Hiçbir insan ahlâktan bağımsız değildir, olamaz…
İnsanların meslek ve meşrepleri, takdir edilen ömür süreleri farklı farklı olsa da, dünyadaki misafirlikleri açısından ademoğulları müsavidir.
Ahlâk; hayata dair yaşama tarzını belirleyen kurallar
manzumesidir, toplumdan topluma, coğrafyadan coğrafyaya, düşünce sistemlerine,
manevi anlayış ve algılara göre farklılıklar gösterir.
İnsan hem rasyonel hem de irrasyonel varlık sahibi olarak,
yetiştiği çevre, aldığı terbiye, eğitim ve öğretim, ilişkide olduğu muhitle
etkileşim halinde bir kişilik olarak belirli bir ahlâk normu sahibi olur.
İnananın inanç sistemine dayalı bir ahlâkı olduğu gibi
inançsızın da ahlâki kabulleri vardır…inançsızlığa imanın da ona göre ahlâki
kabuller vardır !
Bu farklı kabulleri konu dışında tutuyoruz…
İyi-kötü, güzel-çirkin, dürüst-sahtekâr, doğrucu-yalancı,
dosdoğru-ikiyüzlü, cömert-cimri ve benzeri zıt davranışları ile ahlâkı; güzel
ahlâk ve kötü ahlâk diye kabaca ele almak mümkün…
Bahse mevzu olan müspet ahlâktır….
Aile kurumunun inşâ ve ihyasından devlet denilen millet
organizasyonunun inşâ ve ihyasına kadar ahlâkiliğin toplumların hayatında ve
istikbâlinde önemli bir belirleyiciliği vardır.
Hayatı iyilik ve güzellikler çerçevesinde kıymetlendirerek
yaşamak da var, iradeyi kısır hesaplar, kötü ahlâk tercihleri içün harcamak da !
“Kader gayrete aşıktır” der M.Arabi…gayretkeşin umduğuna
varması ile, ömrü azizini yata yata geçiren şahsın beklentisizliği, tercih
ettikleri hâl ile şekillenirken, bu hâllerin her biri kaderlerinin güzergâhlarına
döşenmiş taşlar olacaktır.
Kolu kanadı kıran (elde olmayan) dış etkenlerin ve
plânların hep var olduğu akılda tutularak yapılacak istikbâl ve yarınlar tasarımlarının
daha doğru ve müspet neticesi olduğu
unutulursa, o vakit hayal kırıklıkları ile, ah ü vah ile dövünmenin tecelli edeceği
zaman dilimine hazırlıklı olmalıdır.
Güzel ahlâktan bağımsız insan yetiştirmenin, eğitim ve öğretimin; aile, bina, şehir ve toplumların inşasındaki olumsuz etkileri ve sonuçlarını sosyolojik yapıda kısa veya uzun vadede görmek de şahit olmak da mümkün…
Ahlâki yoksunluk açısından ele alındığında, bu durumda en küçük bir sarsıntı ile insanın ve inşâ
ettiğini düşündüğü rasyonel ve irrasyonel yapıların yıkılması, enkaza dönüşmesi işten bile değil !
O halde, meşrepler ve meslekler ahlâktan yoksun ve bağımsız
düşünülmemelidir, düşünülemez.
Ahlâk insanlara öğretilen bir kültür olarak değil, yaşantıya
uygulanması gereken hayata dair normlar, düstur ve ilkeler olarak ele alınmalı, gelecek nesiller bu minvalde yetiştirilmelidir.
Ancak unutulmamalıdır, göstermelik ve maskeli ahlakilik sahteliğine
düçar, ikiyüzlü ahlak(sızlar da) hep var olmuş ve olacaktır …
İnsanı ve toplumu ifsad eden menfiliklere, meşrebi kötüye meyyal olana karşı tedbirler
almak ise elzem !
Değilse menfi bir kişiliğin, sahtekârın, ahlâksız meslek adamının fiilleri, tasarrufu ve inşâsının zararı bir çoklarına dokunuyor, içimizi acıtıyor işte !
Ehliyet ve liyâkat olmazsa olmazımızdır, vesselâm…