Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Şubat 2018 Pazar

Hammâmizâde İsmâil Dede Efendi'ye nazîre...

Hammâmizâde İsmâil Dede Efendi(1778-1846)

Var ya, o lisanımdaki neş'e-i muhabbet
Bülbül-i gûyâ'yı şeydâ, dil ü cânı fenâ eder
Var ya, o hatırımdaki bezm-i ayş ü vuslat
Ehl-i aşkı ihyâ, âşık-ı nâlânı hayran eder

O Gül nihâl ki, vasla şâyândır
O âşık-ı nâlân ki, sana hayrandır
Ey dilde nihân, gonce-i gülşende eyle zuhur
Ey "a'mâ"ya pinhân, gel de, şenlensin gonce-i gülşen, âlem lâle-renge bürünsün

☆☆☆

Hammâmizâde İsmâil Dede Efendi ( Aşağıdaki bestelerin linklerine tıklayarak dinleyebilirsiniz)

Türk mûsikisi bestekârı, hânende ve Mevlevî dedesi…

1778’de İstanbul Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası, uzun süre Cezzâr Ahmed Paşa’nın mühürdarlığını yaptı. Doğumu Kurban Bayramı’nın ilk gününe rastladığı için kendisine İsmâil adı verilmiş, Mevleviyye tarikatına mensup olduğundan “İsmâil Dede”, “Dede Efendi”, babasının hamam işletmeciliğiyle meşgul olmasından dolayı “Hamâmîzâde” (Hammâmîzâde) diye tanınmıştır.

Ney üflemeyi de Abdülbâki Nâsır Dede’den öğrendiği söylenir.

Ali Nutkî Dede’ye intisap eder, 1798 çileye soyunur ve bitirince “dede” unvanını alır.

İsmâil Dede Türk mûsikisinin âyin, durak, tevşih, savt, ilâhi, peşrev, saz semâisi, kâr, kârçe, kâr-ı nâtık, murabba, semâi, şarkı, türkü, köçekçe gibi dinî ve din dışı sahadaki hemen her formunda eser vermiştir.

İsmâil Dede 500’ün üzerinde eser bestelemiş, bazılarının güfteleri de kendisine ait olan bu eserlerin çoğu günümüze ulaşamamıştır.

“Gel ey sâlik diyem bir söz ki haktır” mısraıyla başlayan dügâh, “Habîbullah cihâna can değil mi” mısraıyla başlayan sabâ, “Bir ismi Mustafâ bir ismi Ahmed” mısraıyla başlayan uşşak, “Gelin gidelim Allah yoluna” mısraıyla başlayan hicaz ilâhileri zamanımıza ulaşan dinî eserleri arasında zikredilebilir.

"Yine bir gül nihâl, aldı bu gönlümü.." adlı rast bestesi küçük büyük herkesçe bilinir...

İsmâil Dede Efendi, III.Selim döneminde saray da görevlendirilir, bu münasebet II. Mahmud ve Abdülmecid devirlerinde de devam eder.

Bir kaç talebesi ile Hac vazifesini ifâ için Hicaz'a gider. Orada kolera hastalığından kurtulamaz ve 1846 tarihinde Mina’da vefat eder. Mekke’deki Cennetü’l-muallâ’da Hz. Ayşe’nin ayak ucuna defnedilir.

[ Kısa hayat hikayesi ilgili siteden özetlenmiştir. http://akademik.semazen.net/article_detail.php?id=247]
___________
Yeni nesile sözlük
Bülbül-i gûya:Söyleyen bülbül
Gonce:Gonca
Gülşen:gül bahçesi
Şeyda:Divane, tutkun
Nihân:Gizli,gizlenmiş
Nâlân:inleyen,ağlayan
Şâyân:Lâyık,yaraşır
İhyâ:Dirilmek, canlanmak,şenlenmek
Bezm-i ayş ü vuslat:Vuslatın/ kavuşmanın yaşandığı meclis
Dil ü cân:Gönül ve ruh
a'mâ:Kör,câhil
Pinhân:Gizli,hafi,mestur