Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

1 Nisan 2018 Pazar

Arif emminin dem kıraathânesinde…

-Arif emmi selâm

-Ve aleyküm selâm azizim, sefâlarla geldin, gel şöyle otur

-Hoş bulduk emmi, eyvallah

-Dursun oğlum bir demli çay çek…
-…
-Eee nasılsın Muhlis'ciğim

-Hürmet ederim emmi, geçen gün dediğiniz bir şey takıldı aklıma, sizi bulduğuma sevindim

-Akla takılmak hem iyi hem kötü… neyin takıldığı ve niçin takıldığına bakmak lâzım Muhlis, hele de bakalım neymiş takılan.
-Hani demlik demiştiniz, demlenmek demiştiniz ya

-Evet evlâd

-Hayatta her şey aslında demleniyor demiştiniz…bir çeşit mayala(n)mak yâ'ni..

-İyi şeyleri demlemenin yanı sıra kötülükler de demleniyor değil mi ?

-Elbette Muhlis'im. Meselâ şimdi sen sohbetin demlenmesi için uğraşıyorsun…
sohbeti demlemeye vakit lâzım, ateş lâzım, hem de ateş-i aşk…ve nefes lâzım, zihni berraklık ve uyanıklık lâzım, konuşma ve dinleme âdâb ve erkânına riâyet lâzım, edeb lâzım, soran lâzım, cevaplayan lâzım, kelâm lâzım…

-Demlenecek şeyin lâzımesine göre değişir tabi.

-Elbette Muhlis, samimiyet olmazsa olmazlardan. Bir bahçen var, ekim zamanına gelmeden toprağı hazırlarsın, kazar kabartır, havalandırırsın, kaliteli tohum alırsın hangi bitki ise ekeceğin, diken pıtrak ekmeyeceksen tabi.

-Evet

-Sonra bahar eyyamında toprağın nemi, hava sıcaklığı gibi şartlar müsait olduğunda eker, can suyu verirsin…çimlenme  bir süre sonra gerçekleşir.

-Anladım sanırım emmi, daha önceki sohbetlerde toprağı hazırladınız, en son görüşmede uygun tohumu ektiniz ve can suyu verdiniz.

-Olabilir

-Şimdi içimde sorular cirit atıyor, fikir tohumlarının çimlenme sancıları, üstünü örten toprağı aşıp güneşe çıkma çabası hâli.

-Evet evlâd, bak tohum kabuğu çatlamış; sohbetin de can suyu burada devreye girer, içmeye adam lazım, kafa ve tefekkür lâzım, merak lâzım, aramak lâzım.
Yalnız şimdi söyleyeceklerimi not et unutma düstur edin;

Her fikri olan tefekkür ehli değil, her konuşanı da sözün erbabı sanma…
Her merhamet dileneni acizlerden sayma…

Her öne atılganın şecâati saf değil…
Hamâsi nâtıkın niyetine bir bak, belki de pür-ü pâk değil…

Muradı olanın gayretine bak, himmetini boşa harcama…

Mir'at-ın, sırrı sim ve zer olanı ara,
Sırsızı gösterir cemâlini kapkara.

Gözü yerde olanın gönlü semâda ise,
Yolu uğrar muhakkak bir mes'ud ve bahtiyara.

-Bak ocağın başındaki Dursun ağabeyini görüyor musun ? Oğlum Dursun, iki çay biri demli…

-Evet emmi

-Çayı demleme konusunda uzman o. Suyun sertlik derecesine göre demin kalitesinin değiştiğini, tozsuz çay kullanmayı, soğuk su da yıkayarak demliğe koyduğu çay bitkisinin üstüne sıcak su çektikten sonra demliği ateş üstünde bir iki kaynar gelene kadar tutup üste biriken çay tabakasını çatlattıktan sonra demini alması için on dakika sonra çayın çökmesini bekleyeceğini, yarım bardak kadar çay doldurup demliğe geri boşaltarak çökmeyi iyice sağladıktan sonra servis edilebilecek duruma geldiğini bilir..
Buna bir de sevgisini katar, yüksünmez. Ve çay isteyene dem isteğine göre servis eder. Burada demlik demlenme yeri olarak çok önemlidir.

-Eyvallah emmi

-Bir ocak, ocakçı, demlik, çay, su,ateş, boş bardaklar… Ve işte sohbette böyledir. Demlenmiş fikirler; fikirleri besleyen temiz bilgi kaynakları, konuşan ve dinleyenler…demli çay boş bardaklara içilmek üzere doldurulur evlâd.

-Çok teşekkür ederim Arif emmi, ben bunları düşünüp biraz sindireyim…ne güzel demlemişsiniz düşünceleri. Bundan böyle "çay" deyip geçmeyeceğim inşâ'Allah.

-Bak evlâd "Çay"da boğulan denize ulaşamaz unutma ?!
-……!