Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Ocak 2018 Salı

Aklın yoksunluğu mes'uliyeti ma'dûm kılar...

Her akıl seviyesinin dünyası farklı büyüklükte...Aklı büyüten bilgi ve tefekkürdür !

Akla dair bir güzelleme ve taşlama !

Akıl bir bağ bir illiyyet, sebep oluşturan, sorun çözen yahut soruna sebep olan.

Eksikliği delilik, aşkınlığı dahîlik.
Çokluğu parlak zekâ, azlığı aptallık, bilgiden yoksulluğu cahillik.

Akıl bir binek, zirveye çıkaran, ya da alçağa, çukura düşüren.

Şeytânîsi uyanıklık(!), rahmânîsi akl-ı selim...Akıl gönül ile ortak ise akl-ı selim...

Aklın yakıtı bilgi...eksik bilgi ile gerçekliğin tersine çıkarım yapması, akıl açısından da akıllıyım diyen açısından da doğru sonuç.


Akıl, zamanın ötesinden berisine bir anda gidip gelebilen, at koşturan bir süvâri.

Akıl, kararların baş mi'mârı,
irade ve ihtiyârın danışmendi...

Akıl, hayallerin yontucusu,
heveslerin, ilhâmın yahut vesvesenin muhâsibi..

Gemsiz ise akıl, ego ilâhının dehşetengiz silâhı; gamsız ise günü gün etmenin aracı.

Akıl, ilk ilahî emrin muhâtabı,
atılan her haramî adımın tek hattabı

Akıl, yoldaşları yanındaysa güzel:
edeb, iman, güzel ahlâk ...

Edep, aklın görünüşünün ziyneti, imân ise pırlantası.

Edep yoksunu akıl anılır rezâletle, imânsız akıl uğraşır kehânetle.

İmândan yoksun olan akıl "âkil"e, imânla yoldaş olan ise "fârik"e merdivendir..

Akıl, münkir ve küffâr ise a'ver,
boşluktaysa, vesvasın emrinde yâver.

Akıl, cennete giden yolda ya rehber, ya engel.
Şeytânîsi, cehennem yoluna taş döşeyen usta


Aklın yoksunluğu mes'uliyetin ma'dûmluğunu zorunlu kılar..

"Deli"lerin, şahitlikleri de delilleri de geçersizdir...mes'ul de değillerdir...!
__________
Sözlük:
A'ver: Tek gözlü, bir gözü kör. "Aver", sadece dünyayı görecek bir gözü olmaya ve âhireti görecek imân gözünün olmadığına kinayedir.
Hattab: Oduncu. Odun satan, cehennem odunu için kinaye.
Âkil:Yiyici
Fârik: Tefrik eden, farkeden, ayıran
Ma'dûm: yok olma, bulunmama

28 Ocak 2018 Pazar

Günün bereketi, "Kâfi"nin kifâyeti...


Ay hilâl bugün, 
yıldız da arkadaş
Batıda güneş batık...
Doğu şafağın nûruna gark,
akşamın kızılı 
gecenin koyu mavisiyle 
barışık.

Gün yorgun,
koşar adım
akşamın kucağına...

Dalgalarının dövdüğü 
beden teknesi,
dalgakıranın
ardına sığınmada...

Belki huzurda bulur sükunu
ve seccâdede huzuru...

Er-Rezzak tecellisi ile 
dolan zembiller,
işte
günün bereketi, 
işte
"Kâfi"nin kifâyeti. 

Ay ile yıldız kardeş
ufka doğru pür telaş 
seyir hâlinde...

birazdan batacak
günün ardından
saklanacaklar
bu mekândan
ve
muamma yarından.

Sahih !
ay ile yıldız
dünyaya göbekten bağlı 
değil mi ?

Farkında mıdırlar acaba !


Hem;
günümüz'ü batıran
batıyı sevmiyorum...
bunu hep yapıyor...

Hâlbuki,
ne güzeldir doğu,
karanlığın kovucusu, 
aydınlığın müjdecisi.

Çok şükür 
doğunun ve batının Rabbi'ne
Ki "O" âdil'dir...
__________
"Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü'minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir."Ahzâb suresi, 25)

O hem iki doğunun, hem iki batının Rabbidir.” (Rahmân suresi, 17)

 "Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez. Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar. "(Me'âric suresi, 40-42)

26 Ocak 2018 Cuma

Yedi iklim Türkü yakar Türk'ü söyler Türkî'yem

Türkmen'im barak söyler, efem zeybeği bilir 
Kesik hoyrat, Kerkük'te Elazığ'da dillenir 
Teke zortlar toroslarda, bozlak bozkırda inler, 
Semah'la dile gelir gönüller niyâz eyler

Ata barından divana, tecnîs ile müstezâdla
Kırık hava, uzun hava, gazel ile mayayla
Gergeflerde işlenmiş; horonuyla, halayla
Yedi iklim Türk'ü yakar Türk'ü söyler Türkî'yem

Dede Korkut hak söylemiş oymaklarda dillenmiş
Köroğlu, Karacaoğlan, Veysel, olup söylenmiş
Dertlî ile Divanîyle hece hece mimlenmiş
Âşıklarla, ozanlarla, halk kültürü bezenmiş

Şâh-ı Merdân yücelerde, allı turnam dillenmiş
Dağlar taşlar sadâ vermiş yer ve gökler inlemiş
Avşar elleri kalkıpta yüce dağlar geçermiş
Yedi iklim Türk'ü yakar Türk'ü söyler Türkî'yem
Anadolu baştan başa Türk'ü Türk'ü Türkî'yem

Zaman var mıydı, ya mekân !


Varlığın özünde bir tek sen vardın,
yoktu ne "cân"ım ne de tenim


Bilirsin ki ben kulunum, nefesimsin "Sen" benim

Kâinatın evvelinde ne ses vardı ne kelâm

Bilirsin ki ben kulunum, kelâmımsın "Sen" benim

Zaman var mıydı, ya mekân, "Lâ Mevcûde İllallâh"

Bilirsin ki ben kulunum, hayatımsın "Sen" benim

"Gökleri direksiz ayakta tutan kudretsin" "Sen"(1)

Bilirsin ki ben kulunum, "Kayyûm"umsun "Sen" benim

Güneşi, ayı, insi ve cinni halk edensin "Sen"

Bilirsin ki ben kulunum, "Hâlik"imsin "Sen" benim

Mevcûdu "..illâ liya'budûn" buyurdun halk ettin(2)

Bilirsin ki ben kulunum "Ma'bûd"umsun "Sen" benim

__________

1)"Allah O dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz." (Ra'd suresi, 2);
2)"Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zâriyât suresi, 56)

25 Ocak 2018 Perşembe

Gün birlik günüdür, dirlik günüdür


Gün birlik günüdür, dirlik günüdür
Dünyaya eyvallah dememek için
"Asker"lerimize dua günüdür
Vatanın bekası, istiklâli için

Çapulcu takımı taban yağlasın
Entel danteller oturup ağlasın
Haini nânkörü iflâh olmasın
Gün birlik günüdür, dirlik günüdür

Korkaklar barış der, kuyu kazarlar
Soysuzlar, kâfirden yardım dilerler
"Mehmet"ler, gün be gün destan yazarlar
Gün birlik günüdür, dirlik günüdür

Zafer vadediyor hazreti Yezdân
Fetih için, destanlar yazıldı kandan
Razıdır, gelecek nesil atadan
Gün birlik günüdür, dirlik günüdür

24 Ocak 2018 Çarşamba

"Kızıl Elma” ve nâ-mütenâhî’ye dayalı merdiven !


Yıl 1982, bir sosyal antropoloji son sınıf öğrencisi; Naci…

Sürekli okuyan, 20’li yaşlarına rağmen derin bir tarih bilinci ile vak’aları gözler önüne serip tarih felsefesi ile izahlarını ma’kul bir şekilde yapabilen, insanlık ve dinler tarihi, kültür sosyolojisi, sosyal antropoloji, Türk tarihi ve İslam tarihini tedris ve tevhid etmiş; farsça, arapça, uygurca, göktürkçeyi öğrenmiş, kirl alfabesini okuyabilen bir genç.

Naci, bir saha çalışması için bir göçer aşiret ile yaylalarda bir süreliğine yaşar.

Hikâyenin devamını ve gözlemlerini aynı zamanda iyi bir araştırmacı ve gözlemci olan Naci’den dinleyelim:

“Çok kalabalık bir nüfusa sahip olan, birkaç şehire dağılmış, bir kısmı kışın yerleşik hayata geçmiş, bahardan itibaren yaylalara çıkmakta olan bir büyük oymak…

Kıl çadırlarda yaşıyorlar, kadınlar yün örgü ve kilim dokuma ile arta kalan vakitlerini değerlendiriyorlar, erkekler sürü işleri ile meşguller, bir yandan da yaz boyu peynir, tereyağı vs. yapılıyor.

Yapılan örgü (yün çorap, hırka vb.)lerde ve kilimlere orta asya ve selçuklu motiflleri işleniyor, keskin hatlı … (motiflerimizin yuvarlaklaşmasının, kültürümüze Ortadoğu insanları ile ilişkilerimiz sonrası girdiğini lafın arasında izah ediyor).

Ben, aşiret beyinin çadırında kalıyor, onunla sohbetler ediyor ve notlar alıyorum. Aynı çadırda yatıyoruz…gittiğimin ertesi günü şafak vakti bey kalktı, abdestini aldı ve birlikte sabah namazı kıldık… sonra tesbihâtını yaptı, huşu içerisinde dualar etti…

Bulunduğumuz yerin rakımı yüksek, ufkî olarak tâ öteleri görüyoruz…

Doğuda ufuk kızarmaya başladı, oymak beyi huşu hâlini muhafaza ederek gözlerini doğuya, ufka dikti, hiç kıpırdamadan dağların ardından güneşin ufuk çizgisine doğru yükselişini izlemeye koyuldu… ben birkaç adım gerisinde ayakta onu izliyorum. Derken güneş görünmeye başlayınca, bey 9 kez ihtiram duruşu hâlini bozmadan, başını göğsüne doğru eğip doğruldu, ağır ağır.

Seremoni sona eripte çadıra doğru yöneldiğinde dayanamadım sordum bu hareketinin sebebini. Dedi ki;

Babalarımız ve dedelerimizden böyle gördük, Rahman olan Rabbimiz her gecenin sonrasında Rahmaniyyetinin tecellisi olarak dünyamıza, bütün canlılara, insanlara ve bize güneşiyle bereket, aydınlık….ikrâm ediyor, ayakta sübhanallah-elhamdülillah-allahuekber diyerek bu tecelli anını görüyor ve tefekkür ediyoruz. Yaratıcımızın Şanını ve kudretini kulu olarak gözlüyoruz…

Deyince, bu ne derin irfan, ne münevverce idrak dedim kendi kendime.

Çadıra geçtik, kahvaltı faslından sonra güneş biraz yükseldi ve gece yarısından sonra koyunları otlatmaya götüren çobanlar sürüyü önlerine katmış geliyorlardı, sağılmaları için….

Çobanın kepeneğinin sırt kısmında uçları eğik çarpı işaretine benzer bir sembol gözüme ilişti, kök boyası benzeri bir boya ile boyanmış aynı sembol koyun ve kuzuların sırt kısmında da vardı.

Beye sordum bu işaret neyin nesi diye.

Dediki: bu bizim aşiretin/oymağın damgası(sembolüdür). Mânâsı var mı diye sordum, yine “babalarımız ve dedelerimizden böyle gördük” diye cevaplandırdı.

Ben bunun Göktürk alfabesinden bir kelime olduğunu biliyordum, mânâsı “ora, şura, doğru” yani uzaklara, ötelere demekti."
........
Göçerler, göçleri ve sürüleri ile sürekli ufuklardan ötelere giden topluluklar değil midir ?

Bu göçer oymağının “Kızıl Elma”sı daha iyi iklim şartlarına, otlaklara, verimli topraklara doğru erişmek imiş demekki !
* * *
“Kızıl Elma”;
bütün cihânın duvarlarında yankılanan sadâ, yakın ufukların bile farkında olmayana...
Bir mefküredir, bir meşaledir yaklaştıkça ötelenen “Kızıl Elma”...
Anın hep bir adım ötelerinde som altından parıldayan kızıl küre...
Her devir kaf dağı ardı yenilenir, yinelenir; mefküre bir dönem “turan”dır, “i’lâ-yı kelimatullah” dır bir başka devirde...
Millî bir ideal için kararlı duruş ve emin adımlarla ereğe yürüyüştür…
Hedefe varınca, bir sonrakine odaklanılır, ötelerdedir “Kızıl Elma”, istikbâlde durur, lidere/ çobana/beye inanmış kamuyu, ardında yürütür…

Kamu bilir ki, lider şâmildir, müteâl/aşkın/ulvî gayeye ulaşmaktan başka hesap yoktur bunda.

"Kızıl Elma", aslı faslı olmayan bir efsâne değildir, derin tarihi bilenlere !

Bu milletin örfünde her dâim yok mudur "Kızıl Elma"?

"Kızıl Elma" sadâsı sadece sefer için değildir, hazar vakitlerinde bile bir müteâl gayedir.

"Kızıl Elma" var ! (sa) ki, hep olmuştur milletin dimağında-damarlarında, öyleyse var olanın müsemmâsı da olmak gerektir.

Halkın önderleri; eğitimlileri, ümerâ-ülemâ-üdebâ, olup da model olanlar, toplumun istediği şeyin ne olduğunu bilmezlerse yazık, çok yazık..

Evvela umerâ; cesur, muktedir, hâkim, mârifet ve fâzılet sahibi, insâflı olmalı…! Zira, insâftan yoksun muktedir, adalet değil zulüm üretir..

Ulemâ; derûnî murakebe, ilim ve sezgi sahibi olmalı...

Üdebâ ve şuarâ; çimen, mehtap,yakamoz, gazeller ile bezeli heyûlâsı yanına, kelâm-ı kibâr ile müzeyyen “mit” leri, ulu ereği de koymalıdır.

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bir şiirinde ne güzel demiş:

Gazi alperenler işe koyulun
Gayrı söze vakit az verilmeli
Bidevi atlara rüzgarca soluk
Ve yıldırımlarca hız verilmeli

Şanlı kitap önderimiz kılındı
İman sancak gönderimiz kılındı
İklim-i Rum,minderiniz kılındı
Ol mindere kavi diz verilmeli.

Barak Baba,Sarı Saltuk orada,
Hacı Bektaş Veli,Taptuk orada,
Bir mübarek vatan yaptık orada,
Ki,bir can dilerse bin verilmeli.

Töre,nizam,yol ve yordam her kula
Usul,erkan,edep,erdem her kula,
Yirmidört saatte her dem her kula,
Allah ın buyruğu uz verilmeli.

İnatla girmeyin soy sop faslına
Kurtsa kurt itse it döner aslına
Rum ülkelerinde Oğuz nesline
Peygamber kavlince öz verilmeli.

İçinde olanlar bir nebze iman
Gönlünü mazluma eder süt liman
Halkı ayırmadan kafir müslüman
Açsa aş,açıksa bez verilmeli.

Bu kılıçlar iller fethi içindir.
Bu kitaplar diller fethi içindir.
Türküler gönüller fethi içindir.
Cümle ozanlara saz verilmeli.

Kartal yuvasıdır Söğüt te burçlar,
Devletin zırhıdır sınırda uçlar,
Gazi Osmanlara zağlı kılıçlar
Yunus Emrelere söz verilmeli...
***
Umerâ odur ki, her şeyi murakebe ve muhakeme eder; kararı vermezden evvel empati süzgecinden geçirir. "Derûnî sezgi melekesine" kulak verir ve "...Sezer !" .

Sezgi ise, belki rasyonalite ile ele geçmeyen...hilkatin, ilmin, irfanın ötesinde bir hakîkattır !

"Kızıl Elma", sanki ma’şerî vicdanların ortak paydasıdır, dile getirilmemiş sezgisidir.

Mazide; “Çin”dir, “Hind”dir, “Konstantin”dir, “Otranto”dur, “Kosova”dır, “Nil”dir, "Haremenyn-i Şerifeyn”dir, "Adriyatik"dir, ya da “Viyana”dır…

"Belki hepsine şâmildir, ancak daha ötelerde bir yerdir, tükenmeyen bir erektir !"

Âtideki "Kızıl Elma" neresi mi ?

Arif bildiğini bilmeyip sezendir ki, bu millet derin irfanı ile bu hassaya sahip olmuştur her vakit...

"Kızıl Elma !" diyorsa kamu, rüzgârın sesinde, kuzuların sessizliğinde, kuşların ötüşünde bile bir mânâ olduğunu sezdiğindendir ve bundan irfan ehli de bir şey murâd etmektedir filhakika.

Liderlik vasfına sahip olanların bildiği, kamunun önüne düşerek götüreceği yer olsa gerektir !

“Kızıl elma”, ehil lidere teslimiyet gösteren, kamunun varmak istediği, sezgi ile duyumsadığı, ancak bir türlü dile getiremediği, Kaf dağı ardındaki hedefdir !

Kamunun dillendiremediği ma’şerî sezgisinde değişme olmaz. …çünkü güneşten ışığını alan aynaların yansıtmakta olduğu ışığı tek tiptir de ondan...yâ'ni tek bir(dir) hakîkat !

"Kızıl Elma", "Zül'Celâl vel'ikrâm"ın, liderin arkasına kamuyu takıp götürdüğü Kaf dağının ardındaki ülke...

"Mâlik-ül Mülk''ün mülkünde gidilecek yerin sınırı mı olurmuş !

Hak ve hakikat yolunun çıktığı "Kızıl Elma" ereği karşısında, birtakım fâni mülk ve harabelerin esamesi bile okunmaz !

“Kızıl Elma”...”arş”a dayalı merdivenden nâ-mütenâhî’ye doğru çıkmaktır !

Ey Şühedâ ! / Nursultan Ahıskalı


Ey sahibi Allah, yolu Peygamber yolu olanlar !

Ey "göklerin ve yerin Rabbi olan Yüce Allah"a şahid olanlar !

Üniformanız kefen, abdest suyunuz kan, imanınız silah, yüreğiniz vatan sizin...

Sizin içindir şehâdet şerbeti, kevser ırmağı. 

Kabriniz, irem bağları.

Mekânınız Peygamber ocağı.

Ne mutlu sizlere !

Ey Şühedâ !

Siz bu azîz milletin bekası uğuna, evlâdlarını vatansız bırakmamak uğruna cân verdiniz...

Bu necip millet de sizin evlâdlarınızı sahipsiz bırakmayacak...

Gelecek nesillerin, doğacak olan bebelerin dahi hakkı sizlere helâl olsun.

Asıl, siz helâl ediniz hakkınızı bizlere...

Biz ancak bir Fatiha okuyabiliriz sizlere...El Fatiha.

23 Ocak 2018 Salı

Âdemin zellesi, kâinat serüveni ve insan


Bu günden bakınca 14.5 milyar yıldır sahnelenen kâinat serüveninin hikâyesi...
İnsan, ömür dedikleri kısacık zaman diliminin, yeryüzündeki "öznemsi" temsilcilerinden bir tanesi..
Zaman ötesinde yazılmış senaryonun figüranlarından birisi..
Aslına ayna olmuş kısa fâsılalardan bir tanesi..
Evvelden âhire akan zamanın mikro salisesi..
Ruhun, zigottan biçilip dikilen elbisesi..
Hakîkat güneşinin fotonik zerresi..
Arşın etrafında tavafta olan nûr pervanesi..
İstiridye içine düşmüş inci adayı kum tanesi..
Torununun yavrusu, dedesinin anneannesi..
Annenin süt bezi, mahlûkun ekmek teknesi..
Âdemin zellesi, evrenin bestesi..
Dünün düşüncesi, bugünün meyvesi..
Biçileni diken dikiş iğnesi..
Sabahın şafağı, gündüzün gecesi..
"Secde et" emrine karşı gelen şeytanın bilmecesi..
Allah'a satılan cânda gizlenmiş şehâdet derecesi..
"Zıllullah" diye vasfedilmiş hakîkatin gölgesi..
Tevâzuyu "kıst" ile tartan Kibriyâ terazisi..
Arşının hamelesi olmuş bir gönül hânesi..
Ötelere açık ve muvahhid bir gönül penceresi..
Zulmetten nûr çıkaran "Lâ" tevhid kelimesi..
Yerden biten binbir çeşit cân emaresi..
Âlemlerin zuhuru "Habib"ine hediyesi..

21 Ocak 2018 Pazar

Kapital ve akçe tanrısı


Tâ deryalar ötesinden, servet kavgası edermiş
Önce fitneyi çıkarır, sonra malını satarmış

Bir kaşık suda boğmaya, hep fırsatını kollarmış
Altın-dövize taparmış, dünya kendinin sayarmış

Gâhî fitne ile gelmiş, gâhî maşalar kullanmış
Lime lime etmek için, makas elde bekler imiş

Dünya yangın yeri olmuş, namuslar çiğnenir olmuş
Halep, Bağdat yerle yeksân, mağdurları gören yokmuş

Demokrası yalanıyla, girmediği yer kalmamış
Demokratça(!) işgal etmiş, hümanizm uğruna dermiş

Ne zaman iflâh olmuşki, mazlumun âhını alan
Kimselere kâr kalmamış, zulüm ile kazanılan

Küfür bir tek millet olmuş, tanrıları akçe olmuş
Füze yapmış aya çıkmış, sen "uyku"nun derdindesin

Çocuklar aç ağlaşırken, p..zza, b..rger, (...) yersin
Afrika suya muhtaçken, iftarda k..ola içersin

Dünya âlem zalimlere yeter artık bir dur desin
Eğer haklı güçlü olur diyen varsa beri gelsin

19 Ocak 2018 Cuma

Kulu olduklarınız bir çekirdek zarına bile hükmedemez...

Damarlar içindeki alyuvar hücreleri
Çekirdek zarına hükmetmek..

Çekirdek kimileri için TV karşısında çitlenen, can sıkıntısı giderici bir oylanma vesilesi.

Damar içinde bulunan çeşitli kan hücreleri ve diğer komponentler  (kırmızı kan hücreleri, lenfositleri de içeren birkaç beyaz kan hücresi, monosit, nötrofil ve birçok küçük disk şeklinde trombositler) Taramalı Elektron mikroskopla çekilmiş fotoğraf (1)
Ziraatçi için tohum, biyolog için hem içinde embriyoyu bulunduran, yeni nesilleri sürecek potansiyeli içinde barındıran canlılığın nüvesi olması yanında daha mikro seviyeye, hücre seviyesine inildiğinde hücrenin yönetim merkezi (beyni).

Genetik biliminde genleri taşıyan kromozomların paketlendiği organel.

Genetik mühendisliğinde, genotip değişikliği ile fenotipe müdahele şansı veren canlının kara kutusu.

Moleküler biyolojik yaklaşımla, DNA nükleotidlerinin fonksiyonlarının moleküler seviyede irdelenmesi.

Gelelim "zar" yapısına...
Çekirdek zarı hücre zarının yapısına benzer yapıya sahip.
Lipit-protein, glikoprotein, fosfolipit gibi organik moleküler yapılardan oluşmuş.
Hidrofilik ve hidrofobik radikaller var, "seçici yarı geçirgen" özellikte.
DNA Sarmalı
Yani hücre veya çekirdekte sınırları oluşturan bir tel örgü yahut duvar...

Bu sınırlardan giriş/çıkış kontrollü olarak yapılabiliyor.
Gümrük işlemleri talimatlara uygun yapılmakta.
Kimileri sürekli pasaport sahibi.
Kimileri geçici vize almış pasaport sahibi.
Kimileri ise geçiş izni asla verilmeyenler.

Bunu yapan zarın özelliği ne ?
Organik moleküller ve inorganik madde atomları; karbon, hidrojen, oksijen, hidroksil ve hidrojen grubu ve diğer radikal gruplardan meydana gelmiş bir zar...
DNA sarmalı ve moleküller
Yâ'ni tuğlaları olan atomlardan oluşan elementlerin bir araya gelerek ördükleri hücre ya da çekirdek sınırı (duvarı, zarı).
Bu kadar farklı element ve bileşiklerin atom ve moleküllerinin hücre/çekirdek zarını birlikte oluşturdukları zardaki davranışlarını, hangi maddeye hangi gümrük giriş-çıkış izni verip vermeyeceklerini yukarıda zikrettik…
Peki kararı, talimat-lar-ı nereden alıyorlar ?
Talimat içerden, "öz"den...moleküllerin veya polimerlerin karakteristiğinde-doğasında, yaratılışında..
Hücreye ya da çekirdeğe ne lâzım, neyi içeri alacak ya da dışarı çıkarmayacak...neler sessizce yahut cebren (enerji harcayarak aktif taşıma) ile içeri alınmalı yahut dışarı çıkarılmalı..
Sinir hücresinin ayrıntılı şeması-Miyelin kılıfı olmayan nöron(sinir hücresi)lar üzerinde  uyarı sinyalinin iletimi saniyede 50 santimetre ile 2 metre kadarken, miyelin kılıfı olan nöronlarda bu hız saniyede 15-120 metre kadardır. 

Ve bunu her bir hücre tipi kendi ihtiyaçları ve fonksiyonları için kendine göre yapacak:
Kan hücresininki başka, kemiğinki başka, kıkırdakta başka, sinir hücresinin başka, tükrük bezi hücresinde başka, bakterinin mekanizması başka, virüslerde başka..başka...başka !
Evet, çekirdek zarına, molekül ve atomlara hükmetmenin ne olduğunu acizâne ve yüzeysel olarak anlatmaya çabaladık !

Çekirdek zarı(*)na hükmeden kim miş ?

Hücrenin kendisi mi ?
Koskoca gezegenleri koyduğu kanunlara boyun eğdiren...atomu, molekülü ve onlardan müteşekkil çekirdek zarını da koyduğu kanunlara boyun eğdiren, nasıl bir kudret !
Kâinâtın var edicisi, mülkünde sınırsız tasarruf gücü olan, hüküm ve hikmet sahibi(**) Allah (c.c.)'nün şanı pek yücedir...
Estağfirullah...Sübhan Allah.
Hücre zarının ince yapısı
__________
*)Fâtır suresi, 13. Ayet:
Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay'ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah'tır, Rabbinizdir.  Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz bir çekirdek zarına bile hükmedemezler."
**)Bakara, 209. Ayet: "Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir."
1)https://commons.m.wikimedia.org/wiki/File:SEM_blood_cells.jpg

18 Ocak 2018 Perşembe

İyilerle ve iyiliklerle karşılaşmak


Bilge dedi ki; bak evlâd!

Öyle, süslü lâfları bir yerlerden öğrenip satanlardan olma. Sen bu dediklerini yaşıyor musun ona bak..

Felsefe sobasına asla odun taşıma. Akıl tartar, yapısı gereği diyalektik yaklaşır, tez-antitez üzerinden sonuç çıkarmaya çalışır.

Zannediyormusun ki her düşünen beyin düşünce üretir, akleder.

Heyhat ne gezer, bak papağanın da beyni var ve ne dediğini bilmeden konuşabilmekte.

Üzerinde fikir işçisinin çalıştığı ve ürettiği şey ile üretilen fikri nakleden fikir nakilcisinin taşıdığı şey aynı gibi görünse de denk değil.

Biri her dem yeşil bahçedeki gül, ötekisi bir kaç gün canlı kalacak vazodaki köksüz çiçek gibidir.

Taşıyıcıya, taşıdığı kıymetli metanın ne faydası var. Taşıyıcı olma, gayret et, sen de üretici ol !

Meşguliyet lâzım, "bir işi bitirince hemen diğerine koyulmak(*)" lâzım, eğer huzurlu ve mutlu olmak istiyorsan... boş duran ve boş oturan iblisin iğvalarına gönül kapısını aralar, vesvese ve vehimlerle başbaşa kalır.
Dualizm şirke götürür, firâsetini besleyerek aklı dualizm cenderesinden kurtarmalı insan.

Basîr olmak ve basîretli görüş sahibi olmak, kalp ile alâkalıdır. Akl-ı selim sahibi olanların basîret ve firâset ehli olması bundandır. Akılları fâris, kalpleri basîrdir onların !

Her gün, en azından bir zerrevâri kendi kişisel gelişimine vakit ayırsan, bunun için de pozitif yaklaşımlara, yapıcı düşünme melekene yatırım yapsan; içindeki sevgi ve hoşgörü tohumlarını sulayıp çimlendirsen...
Nefret yerini sevgiye, karamsarlık iyimserliğe, huzursuzluk huzura, düşmanlık dostluğa yerini bıraksa.

İyilerle ve iyiliklerle karşılaşmak istiyorsan evvela kendinden başla..!
_________
İnşirâh suresi, 5-8. âyetler
5) Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
6) Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
7) O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul.
8) Ve yalnız rabbine yönel

17 Ocak 2018 Çarşamba

Eyvah...yoksa "Âsım" öldü mü ?


N'oldu "Âsım" nesline, sahi hiç duymaz olduk seslerini,

Yoksa, sultan Alparslanın  dediği gibi;
sıcak yataklarına yenik mi düştüler ?

Yoksa para hırsı, dünya sevgisi,
makam sevdası, baş olma arzusuna mı yenildiler ?

Yoksa kıskançlık krizlerine mi girdiler,
çekememezlik hastalığına mı düçar oldular ?

Bu milletin ve mazlum insanların, eskilerde yaşamış alplere, erenlere, akıncılara, evlâdı fatihana ihtiyacı mı kalmadı ?

Yoksa popüler/yoz kültür genetiği mi bozdu da züppelerin sayısı/görünürlüğü arttı ?

Çok şey bildiğini zanneden cahillerden miydiler ?
...
Jakobenizme karşı çıkan nesil değilmiydik ?

Hani üç buçuk soysuz ile bir zağara pabuç bırakmaz idik !

Batının emperyal yaklaşımlarını tenkid etmezmiydik !

Yoksa kanıksadık mı ?

Yoksa medeniyet(!) sandığımız popüler kültür mayamızı mı bozdu ?

Millî olan neyimiz kaldı ?

Waffle, tea house, mc donalds, burger, blue jean... kültürümüzün ayrılmaz parçası oldu...

Sanki liberalizm kapitalizm ve ....izm ana hedefimiz oldu.

Mazlum milletler, bu milletin yollarını gözler oldu.

Merhum Mehmet Âkif'in "Âsım nesli"ni yeniden okumalı...

Âsım'lar; "mert"lerdi, "yiğit"lerdi.
Vatan, bayrak, din-ü iman derlerdi,
harama ve günaha asla meyletmezler, kul hakkı için kılı kırk yararlardı.
Bir lokmayı bir lirayı birbirlerine ikrâm ederlerdi.
Küfre karşı, çelikten kulelerdi.
Can korkusu nedir, bilmezlerdi.
İlmi ve irfanı, yitik mal sayarlardı.
Hikmet buluruz diye, rahle-de tedris ederlerdi...
...
Hani ordularımızla dünyaya şan vermiş idik,
Şevk-i vegayı bilmeyen gafillere çatar idik,
İstanbulu fethedecek yaşlarda
mefkûre sahibi idik.
...
Yoksa "Âsım" öldü mü ?

Yoksa "Haluk" gibilere mi özendi ? Ahsen-i takvim insan olma gayreti, millet şuuru, dünya vatandaşlığı kültürü ve şuuruna mı yerini terk etti !?

"Güzel ahlâk" yozlaştıysa...insan bir meta olduysa...
Eyvah...!

16 Ocak 2018 Salı

"Edeb"i bilir, "edebî söyleriz"

Medeni (!) dünya, savaşlar, menfaat ve akrep
Devekuşu hikâyesi, der ki...bilinir elbet
"Gizlice işlediydim" nasıl da gördüler, hayret

Âdîliği uyanıklık zannettirirmiş gaflet
Kaçış yok, elbet bir gün, hesâbı görülür elbet

Severiz mahlûkatı gerçi, sadece Hakk içün
Buğzumuz sahibine değil, havlayan itler içün

Sahte insanı da, sahte para gibi tanırız
Doğru dururuz dâim, Hakkı tutar kaldırırız

Otun etin ardı sıra, bir ömür koşanlara
İnsanları kaz sanıp da, tüyünü yolanlara

"Edeb"i bilir, "edebî söyleriz" duyanlara
Bizim suskunluğumuzsa, edebdir anlayana

Görüyoruz her şeyi, hani, bunak da değiliz
Belki bir gün ıslâh olur, diye de hep bekleriz

Yine de, var ise rakkas, ona mühlet biçeriz
Eğer cehâlettense,  selâm olsun der  geçeriz
Yoksa gazabımız şedîd,  durmaz, ezer geçeriz
Dünyada, bazen servis edilen, akreptir !

Ateş-bâzlar suya kanar mı ?


Menfaat gemisinde esir olanlar
Tayfalığa, paryalığa razı olurlar

Kuralı yasağı tanımayanlar
Kendi fırınlarına odun taşırlar

Hakkı hukuku bilmeyen ateş-bâzlar
Kaynar suyu içer, içer de kanmazlar

☆☆☆

Ve hülasa-i kelâm;
Gönül hânesinde baykuş besleyen
Dünya virânesini cennetten sayar

Açgözlü durmasın itibar dilensin
Doymaz ki kanaatkâr olmayı bilsin

Bahr-ı bîpayan'ın kıymetin bilmeyen
Katrefeşan olur kimki dilenir a'zar
Ve;
Bî-nasibi koysan hazine-i âmireye
Muhtaç kalmaz mı bir avuç zahireye

14 Ocak 2018 Pazar

Dünya tahterevallisinde...


Ezan okunur kulağına
Ezanla karşılanır dünyada insan;
"Allahu ekber" ve
"Eşhedü en Lâ ilâhe..."

İnsan "zât-ı Kibriyâ"yı bilsin,
"ilâhlar yok sadece ve anca Allah var"
diyebilsin, şahit olduğuna iman ve  ikrârı bellesin diye...

Dünya tahterevallisinde "Muhammedî" ahlâk ile "şeytanî" ahlâk arasında gider, gelir insan...

Bu minval üzre geçer bir koca ömür...

Hangi ahlâk tahterevallide daha yukarıda olursa artık...

Ve son perdeye gelinir...

İnsan giderken salâ verilir
minareden...

"Âdem-î " "Hakikati"ne
sâlat ve selâm olsun diye..

Gelir insan âlem-i şehâdete
Ezan ile...

Göçer insan âlem-i ervah'a
Salâ vü selâm ile...

Hâsıl-ı kelâm:
İki "Ehad" arasındadır
İhlas...

"Kul hüvellâhü ehad... (...)....küfüven ehad."

Ol; bî-kıyâs, bî-garaz, bî-mûrad...


Ey abid;
Cümlede mevcuddur vuku'-i hâl
İzhâr-ı Hakk, zuhûr-î şüûnât

Ey ehl'i tevhid;
Halka  muvahhidâne kıl nazar
Ol; bî-kıyâs, bî-garaz, bî-mûrad

Ve ey nâs müdrik ol;
Rakîk-ül kalb, Rahmet-i bîpayan     
Mustafa(s.a.v)'dir Sâhib-ül Kemâl ve'l Furkân

13 Ocak 2018 Cumartesi

Varlık, gölge ve simetri


Simetri otoritenin, otorite iktidârın, iktidâr kudretin göstergesidir.

Evrendeki simetri ve ölçü, bize mülkün "Melik"inin
otorite ve iktidârını, Kadir-i Mutlak'ın kudretini göstermektedir.

Simetrinin varlığı bile, hayranlık uyandırmaya yeterli değil mi ?

Mülkün mutasarrıfı, sahibidir.

Kişi sahibi olmadığına tasarruf etmeye kalkar mı ?

Âdil olan, zulmetmez ve hak geçirmez...

☆☆☆

Yokun gölgesi de yoktur...gölge mevcudiyetini varlığa borçludur !

Var olanın gölgesi, aynıyla kendisi gibi olsa da, bi-zâtihi kendi değildir.

Var olanın varlığının "Zât"a bağlı olduğunu görmeyen, gölgeyi hakikat sanır ve gölgenin peşine takılır.

Gölge, varlığın delilidir.

Gölge, var olanın yansısıdır.

Var olan, gücünü, varlığının büyüklüğü ile
izhar eder.
San'atını, var ettiği üzerinde icrâ eder ve serdeder.

Onu da ölçü(*) ile ortaya koyar ve simetri ile de bezer.

Varlığın her noktasında, zerrede - kürrede,  atomda - elektronda, arz ve semâda,  hâsıl-ı kelâm kâinatta, ölçü ile var edilmeyen  bir şey var mı ?

Bütün bilim dalları, yaptıkları her araştırma sonuçları ile bu gerçeği haykırırken,  elçilerinin tebliğ ve beyan ettikleri kitap önümüzde dururken, "O" nun huzurunda, eğilmemek ne kelime, ne cüret...

Vallahi yer ile yek-sân olunur..

__________
(*) "Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz." (Hicr suresi, 21.Ayet)
"O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir." (A'lâ suresi, 3.Ayet)

11 Ocak 2018 Perşembe

Bir içimlik ömür.../ Nursultan Ahıskalı

Şayet;
Şüphecilik şeytandan bilinmezse
Yerini halis bir inanç  almazsa
İman kalbte itminan bulmazsa
Bir içimlik ömür hebâ olur
Eğer;
Dürüstlük insanlığın şartı olmazsa
Kibrin yerini tevazu almazsa 
Nefretin yerine sevgi dolmazsa
Bir içimlik ömür hebâ olur
Eğer;
Dünyada ukbaya çalışılmazsa
Allah'ı anmak sermaye olmazsa
Varlığının temelinde aşk bulunmazsa
Bir içimlik ömür hebâ olur
Bil ki;
Hayat yolunda şevkin olmazsa. 
Fikirde yoldaşın  Allah  olmazsa 
Gücünün kaynağı inanç olmazsa. 
Bir içimlik ömür hebâ olur
Dahası;
Hüzün ile arkadaş olamadıysan
Sabır elbisesini giyemediysen
İlâhi irade'ye boyun eğemediysen
Bir içimlik ömür hebâ olur
Ve;
Kurtuluşu hakîkatten bilemediysen
İbadeti alışkanlık edinemediysen
Namaz gözlerine nur olamadıysa
Bir içimlik ömür hebâ olur
Nihayet;
Zihni durulup sükûnet bulanlar
Bir içimlik ömrü kâmilen yaşar
Akıllı ve sağduyulu olabilenler
Bir içimlik ömrü ebedi kılar

10 Ocak 2018 Çarşamba

Turab ve serab...


Hasbî olan azaldı
Herkes olmuş hesabî !

Hesaba katmazlar mı ?
Son hakikat, turabı !

Kerih olan üzüm değil 
Ondan mamül olanı !

Hakikate agâh ol 
Seyreyleme serabı !