Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Mart 2018 Cumartesi

Şükürsüzlük nankörlük mü ? / Nursultan Ahıskalı


İnsanın kendisine yapılan  iyiliğin veya verilen nimetin kıymetini bilmeyip, takdir etmemesi nankörlük olarak ifade edilir.

Kıymet bilmek ve takdir edilmek ise teşekkür ifadesinde yerini bulur.

Nankörlüğün zıddı şükür, yâ'ni teşekkür...

Samimiyetin yüzeysel olarak karşılığı ihlâs, inançlı olmanın karşılığı ise imandır.
İhlassız yâ'ni samimiyetsiz olmanın zıddı riyâ/iki yüzlülük iken; inançsızlığın zıddı olan küfür de samimiyetsizliği ve riyâyı içinde barındırır...

Birincilerine mensup olanlar mü'min, ikinci kategoriye mensup olanlar ise münafık ve/veya kâfir olarak isimlendirilir.

Bu nokta-i nazardan hareketle; teşekkür, şükür, yâ'ni iyiliğin/nimetin kıymetini takdir etmek mü'mine özgü; nankörlük, inkâr, yapılan iyiliğin ve sunulan ni'metin kıymetini bilmemek nanköre-münkire-kâfire özgü bir davranıştır.

Dolayısı ile nankörlük basite indirgenebilecek bir davranış değildir, küfre açılan kapıdır.

Mülkün gerçek sahibi olan yaratıcı, insanoğluna mikro âlemden makro âleme kadar çok hassas mekanizmalar şeklinde tasarımlanmış bir evren ve içindekileri sunmuştur.

Kur'ân'ın bize çizdiği ve anlamamızı istediği bu çerçeveye göre ihlâslı/samimane bir imana erişmek için gerekli olan temel şartlardan birisi; insanın, içini ve dışını kuşatmış olan tabiat kanunlarını, yaratılmış canlı/cansı
z varlıkları, basit birer obje -şey- olarak görmemek, aksine bunların her birerini Allah'ın insana sunduğu ni'metler/iyilikler ve onların işaretleri-âyetler- olarak görmektir.

Bunları görmemek yahut görmezden gelmek nankörlüktür hakikati örtmektir.. Kadrini bilmek ise imâna karşılık gelir ki, onunda gereği şükürdür, teşekkürdür. Bunu böylece idrâk etmek üzere irdelemek ise tefekkürdür.

Bu açıdan bakılınca küfür şükrün zıddı değil imânın zıddı olarak anlam kazanır ki, bu da nankör olmakla eşdeğer bir mânâyı kapsar.
Kur'ân; kâinât ve dünyada mevcut varlıkları, Allah'ın varlığının enfüsî ve âfâkî işaretleri(âyetleri) olarak tavsif eder.

Dünyada istifadesine sunulan şeylerin, insana Allah'ın lûtfu olduğu bir çok Kur'ân âyetinde beyân buyrulmaktadır.

Evreni, dünyayı ve içindekileri tabiat kanunları ile bir ölçü ve düzen içinde yaratan ve işlerliğini sürekli kılan Allah'a bağlılığının/kulluğunun bilincinde olması, insanın imanının gereğidir.

Bu minvalde küfür(nankörlük) şükrün zıddı  değil, inanmanın/imanın zıddı olan küfür hâlini kast eden bir anlamı da zımni olarak içermektedir.

Dolayısı ile "kâfir" kelâmı imansızlık, küfür ise hakikati örtmek mânâsınadır. Şükür kelâmı ise Allah'a iman etmeyi deruni mânâda içermektedir

Bu yüzden İslam olmak, Allah'a daima şükür hâlinde olmak, varlığın ve devamının Allah'a bağlı olduğu bilinci ile davranmak, nankörlüğün küfr ile eşdeğer olduğunu idrak etmektir...