Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Nisan 2018 Cumartesi

Acıyı tatlı edendir, Kur'an ahlâkı.../Nursultan Ahıskalı

Bir arkadaşın yaşadığı vak'ayı nakille başlayalım mevzuya:
☆☆☆
Yanında bir komşusu ile markete gider. İhtiyaçlarını alacaktır. Sebze bölümünde yeşil biberin önünde durur.
Biberler çok güzel, tazecik görünüyorlar. Lâkin alıp almamak arasında kararsız kalır.
Acı mı, tatlı mı acaba diye düşünür. Acı ise almayacak. Tadına bakmaya da cesaret edemez, eğer acıysa...almayınca tadına bakmış olmasından dolayı haram yemiş olacak.

Bu düşünceler içerisinde kararsızlık  yaşarken, sebze reyonuna orta yaşı geçkin bir adam gelir,  biberlerden bir tanesini alır, ortadan ikiye bölüp yemeye başlar ve "hımm tatlıymış" diye mırıldanır ve gider.

Bunu duyunca dostumuzun içi rahat eder ve biberi alır, tarttırır, ödemeyi yapıp marketten çıkar ancak bu duruma canı da sıkılmaya başlar.

-" Ben nasılda uydum şeytana, o adam yedi ve biberin acı olmadığını söyledi. Ben de onun dediğiyle amel edip aldım biberi. Oysa ki o adam; biberden almadı, parasını da ödemedi, yedi ve gitti. Bu haram bana da bulaştı. Ben şimdi ne yapacağım ! " diye komşuyla konuşurken bir yandan da kendine söylenmeye başlar.

Eve gelir gelmez ilmine güvendiği bir tanıdığını arar ve durumu anlatıp ne yapması gerektiğini sorar. İlmi ile âmil olan dostu da aynen kendi düşündüğü gibi olduğunu, yaşanan durumda haram bulaşığı olduğunu söyler.

Artık içi rahatlamıştır, çünkü ne yapması gerektiğine de karar vermiştir. Hemen komşusunu arar, rica eder, parasını verir ve gidip aynı marketten o biberlerden alıp parasını ödedikten sonra tekrar biber tezgâhına gidip parasını ödediği biberlerden birkaç tanesini oraya geri bırakmasını ister. Oradaki tezgâhtara da yanlış anlaşılma olmasın diye olanı biteni olduğu gibi anlatmasını ve helâllik almasını ister.

Arkadaşı söylediklerinin hepsini de yapar...  sonrasında ikisinin de içi rahat eder.  Acı biber gibi acı olan şüpheli alış-veriş, tatlıya dönmüştür, şüpheli durum ortadan kalkmıştır... Kur'an ışığında.
☆☆☆
Konu hassas, haramlar, mekruhlar...dikkatli olma titizliği. Şüpheliyi terk etmek hassasiyeti.

Bu konu hakkında Kur'an-ı Kerim'deki bir kaç âyet ve haramla haşır-neşir birisi için Allah Resulü'nün yaklaşımı yeterince ışık tutmaktadır insana.

"Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır."(Nisâ, 2)

"Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah'ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez".(Mâide, 87)

"Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten sakının."(Mâide, 88)

Efendimiz (SAV): "Uzun yolculuğa çıkmış, dağınık, üstü başı perişan ve: Ya Rabbi! Ya Rabbi !, diye dua etmekte olan bir adamı zikrederek, Onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, ve haram ile beslenmiş. Böyle bir kimsenin duası nasıl kabul olunur. buyurmuşlardır." (Şârâni, Levâkıhul-Envâr s.301 Darul-Kalem Halep)

Uygulamalı imtihan bunlar. Nerde ne zaman karşılaşacağı belli olmaz. Kâğıda kaleme ihtiyaç duyulmayan bir sınavdayız. Sorulan sorunun tepkisel cevaplarını da bizim adımıza her ayrıntısıyla yazanlar var.

Hani defter-kitap açık sınav gibi...bilemediğimiz konularda/durumlarda kopya çekmek serbest ve bunun için de iki kaynak var:

Biri Kur'an diğeri sünnet.
Ayrıca bu imtihanda kopya çektik diye "sıfır" verilmiyor. Kopya çekince de dersten kalmıyorsun, okuldan da atılmıyorsun. Tam tersi ödül veriliyor.

Kur'an Allah'ı tanıtır. Resulleri tanıtır. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı öğretir. Kur'an hayatımızı en doğru hâliyle inşâ etmemizi, sünnetullah ile de devam ettirmemizi sağlayan kullanma kılavuzu... Kur'an insana(kendimize) "insanı" tanıtır.

İnsan hayatının kullanma kılavuzu olarak, hem kendimiz hem başkaları ile olan iletişimimiz için  dosdoğru kaynak elimizin altında...
Okumazsak yan etkiler oluşur, hata yaparız...
Okumamakta ısrarcı olursak ceza alırız...

Hem (A'lak suresinde inzal olan) ilk emir:  "Yaratan Rabbinin adıyla oku !" değil midir ?

"Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak"dan yarattı."(Alak, 1-2)

"Oku! Senin Rabbin en cömert olandır."(Alak, 3)

Kur'anı okuyup, okuduğumuzla amel etmedikten sonra, gerçek anlamda okumuş sayılır mıyız bilmem... Ashab, Kur'an âyetleri Resulullah(SAV) tarafından kendilerine bildirildiğinde, onları okur, öğrenir, hayatlarına uygular, sonra yeni âyetleri okuyup, öğrenmeye ve uygulamaya geçerlermiş.

Hayatta yaşayıp da "acı" diye tabir ettiğimiz olayların tamamı, nefsimizin hoşuna gitmediği için acı geliyor.

Oysaki hayatı bize (nefsani istek ve arzularımıza) göre değil de, Rabbimizin istekleri doğrultusunda yaşamayı başarabilirsek, yani HAYY olan yüce Allah'ın emri ile hakikati okumayı başarabilirsek, hayattaki bütün acılar tatlı oluverir...

Kur'an ile acılar tatlı olur. Resulün (s.a.v)'in yaşantısına uygun yaşamaya çalışmak huzuru buldurur...

Bir arkadaşımın dediği gibi "1400 küsur yıldır aynı kitaptan sorumluyuz ve halen sınıfta kalıyoruz."

Sınıfta kalmamak temennisi ile…