Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

9 Ekim 2022 Pazar

İrfân sofrası, ballı lokma tatlısı...

 

Derler ki;
Yârân-ı aşk  ile ârifâne muhabbet etmek içün; meclisdeki ademlerin, kelâmı serdeden kadar ârif olması gerek...
Muhabbet meclisindeki adem eğer ârif-i nefs ise ilmi tekmil etmişdir, değilse zahiri âlim gibi nâdândır...
Ârif-i billâh ona derler ki, 'sırr-ı Cemâl'e vâkıf ola...

Cemâl'in seyri, Celâl'in sebeb-i idrâki, Kemâl'in kesbi içün ise ilm ü irfan gerek; pür dikkat, rikkat ve gayret gerek...ve bu uğurda benliği ifnâ, Mutlak Var'ın varlığını ve icrâsını seyreylemek/şahid olmak gerek...
Hâni dünyâ fitnesinin zararı içün "bir hırka bir lokma" ölçüsünden dem vurulur ya !
İrfân ehli der ki;
"Hırkadan murad, insanlık hırkası, lokmadan murad ise, yâr-i hakîki olan 'Hakk’ın Cemâli'dir.”

Değilse hırkayı süslü kaftanlar, kürkler zannı ile, lokmayı ballıkaymak lokmasına tevil etmekle, ancak ve ancak benliğe aday olan şu bineğin açık büfe arpa/saman ziyafetine kapı aralanır...
Sonrası ise ele avuca sığmaz, azgın ve deli küheylanlar, kadanalar gibi, yedi başlı ejderha gibi, akrep, yılan, çıyan gibi bir canavar varlık...

Mevzû iç âlemde başlayıp orda bitiyor...

Sözün özü; gönül denilen Çalab'ın tahtının egoya tahsis edilip edilmediği ile ilgili...saç-sakal, esvâb-kuşak, ağdalı hitapların ardındaki ile ilgili, albeni vitrinlikler ise "insan"dan ırakta dursun...
Hz.Mevlânâ der ya;
"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm, içinde insan yok."
Yunus Emre ne demiş:
"Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil"

Bektâşîlikteki hırkaya yüklenen mâ'nâ ise şöyle; 
hırkadan kastedilen, giyilen hırkanın ayıpları örtmesi, hırka giyenin de başkalarının ayıp ve kusurlarını görmemesi, hatta örtmesidir. 
Ayıp ve kusurları örten "Settâr" esma-i şerifinden mülhem olarak da bektaşiler kastedilen mâ'nâya münasip olacak şekilde "Hırka-i settar" tabirini kullanırlar.

Evet; kullarının hatâ, kusur, ayıp ve günahlarını örten, bağışlayan var ki; bu
"Hudâ settârdır ta’n etme rinde ayb-bîn olma" ifâdesi ile dile getirilmiş (Ş.Galib)...
Süleyman Çelebi de: "Alîm ü allâm ü gaffârü’z-zünûb / Sâni’ u tevvâb u settârü’l-uyûb" ifâdesiyle esmâsını dile getirir...

Hırka ve lokma neymiş ?
Dünyadan el etek çekmek miymiş !

Yoksa dünya ve dünyalığı içine/gönlüne almadan, kötü fiil ve sözlerden beri olarak övülmüş ahlâk üzere yaşamak, faydalı ve üretken olmak, her ne yapıyorsa ibâdet gibi, huzurda olduğunu unutmadan yapmak, kanaatkâr olmak, gönül yapmak, hoşnut olmak mıymış !