Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Haziran 2024 Cuma

Şeytan arabası...üfle gelen püfle gider !


"Bugün, modern bisikletin temel hatlarını az çok taşıyan ilk iki tekerlekli modeli tasarlayıp üreten kişinin Alman Baron Karl Von Drais (1785-1851) olduğu konusunda hemen herkes fikir birliği içinde..
Karl Von Drais, ulaşımdaki boşluğu doldurmak için bir "koşma makinesi" icat etti. Bu aracın tahtadan yapılma iki tekerleği, selesi ve sadece tutunmaya yarayan bir gidonu vardı. Drais bu araçla kayıtlara geçen ilk sürüşünü 12 Temmuz 1817'de Mannheim'da gerçekleştirdi, bir saatte yaklaşık 13 kilometre yol yaptı ve dünyanın ilgisini çekmeyi başardı. Bisikletin bu ilk atasına Almanlar "Draisine", Fransızlar "Velocipe" (Hızlı Ayak) ya da "Draisienne", İngilizler "Hobby Horse" (Tahta At) adını verdiler..
İzleyen yıllarda "velocipede"ler Fransa ve İngiltere'de yaygınlaştı. 1839'da İskoçyalı nalbant Kirkpatrick MacMillan, mekanik tahrikli ilk iki tekerlekli aracı imal etti. Aslında yaptığı şey bisikletin ön tekerleğine iki pedal eklemek, bu pedalların ürettiği enerjiyi bir zincirle arka tekerleğin dingiline iletmekti. MacMillan, bu buluşuyla tarihe "pedallı bisikletin mucidi" olarak geçecekti...
1868'de baba-oğul Fransızlar François ile Pierre Michaux, "iki çember" anlamına gelen "bi-cycle" adını verdikleri pedallı bisikletin seri üretimine başladı. Aynı yıllarda MacMillan'ın modelini geliştiren Thomas MacCall'un pedallı bisikleti de İngiltere'de ticari başarıya ulaşıyordu..
1879'da Henry Lawson, pedalları doğrudan arka tekerleğe bağlanan bisikleti geliştirecekti. 1888'de İskoçyalı veteriner John Boyd Dunlop, tahta tekerlekler üzerine içi havayla şişirilmiş lastikleri geçirmeyi akıl etti : Sarsıntı azalmış, bisikletin sürüş keyfi artmıştı...
Bisiklet, Osmanlı döneminde "Memalik-i Şahane" sınırları içinde İstanbul'dan çok evvel, ilk kez 1880'li yıllarda Selanik şehrinde görüldü. Yarı İtalyanca, yarı Latince olarak karma bir adla, "çabuk giden ayak" manasına gelen "velocipede", halk ağzında "velespit" olurken, kimileri ona "şeytan 
arabası" adını yakıştırıyordu..."(*)
Dünyanın çok hızlı ulaşım vasıtaları yanında, bugün artık bisiklet, spor amaçlı veya kısa mesafelere gitmek içün ulaşım aracı olarak kullanılmaktadır...

İnsanoğlu hayat yolunda ilerlerken her tür vasıtadan istifade etmeye çalışmıştır...
Eski devirlerdeki binek hayvanlarının yerini otomobil, hızlı tren, uçak vb. araçlar aldı...gerçi bisiklet, balon, paraşüt de  halen insanoğlunun kullanımındadır !
Yaya yahut herhangi bir vasıta ile çıktığınız yol bildiğiniz yoldur umumiyetle...vardır elbet bir hedefiniz...bilirsiniz ki, gayesiz yürüyenler avaredir, serseridir...bunlar esen rüzgârlar önünde savrulur, sürüklenirler...

Geliş yolunuz gidiş yolunuzdur, çünkü o yolu  ve yordamı bilirsiniz, rotayı güzergâhı planlamışsınızdır (her ne kadar ani gelişecek riskleri hesaplayamazsanız da)...

Roma'ya her yol çıkar deseler de, yol halinin yolcuya ne getireceği önceden kestirilemez...bazen köprüler yıkılır, bazen nehir taşkınları geçit vermez, bazen de ömür yetmez !

Yola birlikte çıktıklarınız mutlaka vardır, yolda bulduklarınız ve buluştuklarınız da olabilir elbette...yol şartları ve beklentiler doğrultusunda, genellikle yolda bulunanları görünce yola birlikte çıktıklarını unutan insanlarla yol yürüyenleri de, yolda yoldaşını satanları da duymuşluğunuz vardır...

Yol, yolcu ve vasıta kişiden kişiye değişir...Bir yere "üfle gelen püfle gider", ayak oyunları ile gelen ayak oyunları ile gider, birinin başına külah örenin karşısına başına külâh ören biri çıkar, geldiğiniz yoldan geldiğiniz gibi gidersiniz, ettiğinizi mutlaka bulursunuz, yaşattığınızı yaşarsınız, kınadığınıza düçar olur kınanırsınız, "büyük lokma ye büyük laf konuşma" sözü gün olur gerçekleşir...büyük konuşanların başına geleni  bugüne kadar duymadıysanız şimdi duydunuz işte...

Yavuz Sultan Selim Han-ı Veli diyor ki: “Bütün dünya benim olsa gamım bitmez nedendir bu,
Ezelden gam turabıyla yoğrulmuş bir bedendir bu,
Gelen gider, giden gelmez iki kapılı handır bu,
Sakın insafı terk etme makam-ı imtihandır bu.”

Netice-i kelâm; şeytanın arabasına binen, sıcak hava balonu ile havalara giren ve seyahati seven, paraşütle tepeden inenler şeytani yollara tevessül etseler de, "şeytan arabası" ile gelen "şeytan arabası" ile gider, bize de haydi iyi yolculuklar, güle güle demek düşer !

__________

(*) R. Sertaç KAYSERİLİOĞLU, Şeytan Arabası, Tarih Dergisi, Temmuz 2017 sayısı