Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Haziran 2019 Cumartesi

Koşu nereye ?...

Menfaate satılmayan
Acze düşüp el ovmayan
Talancıdan hesap soran
İnsanlığa koşan var mı ?

Karanlığı aydınlatan
Zulmü adaletle kovan
Cehâleti düşman sayan
İnsanlığa koşan var mı ?

Garibin yanında olan
Yetimi sarıp koklayan
Fukaraya hami olan
İnsanlığa koşan var mı ?

Lâfı taşıyıp durmayan
Boşa çeneyi yormayan
Yan çizmekten hoşlanmayan
İnsanlığa koşan var mı ?

Özü sözü doğru olan
En çok sevmediği yalan
Şeytanı kendinden kaçan
İnsanlığa koşan var mı ?

Kul hakkı yemekten korkan
İnsana insan davranan
'Mekr-i İlâhi'den korkan
İnsanlığa koşan var mı ?

İnsan doğup insan kalan
Rüzgâr esse savrulmayan
Hak için seven ve sayan
İnsanlığa koşan var mı ?

28 Haziran 2019 Cuma

Tûtî ve mukallid...

Erbâb-ı muhlis sanmışız ıraktan bakınca
Mukallidmiş anlaşıldı yanına varınca 

Hem âsâr-ı hakîkatden dem vuruyor sandık
Meğer o bir tûtî imiş ötünce anladık

Mukallid olsa kişi değilse ehl-i tahkik
Zinhar himmeti olmaz hem olmaz asla refîk

Mukallidâne olan ehl-i hakîkat olmaz
"Mukallibü'l kulüb"ü idrâk edip anlamaz

25 Haziran 2019 Salı

Öte-beri dualizmi...

Zenginleştikçe fakirleşenlere 
acımalı mı ?
Ya büyüdükçe küçülenlere...
☆☆☆
Bulduk zannı ile 
sevinç narası atarken 
kaybettiklerini aklına getirmeyenlere ne demeli...
☆☆☆
Yükseklik özlemi ile 
zirve iştihâsı kabarırken, 
içini bodurlaştıranlara çok yazık...
☆☆☆
Öte-beri dualizmi ile 
her şeye deterministik yaklaşıp
ikilem çıkmazında 
ruhlarını boğanlar, hayatı yeniden okumalı...
☆☆☆
Kerihi mübahlaştırıp 
gıdım gıdım 
fıtrattan uzaklaşanlar, ne çok zararda...
☆☆☆
Oyun oynaşa dalıp
ömrü harcayanlara diyecek bir şey yok...
☆☆☆
Altının ışıltısı ile
gönlü kararmışa kuyumcu ne yapsın...
☆☆☆
Aman ha ! Gaflet yorganı altında aklını uyutma...
☆☆☆
Seyret göresin, mevki şarhoşunu
acı kahve ayıltmaz, 
illa ki minder altından kaya...
☆☆☆
Acınır; dünyası zenginleşirken,
gönlü fakirleşip çoraklaşana...

22 Haziran 2019 Cumartesi

Havadan sudan konuşma...

-Efendim bugün şöyle hasb-i hâl edelim, "havadan, sudan konuşalım" derler ya...ne dersiniz ?

-İyi dedin, evet birazda havadan sudan olsun sohbet edelim, öyle yapalım da ancak havamız da sularımız da kirletilmiş...hani eskiden olsa bunları konuşmak iyi olurdu değil mi ?

-Doğru, demekki "havadan sudan konuşmak" özdeyişi de lisânımızdan rafa kalkacak artık...

-Evet azîzim, dünyadaki her şey dünya nüfusunun az buçuk bir kesimi için daha fazla konfor, daha fazla rahat adına tüketilmesi mübah bir metâ olarak görülmüyor mu ? Ve gücü elinde bulunduranlar bunu kendileri için mükteseb hak saymıyorlar mı ?

-Saymaz olurlar mı ? Süper güç isem her tarafda at koştururum, oyunun kurallarını her yeni duruma göre işime geldiği gibi belirlerim, kimseye de hesap vermem, yeraltı-yerüstü bütün zenginlikleri ben kontrol ederim yaklaşımları dünya nüfusunun gözü önünde cereyan etmiyor mu ?

-Çok doğru, yüksek teknolojiye sahip olan hükmediyor...

-Meselâ, sağlık sektöründe hastalık ve ilaç, tedavi yöntemi pazarlamacılığı ilişkisi gibi. Ya da bilgisayar virüsü ve anti-virüs ilişkisi gibi...aynı mahfiller bir yandan virüs üretip bulaştırıyorlar, diğer yandan anti-virüs yazılımları satıyorlar.

-Azîzim onunla da kalmıyorlar, her alanda tekelleşme ve tektipleştirme faaliyetleri bu yüzyılda diğer gelişmeler ile paralel götürülüyor.
Meselâ global kültür unsurları; tv, belgeseller, diziler, internet vasıtaları, youtube kanalları ve ceplere kadar giren uygulamalar sayesinde dünya çapında yaygınlaşmadı mı ?
Bu sayede gençlik üzerinde mühendislik çalışmaları yapılarak, tüm dünyada popüler kültür millî kültürü hallaç pamuğu gibi atmaya çalışmıyor mu ?

-Çok haklısınız, bir memleket düşünün ki, binlerce yılda oluşmuş olan anane, gelenek ve kültürü var... asırlar boyu beslenip büyütülmüş kültür çınarının köklerine bu vasıtalar ile asit dökülmeye çalışıyor, kurusun da bir daha yeşeremesin diye...neticeyi de kısmen alıyorlar, içten korozyona  uğramış dışı iyi/erdemli görünümlü nesiller.

-Ve böylece; içi boşaltılmış etiketliler, kurmay görünümlü onbaşılar, erozyona uğrayanlar, küçük avların peşindeki sürüngenler, el ovuşturmakla menfaat teminini alışkanlık hâline getirenler.... derleme derûnî (!) bilgi ile her konuda ahkâm kesip bilge-ermiş-azîz-feylesof havalarında gezenler, istikbâldeki hesapları yüzünden hakkı ayakta tutmak yerine haksızlığa zimnî (örtülü, dolaylı) destek çıkanlar, suya sabuna dokunmadan geçinip gidenler...evet bunlar giderek daha çok görünür olmaya başladılar...bilgi çağında bilgi akışı çok hızlı olunca parçalar daha çabuk birleşiyor, maskeler değil yatsıya, ikindiye kadar bile yüzde asılı kalamıyor !

-Efendim kurmay görünümlü onbaşı ifadesi ülkede sadece kuş serisi  teneke otomobillerin fahiş fiyata satıldıkları yıllar öncesi satılık oto ilanlarını hatırlattı:
"1982 model doğan görünümlü şahin".
Evet bak ne güzel, hem havadan hem de sudan konuşarak konuyu bağlamış olalım; "İnsan görünümlü insan", "Usta görünümlü çırak"...

-Eyvallah, düşüncesi ve niyeti temiz olmayanın verdiği nefesindeki hava kirlidir...yine, suyun ve sabunun temizleyemediği kirler var ki, bunlarla bulaşık olanlardan Allah (c.c.)'a sığınmalıyız vesselâm.

Sadede gelmek...yâl ü bâl yemek

Çiz şu satırın altını, sen sen ol, sakın ileri gitme(!)...demiş tecrübedâr olanlar.

Kafası hinliğe çalışan hemen atlayacak bu sözün üstüne tabi...
-Ne demek bu şimdi,  ilerlemeyelim mi, geri mi kalalım ha ?

Yok ya Hû, terakkiyi, gelişmeyi kastetmiyorum, zıp çıktı olma, şımarıklık yapma, aşırılık yok, marjinal olmamalı insan demek istiyorum...yâ'ni teenniye, itidale, orta yola davet çağrısı bu !

Gün olur devran döner, keser döner sap döner...yapmam dersin yaptırır, sapmam dersin saptırır.

Acele de, meşguliyetsizlik de şeytan işi...

İlerle, hedefin rıza ise.

Atacağın adım rıza için değilse dur !

Hakikatı sarıp sarmalama, örtüp gizleme sakın...hastalıklılık hâlidir bu !

Nereye sondaj yapacağını iyi hesapla, yoksa su bulamaz da havanı alırsın...

"Has"ta olan da var, hasta olan da var.
 ...sen nerdesin ?

"Kör ile yatan şaşı kalkar" demişler, sahtekârla yatan evliya kalkar dememişler !

Seyrettiğim bu kadar oyun fazla geliyor bana... Bilmezdim, seyrettim de bildim, oyundan başka şey bilmez çocuklar gibi, kır saçlı, yedi başlıları !

Baş demişken, baş var gövdeye yük, baş var elif gibi dosdoğru dimdik !

Yedi başlısı ise, olurmuş münâfıkta... biri susar öteki konuşur ve bir susturursun, iki susturursun, ya da kuyruğunu kıstırırsın !

Derlerki; münâfık, ada tavşanı gibidir. Yuvasının yedi deliği var. Gâh birinden kafayı çıkarır, gâh diğerinden, sen altı deliğin başında  beklersin, o yedinciden çıkar !

Bir lâf var; "sadede gelmek" yâ'ni mevzuyu dağıtmadan asıl mes'eleye...

Güneş rahmaniyyet tecellisi ile yeryüzündeki her yere ayırdetmeksizin ışık saçar ki, adlin gereği, tohumuna göre aynı toprakta acı ya da tatlı biberler yetişir...hem kimi de hoşlanır acıdan !

Kimi yâl yer, kimi bâl !

Leskofçalı Gâlib sadedde gelip koysun noktayı:

"O kim hurşîd-i hükmün şu’le-pâş-ı bâğ-ı adl eyler
Olur te’yîd-i Bârî her sadedde munzamm-ı tevfîk".

Can, gayret ve cevher...

Cevher canda gizlidir bulmaya gayret gerek
Bilmekle bulunmazmış ol âdeme aşk gerek

Taleb ede bir kişi her murâdı terk gerek
Ol talibe sırât-ı müstakîm bir yol gerek

Yola çıka bir talip rikkat-engiz hâl gerek
Bir sâhib-i da’vet ile yola revân gerek

Yol kesen uğrulara her dem pürdikkat gerek
Konaktan ötekine  sabr ile ermek gerek

Her nefesde ol yâri tesbih ve tenzih gerek
Ağyara setr olunup yâr ile olmak gerek

Vasl-ı yâr olmaya aşk gavvâsı olmak gerek
Gafleti terk eyleyip der-hâtır olmak gerek
☆☆☆
Yunus Emre derki;
Çok söz hayvan yüküdür az söz erin görküdür
Bilene bir söz yeter canda gevher vâr ise

21 Haziran 2019 Cuma

Âlem, halk ve Hak...

Subhânallâhi ammâ yuşrikûn-[Haşr suresi]
Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh(kusur ve noksanlıklardan uzak)tir.
Halk ile olana, suret-i halktır bu âlem
Esbâb ile sırlanmıştır, hicabdır bu âlem

Hicâb-ı beşerriyeti terk gerek bu âlemde 
Seyrangâh-ı âlemde, nûr-i irfân gerek seyre

Hak ile olana suret-i Hak(tan)dır bu âlem
Hâletin izharına mücella olur bu âlem

Arz-ı hâl eylemeli ayineye her ne ise
Kimmiş halktan, ya Haktan, görünsün ayinede

20 Haziran 2019 Perşembe

İkrâm-ı Celil..

Bezm-i işrete müdavimse eşhas
Katre-i yârânla ola sarmaş dolaş
☆☆☆
Bezm-i cihânda var azîz hem zelil
Mebzûle değil, hâssadır ikrâm-ı Celil
☆☆☆
Ey hâb-ı gaflet üzre varım diyen heykel
Vücûd-u ham ile olunur mu lem-yezel.
☆☆☆
Bezm-i elesti her dem hâtıra getirerek
Meğer kim hiçliği bula pâ der pâ giderek

19 Haziran 2019 Çarşamba

Kumbara, zımpara, papara !

Madem geldin
aldığın ilk nefes ile dünyaya,
sesini de duyurdun bütün mevcuda...
Sen dünyaya mecbursun, 
dünya da sana... 
Sakın hâ, unutma !
...
Mecbursun !
Tâ ki pılını pırtını toplayana,
debdebe ile, yahut 
sessiz sedâsız gidene kadar,
'hadi bana eyvallah' diyene kadar...
...
Yaşarken; takdir ve nasibe
 eyvallah diyemediysen,
gitmek zor gelecek sana !
Bunu biliyorsundur mutlaka...
yine de unutma !
...
Kırda bayırda misket oynadın
Çember çevirdin, ip atladın.
...
Dünyanı habire doldurdun durdun,
sen dünyayı dolduramamış olsan da...
...
Ağladın, güldün...Doğruldun, büküldün
...
Aldın, verdin...Kazandın, kaybettin.
Kumbara, zımpara, zampara işlerle oyalandın, sonra da papara yedin.
...
Kibr ettin, kendini çok beğendin...
Belki pişman oldun, belki tövbe ettin...
...
Yedin, içtin...Sattın, yattın.
...
Dünyanın süsü, eğlencesi tatmin etti mi ? Söyle !
...
Gözün doymadı, doymaz da !
Açsın aç !
...
Ve vadeyi tükettin
...
Arkanda kalacak;
sarıp sarmaladıkların,
koklayıp okşadıkların.
Belki,
kalacaklar perişan halde ve darmadağın
...
Biliyorsun;
iki damla yaş 
yetmeyecek yıkamaya,
yaşadığın koca ömrün pasağını.
...
Ellerini uzatacaksın,
tutun, bırakmayın n'olur,
yalvarıyorum n'olur,
lütfen bırakmayın desen de,
elin, ellerini tutanın elinde kalacak...
Ancak....neyse !
...
Yaşaran göz, düğümlenen boğaz,
ve duyulan hıçkırıklar arasında,
elinden tutanlarda kalacak, elin !
Ve sen...gideceksin !
...
Yâ'ni artık dünyada olmayacaksın !
Düşünebiliyor musun !
Yoksun gelecekte, yok...
...
Üstüne bastığın toprak
yutacak seni...
Yaşarken gördüklerin 
tek renge bürünecek, 
her şey toprak renginde, 
toprak olacak !
Ne yeşil, ne al, ne mor yok artık !
Toprak var, toprak.
...
Sonsuzluk mu ?
Yan yatmış "sekiz" gibi olan...
Giderken mi aklına geldi !
Yaşarken umursamıyordun ya !

18 Haziran 2019 Salı

Ne mutlu adanmış ömrü olana !

"Biz insanı en güzel surette yarattık"
(Tin sûresi,4)
Ne mutlu !
Ömrünü insana ve insanlığa adayan ve mutahhar ruhu lekelemeyenler...

Hakkın hoşnutluğunu nefsin isteklerine tercih edebilenlere...

Hayatın ikrâm, insanın mükerrem olduğunu unutmayanlara...

Gurbetin dünya, sılanın ukbâ olduğunu unutmayanlara...

Gariblere meskeniyet, saliblere mani olabilenlere...

Cehâletin fukaralığından kurtulmaya çalışan, ilim hazinesini bulmaya çabalayanlara...

Gözü tok, kanaatkâr ve nasibine razı olabilenlere...

Halkın "Halık"tan olduğunu hatırından çıkarmayanlara...

Suhûleti cebire tercih edebilenlere...

Güçlü iken af yolunu tutabilenlere...

Egonun prangasından kurtulup ruhunu özgürleştirebilenlere...

Şerde ittifakı terk edip hayırda yarışabilenlere...

Zora koşup eziyet etmeyen, kolaylaştıranlara...

Zulme set, mazluma mesned olabilenlere...

Nifak ve fücura yaklaşmayan dosdoğrulara...

17 Haziran 2019 Pazartesi

Ey pehlivan, dünyadaki son rakibini biliyorum..!

dünya mı ?
aldatıcı bir serap, ıraktan ırağa... 
hem göz alıcı, hem cezbedâr.

canhıraş ve pür telaş, 
son konağı turaba 
basıp geçen insan; 
çok yaşamaya, bal ü yağ(!)'a, 
daha çok kâm almaya mı...
bu gayret acaba...
☆☆☆
destan yazacağını sanır
üç günlük dünyada
kimi insan...
halbuki geldi geçti ne çok pehlivan ...
hepsi de vuruldu yere,
son nefesle sırtından...

o pehlivanlar da 
bir vakitler gezinmişlerdi...
şöyle, gerim gerim gerinmişlerdi
ve sonra...
gerili vaziyette omuzlara alınıp
taşınmışlardı...

ey pehlivan,
bende daha ne oyunlar var, desen de;
son rakibin olacak Azrail(a.s),
son nefesinde seni tuş edecek
ve minder hakemi maçı bitirecek...
maçın hesabı verilecek !
benden söylemesi...
__________
A'râf, 48. Ayet: A'râftakiler, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara da seslenir ve şöyle derler: "Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!"

Lokman sûresi, 18. Ayet: "Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez."

Tekâsür sûresi, 1-2. Ayet: Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.

Enbiyâ sûresi, 35. Ayet: Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.

Secde sûresi, 11. Ayet: De ki: "Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."

15 Haziran 2019 Cumartesi

Özlü sözler...

EDEB YA HÛ
Geleceğin kodları tercihlerde saklı...
☆☆☆
Yarının ne olacağını anlamak isteyen bugününe baksın.
☆☆☆
Şer yolunu adımlayanların hayırla karşılaşacağını ummasına diyecek sözümüz: yaşa ki göresin !
☆☆☆
Söylediklerine değil yaptıklarına bakarım ! Baklayı dilinin altında saklayabilirsin de gövdeni nereye saklayacaksın !
☆☆☆
Acaba kabirdeki itibarın yeryüzündeki ihtişamın kadar olacak mı ?
☆☆☆
Altın topraktan çıkarılsa da, toprak içinde tedavülde değil !
☆☆☆
Bildiğini göstermek için öğrenme kompleksinden kurtul, yaşantına uygulayacaksan öğren !
☆☆☆
Nakleden, belki kastedileni anlamış değildir, yahut anlağı kadarını anlamıştır  !
☆☆☆
Aklı havada olana ayak ne yapsın !
☆☆☆
Alnını bir kaç dakikalığına secdeye koymamak için gücün yok da, nefsinin hoşlandıklarını yapmak için gayretin çok !
☆☆☆
Hitâbet sarhoşu olup nutk ile nefsini besleyip büyütene yazıklar olsun !
☆☆☆
Kelâm sana ameli işaret ediyor, ey mütekellim !
Yaşamadığını söyleyip de itibâr avcılığı yapma !
☆☆☆
Ey fitne peşinde koşan, bilmez misin, facir olsa olsa gönüllerdeki vesvasa hitap eder !
☆☆☆
Ashab-ı keyf olanın uykusu ashab-ı kehf gibi olabilir mi !
☆☆☆
Kemâlât için tekâmül, tekâmül için tahavvül, tahavvül için ilim, ilim için bilgi, bilgi için okumak, okumak için talep, talep için miskinliği terk, terk için mücahede ve gayret, gayret için niyyet, niyyet için samimiyyet ve Rabbine teslimiyyet gerek. 
☆☆☆
Boş işlerle iştigal eden keder değirmenine su taşır.

14 Haziran 2019 Cuma

Köle ve sahip, adalet ve zulüm...

İnsanoğlunun yeryüzündeki en büyük sınavlarından birisi kanaatime göre öteki gördüğüne bakışı olsa gerek...

Kendini vazgeçilmez, üstün, "en" gören "ben"; ötekini sömürme, ezme, işine yaradığı ve çıkarı olduğu sürece kullanma, işine yaramayacağını düşündüğü/gördüğü zaman dürüp çöpe atma gibi primitif davranışlarından vazgeçemiyor...

Hele bir de kendini güç merkezi görüyorsa, etrafında çıkar beklentisinde olan sürüye de sahip olmak için geçmiş zaman içinde yollarına taş döşeyip köşebaşını tutmuşsa, vay mazlumun haline...

"Aman efendim, asrımız insanlığında köle-efendi münasebeti mi kaldı"

"İnsan hakları, kişilik hakları, özgürlükler açısından insanoğlu pozitif yönde zirve döneminde"....diyenleri duyar gibiyim !

İnsana "insan" gözüyle değil, "şey","meta","eşya" gözüyle bakıldığı, muamelesi yapıldığı, çıkar oltası ile avlandığı bir çağda değil miyiz ?

Yoksa sadece ben mi bu devirde yaşıyorum...!

Sinek kovucu kullanır gibi köleleşmeyi kabul buyurmayanları ortam dışına atma vasıtalarını kullananlara "mobbing" kurulları ne yapabiliyor... ya da kuruluş gayesi güzel olan bu kurulların, yakındaki çeşmeden su içmek isteyene, çeşme başını tutarak, fizan çöllerinde su aratma gibi "iyi niyetli yaklaşım"(!)larına bir yaptırım gücü oluyor mu bilemem !

Böyle bir yardımseverlik mobbing kapsamına giriyor mu acaba, bilenlere sormalı !

Kölelik müesses nizâm hâlinde ise, buyurma makamındakiler maiyetlerini köleleştirme ameliyesini her fırsatta işletiyorlarsa, bürokrasiden iş dünyasına, oradan akademyaya kadar ismi konulmamış olsa da fiiliyatta mevcut "efendiler ve köleleri" var ise, hangi adaletten bahsedebilirsiniz ?

Dama çıkınca merdiveni yukarı çeken, gücü elde tuttuğu için yukarıya çıkmayı hakettiği halde aşağıdakileri aşağıda kalmaya mecbur kılan bir nizâm insanca olabilir mi ?

Ehliyeti ve liyakatı bir kenara bırakıp, hem kendisi ve hem de yakınlarına güzergâh döşeyip, ötekileri zora koşmak zulüm değilse nedir ?

Ey efendiler !
"Mazlumun âhı aheste çıkar" denildiğini duyduysanız âh almayacaksınız...

İnsan olarak yaratılan insanca muameleye lâyıktır...

Ehliyet ve liyakat yerine sadakâtin ve yalakalığın önemsendiği bir toplum iflah olur mu ?

Modern kölelik düzeninin efendileri günü gelince Allah'a hesap vereceklerini unutuyorlarsa, Kızıldeniz'de boğulan Firavun hikâyesini hatırlamalılar...

Firavun da insanları köleleştirmiş, efendilik taslamıştı da efendiliği Kızıldeniz'in dibinde son bulmuştu...

Hesap yapanlar Allah'ın da bir hesabı olduğunu nasıl da unutuyorlar !
☆☆☆
Adalet ile ilgili bazı âyet ve hadisler:
"Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz" (Nahl sûresi, 90)

"Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir." (Nisa sûresi, 58)

"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır". (Maide sûresi, 8)

"Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O´nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir." (Enam sûresi, 115)

"...... Şüphesiz Allah, adil olanları sever." (Hucurât sûresi, 9)

Birkaç Hadis-i Şerif:
“Her hak sahibine hakkını ver.” (Buhari)

“(Herhangi bir konuda) hakemlik yaptığınız zaman adil olun.” (Taberani)

“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesai)

“Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.” (Müslim)

11 Haziran 2019 Salı

Kampüs kedileri, buğday ve değirmen

Değirmenin yanı başında biten buğday değirmene girmemişse un olamaz.

Ama ben değirmeni gördüm...efendim değirmenci beni gördüydü...değirmen taşlarının uğultusunu, dişlilerinin gıcırtısını duymuştum...her gün içeri giren buğdayların un çuvalı içinde değirmenden çıkışlarını da bilirim.

Ey azîz, görmekle, duymakla, bilmekle, yakınında olmakla/durmakla bir şey olunmuyor...

Kendini bilmezsen olmaz !
Gözün dışarıda senin, bak bakalım içine, ne görüyorsun !...hırs, kibir, riya, aç gözlülük, öfke, kin, cimrilik, bencillik, dedi-kodu...ya da hilim, rıfk, ilim, iyi niyet, yardımseverlik, empati, sevgi, tevhidî bakış, güleryüz, cömertlik, zulme karşı dik duruş, mazlumun elinden tutmak....ölç kendini şimdi içinde ne var !

Üniversite kampüslerindeki kantinlerin önünden ayrılmayan, hayatını orada sürdüren kediler var, hiç biri lisans diploması alamadı, bu yüzden de lisans üstü programlara kabul edilmediler...

Değirmen taşları arasında ezilmenin, un-ufak olmanın ne olduğunu, orada un olan buğday tanesine soracaksın.
Bu iş seyirlik, bilirkişilik iş değil.

Işık güneşten, elementler topraktan, su gökyüzünden, tohum ve genler de atadan...toprakta çimlenfi bitip de büyüdü, oldu başaktaki buğday tanesi...

Başaktaki buğday; un olmazsa yeniden toprağa düşecek, bir yıl sonraki buğday olacak yine, böyle devredip gidecek, sonrası yok, işte o kadar ! Buğday tanesi...
Taneden toprağa, topraktan taneye kadar bir tekâmül !

Eğer tane değirmene girdi ve değirmende un oldu çıktı ise; su ile buluşacak, karılıp yoğrulacak, şekil verilecek, fırına atılıp ateşle rastlaşacak, fırıncının gözetiminde kıvamında pişip oradan çıkarılacak...

Oldu ekmek !
Onunda aslı özü buğday olsa da, artık ekmek !
Ekmek, insanın vücudunda yapı taşı olmaya, insana ait, ondan bir parça olmaya kadar giden bir yolculuğa çıkmaya hazır artık.

Buğdayın bu macerasında; toprak/su/hava/ışık (ateş-ısı) desteği ile embriyo, bu yolculuğun sonunda insana kadar terakki ederek tekâmül etti...

İnsandan oldu, yâ'ni insana ait, insan !
☆☆☆
Kampüs kedileri mi ?
Onlar kampüs kantini önünde beklemeye, değirmenin yanındaki toprakta biten buğday başağındaki taneler de "ot gelip, ot kalıp, ot gitmeye" razı olarak övünmeye devam ediyorlar......
☆☆☆
Bu günün veciz sözü ile mim koyalım;
"Böcek avcısı olan kırlangıç ve yarasaların uçuştuğu gökyüzünde, cesurca uçabilen kelebeğe aşk olsun"

9 Haziran 2019 Pazar

Tebessüm et de, "Mim" neş'esi sana da uğrasın !

Serçelerin her sabahki türküsü
Cik...cik...cik...civilti senfonisi
Civildiyorlar billah
Onlarınki cık...cık değil ama...

A ! işte yine göründü
sokağın başında oturan adam...
Cık...cık...cık
Hay Allah !
Yine suratından düşen bin parça...
Kimle kavgalı aceba ?
Kendiyledir, yok yok etrafındakilerdir,
geçinemiyordur insanlarla, ya da kalıyordur arada... 
"Cık...cık...cık", yazık, yazık !

Ah be huysuz ihtiyar
Yaşadıkların mı fazla geldi
Yoksa geçmişinin çamurları mı kurumadı...
Ne duysan muhalefet,
Hemen "c ı k....öyle değil" demelerin yok mu ?
"Cık cık cık", yazık ediyor kendine yazık...
Baksa ya çocuklara, hepsi civil civil
İşte serçeler ve kuşlar da civildemede

Hey ihtiyar !
Onların "cik cik"leri...senin "cık cık"ların
Gel, şu orta harfin üstüne koy bir nokta
Olsun "cik",
Çok zor değil dene !

Âlemler sevmezmiş hem, fırtrata muhalifi
Gel "Mim" (*)koy üstüne
Bak, bir nokta neleri değiştiriyor...
"Mim" neş'esi huzur verir, bir dene
Şikâyet razılığa engel
Bâb-ı hıfz teslimiyetle açık

"Cık cık cık" değil..."cik cik cik"
Değiştiremediğin şey her ne ise kabullen
Razı ol, ya şerde hayır gizli ise...
Sükûn bul ve sabret, sonunu seyreyle
Görelim sahibi neyleyecek !

Bak, hemen tebessüm ettin işte ! (**)
___________o_________
(*)Mim harfinin ebced hesabı ile değeri kırkdır. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in isminin ilk harfi mim’dir. Hz. Muhammed (s.a.v.) kırk yaşında peygamber oldu. Âlimlere göre, Kur'an'daki "Elif-Lam-Mim"deki "Mim" harfi, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e işaret etmektedir.
(**)“Verecek bir şeyimiz yok ya Rasûlullah” diyen sahabeye Allah Rasûlü, “İnsanlara tebessüm etmeniz de sadakadır” buyurmuştur.

7 Haziran 2019 Cuma

Seyr-i makamât...

Söyle; hangi eldesin, 
kırda, bayırda mısın,
yoksa çayırda mısın  !
☆☆☆
Şosede mı,
patika yolda mısın ?
☆☆☆
Hangi telden çalıyorsun ?
Bam teline mi dokundular, söyle...
☆☆☆
Yoksa yine mâhûrda mısın ?
Duyuyor gibiyim na'ra-i mest-âne 
"Of ooooof....!"
☆☆☆
Mâhûrda kalıp dağılma, rast gel...
Terennüm eyle "gül nihâl"i...
Nâz-ı tegâfül eyle...
"O'nsuz cihânda canı neylerim" de...
☆☆☆
Katıl meşk-i uşşâk'a,
"Olsun erenler" nâğmelerini terennüm eyle,
"Kalbine girip doğsun güneş"in...
Ardından "Bayramım imdi" deyiver...
☆☆☆
Beyatî'de nefeslen...
Bak bakalım "daire semâi kurmuş" da,
"ney neye neler söyler"
...sonra
"kimsenin O'na benzemediği"
geliverir belki aklına.
☆☆☆
"Ezelden aşina" olduğunu da unutma ki;
"Kuy-i dilara"nın "gonce-i hoş"undan nasiplenesin,
Sonra;
"Huzurunda yer öptüm, tacidâr oldum bugün"
deyiver,
ve sonra da hüseynîden
bir de sâlât ve selâm...
vesselâm.

3 Haziran 2019 Pazartesi

Âlem, Âlim'in ilmiyle kuşatılmıştır...

Âlem ilim ile var oldu, ilim el Âlim'in tezgâhı..
"Âlim"in kürsüsü bütün her şeyi, gökleri ve yeri kuşatmış (1). Ve "O" ilmiyle bütün kâinata hükmetmektedir.

İlim; külli mecradan, cüz'i mahfile "kudsî ruh" ile nüzul olduğu çağın icâpları ve insanlığın beşeriyyet durumuna göre damla damla pîr nûr şuâları hâlinde irsâl olundu...

Harfsizlik âleminden hurufata bürünerek gelen ilim, kelâm oldu dile geldi...ve "kalem ile insana bilmediği(2) öğretildi"...

Bu ilim ki insanın hikmeti mühimsemesi ve onu anlama yolculuğuna çıkmasını teşvik ve temin gayesine, kendinin ve âlemin hakikatine arif olmaya matuftur.

Bütün mükevvenat, yâ'ni varoluş ve varolmuşların varlığı ilme bağlıdır, şeyler/eşyalar  ilmi özünde, yapısında bulundurur.

Örtüye bürünmüşlüğü terk edebilenlere fehâmet ikrâm (3) olundu, ve öyle olmalı ki, vehametten halas olunabilsin..

Örtüye bürünmüşler ise bunu görmekten, gördüğünü "Oku"maktan mahrum kaldı...

Yetmedi, mahrumiyete mahkûmlar üstüne üstlük, esfel âlemin sefilleri, katreyi az buçuk bilince, umman ile rakib oldukları zannına düçar oldu...
Bilmedilerki ilimsiz marifet gösterisi, kovulmuşların değirmenine su taşıyanların işi...

Hevesât sahrasında yol alan kafileler hâlinde rüzgârla sürekli yer değiştiren kum tepeleri arasında fâsid daire cihetsizliğine savruldular...

İşte onlar mazi ile atî arasında sarkaç misâli gel-git yapanlar ki, onları yaşayandan sayma...onlar geçmiş zaman hatıratı, gelecek zaman hayali ile "an"dan bîhaber...ya mazi mezarlığında ölü, ya ati hayalatında seyyahtırlar...

Akl-ı selim olan, tefekkür ehli bilir ki,
küreksiz sandal, dümensiz ve yelkensiz gemi, üstüne üstüne gelen dalgalarla başa çıkamaz...

Hele bir de pusulası bozuk geminin kutup yıldızı câhili kaptanı gibi ise (akıl) hangi rotayı nasıl izleyecek...

Kalem ile öğretenden habersizler değil, Vâhdanî olan insandır ki, o kalemi ve kelâmı ile vakte düşürdüğü kendi izdüşümünün arifidir...

Kişi kendi kazandığına karşılık bir rehin (4) olduğunu nasıl da unutuyor....
__________
(1)Bakara sûresi, 255(Ayet-el Kürsi): Allah, kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur.  O'nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir?  O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O'nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O'na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.
(2) Alak sûresi, 4-5: O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.
(3) Müddesir sûresi, 1-7: Ey (örtüsüne) bürünen! (Resûl)! Kalk, (insanları) uyar. Rabbini tekbir et (büyükle).
Elbiseni (kendini, kişiliğini ve seni çevreleyeni her türlü kirden) arındır.
Azaba götürecek şeyleri terk(e devam) et. İyiliği, (karşılığında) daha çoğunu umarak yapma! Rabbin için (her şeye) katlan.
(4)Müddesir sûresi, 38:Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.

Bayram ve vuslat...

Vuslat makamına eriş ey gönül
Yâr ile sohbet et, bayram et gönül

Dünyada misafirsin unutma gönül
Gayriyi görme de, bayram et gönül

Huzurda dur hep, huzurda ol gönül
Hay olmak dilersen, bak işte gönül

Vücûd secdede, kıblegâhtır gönül
Sücudla kulluğa eriş ey gönül

Bak tuttu savm seni, eriştin bayrama
Bayramdır vasıla, secde ey gönül
~○~
Savm:Oruç

2 Haziran 2019 Pazar

Münâcât-ı Rahman...

Ya Rabb;
bizi dışı mâmûr
içi harablardan eyleme.
Dışı harab olsa da,
içi mâmûr olanlar safında olmayı 
nasib eyle...

Ey Rabbimiz;
bizim 
yok ki gücümüz kudretimiz,
kendi katından 
lütfun ile ikrâm eyle.

Ya Rabb;
terki kolay eyle
dünya ile içi dışı karışmışlara,
Seni arayıp bulamayanlara,
hakikatten perdeli olan
biz aciz kullarına...

Ey Rabbimiz;
Ey Evvel'ül evvelin, Ahirü'l ahirin
Afüv, Tevvab ve Kerim olan...
nefsine zulmeden benim...
İzzet senindir nâkise benim.
Nâim sensin, nânkör ben.
Zâkir sensin müzekkir ben.

Ya Rabb;
kibirden, cehâletten,
cimrilik ve müsriflikten
acelecilikden, ucbdan,
gafletten, yalandan
şirk koşmaktan
Sana firâr etmeyi, hicret etmeyi
nasib eyle...

Ey Rabbimiz;
hakîkate perdeli olmaktan,
Hakk'a kör ve hakîkate sağır olmaktan,
kalbi katılaşmış olmaktan
Sana sığınırız...

Ya Rabb;
biz aciz kullarız...
Azabından affına, gazabından rızana merhametine, Sen'den yine Sana sığınırız...
Sen Sübhânsın, münezzeh olansın 
ya Muin, ya Mucib, ya Kerim, ya Ganiyy....

1 Haziran 2019 Cumartesi

"Çizgi Dünyası"ndan: Kaligrafi ve hat çalışmaları

     

★★★
★★★


☆☆☆
☆☆☆

☆☆☆
 ☆☆☆

☆☆☆

☆☆☆
☆☆☆
Kalem sûresi 1.âyet: "Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun"

☆☆☆
☆☆☆

 ☆☆☆





 ☆☆☆
☆☆☆







☆☆☆

☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
 ☆☆☆

☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆

☆☆☆


☆☆☆

☆☆☆

☆☆☆




☆☆☆




☆☆☆



Bismillahirrahmanirrahim"Kul küllüm min indillah"
Deki: Hepsi Allah'tandır. (Nisâ sûresi, 78). 
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆▪
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆☆☆
Bismillah
☆☆☆☆☆

Elif Vav
☆☆☆☆☆
Rızık Allah'tandır
☆☆☆☆☆
El Tevvab
☆☆☆☆☆
Eş'Şekür
☆☆☆☆☆
El Muhsin
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
Elif Vav
☆☆☆☆☆
Eş'Şekür
☆☆☆☆☆
Allah
☆☆☆☆☆
Allah
☆☆☆☆☆
Ya Rab
☆☆☆☆☆
El Muhsin
☆☆☆☆☆
Hak
☆☆☆☆☆
Âdem
☆☆☆☆☆
Ya Hû
☆☆☆☆☆
Elif Mim
☆☆☆☆☆
Er'Rahim
☆☆☆☆☆
Ya Rahman
☆☆☆☆☆
El Bâri
☆☆☆☆☆
El Kadir
☆☆☆☆☆
El Kadir
☆☆☆☆☆


Hak
☆☆☆☆☆
Bismillah ya Allah
☆☆☆☆☆

Ya Resulallah
☆☆☆☆☆
Ya Vedud
☆☆☆☆☆
El Hafid
☆☆☆☆☆
Hüvel Baki
☆☆☆☆☆
Eş' Şafi
☆☆☆☆☆
İkra
☆☆☆☆☆
Nun
☆☆☆☆☆
Allah
☆☆☆☆☆
Allah
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
Ya Cabbar
☆☆☆☆☆
Ya Cabbar
☆☆☆☆☆
Ya Sabır
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆

☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆
☆☆☆☆☆
☆☆☆☆☆
İkra
☆☆☆☆☆
Ya Hak
☆☆☆☆☆
İkra
☆☆☆☆☆
Elif Vav
☆☆☆☆☆