Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Kasım 2017 Pazar

Ya nihayetinde hidayete erişemezsen...!

"Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın.
İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele." (Yasin suresi,11)
Hayat denilen vergi ne ince bir donanım, ne müthiş ayrıntılarla dolu.
Hayat belirtisi olan her canlıda çeşit çeşit görünüşleri olan bir oluş.
Geniş mânâda; başlangıç ile son arasında nefeslerin uc uca eklendiği bir form. Nefessiz geçmeyen "an"lar. devamı/kayyumiyeti nefese bağlı.
Yaratılmış olanlar tarafında müdahele edilemez bir alan...bütün canlılar için yaşanılası bir ömür içindeki faaliyetler bütünü, hayat...
Niçin var diyemeyeceğimiz, evrende ömür denilen belli zaman diliminde görünüp kaybolan şey.
Sebep sonuç yordamıyla anlamlandırabildiğimiz, bir çok şarta bağlı bir durum.
Kimi zaman zevk alınan, kimi zaman usanılan zaman içi yürüyüş.
Her nefes daralmasında kafesten uçmasından korkuya kapılıp paniklediğimiz can.
Hatalar labirentinde kaybolduğumuzda sızlayan vicdan.
Hazlar vadisinde iken dursun denilen zaman.
İşte hayat bu; ey zaman yolundaki yolcu, ey mekândaki muvakkat can.
Bazıları için kahve dolu bir fincan, ya da azap dolu bir an.
Deli dolu ya da monoton geçen bir yaşam.

Hayat, sonuna gelindiğinde sanki hiç yaşanılmamış gibi olan, sanki sadece yaşanılan son bir an, alınan son nefes...
Sonuna bak…

☆☆☆
Sonlu olan bir hayatın ne olduğundan çok nasıl geçirildiği asıl önemli olan.
İnsanoğlu ilk insandan beri her devirde hiç bitmeyecek ve başına buyruk yaşayacağını sandığı hayatının ruhsal boyutunu geçici ve eskiyen şeylerle adeta zehirliyor...:
Bugünden misal verecek olursak; "Ayfon/telefon" ile "cip" ile "villa/köşk" ile "ünvan" ile "giyim-kuşam" ve "süs-takı" ile "kıl" ile "sakal şekli" ile üstünlük (kibir) taslama, tepeden bakma (!) hastalığı...
Ey dünya ve içindekilere tapınan, statü hastası, belki kabrini de mirasçıların 1. sınıf mermerden ve heybetli yaparlar...mezar taşını da "taç"landırır, üstüne de ".......-zâde"lerden, veya "..... müdürü", yahut "Ordinaryüs Prof.Dr." yazdırırlar ha !
Mısır piramitlerini de aynı zihin dünyası ile yaptırmamışlarmıydı !?

Burdaki alet-edevat, giyim-kuşam, binek-bina, rütbe-para, şan-şöhret Allah'ın ni'meti olarak algılanıp hayatı kolaylaştırıyorsa, şükrünü de eda edebiliyorsan ne â'lâ, kibir vesilesi olmuş ise çok fenâ...!

Bunlar insanı elitleştiriyor, ötekine göre üstünlük sağlıyor, münevver kılıyor zannı ne kadar basit, bayağı ve tuhaf...

Yok azizim yok !... bunlar eğreti duruyor sırıtıyor, kişinin üstünden akıyor.

Zelil olan, "ne takıp takıştırsam da aziz olsam acep"...diye düşünse ya biraz !

Behlül Dânâ mezarlıkta bekliyormuş.
-"Behlül kimi bekliyorsun ?" demişler,
 -"Filan kişinin bana borcu vardı onu bekliyorum" demiş.
-"Aramadın mı ?" demişler. Behlül:
-"Aramaya ne gerek var, aradığımın eninde sonunda buraya geleceğini biliyorum, gelmesini bekliyorum" demiş...

Bu dünya hayatının son nefesi elbet bir gün verilecek mi ?
Behlül Dânâ'nın borçluyu beklediği kabristana/toprağa her canlının nihayette yolu düşecek mi ?

Eğer/keşke, insan, kendi özünün/ruhunun hâli hazır durumunu fotoğraflayabilse...kişi, iç âlemindeki bulanıklığıyla, şerri ile (şirk koşmak, tembellik, fitne, yalan-dolan-sahtelik, ikiyüzlülük, hased, kıskançlık, kul hakkına girmek, zina, zulüm etmek v.s. ile) poz vermek istermiydi, bunu da âleme ilân eder miydi acaba ?

İnsan eğer maske takacaksa, bari iyi insan maskesi takmayı denese yahut iyiler ile dolaşsa, belki iyilik üstüne siner..

Hayata dosdoğru başlayan, dosdoğru yürüyen ve son nefeste hidayete ermiş, takva sahibi olarak göçenlere ne mutlu !

Bunun yolunu Kur'an-ı Kerim bildiriyor:
"İman edip güzel işler (salih ameller) yapanlara ne mutlu ! Onları güzel bir gelecek beklemektedir."(R'ad suresi,29)

"Bu Kur'an bir hidâyettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise, en şiddetlisinden acıklı bir azab vardır". (Casiye suresi,11)

İman eden kişi, bununla birlikte sorumluluk üslenmiştir, ya'ni Rabb'inin emir ve yasaklarını kabullenmiştir, eğer iman etmesine rağmen bunları hayata geçirmiyorsa, işte o zaman sorumlu değil sorunlu olmaya başlıyor demektir.

"Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin." (Âli İmrân suresi,102)..."O'na yaraşır korkmak", emir ve yasaklarına harfiyyen uymak demek değil mi ?

"İşte bu Kitap ki, O’nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir."(Bakara suresi,2)

"...Allah’a karşı takva sahibi olun ve Allah’ın takva sahipleriyle beraber olduğunu bilin! "(Bakara suresi,194)