Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Nisan 2019 Çarşamba

Sevgi hak ve hukuku...

Kendinden başkasını sevmeyen kimseyi sevemez. Ki bu çeşit sevgi bencilliğin, azgınlığın, sömürmenin körüğü olur.
Sevgi; içinde merhameti, şefkati hoşgörüyü barındıran bir duygu...

Bencil sevgi ötekileştirdiği her şeyden nefret etmeyi de muhtevada bulundurur.

Sevgi ve nefret polarizasyonu/kutuplaştırıcılığı, ardından sürükleyici etki ile; proaktif olarak düşmanlıkları, yandaşlıkları, "ya benimsin ya toprağın" paranoyasını besler.

Senin soyundan olan insan yavrusu da, ötekileştirdiğininki karga yavrusu ya da civciv mi ?

Sevgi adalet ister, ilâhî kaynaklı ise...

Acıma hissi ile yaklaşımlar ise, aslında sevgi değil merhamet kaynaklıdır...ya da  kimi zaman maddî/manevî çıkar hesapları içindir !

-Niçin sevmeli, yahut nefretin sebebi nedir ?
-Sevgiyi nefrete dönüştüren etmen ve şartlar nedir ?
-Seven sevdiğini niçin sevmektedir ?
-Bencillik, çıkar ve beklentilerin sevme duygusuna etkisi var mı ?
...
Hesapsız sevmek, Allah için sevmek, her zerrede kendinde olandan bir şeylerin olduğunu düşünmek yüksek seciye ister.

Düşkün ve düşük hâlet içinde olan emmare ego, menfaati için sever, çıkarı bitince sahte sevgi maskesi düşüverir...

Düşük ve düşkün hâletin hâkimiyetinde olana Allah için sevme duygusu, eğitim ve doğru modellemeler ile yapılmalıdır. Ki bu uzun soluklu terbiye, hisleri besleyen kaynağın köklerini bildirmekten geçer.

Hayatın ve yaratılışın özünde olan sevgi, ben kaynaklı bencilliğin örtüsü ile kaplanınca, mutlak sevgi bencil sevgiye dönerken, ötekileştirilene nefreti de körükler.

Hoyrat ve hodbîn yöneliş ve arzulara sevgi demek doğru değil...olsa olsa tutku, yahut gönlün tutukluğudur bu !

Sevgi ilâhî kaynaklı bir ikrâm, bir vergidir âdem oğluna.

Sevginin sırrına eren ile tutkusuna köle olanı aynı kefeye koymak cehâlet karanlığında rotayı şaşırmaktır.

Sevgi bir haktır ve hukuku bütün evrene hâkimdir ki; bu câzibenin hükmü mikro-kozmozdan makro-kozmoza kadar, zerreden kürreye kadar câridir. Değilse kâinatın süregenliğinden bahsedilemez.

Canlının nesil sürekliliği, bileşik ve karışımlar, iyonik yahut kovalent bağların varlığı, gezegenlerin yörüngelerindeki seyri ve çekim gücü, tabiattaki câri kanunlar ...ve daha nice hikmeti barındırır sevgi denilen hak, yahut mefhûm.

Resûlullah (s.a.v) bazı hadis-i şeriflerde konu ile ilgili şöyle buyurmuşlardır:

  • “Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”
  • Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kıyâmet günü: “Nerede benim rızâm için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim” buyurur.
  • Allah Teâlâ; “Benim rızâm uğrunda birbirlerini sevenler için peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır”
  • “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”

Acabalara bulaşık, zihinleri yanlış ilmî okumalara esir, idrâkleri örtüler altında kalmışların sevgi sırrını ve hukukunu anlamalarını bekleme safdilliğimiz de yok şükürler olsun.

Bunun ışığında Yunus Emre'nin gönlüne kulak dayadığımızda şunu işitiyoruz:
"Severim yaratılanı Yaratandan ötürü.."

Çünkü kâinat sevgi ile sevgi için ve sevgiden yaratıldı !