Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Aralık 2019 Pazartesi

Lisânı öküzce, uyruğu sürü...

Çizgiden çıkmış tepinir durur
Aklını yele vermiş nasıl da savurur
Sanır ki bu dem ömr ü billah yürür
Ve günü gelir... hararetten kavrulur

Açmış bağrını ayaza yiğitlik eder
Sanır ki semtine hiç uğramaz keder
Acize sırt gösterir hâkime ovuşturur el
Ve o gün gelir...yerinde yeller eser

Uyruğu sürü kişiliği zahir
Lisânı öküzce mekânı ahır
 Bir ah isabetiyle çekince kahır
Tek arzusu ot-saman olur ila ahir

28 Aralık 2019 Cumartesi

Gülüverin, gülü verin...

Tebessüm ki sadakadır
Gülüverin, gülü verin
Asık suratla gezmeyin
Gülüverin gülüverin

Girin gönül bahçesine
Lâle derin, güller derin
Âlemleri seyre durun
Lâleyi gülleri görün

Bir bahçe ki envai çeşit
Rengâreng çiçekler açmış
Ĺâle, sümbüller ve güller
En güzel kokular saçmış

Giriverin gülistana
Yedi veren gülü görün
Seviverin mahlûkâtı
Gülüverin, gülü verin

27 Aralık 2019 Cuma

Kâmil, âmil...azâzîl, azîl...

Ya dünyanın canına ot tıkarsın
Yahut dünya senin ömrüne
Ya kalıcı olduğunu zannedersin
Yahut misafirsin hâne sahibine

Ya kanaat edersin önüne gelene
Yahut çırpınır durursun muhterisâne
Ya basarsın mütevazı yer üzerine
Yahut yarışır durursun zirvelerle

Ya okur da olursun ilminle âmil
Yahut yarıştığın olurmuş azâzîl
Ya iki günü eşit olmayan kâmil
Yahut alırsın tard olursun azîl

25 Aralık 2019 Çarşamba

Cemre ninenin hâlleri...

Bak ninenin işine
Düşer lafın peşine
Öndeki dört dişine
Hayranız gülüşüne

Nine buyruk başına
Hiç aldırmaz yaşına
Nine hayran köyünün
Toprağına taşına

Bir tarih sanki nine
Binmiş kara trene
Anlatır da anlatır
Bulunca dinleyene

Besmelesiz yürümez
Üste bir laf edilmez
O her zaman haklıdır
Haksızlığa gelemez

Sekseni idrak etmiş
Doksanına dayanmış
Noksanına aldırmaz
Her sözü kaldıramaz

Sevdiğine laf etmez
Yanlış doğru fark etmez
Sahtekârları sevmez
Asla eyvallah etmez

Bir lokmacık canı var
Kızsa olur canavar
Çokça merhameti var
Her olandan  haberdar

Nine teslim Rabbine
Merdivende zikr ile
Çıkar Sübhanallah der
İner Allahuekber

Duası saatlerce
Kişi sayar binlerce
Rabbinden ister durur
İsteğini sadece

Ninede hikâye çok
Bir uç ver, sonra dinle
Ninenin sabrı küçük
Oturur dinleyenle

23 Aralık 2019 Pazartesi

Sakın ! Üff demeyesin...

Ana baba atılmaz
Satam desen satılmaz
Evlad onlarsız olmaz
Üff bile demeyesin

Biri şefkat timsali
Sever hem katışıksız
Biri güven verir hem
Sakın üff demeyesin

Hizmette kusur etme
Hürmeti esirgeme
Duaları makbuldur
Bedduaları şedid

Hakları hiç ödenmez
Kem söz bile söylenmez
Bu bir sır ki dillenmez
Sakın üff demeyesin

22 Aralık 2019 Pazar

Fitili kaçmış, isli yanar kandili

Boyun, bosun şöyle böyle kime ne !
Kurmuşsun tezgâhı kendine göre
Makamından mevkiinden bana ne !
Kim isen kimsin be, var git işine

Zibillikte eşelenen birine
Misk u amber ikrâm etmek nafile
Karga bile uğramazken semtine
Sorulur mu şu ademin suçu ne !

Oturur kuçede bir karış dili
Fitili kaçmış, isli yanar kandili
Biliyormuş gibi sanki kuş dili
Rüyasında kartal imiş kime ne !

Yok azîzim yok, benim pabuç pahalı
Irgalamaz beni hiç, beyaz yakalı
Etseler de boylarından okkalı
İçi boş laflarından, kulağıma ne !


20 Aralık 2019 Cuma

Gönül ikliminden...

Ey genç !
Sev sev...
İnsanı sev, milleti sev
Sev devleti sev !

Nefret tohumu ekiyor da...
Sevgi çiçeği bekliyorsun ha !

Sevemiyorum diyorsan
Derim ki sana;
Senin pusula bozuk...
Kıbleni de değiştirmiş o pusula !
Yüzünü yanlış yöne dönüksün...
Bu yön yüzünü de ağartmaz, gönül yükünü de azaltmaz !

Aman dikkat !
Her yüzünü sürdüğün siyah taş
Hacer'ül Esved değil !

Eğer;
Kıblegâhın para, ünvan
Mal mülk olmuş,
Övüncün dünyalık olmuşsa !
???
Sonrası da var unutma !
Ya sonra...!
...
Unutma ey genç !
Her yoldaş olduğun adem
insan değil !

Her yüzüne gülen kişi
dost değil !

Sana her haber getiren
dürüst değil !
...
Aldansan da sakın ha kimseyi aldatma !

Sev sev...
Hem biliyor musun ?
Nefret kudurtur insanı insana saldırtır,
sevgi ısındırır insana insanı...
Sev sev.

Vatanı sev, devleti sev
Sev, milleti sev !

İnsanı sev, insanı...
Öteleme, iteleme, tepeleme onu...

Araya ünvanı, parayı, statünü sokma
Bak kabristanda herkes koyun koyuna !

Seven kazanır; hem burda, hem ötede
Kıskanç, hased ve ikiyüzlüler, menfaatperestler ve kibirlilerse kaybeder ileri vadede her  yerde !

Sev !
Sadece sev, karşılıksız sev yeter !
Kediyi sev, kuşu sev, kelebeği sev...
Gülü de sev, dikenini de...

16 Aralık 2019 Pazartesi

"Eyvah !"...demeyecek beri gelsin

Müneccimim der durur necm ilmi bilmez
Tanrıya yakarır Elif'den bîhaber
Vav'dan kolye takar kula kulluğu yeğler.

Be adam neyleyim ben o muhteşem endamını
Yermiyim ben senin ele destan tafranı

Adı sanı yüz yıl sonra hatırlanacak olan beri gelsin
Dedesinin dedesinin babasını, ismen duyan beri gelsin

Burnunun ucunu görmez,
marstan anlatır
Ordan şurdan duymuştur döker,
satır satır
Söze girer hiç çıkmaz, papağan-sever zahir

Be adam neyleyim ben senin şu kof kelâmını
Dinlermiyim ben senin, tangır tungurdamanı

Yüz yıl sonra üç ihlâs bir fatiha
kabrine okunacak olan beri gelsin
Kabrinin taşı ile toprağı
üç asır duracak olan beri gelsin

Ne dediysem, dedim evvel kendime
Hem; ondan, şundan, bundan, bana ne !
Bir olanı sayıklarım hem kendi özüme

Be adam neyleyim ben "ben"cil olan muradımı
Neyleyim ben, hem bendeki, geri giden adımı

İki hece tek kelime son nefesteki "eyvah !"
demeyecek olan varsa gelsin beriye
Sorulara kızarmadan verecek cevap
bulanlar varsa, gelsin beriye

14 Aralık 2019 Cumartesi

"Dem"in de "Gam"ın da eceli var !

"Gamına gamlanıp olma mahzun,
Demine demlenip olma mağrur,
Ne dem baki ne gam baki, ya Hû !"

Bu dizeler Yavuz Sultan Selim Han'ın "Selimî" mahlası ile yazdığı enfes dizelerden...

Hem hüzün hem de neş'e ve saadet yeryüzüne isabet eden iki hâl...

Bu hâllerin kimi kişinin kendinden, davranışlarından, yaklaşımlarından, eğilimlerinden ve hâttâ bulunduğu ortam ve beraber vakit geçirdiği kişilerden kaynaklanır. Kimi de isabettir semâdan arzına.

Yunus Emre aşağıdaki dizelerinde bu hâli bir başka şekliyle ifade eder:

"Hak bir gönül verdi bana, ha! demeden hayran olur
Bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur

Bir dem sanasın kış gibi, şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşaretten doğar, hoş bağ ile büstan olur"

Bu dizeleri Halil Neciboğlu ne güzel seslendirmiş...

Neş'e hâli huzur kaynaklı da olabilir, egonun tatmininden, arzu ettiği bir şeye  kavuşmasından da kaynaklanabilir. Ki bunun aşırı dışa vurumu "kahkaha" "katıla katıla gülmek" şeklinde ortaya çıkabilir !

Ancak irfan kültürümüzde bir düstur varki, hatırdan çıkarmamalı: "Çok gülmek kişinin heybetini giderir".

Burada heybetin erozyonunu; hafifmeşrep, hafiflik(=yelincek), olura olmaza gülmek olarak anlatır; değilse, kibir, büyüklenmek kastı yoktur.

Gam hâli ise; ileri derecesi bunalım, depresyon, anksiyete gibi fikir yolaklarının arap saçına döndüğü ve kuyunun dibine düşüp tepedeki ışığı bile görmeye takatin ve tahammülün kalmadığı bir noktaya kadar evrilebilir.

Türkülerimizin sözlerinde de;
"Yine gam yükünün kervanı geldi..."
ifadesi yerini alır, gam yükünün kervanlar ile taşındığı bu ağır halden bahisle, "çekemem bu derdi..." diyerek, ümitsizliğin pençesinde kıvranmayı resmeder.

Bir başka ifade de; "Duvarı nem, insanı gam öldürür" denilir.

Bu içsel karamsar ve bunaltıcı örüntü içerisinden insanı çıkaran bir ifade: "Allah var, gam yok".
Karamsarlıktan çıkış ve ümit kapısının tokmağını çevirme telkini olan bu cümle ilâç gibidir.

Ve bir diğer ilâç: "Üzülme, Allah bizimle !"

Gamı giderecek olan; ne isteklere kavuşmak yahut onları elde etmekten, ne de kayıpların ardı sıra ah u vah ile dizlerini dövmekten geçmiyor, geçmez !

Allah'a sığınmaktan, kişinin kendinden, hatalarından kaynaklı ise bu hâl, hatalarına samimi pişmanlık ile onları terk etmek, gam yükünün hafiflemesi ve giderilmesi için O'ndan yardım dilemekten başka da çaresi yoktur.

Sebepsiz gibi ise, somut bir sebep yok gibi ise, fikir yolaklarını gözden geçirmelidir...çünki vesvese/vehim kaynaklı olumsuz ve kötü senaryo üretmek ve bunlara kapılmak gam ve kederi, bunalımı ve çaresizliği tetikler.

Hem unutulmamalı ki; her gecenin bir gündüzü, karanlığın aydınlığı, siyahın beyazı var...bir zihni sıçrama ile, niyet ederek, bir anda karanlıktan aydınlığa çıkışı gerçekleştirme potansiyeli var insanda !

"Olanda hayır vardır.. "İş nerde kalırsa hayrı ondadır..." sözleri de binlerce yıllık irfânî imbikten süzülmüş küpelerdir, kulağa takılması gereken !

Evet "ne dem baki ne gam...", "bu da geçer ya Hû" der tecrübî yaklaşımlar !

Rabbimiz buyuruyor:
(Âli İmrân sûresi, 26.)De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin."

(Âli İmrân sûresi, 27.) "Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin."

Dem de gam da kalıcı değil, gelir ve geçer...bir karar olan ve Bakî olan Allah'tır...Kul ise hâlden hâle evrilerek ham iken olgunlaşma, câhil iken ilmî donanıma doğru evrilme potansiyeli olan, yeryüzünde daha güzel işler yaparak güzel ahlâkı huy edinebilme sınavına tabi tutulandır...

Selimî'nin dizelerine dönersek:
"Gamına gamlanıp olma mahzun,
Demine demlenip olma mağrur,
Ne dem baki ne gam baki, ya Hû !"

12 Aralık 2019 Perşembe

Dua hibedir hibe...!

Herkesi bekliyor, Rabbi kendine
Sorma sakın dua kapısı nerde
Semânın anahtarı var mı diyene
De ki; o anahtar, sendedir sende

Hâcet kapısı gönül, bak sen gönlüne
Derim ki; dilden uzan şöyle gönlüne
Fısıltını haykırma; ele, âleme
Sessizce ve gönülden yalvar Rabbine

Ötede sandığın "O", bilki seninle
İster açıktan, ister gizlice dile
Arzetmek istediğin her dileğine
Gönlünde asıl cevap, cevap verile

Nice dert, sıkıntı, hastalık ve çile
Rabbinden her gelen, lütuftur bilene
Belki kurtuluşa olacak vesile
Dileğini "Bir" olan gönülden dile

Kimki ihlâs ile Rabbine yönele
Aracılar koymadan O'na erişe
Dua sana Rabbinden hibedir, hibe
Yeterki insan şu Gönlün hükmünü bile

11 Aralık 2019 Çarşamba

Bağlantısız dört kıta...

Boş beleş insandan her daim kaçtım
Cahili görünce etraf dolaştım
Sanlı ukalayla ne çok uğraştım
Duvara dediğime, ben bile şaştım
☆☆☆
Bilmediğin bilmeyenler ne de çok
Kafa var, beyin var, akıl ve fikir yok
Dibi delik torbayla alış-verişe çıkan
Pazarda hesap bilmez lafazanlar çok
☆☆☆
Bugünlerde taşısa da altın dolağı
Uyuz it dün yalardı yalı yalağı
Özendiği kurda terfi ettiğin sandı
Kurda yanaşamadı itlerle dolandı
☆☆☆
Ömür boyu didinip, sahiplendiği 
Örümcek ağı...bin zahmetle ördüğü 
Gün geldi vurdu dolu, çaldı kırağı
Ecel geldi ve söndü hayat çerağı

9 Aralık 2019 Pazartesi

Mevlânâ'dan: Köpeklerin muhabbetine ve kemiğe dair...

Mevlânâ, talebeleri ile yürüyüşe çıkmış..
Yol kenarında bir kaç köpek birbirleri ile oynuyor, oynaşıyorlar...

Talebe;
-"Köpeklerin ne hoş dostluğu var, ne güzel yardımlaşıyorlar, ne güzel bir hoşgörü içindeler, ne güzel bir kardeşlik ! ” der.

Mevlânâ talebeye dönerek:

-“Aralarına bir kemik at da gör bakalım aralarındaki kardeşliklerini, hoşgörüyü, muhabbeti !”
...
Mevlânâ talebesinden, kasaptan bir kaç kemik alıp getirmesini ister.
...
Talebe kemikleri getirir, Mevlânâ;
-"Kemikleri köpeklere at'', der.

Kemikler; dostça oynaşan köpeklerin aralarına atılınca, köpekler hemen oynaşmayı bırakarak  kemikleri kapma kavgasına tutuşurlar, bu yüzden birbirlerine diş geçirmeye  başlarlar.

Mevlânâ talebelere;
-"Az önce aralarındaki muhabbet, hoşgörü, dostluk,  köpek muhabbetiydi. Köpeklerin arasındaki muhabbet, aralarına bir kemik atılıncaya kadar sürer !"
☆☆☆
Çıkarın araya giremediği dostluk ve muhabbet gerçektir, değilse sahtedir.

Hakk ve hukuka riâyet ile dünya ve dünyalığı hakça ve adilâne paylaşabilen, yekdiğerini özüne tercih edebilenlere selâm olsun.

8 Aralık 2019 Pazar

Uyanıklar oyun kurucu, aptallar oyuncu...

Uyanıkların oyun kurucu olduğu yerde, aptallara oyunculuk düşer...münafıklar ise seyirci olur !

Uyanıkların kurduğu oyunun, oyuncuları genellikle aptallar, bazen de iyi niyetli saflar olur...

"Şeytanca"sı kuvvetli olanın hamlelerini anlamak için iki değil kırk kerre tahlil etmek, açılımlarının nereye kadar varacağını öngörmek lâzımdır ki, bunun için kâhin olmaya gerek yok !

Birazcık dikkat ile ve sonra davranış analizi ile kişinin omurga karakterinin tesbiti bir kerre yapılmaya görsün, arkası çorap söküğü...

Hiç kimse niyetinden hâli iş görmez, her ne kadar amacını kamufle etse de...kamuflajı gün gelir üzerinden atılır...işin hakikati ayan beyan gün yüzüne arz-ı endam eyler, tıpkı kavalın sesini duyunca sepetten çıkan yılan gibi !

Huylu huyundan vaz geçmez !

Dün senarist olanlar; bir gün, bir yıl, on yıl sonra da senaristtir !

Siz onu hiç sahnede göremezsiniz !

O sahnelenecek oyunu için uygun oyuncu bulmuşsa keyfi yerindedir ki, her zaman da bulur, uyanık geçinen aptalları...

Meşhur olmak adına, sahnede görünmek adına, figüran bulmak ise en kolayı...baş ve yardımcı rollere uygun adam bulmaları içün de mum ile aramaya gerek yok !

Baş role kurşun asker, piyon bulmak içün bedelini azıcık yüksek tutmak yeter de artar ! Kuyruk bile olurlar...

Replikler senaryo metnine göre sahne sahne oynanır, sahnelenir !

Kuliste yahut sahne gerisinde hiç risk almadan keyiflice pürosunu tüttürürken senarist, çürük domateslerin ve yumurtaların, rol almış oyuncuların suratına fırlatılması umurunda bile değildir...

En çok da uyanık geçinen saf ve iyi niyetlilere, olanlar olur !

Peki ya seyircisiz oyun mu sahnelenirmiş...

Salon hiç boş kalmaz ! Münafıklar, bir sağda, bir solda, ortalıkda dolaşanlar salonu doldurur ve oyunu keyif ile izlerler...

Oyun kurucunun akibeti mi ? ... kısa dönemin yüksek (!) kârının ser hoşluğu içinde iken; gün olur, bir dem gelir, devrân döner, ters rüzgârlar esmeye başlar ve yürüttüğü gemi alabora olur !

Kafatasını yorgan niyetine kullanan, beyinleri uyku mahmurluğundan çıkamayan, kendilerine  haber getiren(*)lerin ellerine tutuşturduğu metindeki rolü ezberleyip hemen oyuna giren, oynamaya hazır uykuculara duyurulur !

Bir acı kahve uykuyu açar, afiyet olsun !
_____________
"Ey inananlar! Eğer bir fâsık/yalan haber taşıyan, size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırınız. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz."(Hucurât sûresi, 6)

7 Aralık 2019 Cumartesi

Çıldırmış dünyanın çağdaş-(z) nesli...

Yerinde olsa da caka ile fiyaka
Hem ilmi yok hem irfândan fukara
Tuhaf bir hâle geldik acep ne ara
Besmeleyle başlar olduk kumara

Bir hedef tutturmuş farklı lisanı
Coğrafyası dünya, silmiş vatanı
Felsefeyle karışık kitapsız imanı
Çıldırmış dünyanın çağdaş insanı
Redd-i miras eder ata tanımaz
Vicdânî redcidir tüfenk asamaz
Dünya yansa asla kılı kıpırdamaz
Babasının lisanından bile anlamaz

Gaflet hakim olmuş, her anlarında
Zulüm kol geziyor, etraflarında
Cehâlet düşmüyor, hep yakalarında
İnsan gibiler ile yaşarlar hep bir arada

Sakallar aklıllardan fazla uzadı
Fikirler kuluçkadan hiç çıkamadı
Zircirli tasmalılar doldurdu sokağı
Kolalı gömlek dolapta sarardı kaldı
Giyimi parisiyen pirsingi çarpık
Bermuda şort üstü papyon fıraklık
Ağızlarda sakız bir de blutut kulaklık
Kültürü melezleşmiş lisânı kırpık

Allah cümlenin sonunu hayr eyleye
Emanet aklımızı hıfz ve salim eyleye
Kusurları, hataları, aff ve setr eyleye
Celâli yerine Cemâli ile ıslah eyleye

6 Aralık 2019 Cuma

Birlikte rahmet var...!

Bilen bilir bu milletin mayası azizdir
Bizi bize anlatan zinhâr ve anca câhildir
Malumâtfuruşlar derunu ne bilsin
Kürşad'ı, Bilge'yi, bilenler söylesin
Alpertunga'yı,  Kutalmış'ı ve Tuğrul'u
Zengi'yi, Alaaddin'i ve Eyyubi'yi
Haçlıyı, Kudüs'ü ve mabedleri
Çağrı'yı, Dursun Fakih'i ve Ertuğrul'u
Şanlı tarihe sormalı Kayı boyunu
İnsanlığa kucak açan insan oğlunu

Âdem evlâdı idi Habil ve Kabil
Biri müslüman idi öteki kâfir
Köksüz kalmış ağaç olurmuş zibil
Kökü dışardakini  zehirli engerek bil

Kemirgen fareler varsa yüzen gemide
Küçük hesapları silen ölüm atîde
Müstehâktır varılır deniz dibine
Birlik rahmettir, ayrılık azab biline !
Selâm olsun umarsız muhabbet ehline...

Harçsız tuğla ile örülmez duvar
Dökülür tuğlalar üfürür rüzgâr
Durmazki ayakta kilit taşsız kemer
Yularsız eşşeğe neylesin semer
Leylekler mi getirdi bizi anadoluya
Kadim tarih bağlar asyayı ta viyanaya
Harc oldu millete Yunus, Bektaş, Mevlânâ
Yesi çerağı yaktılar canım anadoluda
Devran-ı fetretten terâkki ile necata
Medeniyyet taşındı Eflâk ile Boğdan'a
 Az mı zulmetmişti zalim kazıklı voyvoda

Kadim tarihten ne anlar irfân yoksulu
Ruy-i zemine adl ile hükmetti yüce devletlu

İnd-i ilâhide en büyük zillet:
Fitne, gaflet, nân-körlük ve de hiyânet
Hakk ve hakikât âşığıdır bu kadim millet
Prangaya asla gelemez kutlu olan zürriyet

Kim ki şeytana yoldaş zelil olan o
Her kim fırkalara böler asıl düşman o
Kim ki "insan"a vakıf âlim olan o
Ve kim Allah'a kuldur, azîz olan o

3 Aralık 2019 Salı

Mani-koşma: Dün gittik dün yasına !

Safasına safasına
Düşkündür safasına
Sanır dünya ebedi
Kanar ışıltısına

Kafasına kafasına
Takmıştı kafasına
Dünya dolacak sandı
Şu beden torbasına

Sofrasına sofrasına
Kuş konmaz sofrasına
Bir de özenip durur
İbrahim sofrasına

Sevdasına sevdasına
Dünyalık sevdasına
Koca ömrü tüketti
"Bir ben"lik davasına

Babasına babasına
Rest çeker babasına
Evlatları olunca
Dolanır arkasıra

Dünyasına dünyasına
Dün gittik dün yasına
İçmeye doldurmuşmuş
Testisinden tasına

Aldım işte ayağı
Yazdım durdum bayağı
Yer iken bal u yağı
Unutma bu kıyağı
Hem yalvarır durur Sübhân'Allah'a
Tapınırken ilâhlaşmış dünyaya

Uyandırır şol hâbgâhtan zor ile
Gelir memat gider hayat nafile

2 Aralık 2019 Pazartesi

Haykırmakta mükevvenat: Oku, oku, oku !

Sesli kaydı dinlemek için(TIKLAYINIZ)

Ne söyler toprak sana
Ya bulut, kar, yağmur
Ve mevsimler,
Tohum, yaprak ve çiçek...

Ne söyler buğday
Un ne der, hamur ne der
Ateş ve fırın ne der...

Sofra bir şey söyler
Ni'met der, rızık der ya
aç idin doyurdu ya...

Deryâ ne der, pınar ne der
Katre ve umman ne der
Rüzgârlar ne fısıldar
Dalga ne der sahil ne der...

Gece ve uyku ne der
Düş ne der,
hayal ve rüyâ ne der
Güneş ve şafak ne der...

Renkler ile gözler ne der
Koku ne der, burun ne der
El ile ayak ne der
Dudak ile kulak ne der

Ne söyler bebekler, gençler
Nineler ile dedeler...

Ne söyler nefes sana
Can sana, hayat sana...

Okunan selalar
İndirilen hatimler ne der...

Musalladaki meyyit ne der
kabristanlar neyi söyler
Kabir ehli ne der

Duyar mısın onları
Sukûtî sözsüz kelâmları
Onlara kabart kulakları
nedir acep lisanları

Bir kitap ki
Alfabesiz
Harfsiz hecesiz

Haykırmakta mükevvenat,
Ve der ki:
Oku, oku, oku !

1 Aralık 2019 Pazar

Hâlim selim mi değil mi ? Ve talkın mes'elesi...

Hâl, yâ'ni psikotik durumumuz, psikolojimiz, psikosomatik ahvâlimiz...

Ne hâldeyiz, bîkarar mı, "bir" karar mı ?
☆☆☆
Hâlden hâle geçirene hamd u senâ ederiz, başımıza gelen iyi şeyleri yaratandan, kötü ve olumsuz şeyleri de nefsimizden biliriz !

Resûlullah bir hadis-i şerifte buyururlar:
"Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl"

Rabbimiz buyuruyor:
“Size ne oluyor ki, Allah'a gereken saygıyı göstermiyorsunuz ? Oysa O hâlden hâle geçirerek yaratmıştır." (Nuh sûresi, 13-14)

"Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter." (Nisâ sûresi, 79)
☆☆☆
Ey insan sen; Kârunî yaşantı ve şatafat içinde ömrünü geçir, gönül âlemin mal-mülk ve lüks ile tepeleme dolu olsun, bir de yanında bir nebzecik de manevî ritüeller olsun, ne â'la...

Hz. Ömer bir gün, Efendimizin dinlenmekte olduğu hânesine girer. Allah Resûlü'nün odasında bir deri kırba, bir köşede bir miktar arpa ve üzerine uzanıp dinlendiği bir hasır sergi, bütün eşya bu !

Bu durumu gören Hz. Ömer hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.
Allah Resûlü üzerinde uyuduğu hurma lifinden örülmüş hasır üzerinden uyanıp doğrulunca,  hasırın Resûlullahın teninde iz yaptığını görür...

Resûlullah:
"Ya  Ömer, niçin ağlıyorsun?"
Hz. Ömer:
"Ya Resûlullah,  iranın kisraları, bizansın kayserleri saraylarda şatafat ve ihtişam içinde yaşarken... Allah'ın Elçisi'nin bu hâlde yaşaması.…"

Resûlullah Ankebut sûresi, 64'üncü âyeti okur:
"Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı " ve,  İstemez misin ey Ömer, dünya onların olsun, ahiret  bizim !"
☆☆☆
İnsan; niyâz,  tazarru ve tevazu üzre yaşamalı,  asla ve kat'a Rabbimizin değersizliğini buyurduğu dünyaya temâyül etmemeli...ki dünya ve dünyalıklar ıslâh-ı nefs etmeyen ham ervahı kibre, riyâya ve dahi nifâka sürüklemesin !

Hayat ki, günden ibâret...dün geçti yarın ise meçhûl...nefes alınan vakit elde iken asla ve kat'a heba edilmemeli...
Ve heba edilmemeli; ne nefes, ne kelâm, ne de kalem...
Çünki iki  "Ehad" (tefekkür ile ihlas sûresine bakıldığında) arasına sıkışmış, 14.5 milyar yaşındaki kâinatta ve de 4.5 milyar yaşındaki dünyada insanın ömrü işte şu kadar...bizim ömrümüze göre kelebek ömrü kadar...ki o hâlde ömr-ü azîzi zelil etmeden yaşamalı insan, değil mi ?!.
☆☆☆
Yok ben şatafattan, lüksten vazgeçemem diyorsan buyur devam et !
Kisralar, kayserler, firavnlar, karun, ebu cehil ve diğerleri de bu dünya üzerinde idiler bir vakitler !
☆☆☆
Hasıl-ı kelâm:
 "ele  talkın verip kendileri salkım yutanlar !"ın samimiyetlerinin (ihlâslarının) göstergesi yaşantıları olsa gerek !
Vesselâm...
----------
(*)Tirmizî, “De'avât”, 124