Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ağustos 2022 Pazartesi

Aşçı Yahya Baba ve II. Bayezıd...

Sultan II. Bayezıd'ın 1488'de inşâ ettirdiği Bayezıd Külliyesi kurulduğu yıldan bu yana 534 yıldır ayakta olan bir yapı...

Faal olduğu yüzyıllar boyunca; eğitim, sağlık, mûsıkî ile terapi, yeme-içme, barınma, ibadet gibi birçok hizmet yürütülerek, topluma hizmet sunulmuş ve toplumun birliği ve kaynaşmasında önemli bir vazife ifa etmiş bir yapı... Edirne'deki bu külliye aynı zamanda aşevi ve imareti vasıtasıyla yoksula, yolcuya,  yolda kalmışa, fakir fukaraya destek olmak adına önemli işlevler üstlenmiş yüzyıllar boyu...(Bkz. Dip notlar)

Külliyede yer alan ve balmumu heykeller ile göz önüne serilen, dönemi anlatan levhalardan birinde 15.asırda yaşamış Aşçı Yahya Baba'nın hikâyesi anlatılıyor...
Yahya Baba;
Leziz yemekler yapan ve yedikten sonra, Allah'a şükrederek "devam-ı devlet, nasib-i cennet" diye dua eder ve yemek sonrası: "Vücudunu gıda ile besleyen şeklen pehlivan olur. Ruhunu Allah aş­kıyla dolduran gönülden evliyâ olur. Helal lokma ibadet ettirir, haram lokma ise kötü yola sevk ettirir. Sizin karnınız toksa, hüner başka açları da görmektir" buyururmuş...

Aşçı Yahyâ Baba bütün mahlûkâtı seven bir şahsiyyet...(hani bugün kendinin dünyanın tek hakim türü olduğunu zanneden, iki milyona yakın canlı türlerine fütursuzca tahakküm eden, onların yaşama hakkını ve alanlarını yok eden, berbad eden insan(!) türünün canavarlaştığını düşünmekten de kendimi alamıyorum)...

Yahya Baba imaretin ilk aşçıbaşılarından olup külliye ahalisini ve civardaki  ihtiyaç sahiplerini yedirdikten sonra artan yemeği zayi etmeyip Tunca Nehri’ne balıklara atarak onları da doyuran bir zât... 

Yahya Baba'nın artan yemekleri Tunca nehrine dökmesini yöneticilere birileri şikâyet ederler...

Anbar sorumlusu:
-"Her gün pilavlar Tunca Nehrine dökülüyormuş. Erzak ve pirinç miktarını azaltın." diye emir verir. 

Bunun üzerine kiler sorumlusu mutfağa verilen erzak miktarını tedrici olarak azaltır. Ancak erzakın azaltılması Yahya Baba'nın balıkları beslemesini engellememiştir, bereketlenen pilav yine artmakta ve  balıkların hakkı balıklara gitmektedir. 

Bu şikâyetlerden de netice alamayan gammazlar konuyu  Sultan II. Bayezıd’a iletirler...

Sultan II. Bayezid'a da, hazineden fazla pirinç alındı­ğını, pirinç pilavının her gün arttığını ve aşçıbaşının artanları nehire döktüğünü ihbar ederler...

Bir gün herkes yemeklerini yedikten sonra Yahyâ Baba artan yemekleri, balıkların nasîbini, nehre dökmeye gider, ancak Sultan bunu gözüyle görmek istemiştir ve oradadır, Padişah Yahya Baba'ya: 

--"Yahya Baba ! Bu yaptığın israf değil midir. devletin mülkünü, malını ziyan etmeye utanmaz mısın ?" 

Yahya Baba mahcubiyet ve utangaçlıkla başını öne eğer ki, o sırada Tunca Nehri’ndeki balıklar su üstüne çıkar ve Padişaha şöyle derler:

-”Osmanlı Devleti’nin mülkünde hiç mi bizim payımız yok Sultanım ! Devletin artığını bize çok mu görüyorsun, Senin devletinin ikrâmı sadece insanlara mıdır ?"

Bunun üzerine Yahya Baba, "sırrımız açığa çıktı" der, secdeye kapanır ve ruhunu teslim eder. 
Müzevvir ve gammazlar yaptıklarına pişman olur. İhtişamlı bir cenaze merasimi tertip edilir, Yahya Baba külliyenin kuzeyindeki bahçeye defnedilir.
Şeksiz, şüphesiz, ivâzsız, garezsiz, fitnesiz, hesapsız ve samimi yaşayan, adanmış ömürlü güzel insanlar varmış bir zamanlar !

İşte bu vakıf insanların manevi şahsiyyetleri sadece yaşadıkları devirde değil sonraları da  bulundukları coğrafyalara, mekânlara huzur vermeye, ikrâm etmeye devam ediyor...

"Her şeyi satın alabilirsiniz belki, amma huzuru asla... onu yaşayanlardan -belki- huzur soluyabilirsiniz !"

Ehl-i huzurun yoldaşı Hızır, istimdadı hazır olur imiş, derler !

Huzurunuz dâim olsun efendim...
__________
Bakınız: