Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ocak 2019 Salı

Yunus'ca demeli…

Erik dalında 
üzüm yemek var…
Ya da kargalarla 
gübre eşelemek...

Gak diyene guk,
bay diyene hay denir mi ?
Yahut bu diyene hu !
Aç idrakını…

Unuttun belki ama;
perde ardındasın,
çok karanlık diyorsun…
Sen görmüyorsan da, 
gün tepede…

Sen var ya !
Önce erik ağacı bul,
sonra ona tırman…
Belki 
sen de üzüm yersin !

Hem kargalarla uçar,
hem bülbüle özenirsin…
Hem gül dalına konmaz,
hem gonca umarsın,
çalılıklarda…

Bak !
Bostan korkulukları
kargalar için…
Bülbüle değil !

Sen;
rehber tut kargayı,
düş ardına,
sonra gül kokusu um…
Yok öyle yağma !
Bak gübrelik şurada…

28 Ocak 2019 Pazartesi

Gel ! Sığın "Rahman"a…/Abdulkerim Erdem


Başına toprak saçıldığı o gün,
mutlak gelecek…
Cehennem çukuru mu istersin ?
Şuracıkta kor ateş !
Eyvah diyecek, dövüneceksin ama !
İş işten geçecek...

Yesen de şimdilik kul hakkı, 
kezzabı da içsen...
Kâr ettim sanma, 
zarardasın külliyen !

Mağara ehlini duymadın mı ?
Hani köpekleri de yanlarında...
sadık ve müjdelenmiş olarak,
uyuyan...
nûr saçakları altında !

Gel !
Sadâkatini hemen şimdi sorgula.
Gel !
Nedâmetin bereketini yaşa.
Gel !
Şeytan ve egon ile
mücâdelenin neticesini müşâhede et !
Gel !
Sığın "Rahman"a.
Hani, "Huzur" arıyorum,
diyorsun ya !
Gel huzura !
İstemesen de
bir gün geleceğin huzura !
Gel !
Şimdiden gel !

27 Ocak 2019 Pazar

Eşek hoşaftan anlar mı ?.../Abdulkerim Erdem

Taç da taksan başına eşektir, eşeklik eder
O yük yüklemeye yarar, yüksüz iken azar teper

Eşek eşektir ne olsa, yük çekecek insanlara
Sen insanca davransan da çeker bir gün mutlak soya

Payeler yemliktir ona, hoşaftan hiç anlamaz ha
Karpuzların içi sana, kabuğunu ver sen ona

Semeri altın olunca, beğenmez bak kır atı ha
Yükte iken zavallıdır, rahat iken inattır ha
Yular yerine kıravat, takarsan olur o kavvâd
Kendini bir şey zanneder, söver sana ana avrat

Adam etmeye çalıştın da seni ne çok uğraştırdı
Sonunda sınıf atladı ilk çifteyi sana attı

Adamlık eşeğe kalsa, insanı altına alır
Fırsat bulsa ota dalar, karnı doyunca anırır

Eşek işte teper durur, bol arpa yerse kudurur
Her küllükte debelenen eşekten, adam mı olur

26 Ocak 2019 Cumartesi

Ah aşk...!


Ah aşk…
Aşkı bilmiyorsan öğren de gel !
Ya da, sevmeye devam et kendini,
bencilce…

Övün, methetsinler seni...
Alkış tufanları kopsun...
Ayakların yerden kesilsin...
Biraz daha şişin…

Aşk;
karpuz kabuğu kemirmek,
iştah gezdirmek,
otlaklarda gezinmek,
sığır gibi semirmek,
metihlerle şişinmek,
dünyayı ele geçirmek,
şehvani arzulara erişmek,
hiç değildir...

Aşk;
kendini Cemâl aynasında seyirdir.
Aşk;
maşuka doğru seyrin adı…

Aşk;
kendi özüne vukufiyet,
gönlünün derûnunda,
zihninin ücrâsında,
özü idrâk san'atıdır...

Aşk;
Tene değil, ruha özlemdir.
Mukaddesi her yerde gözlemdir.

Sevgi zirvesine, vuslat kâbesine aşk ile çıkılır.

Aşk;
İkilikten geçmek...
Aşk;
Şekerin suda erimesi...
Aşk;
Tuzlu sudan tatlı suya,
varmaktır.

Aşk;
Öze yolculuktur...
Aşk;
Kendini arama yolculuğu,
sonlunun sonsuzu keşif yolculuğudur...

Aşk;
Akılla başlasa da,
aklı fersah fersah terkide bırakır...

Aşk;
Dünya karanlığından,
gönül aydınlığına ulaşma çabasıdır.

Aşk;
benden geçmek, aslını görmek çabasıdır.

Aşk;
Katreyi ummana taşıyan vasıta...
Çekirdeğin ağaca ulaşma çabası...
Buzun bulut olma özlemi...
Özüyle buluşma yolculuğudur.

Aşksız fiil kalıptır, ruhsuzdur, şeklidir.
Aşksız ibadet bile baştan savmacılıktır.

Aşk;
Sücuddur, iftardır, infaktır...

Nihâyeti ise:
"Yok"…

25 Ocak 2019 Cuma

Lafı çiğneyenin sağılabileni var mı ?.../Abdulkerim Erdem

O bunu dedi, bu şunu…!
Sana mı soracaklar,
ipin ucunu.
☆☆☆
O öyleydi şu şöyle…!
Üstüne vazife ise,
devam et söyle...
☆☆☆
Ya hu; ondan ya da şundan
sana neymiş !
☆☆☆
Ya hu; ne yapacaksın,
ne demişse demiş !
☆☆☆
Bir düşün !
Geviş getirenin
sütü olur da,
lafı çiğneyenden
sağılan var mı ?
☆☆☆
Sabret de gör ! 
her şerde bir hayr var...
Eleştirip durma,
o fiili yaratan var !
☆☆☆
Neymiş ?
... anladın belki,
"Mutlak" Faili  !
...
Zayi ettin,
dedikoduyla ikrâm olunan vakti.
Yazık değil mi sana ?
Yâ'ni;
"eşref-i mahlûkât" olarak
yaratılan insana…
Hesap günü; sen hariç, her şey seni anlatacak !
Küçük büyük her ne var, ortaya saçılacak !

21 Ocak 2019 Pazartesi

Kelâmdan kaleme…

Kadere değil kader diye tepkisiz sömürülmene bak ! Çünkü kaderi anlayamadın !
☆☆☆
Dumansız ateşi bilir misin, yâ'ni iblisi…damarlarında dolaşarak sana ait olmayan sufleleri senden diye sana yutturur, çünkü dumanı yok !
☆☆☆
Gel sana ilk isyânkârı fısıldayayım, azazil…hem de felsefeci idi !
☆☆☆
İlk secde meleklerin Adem'e secdesi değil mi ? Yâ'ni ilk kıble…Âdem olan anlar !
☆☆☆
Âdemliğini dünyada dünya için yitiren, toprak olana dek b'adem ile idare etsin, odunu da iyi yanarmış !
☆☆☆
Vay be ! Menfaati olduğu müddetçe "hay hay", ihtiyaç kalmayınca "bay bay".
☆☆☆
Ahmaklığı bırak ! Her şey sorgulanmaz. Ölüm denen gerçeği sorgulayabiliyor musun !
☆☆☆
Mevzu "hiç" olduğu bilinciyle yaşamaktır…"hiç" etiketi ile övünmek değil !
☆☆☆
Akıllı olan "hiç" uğruna ömür mü tüketirmiş !
☆☆☆
Ondörtbuçuk milyar yıldır çarksız ve direksiz devinimde olan kâinatta ömrün yüz sene olsa ne yazar !
☆☆☆
Aklın varsa kendine sakla, küçük hesapları için boş kürek çekenin siyasetini neyleyim !
☆☆☆
Sen aklını peynir ekmeğe katık yap, sonrasında da açlıktan kıvran !
☆☆☆
Aç kalmaktan korkma, edepsizliklerinle açıkta olmaktan kork !
☆☆☆
Gözü aç olan ne yerse yesin…!
☆☆☆
Mübâreze hâlindeki mübârek mi olurmuş ?

20 Ocak 2019 Pazar

Çözmek için muammâyı.../Abdulkerim Erdem


Gaflette halk-ı cihân
Yok ise sıdk u iman

Galipse hırs u tama
Doyurmaz arz u semâ

Bitecek zevk ü safa
Kalmaz öte tarafa

İçmeyen ab-ı hayat
Asla bulmazki rahat

İster isen Mevlâyı
Terkedersin hevâyı

Anla sen bu ma'nâyı
Çöz şimdi muammâyı

Görünür kevn ü mekân
Var ise ilm u irfân

Yok ise ilm u irfân
Yalan dolan ve talan

Gör zalimin sonunu
 İşte Hakk'ın oyunu

18 Ocak 2019 Cuma

…sen ve "O"…

Sen, yüzünü "O"na taraf dönersen
"O", sana yüzünü döner de gösterir

Sen, yürümeye niyet edersen
"O", sana koşmaya hazırdır

Sen, bir arşın yaklaşırsan
"O", bir kulaç sana yaklaşır.

Sen, bir adım atarsan
"O", on adım atarak sana gelir

Sen, yürürsen
"O", sana koşar gelir !(*)
☆☆☆
Çaban yaklaşmak olursa
Lütûf ile karşılanırsın

Nihayeti öyle vuslat ki,
"Şah damarından yakın"da (**)
B U L U R S U N !
☆☆☆
Haydi niyet et !
Haydi çık yola !
Haydi !
"O", senden bekliyor !
__________
(*)"Kulum, bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim." (Hadis-i Şerif)
(**) Kaf sûresi, 16.ayet

17 Ocak 2019 Perşembe

İnsan-nâme...

Dur huzûrda dosdoğru
dimdik ol "elif" gibi, 

Sadece "O"ndan iste
Hâlis bir köle gibi

Tevazû ile eğil 
Ve de bükül dal gibi

Koy alnını toprağa
Nokta gibi "Mim" gibi
☆☆☆
Hoş sada sahibi ol
Aheng-i Bilal gibi

Öyle bir sadık ol ki
O güzin "Sıddık" gibi

Adalette timsalin
Olsun hep "Hattab" gibi

Edebde ölçü var ki
"Osman" zinnureyn gibi

"Emin"likte rehber var
"Ahmed-i Mahmud" gibi
☆☆☆
Dünyadan öyle geç ki
Sanki var da yok gibi

Dostunu öyle seç ki
Postsuz olsun, "Ruh" gibi
☆☆☆
Cahillerden uzak dur
Abraştan kaçar gibi

Şeytanlara tetik dur
Nöbetteki er gibi
☆☆☆
Gülistana nazar kıl
Bülbül-i şeyda gibi

Münevver ol nûrlandır
Eriyen bir mum gibi
☆☆☆
İnsan geldin dünyaya
Gitme hayvanlar gibi

16 Ocak 2019 Çarşamba

Toprak mı ?...o seni yutacak billah


"Aç"a kifâyet eder mi ? fikr-i te’mîn-i maîşet.
Doyuramaz aç gözlüyü, hâki dar-ı dünya heyhât.

Ey âşık-ı dar-ı dünya, bir ömür tavaf etsen de.
Sen ona doymazsın ama, o seni yutacak billah.

15 Ocak 2019 Salı

San'at marifettir, marifetse irfandan…

San'at ruh güzelliğinden tezahür eder.
Ruh cemildir, cemâlidir.
Kaynak:
muhammednecib.com

Ruh güzelliğinin ilim ile yoğrulması, talim ile ustalaşması san'atkârı inşâ eder.
Bu da demektir ki, san'at ilimden gelir ve san'atkarın san'atı, tahsil ve talim ettiği ilmindendir.

Ruhi cephesi itibarı ile de manevî bir cemaldir san'at tezahürü.

İlim ve dolayısı ile san'at terbiye/eğitim ile gelişir.

San'atkâr san'atını icra talim ve geliştirmede akla bağlıdır.

San'atta ustalaşmış virtiyöz san'atının zirvesinde ya'ni kemâl noktasında olur ki, onun kemâlinde azami cemal de tezahür eder.

Lütuftan söz etmek için latif, ışıktan söz etmek için kandil gibi, ikrâm etmek için varlıklı olmak lâzımsa san'at icrası için de, nezafet, nezâket, naif ve asûde gönül lâzım…
San'atkâr, san'atını seyr için sergiler, san'attan anlayanı zevkiyab eder.

San'at icracısını edeblendirir, san'atın ve san'atkârın kaynağını ve kadrini bilen seyircisini ise hayret ettirir.

San'atkâr da gönülden beslenir ki, gönülün sonsuzluğa dönük penceresinden ter ü râze ilham sağanağı ile beslenir… Arif tarif eder de, arife tarif edilmez…!

Marifete gelince, o ikrâmdır; san'attan san'atkâra, eserden müessire varmak için tahsil edilecek ilim, irfanı artırırken kemâl kapılarını da ardına kadar aralar.
Ve'l hâsıl; san'at cemâlî ve kemâli bir zirvede neşv ü nemâ bulmuş lâhûtî motiflerdir…bilene, görebilene !

14 Ocak 2019 Pazartesi

Bir hikâye...it ile yatan bit ile kalkar !.../Abdulkerim Erdem

Bir hikâye…
Aynı beldeden iki arkadaş, Aziz ile Tahsin askerde aynı bölüğe düşerler. Acemi birliğindeki eğitim şartlarına Aziz'in çelimsiz bedeni zar zor dayanmakta…

Tahsin arkadaşına elinden geldiğince destek olmaktadır.

Acemi eğitimi veren çavuş Kartal en ufak bir hata da acemileri azarlamakta, hatta daha da ileri giderek cezalandırmaktadır.
Aziz'in eğitim sırasında istenen sayıda şınav çekemediği bir defasında, Kartal çavuşun hışımla Aziz'in üstüne gelerek hakaretler yağdırması üzerine, Tahsin, çavuşun üzerine yürür, Aziz Tahsin'in çavuşla kavga etmesini engeller.

Acemi eğitimi bitip yemin edildikten sonra hafta sonu erlere çarşı izninin verildiği bir gün…

Kartal çavuş sivil kıyafetle şehirde yürümektedir. Aziz ile Tahsin de karşı yönden gelirlerken rastlaşırlar.
Aziz:
-Selâmun aleyküm çavuşum.
-Aleyküm selâm Aziz.
-Nasılsın
-İyiyim şükürler olsun Aziz.
- Çavuşum, yeni acemiler seni yoruyordur, ama unutma hepsi insan, ana kuzusu, sen gibi.
-Sorumluluk var Aziz. Eğitim önemli, eğitmek zor.
-Memleketten n'aber, ana-baban…mektubun, paran geliyor mu ? İhtiyacın olursa haberim olsun.
-Sağol Aziz, olursa söylerim, sağol.
-Haydi iyi gezmeler çavuşum.
-Size de Aziz.

-Ya hu Aziz, daha geçen hafta eğitim esnasında sana hakaret eden, cezalar veren bu çavuşa şimdi hiç bir şey olmamış gibi davrandın hayret !
-Haklısın dediklerinde Tahsin, bak; bir ağanın konağına uğrayacaksın…konağın önünde ağanın bir köpeği var…başlıyor havlamaya, saldırıyor…şimdi köpek köpekliğini yapacak…köpeğe kızıp ağayı da boşlamazsın değil mi ?
-Tabi Aziz.
-Hah tam da bu Tahsin. O gün eğitimde çavuşun köpeği bağlı değildi, kontrolsuz ve saldırgandı…bugün ise çarşıda ağa vardı karşımda, köpeği bağlıydı.
-Ne ağası, ne köpeği, anlamadım.
-Bak Tahsin. Her bedenin içinde bir "insan" bir de "nefs" var, yâ'ni "ego". Davranışlar insanî ruhun kontrolunda ise davranışlar insanca olur…değilse kişi itleşir, havlar, eline geçirse parçalar, kemik görse kuyruk sallar !
-Ha anladım galiba.
-O gün çavuşun egosu bağını kopartmıştı, bugün insanî tarafı öne çıkmıştı.
-Aziz "İt ile yatan bit ile kalkar" derler ya, egosu azgın kişi itleşmişse "hoşşşt" demeli, hem etrafı tahriş edici bitler üzerinden eksik olmaz, hele bir de biti kanlanmışsa, değil mi ?…
-Allah öylesinin şerrinden korusun Tahsin...!

13 Ocak 2019 Pazar

İnsana insan lâzım, itle yola çıkılmaz !.../Abdulkerim Erdem

Hani bir insan vardır 
hem yiğit hem de merttir

Kimisi de vardır ki
gah insan gahi ittir

İnsan iken kazanır
itliğinde yitirir

Meyveli ağaç görse
meyve için didinir

Çıkarları uğruna 
nice dostlar edinir

Kul ve köle bulmaya
orda şurda gezinir

Sahte tevazu ardında
var ki öyle bir kibir

Azını çok gösterir
inanır ehl-i zahir

Beyaz giysi içinde
kendi zifir mi zifir

Dışı müslüman gibi
İçi kafir mi kafir

Azıcık değer bulsa
kendini cevher bilir

Yüze ayna tutunca
İtliğini gösterir
☆☆☆
Uç kuruşluk bilmeyle
O kürsüye varılmaz

İnsana yoldaş, insan
itle yola çıkılmaz

11 Ocak 2019 Cuma

İsyan kokan, küfre sokan şarkılar…

Cemre ninenin vites atmış, çok kızmış çok. Ha bire şikâyetlenip söylenirken,

-"Kader" nine, ne diyelim, diyerek araya giren torununa Cemre nine:

-Ya hu ben sana diyorum ki ayı…kader insanda olur, ayının kaderi mi olur !

-Olmaz mı nine...

-Ayının kaderi olmaaaz !

Nine bu, ne dediyse o…lafının üstüne laf koyacak gelsin beriye !

"Lakırdı cafe"de geyik muhabbeti yapanlara iyi bir malzeme.
Ayının kaderi olur mu, olmaz mı ?

-Beyler, dün gece filozofi foruma bir ibare düştü epeyce kafa yorduk.

-Konu neydi kanka ?

-Ercan konu şu, "Kader insanda olur, ayının kaderi olur mu !"

-Hııım, ilginç bir yaklaşım.

-Alp sen de katılmıştın bir ara, "Kader ezelde takdir edilmiştir, kimin şaki ya da said olacağı bellidir" demiştin.

-Evet Arda, katıldım. Bu duruma iki taraftan yaklaşan var; birinciler; "yaratıcı evreni tasarladı yarattı ve kendi hâline bıraktı", hani "saldım çayıra" misâli; bir de "tasarruf hakkı ilminde gizli" diyen diğerleri.
-Arkadaşlar konu ilginçmiş, dedi Ercan. Ben dün gece bizim ekiple "Kashar club"ta takıldım biraz, keşke gitmeseydim. Muhabbetinizi kaçırmışım…

-Kaşarlardan n'aber kanka

-Her zamanki gibi işte. Hep aynı terane, varsa yoksa dibi boş eleştiriler, fındık kabuğunu doldurmaz gevişler, hem biliyorsunuz bunlar muhalif doğmuşlar.

-Boş ver küflü kaşarları, onlar keşfedileni, yeniden keşif yolunda devam etsinler, ama Ercan'ın konu derin, ee Ercan ?

-Eeesi işte mevzu "k a d e r" !
Şarkılara türkülere konu edilmiş kader temalı eserlerin bazıları insanı küfre sokuyor desem abartmış olur muyum ?

-Mesela…

-Çok örneği var da…mesela "kahpe felek sana nettim neyledim", "Bir fayda görmedim ben senden felek, Hiç bir işte bana kâr ettirmedin",
"Degme felek degme keyfime benim", "Dil şad olacak diye kaç yıl avuttu felek"
"kader, kahpe kader, ağlarını ördün mü?", "kaderin böylesine yazıklar olsun…"…bu sözler "insan"ı bozar, (haşa ve kella),  estağfirullah demek lâzım…!

-Haklısın, kadere isyan, yaratıcıya başkaldırmaktır; feleği sorgulamak, haşa yaratıcıyı sorgulamaktır !

10 Ocak 2019 Perşembe

Kutsalı antika sandığa attın mı !

Bu ne hâl ey azîz millet evlâdı
Müsadenle çirkef nûrunu boyadı

Baksana etrafa var mı bir dostun
Bunca yıl kendini kandırdın durdun

Kutsalı antika sandığa attın
Müzede kutsadın, övündün yattın

Nobel ödülünü beratın sandın
Örovizyon ile sınıf atladın

Sanki türkçeyi şekspirden öğrendin
Tarzancana ceyni hayran ettirdin

Dünyanın süsüne nasıl da kandın
Boş ile aldandın boş yere yandın

Toğrağın üstünde tepindin durdun
İnsan olduğunu nasıl unuttun

Bu mu müslümanlık, bu mu müminlik
Arar mı müslüman bir başka kimlik

Haykırmak faydasız feryad boşuna
Heyhat ! Şaşarım dünyalık telaşına

8 Ocak 2019 Salı

Ey hakikat yolcusu, ölçü birimin neydi senin ?


Hakikât yolculuğu,
bulamıyacağını bile bile
aramak,
buldum dediğinde ise;
bir ötedeki hakikâti idrak ederek yeniden
yola revân olmak…

Dış âlemde iken,
iç âlemde;
akıldan gönül iklimine doğru
yol almak,
sahralar, dağlar, bağlar/bahçeler,
şehirler ve köylerden geçmek,
saraylarda, hânlarda konaklamaktır…
bir konaktan diğerine !

Evrende;
ilk defa var olan içinde bulunduğun
"an" tik-taklarını duymanın idrâki ile,
hayret denizinde yüzmektir,
yüzmeyi bilmiyorsa gayret etmektir...

Gâhi dikenli yollarda,
ayaklarının yara bere olmasına
sabır ile katlanmak,
çalılara takılmak,
gâhi kaymak gibi yollarda
şımarmadan ve şükür içinde rahvanlaşmaktır.

Yolda giderken;
bulduğu otlaklarda tıkınıp çatlamamaktır...!

Ele geçene;
sonsuza dek, sahibim diye aldanmamaktır...!

Aynı zaman diliminde kesiştikleri
yol arkadaşlarının
(aynı çağda birlikte yaşadıklarının) kahırlarına
ders niteliğinde bakabilmek,
oyunlarını
cahilliklerinden bilmek,
oynaşlarını
ölümü unuttuklarına saymaktır.

Ve bunların hepsinin;
yol şartları olduğuna,
yolculuğun gereği olduğuna
ihlâslı bir şekilde iman edebilmektir.

Ey hakikat yolcusu,
akıl ile kalp arası
bir karış diye biliyorum,
ölçtüm  demiştin ya,
sahi,
ölçü birimin neydi senin ?

5 Ocak 2019 Cumartesi

Seyrangâh-ı mücellâ…

Tâ ezelde bir tezgâh kurmuş ki, benzeri yok.
Hem Ehad'dır hem Samed, bil ki; eyvallahı yok.

Esmâ tezgâhı ile, ne güzel işler işler.
Gâhî neş'e içinde, gâhî gam u teşvîşler.

Seyrangâh-ı mücellâ bil ki bezm-i safâdır.
Zıddiyyetin tevhidi bize bezm-i vuslatdır.

3 Ocak 2019 Perşembe

Karunun yerin dibine geçmesine sebep, altının ışıltısı…

Yeryüzü; bir gün içindekileri yutacak, hem de insanların sahibi (!) olduklarını zannettikleri ziynetleri ile beraber, mal, mülk ve bedenleri ile birlikte…

Hani pagan toplumlara ait kalıntılarda yapılan kazılar ile ortaya saçılan kabirleri/lahitleri müzelerde sergilerler…kral mezarlarında gün yüzüne çıkanları da görüyoruz.

Müzelerde sergilenen altınlar, süs eşyaları, ölenin çok sevdiği/tapındığı eşyaları bugünün insanına bir şeyler anlatıyor da öğüt alan kim !

Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Mü'minun sûresi 84-90.âyetlerde(*) o münafıkların sorulara cevap olarak mülkün sahibi ve idarecisi kimdir sorusuna; "Allah'ındır" demelerine rağmen, emirlerini ciddiye almadıkları açıkca beyan edilmektedir.

Çıkarcılar, mülkün sahibi ve idare edeninin Allah olduğunu kabûl ettiklerini beyan ederler de, emirlerine uymaktan yüz çevirirler.

Nefsani menfaatler ve dünyalıkların büyüsü, onları emirlere uymaktan men etmektedir. Nefsi rahat ve hesapları için oyunlar, tezgâhlar, tuzaklar kurarlar.

-Söz verir sözünde durmazlar,
-Çıkarları için yalan söylerler,
-Menfaate kul olurlar,
-Mal ve mülk sevgisi gönüllerine yerleşmiş birer puttur,
-Cimrilik ederler, biriktirmeyi çok severler,
-Allah'a ve muhsinlere karşı nankördürler,
-Allah ile aldatır, etraflarından çıkar sağlarlar,
-Kibirli ve kendini beğenmişdirler,
-Kerameti kendinden menkul olup cehalet içinde yüzerler de, kendilerinde gizli güçler ve bilgiler olduğunu ima ederler.
-Âyet ve duaları kadere müdahele için, büyü için kullanırlar,
-Hak ile batılı birbirine katıştırırlar,
-Önce ben ve yakın çevrem duygusu ile hareket eder diğer insanlara adaletsiz davranırlar,
-İsteyene vermezler, Allah'ın ni'metini köşe bucak gizlerler,
-Aç gözlüdürler,
-İpe okuyup düğüm atmak ve hâle müdahele, insanları kontrolleri altına alma ve tutma eğilimleri barizdir
İla ahir…
Ve bunlara rağmen inandık derler !

Allah'a inanıyor gibi görünen bu güruh, gerçekte Kur’an’a inanmıyor âyetlerin hükmünü ciddiye almıyor, âhireti de inkâr ediyor aslında…

Allah'a inandım diyen ama emirleriyle arası iyi olmayan, Kur'anî umdeleri; itibar, büyü, çıkar temini için kullanan, Allah ile aldatan câhillerden güzel ahlâk ve peygamberi davranışlar beklenir mi ?

Hele bir de; hem cimri ve paragöz, hem de dünya ile yatıp kalkan menfaatperest iseler !

İnşikâk sûresi 13-14.âyetlerde buyuruluyor:
“...Zîrâ o, (dünyâda) âilesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı. O, hâlinin hiçbir zaman değişmeyeceğini ve Rabbinin huzûrunda hesâba çekilmeyeceğini sanmıştı.

Dünya ve dünyalıkların şımarttığı; servet, mevkii ve gücüne güvenenlerin çok fecî sonlarını okumuşsunuzdur, okuyoruz, bildirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de  Kasas sûresi 76-83. âyetlerde, anlatılan şımarık ve azgın Karun'un sonu buna ne güzel bir misâl:

76. Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: “Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

77. Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”

78. Karun ise: “O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi,” demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir ve hesabını görür).

79. Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı!” dediler.

80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: “Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”

81. Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış!” demeye başladılar.

83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde büyüklenip böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. Âkıbet, takvâ sahiplerinindir.


Rivayet edilir ki; Karun, İsrailoğullarından birisi...Hz.Musa'yı her fırsatta incitmeye çalışmasına karşılık, Hz. Musa yakın akrabalığından dolayı onun aşırılıklarını idare eder.
Zekât verilmesi ile ilgili ilâhî hükmü nazil olup insanlara tebliğ edilince Karun variyetinin binde birini vermeyi başlangıçta  kabul eder. Ancak sahip olduğu hazinenin zekâtını hesaplar, vermesi gereken zekât miktarı çok çıkınca vazgeçer ve Hz. Musa'yı kavmi karşısında zor duruma düşürerek kavminin Hz Musa'nın yanından ayrılmaları için bir fahişeyi çok fazla para vererek iftira atması için ikna eder.

Bir bayram günü Hz. Musa kavminin karşısına geçerek tebliğ etmeye başlar:
-“Hırsızlık yapanın elini keseriz. Bekâr olarak zina yapana sopa cezası uygularız. Evli olarak zina yapanı ise recmederiz.”

Karun:
-Bu hükümler Senin için de geçerli mi ?

Hz. Musa:
-Evet, geçerli 

Karun:
-İsrailoğulları içinde Senin filan kadınla ilişkin olduğu söyleniyor ! 
...
Adı geçen fahişe kadın oraya getirilir, Karun para karşılığında  ayarladığı kadının "Musa benimle ilişkiye girdi" demesini bekliyor.

Hz. Musa kadına dönerek:
-Allah hakkı için doğru söyle !

Kadın:
-Bu iftirayı atmam için Karun bana çok para verdi.

Hz. Musa, gerçeğin anlaşılması üzerine secdeye vardı, Karunun helâki için Allah'a yalvardı.

Allahu Teâlâ, 
Ey Musa, “yere dilediğini emret” diye Hz. Musa'ya vahyetti. 

Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu dizlerine kadar içine aldı. 
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu yarı beline kadar içine aldı. 
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu boynuna kadar içine aldı. 
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu bütün vücûdunu içine aldı, yuttu. 

Hz. Musa her "içine al" buyurduğunda Karun Hz. Musa'ya yalvarıyordu.
...
Bu durum gözlerinin önünde cereyan eden  İsrailoğulları arasında fitneciler harekete geçerek: “Hz. Musa, Karunun mirasına konmak için bunu yaptı” dedikodusunu yaymaya başlarlar.

Bunun üzerine Hz. Musa'nın duasıyla Allah teâlâ Karunun sarayını ve mallarını yerin dibine geçirir...

Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Her kim Kasas sûresini okusa, Hz. Musa'yı tasdik eden ve yalanlayanlar sayısınca mükâfat alır. Göklerde ve yerde ne kadar melek varsa, bunların hepsi kıyamet gününde o kimsenin sadık olduğuna şahitlik yapar.”

Kârun’un hâli, dünyâ üzerinde servetine ve gücüne güvenerek şımaran ve bir gün öleceğini hatırına getirmeyen gâfillerin âkıbetine bâriz bir misaldir.

Münafıktan Allah ile aldatanlardan Allah'a sığınırız…
☆☆☆
(*) Mü'minun sûresi:
84. (Resûlüm! Onlara) de ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin bana) o yeryüzü ve içinde (bulunan)lar kimindir?”
85. “Allah’ındır.” diyecekler. “O halde (O’na itaati) düşünmüyor musunuz?” de.
86. (Yine sor:) “Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” de.
87. “(Hepsi) Allah’ındır.” diyecekler. “O halde (O’na) karşı gelmekten korkup da emrine uymaz mısınız?” de.
88. “Biliyorsanız (söyleyin), her şeyin mülkü (ve idaresi) elinde olan ve O (daima) koruyan, kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir?” diye sor.
[Hicr sûresi, 92-93; Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
Enbiya sûresi, 23: (Allah,) yaptıklarından sorumlu tutulmaz (O`na kimse hesap soramaz), oysa onlar sorguya çekilirler (yaptıklarının sonucu yaşatılır)! ]
89. (Yine:) “Allah’ındır.” diyecekler. “O halde nasıl büyülen(ip de yüz çevir)iyorsunuz?” de.
90. Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik. Onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.

2 Ocak 2019 Çarşamba

Fırıldak...

Kanarsın şu dünyanın esintine
Fırıldak olsan ne, ot saman olsan ne !
Üç günlük dünyanın sefası mı olur ?
Kabrin mermer olsa ne, toprak olsa ne !

Sarayda yaşasan, atlaslarda yatsan
Altınlarla uyusan, altına batsan
Porselenden implant dişler taktırsan
Kuyruğunu kıssan ne, saklamasan ne !

Çok gördük; bir konup, bir göçerleri
Ekmediği yerden, ot biçenleri
Ata mirasıyla geçinenleri…
Dünya senin olsa ne, olmasa ne !

Bir kişi; hem câhil, hem aç gözlüyse
Etrafındakileri, ırgat gördüyse
Menfaati bitince, sırtın döndüyse
İnsan suretli olsa ne, olmasa ne !

Şöyle bir gönülden, uzaktan, bir baksan
Öyle çok ki dünyada, sureta insan
Tenekeyi altınla yaldızlayarak
Cam vitrine koysan ne, koymasan ne !

1 Ocak 2019 Salı

Yıla dair ma'nîler…


Leskofçalı Gālib'den bir beyit: 
"Mazhar-ı feyz-i ubûdiyyet olandır insan
Yoksa ma’nîde kişi şekl ile insân olmaz" . 
☆☆☆
*Ma'nîler*

Yıl sonu yolun sonu,
Ölüm var enikonu
Değiştirir her sene
Yılanlar eski donu

Yıl başı yolun başı
Ezilsin yılan başı
Merhamet kaybettirir
Sonunda bu savaşı

Yıllar yılı kovalar
Her yıl başka bir karar
Kimine göre kazanç
Kimine külli zarar

Yıllar yıla eklenir
Anılar yedeklenir
Şeytana dost olandan
Her sinsilik beklenir

"Dünyacı"nın telaşı
Oynuyor gözü kaşı
Kel olana neylesin
Taze damat traşı