Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Aralık 2017 Cumartesi

Haşyet ve inzâlin mânâ derinliklerini idrak etmek..


Dağların korkusu, dağlığını kaybetmektir. 

Nasıl bir korku ?

Paramparça olarak ufalanma korkusu..
Ahirinde akibeti ne ?

Zirvelerden kopmak, ufalanmak, aşağıya
düzlüklere akmak, toprak olmak.

Dağ; kibriyayı, toprak; tevazuyu, öğretir bize.

Misal üzerinde düşünelim diye, tefekküre davet için.
"Eğer biz, bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz" (Haşr suresi, 21)

"Eğer dağa indirilseydi, dağ başını eğer, paramparça olurdu".

Dağ emre boyun eğip zirveliğini, yalçınlığını terkedecek, parçalanıp toprak olacaktı...
Kur'an insan'a indirildi ama...
Ego dağının
paramparça olup aşağılara yuvarlanması, toprak olması, tevazu ile suyu yutması, meyveli ağacı büyütmesi, kurda kuşa ikrâm etmesi, inzâlin mânâ derinliklerini idrakimize bağlı, bi-izn-illâh.

Dağların yüceliği, zirvelerinin semâyı temaşayı ve âfâkı dolaşmayı   sağladığı da bir başka idrak, abdiyetini bilen "Kâmil"e..

Bir yanardağın, lav ateşini külleriyle dışa kusması, tozu dumana katması, uğultu ile
homurdanması, misal âlemine bir haşyet değilmidir ?..yanardağ öfkeli insana benzer, yakar, yıkar, imha eder..

Çığ oluşturan kar topunun hedefi, soğuk cepheden uğuldayarak aşağılara yuvarlanmaktır..geçtiği yerleri ezerek paramparça eder ve düze inince sakinleşir.

Abid aczini bilir, kibriyâyı sahibine bırakır, yükseklerde dolaşmaz.

Rahmâniyyetin tevazu tecelligâhlarından biri olan toprak meşrepli olmak,

sevgiyi-cömertliği-ikrâmı celbeder..
Ve ancak mütevâzi olan etrafı gümrah eder.

["Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler" (Furkan suresi, 63)] .

Engin olmak; bir deyişle toprak gibi olmayı,
mutevâzi olmayı, bir diğer deyişle uçsuz-bucaksızlığı, sonsuzluğu barındırır içinde..

Yâ'ni mütevâzilik sonsuzluğa kapı aralar.

Biliriz ki yalçın kayaların ufalanarak meydana getirdiği ve tevazuya misal olan
toprağa yüzbinlerce çeşit tohum(*) ekilir, her biri kendine özgü meyveler tohumlar verir.

Kar, dolu, yağmur semâdan arza düşer..Rahmânın Cemâl yahut Celâl tecellisi ile... ve toprak onları da kabul eder. Müminin özellikleri, Abdullah İbn

Ömer'in rivayet ettiği  hadislerde şöyle geçer;

“Mü'min: hurma ağacı gibidir, meyveleri herzaman yenir ve yaprakları hiçbir zaman dökülmez;  attar gibidir, yanında olan ondan faydalanır; altın gibidir, üzerine toprak atılsa da değerinden bir şey kaybetmez; taze ekin gibidir, rüzgârlar sarsa da yıkılmaz; bal arısı gibidir, her zaman en güzel şeyden yer,
 en güzel şeyi üretir ve asla girdiği yeri kırmaz dökmez.”.

Dağlara inzâl etmedi, Kur'anı insan'a  inzâl buyurdu, insan da iman etti ve iman edene Mü'min denildi.

Mü'min toprak gibi olmalıymış !

Ne kadar da az tefekkür ettiğimizi Rabbimiz bize bildirerek ikâz ediyor:
"Körle gören, inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapanlar bir değildir. Ne kadar kısa düşünüyorsunuz.! "  (Mü’min suresi, 58)
__________
* Dünya fitoloji(botanik) envanterine göre; bitki bilimciler, bugüne kadar yeryüzünde 295.000 çiçekli bitki türü olduğunu, tesbit etmişlerdir.