Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Haziran 2023 Perşembe

Distopik bir düş...


Yazıyı sesli dinleyin...

bir diyar gördüm düşümde:

bilgeden çok bilgiçlik taslayanı, bilgiliden çok malumatfuruşları vardı...

bilimciden çok filimcileri, san'atkârdan çok oyunbâzlar sahnedeydi...

değer üretenden çok değerlerden geçinenler, üreticiden çok pazarlamacılar revaçtaydı...

bostandan çok bostan korkuluğu, mütevazıdan çok kibirlileri alkışlanıyordu...

mektepliden çok diplomalıya, alaylıdan çok alaycı soytarı güruha talep fazlaydı...

ip cambazları, eşik palazları, ateşi yalayan ateşperestler, midesine ateş dolduran haramzâdeler makâm makam, mekân mekân dolaşmaktaydı...

füze ile uçanlar, kağıt uçakla uçtuğunu sananları sollayıp havalarını atmaktaydı...

ekmediği yerden biçenler, rençberlere tepeden bakıp burun kıvırmaktaydı...

kifayetsiz muhterisler, el etek öpme yarışındaydı...

tezgâhlarda, arkası kalın tenekelere yafta dokunmaktaydı...

içi kof dışı cafcaflı, alkış ve pohpohla besililer, müesses nizamın ve düzenin hakimiydi...

ve 

adım başı denk gelinen kırıntıcılar el pençe dolaşıyorlardı etraflarında...
meğer bu diyarın;
semâlarında leş kargaları, ebabiller,  akbabalar sürüsüyle uçarmış...

ileri gelenleri; gökdelenlerden uzanır, bulutların arasından yıldızları toplarmış...

meğer bu diyarın; cemaate hasret süslü namazgâhları, pazarlarında gezinen dışı kerli ferli içi kof kallavileri varmış...              

esnafının terazileri eksik tartar, kasaları fazla yazarmış...

köle ve cariyeler senetsiz sepetsiz alınır-satılır, elden ele dolaştırılırlarmış...

çalışana salak gözüyle bakılır, uyanıklara madalya takılırmış...

tamtakır kalmış bomboş kütüphanelerinde fareler cirit atar, kedileri seyre dalarmış... 

berduşu, ayyaşı, paydaşı kımıl gibi bulvarlarda gezinir, kaldırım ölçerlermiş...

yağcısı, yalakası, çokca kel alakası boruları öttürüyormuş...

sahtekârı, hilekârı, dolandırıcılarının tıklım tıklım doluştuğu, mahkeme salonları meşhurmuş...

hırsızı, arsızı dimdik yürüyüp beyfendi gibi itibar görüp gezerken; müştekileri, davacıları, iki büklüm köşelerde kala kalırlarmış...

bahil, hasis ve tamahkârlar külçe mücevherat ile, müeddeb muhlisler toprak ile haşr ü neşr imiş...

ateşbâzlık moda imiş, yanmaktan hoşlaşılır, yanmakta yarışılır, daha iyi yanana gıpta edilirmiş...
sordum: neresi burası
dediler: hiç soru sorma, yelkenler fora, haydi git yoluna !
bindim ceviz kabuğu kayığıma, vira vira, yelkenler fora, sancak alabanda...
bülbüllerin ötüşü ile uyandığımda: "çok şükür, düş görmüşüm, gerçek değilmiş, distopik düşmüş" demişim...