Gel ey
sefil ve bîkarar yaşamakta olan,
Bil ki; bu tercih zâhir ve bâtınen iflâsa
lâyık ve müstehak eder:
...hem nî'met ve hem mün'imden
mahrum eder...
Gel ey gönül;
zıll-i zâile meyil eyleme,
iltifat eyleme.
Sefâhattan halâs olmadan
salâh bulunmaz...
Gel ey tâlip;
lâyık ve vâsıl olmak mı
dilersen ?
Sâde ve fariğ bir kalb ile,
Cevâd ve Kerîm
Rabbü'l âlemine yönel,
ve dahi
tahâret-i bâtın ile ağyardan kesil.
Ey yolcu;
Vücûd-u mevhum ile vâsıl olunmaz
Üns-ü huzûra hicâbtır, hasrettir...
Hem
vahdet-i kal (ehli) ile olma ki;
bu hezeyandır, ziyandır.
Nitekim Furkân'da buyrulur;
Kimki "İnsanî" isti'dâd
ve rûhâniyeti zâyi etmiştir
hayat-ı hayvaniyyeyi tercih etmiştir
ki; onlar "Bel-hüm edall"
-hayvandan da aşağı-dırlar
Ey akıllıyım diyen;
Ma'lum(ât)
men ve meşgul eylemesin seni.
Eğer gönlün
mâ'mur ve münevver olsun ister isen, tezekkür/tefekkürle meşgul ol ki;
"Zübde-i hülâsası
nur-u huzûr olan"ı orada...
Ey ehl-i vukuf olmayı dileyen !
Vâkıf ve vasıl olmaya,
Mevlâ kâfî ve vâfî değil mi ?
Ve unutma ey gönül !
İki (dünya ve ukbâ) korku(su) yahut iki sevgi bir kalbe sığmaz.
Gel ey gönül;
Asıl sahibine tahsis ol !
Salâh bul...