Dur-Düşün |
Cihânın vârına etme heves ki, fenâyı neylersin.
Enâniyyet libâsını soy, mühr-ü hevâyı neylersin.
Bâğ-ı bostana doy, niçin bülbül gibi feryâd eylersin.
Râh-ı Hakk ki Fahr-i Âlemden geçer, safâyı neylersin.
Hakikat, lâ-mekândır "Bakî", dehr-i fenâyı neylersin.
Derde dermân özünde, eczâ-i nâriyyeyi neylersin.
"O"nu bul gönül tahtında, riyâkâr faniyi neylersin.
Bî-vefâ olma ki, huzurda çâk-i giribân eylersin.
Hakk kelâma âşinâdır özün, 'kîl ü kal'i neylersin.
Kîl ü kal: dedikodu, boş laf
Fenâ: yokluk, yok olma, bekânın zıddı
Enâniyyet libâsı: benlik/ego giysisi
Mühr-ü hevâ:arzu ve hevesler mührü, saltanatı
Râh-ı Hakk: Hakk yolu
Fahr-i Âlem: Hz. Muhammed (s.a.v)
Lâ-mekân:mekânsız, yersiz, yere ihtiyâcı olmayan; Allah
Bakî: Allah (c.c.), daimî, kalıcı
Dehr-i fenâ: geçici fani dünya
Eczâ-i nâriyyeyi: yanıcı (kimyevî) maddeler
Riyâkâr: iki yüzlü
Bî-vefâ:vefasız, sözünde, sevgisinde durmayan
Çâk-i giribân:sıkıntısından yakasını yırtmak
Bî-gâne: kayıtsız, alâkasız, aldırışsız
Bi-gâh:vakitsiz