Bir Cân'ın bülbülüyüz...

20 Nisan 2019 Cumartesi

Bezm-i cihânda ikrâm...

Bezm-i işrette almış paye ki bir hoş
Katre-i mey ile ola sarmaş dolaş
☆☆☆
Bezm-i cihânda var azîz hem zelil
Mebzûle değil, hâssadır İkrâm-ı Celil
☆☆☆
Bezm ü cühhâlden her dâim ırak olmak gerek
Rastlarsa câhile geçe seĺam diyerek
☆☆☆
Bezm-i elesti hem hâtıra getirerek
Meğer hiçliği bula pâ der pâ giderek
☆☆☆
Ey hâb-ı gaflet üzre varım diyen heykel
Vücûd-u ham ile olunur mu "Lem-Yezel".

17 Nisan 2019 Çarşamba

Kalabada münzevî olmak...

Yalnız değil misin ey cân !
Kalabalıklar içinde de olsan...
Yalnızsın, yalınsın.
Etrafın kalaba, sen yalnız...

Kalaba, sayıca pek çok.
Bilsen aslı bir !
"Mim" den nûr...
Hepsi kalabalıkta,
yalın ve yalnız...
Hem yalınız da özde hepimiz...
Kalaba kılıf ile kaplanmış yalınlığımız !

Ah o efrafımızdaki kalabalıklar...
Ah ah bu içimizdeki çoklar,
kavgalı yahut barışık çoklar...

Gerçeğin ne olduğu,
senin ne olduğuna bağlı...
Yalnızlığını yalnızlarla gidermek mi  ?
Ne mümkün !
O kalabalıklar var ya;
gün gelecek,
hepsi fena, hepsi zeval bulacak !

Yalnız ve yalın olmak...
Zor zenaat ya Hû değil mi ?
Yoksa kendimizle olmaktan,
kendimizle baş başa kalmaktan
korkuyor muyuz ?

Yüzleşmeli insan...
Kendi ile...
Hemen şimdi,
dur bir dakika, yüzleşeceğim
yeter artık diyebilmeli !

Çoklukta kaybolmuşuz.
Kalabada boğulmuşuz.
"Yalnızlık Allah'a mahsûs" deyip deyip
kalabalıktan yana durmuşuz...
Yalınlıktan ve yalnızlıktan kurtulduk
sanmışız.. !
Ve mazîyi, ve şimdiyi
kalabalık tutmuşuz...
Kendimizi kalabada kaybetmişiz,
"yalnız ve yalın tarafın" tarafında...
Aslımız dururken yalın,
yalın hâlimize ekler ulamışız,
çok kalabalıklaşmışız çok...

"O" şah damarından yakın...
Gel, kalabada münzevî olmayı tercih et !

Bak kulak ver, işit Eşrefoğlu Rûmî'den:
"Kalabadan çık Hakk’ı halveti istegil 
Hakk’ı halvette bulursun belli bil"

16 Nisan 2019 Salı

Tercümân-ı kelâm...

Ne/nasıl/niçin ?
~●~
Muvâaza...
Sıddıkiyyet, samimiyyet
hoş görü, iyi niyet ile...
☆☆☆
Kavga...
Sahteķâr, hilekâr
düzenbâz, cambâz ile...
☆☆☆
Mücâhede...
Ahmak, bunak,
câhil, aptal ile...
☆☆☆
Mücâdele...
Hain, gafil,
mürted, küffâr ile...
☆☆☆
Muhasebe...
Günah, sevap,
hayr, şer ile...
☆☆☆
Esaret...
Nefse, iblise,
mülke, menâfiye...
☆☆☆
Nezâret...
Adl, liyakât,
hâcetreva, ehliyet ile...
☆☆☆
Muhabbet...
Muhibban, mükevvenât,
Şe'n, azîzan'a...
☆☆☆
Mürüvvet...
Mertlik, sıdk,
ihsan, maruf ile...
☆☆☆
Hasenât...
Gönül ile, ihlâs ile,
ivâzsız, bilâ-bedel
...
ale'd-devâm...

15 Nisan 2019 Pazartesi

Sadrî deyişler...özden öz...

Ey insan; işgâle uğratma sadrı, cazib görünür cihânın meyvesi, hânesi, meyi, sevdası...

Dünya var ya !
Mürekkeb gibi bulanık, arap saçından dolaşık...

Öyleki; bir zehirli sarmaşık,
bak ardınca koşmakta bütün insanlık,
olmuşlar hepsi ona kör kütük aşık.

Var git araki, bulasın öyle bir ayna ki,
hem ziyâdar, nurdan ola onun cevheri, dünyada yoktur asla benzeri,
ne kiri sever, ne hicâb denen perdeyi.

Kem söz, pis nefes, hasedî nazar var ya ! İşte onların hepsi dışarıdan atılan düşmanca oklardır ha...

İçerdeki hainler; çirkin hayâl, vesvasî evham, nefsî hevâ ve istekler...

Sadırda saklı o gizli hazine, hepsi onu ele geçirmek içün fırsat arayışı içinde...

[ irfân ehli der:... iç içe halkalar gibidir nefs, sadr ve kalb, nefs en altta, kalp üstte, sadr ortadadır. Nefs ve kalp, sadr ortak alanında yer alır. Nefs bütün şerlerin müsebbibi, kalp bir yönüyle Hakk'a bakar "O"nun arşıdır, diğer yönüyle halka yöneliktir, sadr ise kalpten gelen fuyuzâtın algılandığı merkez.
Kalb öyle bir arş ki; "Yere ve göklere sığmayan Allah mümin kulunun kalbine sığmıştır".]

O bir cevher ki, aslı nûr, o ziyânın şuasının zerresi dünyaları ve içindekileri eder ihyâ ve berhudâr...

O, sırra âşina, arşa yakîn, kürsiye bitişik, lübbü'l lübb, özden öz....öteden beriye açılan bir pencere, bir göz...nefessiz kelâm, alevsiz ışık, sadasız söz...

Duanız var ya;
dışınıza değil içinize doğru... iletişim merkezi üzerinden, hitâben "O"na, başka muhâtabınız mı var, yoksa ?

Velhâsıl-ı kelâm;
ağızdan çıkan sözü kulak işitir, unutmamalı ki, sadrın kelâmı sadradır, sadra...!

Satırdan sadıra yol almak niyâzıyla...
__________
  • "Gerçek mü'minler yanlarında Allah zikredilince kalbleri titreyenlerdir." (Enfâl sûresi, 2)
  • "Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.(Hacc sûresi, 46)
  • "İnananların kalpleri Allah'ı anmakla yatışır. İyi bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla yatışır" (Râd sûresi, 28).
  • “Kalbleri var ama onunla bir şey anlamıyorlar” (A‘râf sûresi, 179)
  • “Kalbi olanlar için bunda öğüt vardır” (Kâf sûresi, 37)
  • “Allah göğüslerde olanı bilir.” (Âl-i İmrân sûresi, 119, 154)
  • “Allah bir kimsenin hidayetini dilerse göğsünü İslâm’a açar” (En‘âm sûresi, 125; Zümer sûresi, 22)

14 Nisan 2019 Pazar

Derd-i ışk ile yan gönül...

Derd-i ışk ile yanmalı
İzzet içün yanma gönül

Cümle kamu itibârı
Işk odunda yak a gönül

Anma ne ukbâ ne dünyâ
Onlar ki bühtândır gönül

İzzet ister hep nefisler
Işkı komaz izzet gönül

Müşâhid ol, cümle vâhid
Şirk avlaktır sana gönül

Işkta olmaz hırs u hevâ
Talep kılar vefâ gönül

Murad u maksud "ışk"  ola
Ma'şûka vâsıl ol gönül

11 Nisan 2019 Perşembe

Ömür ile kayıtlıdır hükmün ey insan !

Gökten inse melek,
diyecekler bu bir sihir olsa gerek...
İdraki  örtülüye,
kendisini anlatmaya ne gerek...

Ey ehl-i zahir !
Fışkırsa yerden şuâlar,
meyveler düşse semâdan,
bildiklerin ters yüz olsa,
bugünkü mihverin olan "bildiklerin" çökse...
Buna diyelimki "ters okuma"...yeni devrin
bilgilerini kabûl, mevcut bildiklerini inkâr edecek misin ?

Çıkarın yahut itibar sağlayan şeylerin bitinceye kadarsa imânın(!),
kırılmadıysa beli
inandığın putların,
faydası var mı binlerce kez denilecek "Lâ" nın...

Yağmur yerine gökten taş yağsa,
çığlıklar çınlasa, ödler patlasa,
dağ yarılsa da, deve doğursa,
anlamayanın gözüne çöp sokmak mı ? 
Ne gerek..!

Denizler inanana soşe yol olsa,
ateş emre uyup yakmayı unutsa,
beden gemisi tufandan kurtulsa,
bahtı karaya ispat mı ? 
Ne gerek..!

Boşlukta yüzer ya  dünya !
Direği, payandası, desteği hani ya
Milyarca yıldır yanan güneş var ya,
hani;
nerde ateşcisi, küreği,
var mı küllüğünde uyuyan 
bir külhanı, beyi ?

Tonlarca suyu, karı, havada tutan
...Atmosfer mi, hava mı, nazar mı...Ne ?

Tohumu topraktan yüze çıkaran,
çapa mıdır, kazma mıdır, yoksa kürek mi ?

Aslına baksa ya insan denen mahlûk !
İdrar yolundan gelen bir su, bir atık...
Nasıl da saklıydı bir tek hücrede,
istkbâlde insan denilecek olan nâtık...

"Varlık" denilen sır aşikâr olsa,
sırlanmış olanın sırrı kazınsa,
kudret kalemiyle mühür hakkolsa,
nefs-i nâtık olan kendi ile tanışsa !

İmkân âleminde,
her şey "Vâcib-ül Vücûd"a mümkün
amma,
kadir olana yetmezki  senin kudretin gücün...
Bil ki; 
ömür ile kayıtlıdır senin hükmün,
tecrübe edersen görürsün, 
hiç kalmaz tereddütün...

10 Nisan 2019 Çarşamba

Sevgi hak ve hukuku...

Kendinden başkasını sevmeyen kimseyi sevemez. Ki bu çeşit sevgi bencilliğin, azgınlığın, sömürmenin körüğü olur.
Sevgi; içinde merhameti, şefkati hoşgörüyü barındıran bir duygu...

Bencil sevgi ötekileştirdiği her şeyden nefret etmeyi de muhtevada bulundurur.

Sevgi ve nefret polarizasyonu/kutuplaştırıcılığı, ardından sürükleyici etki ile; proaktif olarak düşmanlıkları, yandaşlıkları, "ya benimsin ya toprağın" paranoyasını besler.

Senin soyundan olan insan yavrusu da, ötekileştirdiğininki karga yavrusu ya da civciv mi ?

Sevgi adalet ister, ilâhî kaynaklı ise...

Acıma hissi ile yaklaşımlar ise, aslında sevgi değil merhamet kaynaklıdır...ya da  kimi zaman maddî/manevî çıkar hesapları içindir !

-Niçin sevmeli, yahut nefretin sebebi nedir ?
-Sevgiyi nefrete dönüştüren etmen ve şartlar nedir ?
-Seven sevdiğini niçin sevmektedir ?
-Bencillik, çıkar ve beklentilerin sevme duygusuna etkisi var mı ?
...
Hesapsız sevmek, Allah için sevmek, her zerrede kendinde olandan bir şeylerin olduğunu düşünmek yüksek seciye ister.

Düşkün ve düşük hâlet içinde olan emmare ego, menfaati için sever, çıkarı bitince sahte sevgi maskesi düşüverir...

Düşük ve düşkün hâletin hâkimiyetinde olana Allah için sevme duygusu, eğitim ve doğru modellemeler ile yapılmalıdır. Ki bu uzun soluklu terbiye, hisleri besleyen kaynağın köklerini bildirmekten geçer.

Hayatın ve yaratılışın özünde olan sevgi, ben kaynaklı bencilliğin örtüsü ile kaplanınca, mutlak sevgi bencil sevgiye dönerken, ötekileştirilene nefreti de körükler.

Hoyrat ve hodbîn yöneliş ve arzulara sevgi demek doğru değil...olsa olsa tutku, yahut gönlün tutukluğudur bu !

Sevgi ilâhî kaynaklı bir ikrâm, bir vergidir âdem oğluna.

Sevginin sırrına eren ile tutkusuna köle olanı aynı kefeye koymak cehâlet karanlığında rotayı şaşırmaktır.

Sevgi bir haktır ve hukuku bütün evrene hâkimdir ki; bu câzibenin hükmü mikro-kozmozdan makro-kozmoza kadar, zerreden kürreye kadar câridir. Değilse kâinatın süregenliğinden bahsedilemez.

Canlının nesil sürekliliği, bileşik ve karışımlar, iyonik yahut kovalent bağların varlığı, gezegenlerin yörüngelerindeki seyri ve çekim gücü, tabiattaki câri kanunlar ...ve daha nice hikmeti barındırır sevgi denilen hak, yahut mefhûm.

Resûlullah (s.a.v) bazı hadis-i şeriflerde konu ile ilgili şöyle buyurmuşlardır:

  • “Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”
  • Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kıyâmet günü: “Nerede benim rızâm için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim” buyurur.
  • Allah Teâlâ; “Benim rızâm uğrunda birbirlerini sevenler için peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır”
  • “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”

Acabalara bulaşık, zihinleri yanlış ilmî okumalara esir, idrâkleri örtüler altında kalmışların sevgi sırrını ve hukukunu anlamalarını bekleme safdilliğimiz de yok şükürler olsun.

Bunun ışığında Yunus Emre'nin gönlüne kulak dayadığımızda şunu işitiyoruz:
"Severim yaratılanı Yaratandan ötürü.."

Çünkü kâinat sevgi ile sevgi için ve sevgiden yaratıldı !

8 Nisan 2019 Pazartesi

Nifâk mı, riyâ mı ?

Ne çok ince siyâset yapılıyor yek diğerine...

Ya Hû, içindekini gören var,  ya Hû aklını başına al.

Bir öyle bir böyle, bir orada bir burada, bir siyah bir beyaz, bir elin Kitapta, diğeri ile nifâktasın.

Günahtır, ayıptır...

Yazık etme kendine, "inni küntü minezzalimin" ne demek anla artık, lâfzında kaldıysan, vay sana, vaylar  sana !

Ahvali, günü kurtarma, dünyevî çıkar ve kazanç sağlama peşindesin halen...

Üç günlük dünyanın mülkü, saltanatı, konforu senin olsa n'olacak.

Nefsinin rahatına ne çok düşkünsün farkında mısın ?

Her şeyi en iyi bildiğini, işleri senden gayrının evirip çeviremeyeceğini zannetme saftirikliğinden ne zaman vazgeçeceksin...

Kendini ne çok beğenmektesin farkında mısın ha...

Bir de tevâzu gösterisindesin, o tevâzunun altında kocaman bir kibri gizlediğini anlamak ne mümkün !

Allah sana akıl, diğerlerine işkembe mi verdi !

Yalanın adını ince siyaset koyunca yalan olmuyor demek senin dininde...

O halde "sizin dininiz size, benim dinim bana"(*)....dininin şerrini gör, nâr-ı cehim belki pisini pasağını giderir ha, ne dersin !
__________
(*)"...Lekum dînukum veliye dîn" (Kâfirun sûresi, 6)

6 Nisan 2019 Cumartesi

Huzura çıkınca günün birinde...!

Seni gidi hacı yatmaz, utanmaz
Hin ile cinlere pabuc bırakmaz
İblis ile yatar bir daha kalkmaz
O kuyudan merdivensiz çıkılmaz

Dünyanın süsüne hemen aldandın
Nefessiz kalınca nasıl bunaldın
Sebep perdesine takılıp kaldın
Kibriti sen çaktın, nârına yandın

Dünyan için, kılı kırk yarıp durdun
Kendini, muvahhidim diye kandırdın
İstersen, beş vakit mescidden çıkma
Rahman, sûretlere bakmaz, unutma

Yalanlar uydurup ne çok kandırdın
Hesap yaptın belki günü kurtardın
Bunlar kâr kalacak yanıma sandın
Hem dünyanı hem ukbanı kararttın

Ne bu ben, ne şu sen, hepsi Allah'ın
Doğu da, batı da, mülkü Allah'ın
Bir düşün sen hele, ne çok günahın
Bağdat da yok, nerden döner hesabın

Fikrin harâb imiş, aklın harâbe
Mescidin yıkılmış, mihrâb yerinde
Huzura çıkınca günün birinde
Suçum yok, suçsuzum, dersin herhâlde

5 Nisan 2019 Cuma

Kalbe şifâ, gönle ferah...

Şifâ mı arıyorsun, sana hitâben yazılanları okudun mu ?

Şifâ kaynağından haberin var mı ? (*)

Rahmete muhtaç mısın ?
Kaynağını aramayı denedin mi ?
"Ürpererek ve ümit ederek dua edin ona. Hiç kuşkusuz, Allah’ın rahmeti, güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.” (A'raf sûresi, 56)

Mevzu sadece harfleri tanımak, hecelemek, kelimeleri kıraat etmek değil...tabiki huruf lâzım amma mâ'nâyı da idrake açık olmak, anlamaya gayret etmek lâzım değil mi !

Mâ'nâ; hududu belirler, mâ'nâ hukukî çerçeveyi inceden ince çizer, mâ'nâ neticede hulku, fıtrî olan ahlâkı tesise ve inşâya dair ilkelerden bahis açar.

Oku da niçin okuyorsun deyiver hele !
Okumak, nefsinin dünyevî yahut uhrevî çıkarlarını temin etmek hırsı için mi ?

Yunus Emre ne der:
"Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni"

Eyvallah okumayı söktün, söktün de umdelerini yaşamaya başladın mı ?

Yine Yunus Emre derki:
"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır?

Okumaktan mana ne, kişi Hakkı bilmektir,
Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emektir.

Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme,
Eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir.

Dört kitabın manası bellidir bir elifte,
Sen elifi bilmezsin, bu nice okumaktır?

Yiğirmi dokuz hece, okursun uçtan uca,
Sen elif dersin hoca, manası ne demektir?

Yunus der ki: Ey hoca, gerekse var bin Hacca,
Hepisinden iyice, bir gönüle girmektir. "

Yoksa bilgini ve bildiklerini göstermek, satış yapmak, pazarlayarak daha çok müşteri bulmak, itibâr görmek midir gayen !

Yaşamakla yalamak aynı şey değil !
Balı yemek başka, bal kavanozunu elde tutup göstererek yalamak başka ?

Yaşamaya başladıysan bir ömür yaşatmaya da çalışacaksın. Çünkü bu umdeler hem bireysel hem toplumsal bağlamlar ihtiva etmekte...

Bunları okumak, hudutlarını öğrenmek, yaşamaya başlamak ve yaşatmak için yürmiüç yıllık bir inzâl ve tebliğ süreci örneği var önümüzde...O halde önce dön bir tarihe bak, örnek hayatlardaki değişimi, dönüşümü öğren, anla ve uygulamaya başla !

Öyle altı şartı bildim, beşin üçüne de imkânım var, oldu da bitti mâ-aş'Allah...

Ne çok "nefy/isbât" kıraat ettin, hâlin müsbet yönde değişti mi ? Değişmediyse mâ'nâdan bîhabersin...papağandan farkın olsun !

Yok öyle yağma, kalastan mobilya yapacak marangoz ne çok ölçer-biçer, yontar, zımparalar, cilalar değil mi ?

Odun o kadar emek isterken... insan olmak emek istemez mi ?

Hadi diyelim ki yıllar yılı bunlar için çaba sarfettik... yol kesen eşkiyâlara da kaptırmamak lâzım, sermâyeyi bir gecede kumarda kaybetmek de var !

Misâl mi; bir irfân sahibi demiştiki, "...bir ömür sevap peşinde koşar, mücevher toplar, hazine odasına koyar insan, bir öfke kibriti ile ateşe verir kül eder, hebâ eder..." El Hakk doğrudur !

Allah’ın âyetlerine teslimiyetle hoşnutluk kazanılır...
 “Allah onlardan razı olmuştur onlar da Allah’tan.” (Tövbe sûresi, 100)

“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis! 
 Sen O'ndan razı, O senden razı olarak dön Rabbine.” (Fecr sûresi, 27-28)

Allah emeklerinizi, emeklerimizi zâyi etmeyecek yollar çıkarsın karşımıza.

___________
(*)“Allah, mümin bir topluluğun kalplerine şifa versin/gönüllerini ferahlatsın!” (Tevbe sûresi, 14)
…Gönüllerdeki dertlere şifâdır…” (Yûnus sûresi, 57)
…Onların (arıların) karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır…” (Nahl sûresi, 69)
Biz, Kur’ân’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü’minler için şifâ ve rahmettir…” (İsrâ sûresi, 82)
Hastalandığım zaman bana şifâ veren O’dur.” (Şuarâ sûresi, 80)

4 Nisan 2019 Perşembe

Edeb ya Hû...

Eli ile gönlü kârda olan değil, eli kârda gönlü yarda olan lâzım bize.
☆☆☆
Dünya tandır olmuş, derviş kilimini sudan çıkartma derdine düşmüş.
☆☆☆
Şu ateşi görüyormusun ! Yeşillikler arasında, gölgede gül bahçesinde oturup cennet-cennet, huri-huri diye diye hayal edeceğine, bir kova su da sen getir şu yangın yerine !
☆☆☆
İnsandan (hele hele manevî) rütbe ve makam sahibi olmak değil, Allah'a kul olmak istenir.
☆☆☆
Kişi ya Allah dostudur ya değildir, dostun vekili olmaz.
☆☆☆
Öyle vekiller gördüm ki; aslının çok kötü kopyası.
☆☆☆
Asıl kerâmet Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanmaktır.
☆☆☆
O kocaman nefs ile iğne deliğinden geçtim deme bari ! Önce deveni küçültmelisin...
☆☆☆
Câhilin baş olduğu yerde, âlimlere söz düşmez !
☆☆☆
Başkasının hikâyesini anlatma bana, Allah için kayda değer bir hikâyen varsa ondan bahset !
☆☆☆
Beni bilsen ben demezdin !
☆☆☆
Varlığın ortada dimdik ayakta iken, fena/beka, cem/fark üst perdesinden bahis açma emi !
☆☆☆
Dereler çağlar, denizler sükûn üzre !
☆☆☆
Edep ya Hû...her yere öyle paldır küldür girilmez...
☆☆☆
Oltadan canı yanacak sazan olma !
☆☆☆
İn aşağı, firavun da yüksekten indi de Nil'in karanlıklarına gark oldu !
☆☆☆
Her balık oltaya gelmez ha !
☆☆☆
Naz ehli ol, niyâz ehli ol, sakın caza gelme !
☆☆☆
Her eline aldığın sazı, çalacağını düşünme gafletinden kurtul !
☆☆☆
Ağzının hacmini biliyorsan lokmayı tartmadan ağzına alma, benden söylemesi !
☆☆☆
Kuzu postuna bürününce kuzu olunmaz, önce içindeki kurtlardan kurtul !
☆☆☆
Şekil tamam da ya akıl ?
☆☆☆
Sikletini bilmeden mindere çıkma ki sırtın yere gelmesin !
☆☆☆
Akıl verme, huzur saç !
☆☆☆
Dünyan dâr, yemin darı, sen yaşlı, gönlün kupkuru !
☆☆☆
Ziyân yoksa ziyandasın !
☆☆☆
Üç bildiğinle âlim oldum sanma, Rabbin kelimelerini kim sayarak bitirmişki !
☆☆☆
Gözlük çok fiyakalı da ardındaki gözü göremedim !
☆☆☆
Edeb haddini bilmek, irfân el Âlim'e arif olup, kendini bilmektir.
☆☆☆
Kendini bilmeyen Rabbini, haddini bilmeyen edebi nerden bilsin !
☆☆☆
Haddini bilmek için haddeden geçmeli !
Haddeden geçmeyen hamlara ise hadde tanıtılmalı !
☆☆☆
Sarıkla müslüman olunmaz, yürek ile müslüman olunur.

Minarenin kılıfı...

Her gün yer havyarları
Tanımaz fukarayı
Hep yapar edebiyat
Tek arzusu şatafat

Mangalda kül bırakmaz
Dürütstlükle övünür
Fırsatçılıkta şâhbâz
Fırsat kaçsa dövünür

Nitelikli düzenbaz
Çaktırmadan götürür
Kılıfını bir bulsa
Minareyi sığdırır

Gücü ele geçirse
İşi hile desise
Hele biraz da bilse
Taş çıkartır iblise

Etraf dolmuş sahtekâr
Bu günlerin sonu var
Gün gelir derman için
Gezdirir diyar diyar

3 Nisan 2019 Çarşamba

Niyet ve kısmet...


İstedin nasip için ettin bir niyet
Niyetine göre bekle de sonunu seyret

"Ne demek, güç bende !", diyorsan şayet
Anlamamışsın dünyanın gidişini… hayret !

Dediler âkibet hayr, eğer hayr ise niyet
Değilse rast gelirmiş şer ile mel'anet

Görüneni anlamadıysan, gel gayba imân et
Rabbinin vardır değişmez kat'î yasası elbet

2 Nisan 2019 Salı

Yüzleşme...Zakkum ile kaynar su ziyâfeti...

O gün gelecek, herkes kendi ile yüzleşecek. Küçük büyük her ne dedi, ne yaptı ise bir bir önüne serilecek. İçi başka olanların dışa vurduklarıyla içi karşılaştırılacak; yalancı, mumunun yat(a)sıya kadar yandığını, kabir çukuruna yatırıldığında anlayacak !

Ve kişi de hayretten küçük dilini değil belki de büyük dilini yutacak; bir de bakacak ki kendi dünya hayatını anlatan kitap önünde...hiç bir şey atlanmadan kayıt edilmiş...
"Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. "Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!" derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez."(Kehf sûresi,49 )

Eyvah, vay bana dese de, saçını başını yolsa da, geri gidip telâfi edip dönme izni istese de...boşuna çabalar !

"Suçlular, Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, "Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız" dedikleri vakit, (onları) bir görsen!"  (Secde sûresi,12)

Şuur var, irade yok artık...tasarruf hakkı alındı elinden...

Elekler eliyor, sap samandan, dâne kabuktan ayrılmakta !

"Allah tarafından, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır." (Rum sûresi,43

Tavassut edecek olanı arama telaşı ile ortalık toz duman, hâller yaman mı yaman !
"Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir." (Mumtehine sûresi,3)

Herkes kendi derdine düşer, içmeden sarhoş olmuş gibidirler,  gebe kadınlar çocuğunu düşürürler...
"Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah'ın azabı çok şiddetlidir." (Hacc sûresi.2)

Koluna girilip, suçlarının yazıldığı ilâm boynuna asılarak darağacına götürülmekte olan idam mahkûmunun yaşamakta olduğu (benzeri) bir korku ile mizâna sürüklenme sahnesi geliyor göz önüne !

"İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: "Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Onlar da, "Evet geldi" derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir." (Zümer sûresi,71)

Herkes benzeri ile aynı bölüğe bir bir ayrılıyor.
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: "Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin." (Zumer sûresi,73)

Bir yanda sevinçli mutlu olanların huzura alınma heyecanı içindeki bekleyişi... Öte yanda azabın korkusu ile gözleri yuvalarından adeta dışarı fırlamış, panik içinde, dizlerinin bağı çözülmüş, tir tir titreyenler.

Yoldan sapmış inkârcılara ise ziyafet verilecek; yiyecekleri zakkum, içecekleri kaynar su...öyle bir susama ki...kanmaz develer gibi !

"Sonra siz ey yoldan sapmış inkârcılar ! Mutlaka zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. Hem de susamış develerin suya kanmaz içişleriyle. İşte hesap gününde onların ağırlanması böyle olacak !" (Vâkıa sûresi, 51-56)

Hani o dünyada iken yaşanılan günler; geçici hevesler, kısa süreli hazlar, kazanımlar, attığınız havalar, buyurgan edalar, ezmeler, dökmeler, kırmalar...kazanç sayılan anlar var ya...onların geçici olduğu oyun eğlence olduğu, aldanılmaması gerektiği ilâhî buyruk olarak duyurulmuştu ya !

Keşkeler faydasız artık...

Keşke dünyada iken hatalar ile yüzleşilseydi, pişmân olunsa, kötüden iyiye, geçiciden sürekliye makas değiştirilseydi...fanî olan bâkî olana tercih edilmeseydi !

Daha dünyada iken; yüzleşecek yüzü mü yoktu, yoksa iman mı etmiyordu  kişi !

Kabristâna hiç yolu düşmedi mi ?

Bir ayna lâzım, yahut ayna tutacak birileri...aynaya bakabilecek yüzü olanlara !

Dünyada yüzleşme fırsatını kaçıranlar ötede çok zavallı çok !

Ve artık zeval vakti, ey zavallı insan !

1 Nisan 2019 Pazartesi

Bal kabağı söyler, asma yaprağı işitmez...

Lâf var hikmet, laf var musîbet ve nikbet...
☆☆☆
Lâf var dişli, lâf var işli
☆☆☆
Lâf var küfrevî, lâf var uhrevî
☆☆☆
Lâf var siyasî, lâf var kıyâsî
☆☆☆
Lâf var îmâlı, lâf var lastik hamalı
☆☆☆
Lâf var lakırdı, lâf var anırtı
☆☆☆
Lâf var güdümlü, lâf var örtülü
☆☆☆
Lâf var ortaya atılır, lâf var etrafa saçılır
☆☆☆
Lâf var kibâr, lâf var kırar
☆☆☆
Lâf var inceden ince tıkılır,
lâf var tohum gibi ekilir
☆☆☆
Lâf var kan çıkarır, lâf var gülsuyu saçtırır
☆☆☆
Lâf var surat ekşitir, lâf var tebessüm ettirir.
☆☆☆
Lâfa karınlar tok, icraatsiz lâflar karavana ok.
☆☆☆
Lâf söylese bal kabağı, işitmez asma yaprağı
☆☆☆
Hazreti Ali (r.a.) şöyle buyurur:
“Kişi dili altında gizlidir.”
"Eğri olanın gölgesi de eğridir."