Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Mart 2018 Cumartesi

Vücûd ikliminin sahibi ve pozitivizm...


                                    
Vücûd ikliminin sahibi başlığıyla yazılan diğer 3 yazıda insanın kan sıvısının muazzam birkaç özelliği rakamların da diliyle özetlenmiş idi.

Tabi mevzu sadece bir popüler bilim yazısı yazmaktan öte, sadece kan sıvısının yapısı, özellikleri ve işlevlerine ve çok hassas işleyen mekanizmaya dikkat çekerek tefekkür etmeye yönelik idi…

Mikro ve/veya makrokozmoz hangi tarafından ele alınırsa alınsın, bakılırsa bakılsın, ortada objektif olarak gözlemlenebilir bir tasarım var !

Eğer bir tasarım varsa; bu, tasarımcıdan, “O”nun tasarlama ilminden, yaratma kudretinden, mekanizmayı sürdürülebilir işletme kinetizasyonundan bağımsız olamaz !

Bu hususta teist bir bakış, canlı organizmalardan evrenin tamamına yapılacak bir projeksiyon ile zerreden kürreye kadar bu hassas tasarımı görmek ve gözlemlemek mümkün...

Ancak bilim adamlarının bilimsel verileri ortaya koyma ve yorumlamalarda dürüst ve objektif olmaları, ideolojilerden bağımsız olmalarına bağlıdır ki; ilmi deontoloji (ilim ahlâkı) bunu gerekli ve zorunlu kılar !

Bilimin ortaya koyduğu objektif veri(ler)den yola çıkıldığında; özelde insanın kan sıvısı ve hücrelerini ele aldığımız yazılarda sistemin ne kadar düzenli olduğu yanında, organizmadaki bu çok hassas düzenin işleyişinin hayret verici tarafları da göz önüne serd edilmiş olmaktadır.
Bundan yoksun olan pozitivist-materyalist-natüralist-ateist bilim çevrelerinde ise bu yaklaşımı görmek mümkün değildir.

***
Temel bilimlerde 17. Yüzyıldan itibaren gerçekleşen olağanüstü gelişmeler ve bunlarn teknolojiye
yansımaları, dolayısı ile bilginin gücünün hükmetmek üzere kullanılır olması sonucunda bilim(cilik) bir ideoloji haline dönüşmüş, Auguste Comte (1798-1857) ile Pozitivizm adıyla doktrinleşmiştir. Bugün ise pozitivizm, bilimcilik(=Scientism) olarak isimlendirilmektedir.
Atom
(Çekirdek ve yörüngedeki elektronlar
Bu doktrine göre:
"Kâinatta olagelen bütün olaylar maddî, fiziksel olaylara indirgenerek açıklanabilir".

Bu iddia ise bilimciliği materyalizm'in çağdaş bir örtüsü haline getirmiştir. Bir anlamda bilim tapıcılık, yahut bilimi putlaştırmak da denilebilir.

Maddî-fiziksel olaylara indirgemeci açıklamayla ilgili çarpıcı bir misâl bundan 400 yıl önceye ait;
Descartes maddenin/bedenin içerisinde ruhu arıyor…! kadavralar üzerinde yaptığı bilimsel çalışmalar ile bedendeki ruhun bezelye büyüklüğündeki salgı bezi olan “pineal bez” de olduğu sonucuna ulaşıyor !


 *** 
Yeniden konumuza dönecek olursak;
Organizmalarda gerek moleküler, gerek hücre(sitolojik)- doku(histolojik) yahut organizma
Basil(çubuk) formlu bakteriler
seviyesinde, hatta canlı üzerinde hüküm süren çevresel şartlarda, canlılığın var olması ve devamı için gerekli olan şartlar olağan/sıradan şartlar olmayıp çok çok hassas değerler ve dengeler üzerinden yürü(tül)mektedir.

Organizmalar hem fiziksel/kimyasal sabitlere, hem de doğadaki kânunlara tabi bir şekilde işlevlerini sürdürürler.

Bu durum ise olağan değil olağan üstü bir tasarım, bir düzen olduğunu ortaya koymaktadır ve bu, yine “O”nun koyduğu bilimsel kanunlar çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Kur’ân’da "Allah Hikmet’i dilediğine verir. Kime Hikmet verilmişse gerçekten de ona çokça hayır verilmiştir. Bunu da ancak akıl sahipleri –ûlü’l elbâb (akıllarını dirâyet ve isâbetle kullananlar)- anlar" (Bakara suresi, 269).

Kur'ân-ı Kerîm'de yediyüzelli kadar âyet inananlara yeri göğü gözlemeyi, bu gözlemlerden sonuçlar
çıkartıp bunlardan öğüt ve ibret almayı hatırlatır; yine, akıllarını kullanmalarını, düşünmelerini, okumalarını öğütler...

ve la yühiytune bi şey’im min ilmihı illa b ima şa’ “…”Onlar ise, O’nun dilediği kadarından başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar” (Bakara sûresi, 255. -âyet’el kürsi).

Ve;
Pozitif ilimler maddî âlemin zâhir'ine objektif bir bakış açısıdır. Bu zâhir’e objektif bakış, aslında akla hitab ederken ilmi artırıcı tefekkür kapılarını da açar ve Cenâb-ı Peygamber’in duasını etmemizi zorunlu kılar:

Rabb'im! Benim eşyâ hakkındaki ilmimi arttır !"