Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Aralık 2017 Pazar

Kesintisiz ikrâm üzerine tefekkür eylemek

Her yerde kar var.. Beyaz bembeyaz yeryüzü.  Gökyüzünden yalpalayıp dans ederek yeryüzüne inen o narin tanecikler.
Çocukluğumda büyüklerin: "Her bir kar tanesi sadece bir melek tarafından yeryüzüne atılır. 0 meleğe bir daha kar atmak için sıra gelmez" dediğini her kar yağdığı zaman yeniden hatırlarım. O zamanlar, Mikail (a.s.) in emrinde olan, meğer ne çok melek varmış diye düşünürdüm.
...
Bergamalı Hasan baba merhum bir defasında "Evlat, kainatta bir karış bile olsa sahipsiz yer(mekân) yok" demişti.
Düşünüyorum kelimeleri bir bir:
Kâinat, mekân, karış, sahip, tasarruf; "Allahu Ekber"..

Yeryüzünde gerek kuvve(potansiyel) olarak bildiğimiz her şeyde, gerekse fiil (eylem) halinde olan herşeyde onların (yani meleklerin) dahli var...

Melekler kendilerine verilen görevi hakkıyla yapan ve emrin dışına asla çıkmayan, rabbin her zerredeki tasarruf gücünü gösteren yaratılmışlardır, bu işlerin melekût kaynaklı olduğunu ve "el-Mütekebbir"in azametinin eserindeki tasarrufunu anlamak gerekiyor.

Zerreyi de kürreyi de Zât-ı Zül Celâl melekleriyle tanzim ve takdis eyliyor.

Bazen bir tabiat kanunu (yerçekimi, basınç, donma sıcaklığı vs.) bazen evrenin düzeni olarak gördüğümüz yahut bildiğimiz her şeyde onların dahli var...

Soba yanıyor, ısınan hava bizi de ısıtıyor. Kar yağıyor ve sıcacık hava soğuyor, üşüyoruz...

Dünyaya geldik geleli bu şartlarda olduğumuzdan üzerinde hiç düşünme gereği bile duymuyoruz.. sebebin sonucunu, her defasında gördüğümüz şekli ile şartlanmış olarak zaten biliyoruz ya !

Bu kadar basit tabi insan için, havanın ısınma ya da soğuma, ısıyı emme yada boşaltması nedendir acaba ?
Nasıl bir fiziksel mekanizma ile absorbluyor soğuruyor, düşünmüyoruz bile..

Ya havanın böyle bir özelliği olmasaymış !

Ya beğenmediğimiz karbondioksit yeryüzünün yorganı olmasaymış..!

Ya dünyanın manyetik kutuplarının oluşturduğu kalkan meydana gelmeyip dünyaya güneş ışınları ile gelen elektron bombardımanı manyetik kalkan tarafından süzülüp engellenmeseymiş.. canlılar yok olsaymış..!

Ya yerçekimi daha az olup atmosferi dünyanın etrafında ona bağlı tutamasaymış…!

Ya su kütleleri suyun özel fiziksel yapısından kaynaklanan geç soğuma özelliğine sahip olmasaymış..!

Ya su 100 derece santigrad yerine 30 santigrad derecede buharlaşsaymış (insanın sabit sıcaklığı 36.5 derece ! Ve vücudunun büyük çoğunluğu su)

Ya..ya..diye bu listeyi sayfalar dolusu yazabiliyorsam, ne kadar ince hesaplar ile tasarımlanmış bir kâinat ve dünyada olduğumu artık anlamam gerekiyor sanırım..!

Ey "Zül Celâli vel İkrâm" olan Allah(c.c.), ululuk ve ikrâm sahibi sensin..
Celâl, "Zât"ına has bir sıfattır ki, yasa koyucusun, yasalarınla kurulu düzeninde kesintisiz ikrâm eden "Zül İkrâm" sın..

Sadece yeme içme nimet değildir, ışık, ışık hızı (saniyede 300.000km olmasaydı güneşden yola çıkan ışık dünyaya 8 dakikada ulaşırmıydı), karanlık, sıcak, soğuk, oksijen, yerçekimi, suyun; donması, sıvılaşması, buharlaşması ve daha nice kanunlarla sınırları belirlenmiş fiziko-kimyasal foto-kimyasal etki/tepkiler de nimetlerdir. Bunları kesintisiz veren Rabbine insan hakkıyla ne kadar şükredebilirki..

Yüce Allah (c.c.) iki âyette Celâl ve İkrâm sahibi olduğunu bildiriyor:
"Celâl ve İkrâm sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir." (Rahman, 78)
"Celâl ve ikrâm sahibi Rabbinin yüzü (Zâtı) baki kalacaktır." (Rahman, 27)

Bir hadis-i şerifte Hz. Resulullah: "Ya Zel Celâl vel İkrâm'ı sıkça tekrarlayın" buyuruyor.

Kesintisiz ve sürekli ikrâm eden Celâl sahibinin âfâkî âyetleri üzerinde tefekkürü ihmal etmemeli insan !