Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Temmuz 2022 Salı

Büyük Selçuklu, Nizâmü'l-Mülk ve Siyâsetnâme...

Büyük Selçuklu imparatorluğunun baş veziri ve meşhur Siyâsetnâme adlı eserin yazarı olan devlet adamı Nizâmü'l-Mülk'ün doğumunun 1004. doğum yılını idrak ediyoruz.

Sultan Alp Arslan ve Melikşah dönemlerinin kudretli veziri "Nizâmü'l-Mülk", akıllı, tedbirli ve adaletli idaresi sayesinde Selçuklunun cihan şümul bir devlet olmasını sağlayan bir devlet adamıdır.

Nizamü’l-Mülk devlet teşkilatında idari, malî ve askerî alanlarda aldığı tedbirler ve düzenlemeler sayesinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nu ortaçağın en sağlam teşkilatlı devleti haline getirdiği gibi, kurduğu bu kurumların da birtakım değişikliklerle diğer Türk devletlerine model olmasını sağlamıştır.(*)

Türk Milletine önemli hizmetler de bulunan Nizâmü'l-Mülk derki; "bir devlet adamının misyonu, devlet düzenini iyi yönetmektir, devlet adamı halkı değil devlet düzenini yönetir". Bunun için Nizâmü'l-Mülk, kamu görevini ifâ ve icrâ edecek olanların niteliklerinin en üst seviyede olmasını da olmazsa olmaz şart olarak görür...

Nizâmü'l-Mülk bunun gerçekleşmesi içün; halkı doğru bilgiyle donatacak aydın din adamlarını, devlet bürokrasisinde görev alacak adil ve erdemli yöneticileri, yargı mensuplarını ve memurları yetiştirmenin yanı sıra ilim-bilim insanlarını yetiştirecek Nizâmiye Medreselerini kurar.

Nizâmü'l-Mülk'ün, günümüzden bin yıl önce kurduğu medreseler bugünün üniversitelerinin misyonunu üslenen akademidir...Bilimsel üretim yanında toplumsal ve siyasal alanda da adalet merkezli yönetimin inşâsı içün, Selçuklu devletinin hüküm sürdüğü dönemdeki iç ve dış hassas mes'eleler göz önüne alındığında, bu kurumların ne kadar hayati öneme haiz olduğu görülmüştür.

Nizâmiye Medreselerinden zaman içerisinde, siyaset kapasitesi yüksek, adil, kamu düzenini sağlayabilme kapasitesine haiz, erdemli ve devlet yönetiminde etkin olabilecek insanlar yetişmiş ve kaht-ı rical (devlet adamı kıtlığı) mes'elesi de bu sayede büyük ölçüde çözümlenmiştir.

Nizâmiye Medreseleri’nin kurulduğu dönemde; içeride Hasan Sabbah liderliğindeki haşhaşilerin ve batınîlik gibi devlete muhalif akım ve gurupların giderek yaygınlaşmaya başladığı bir dönemdir.

Nizâmü'l-Mülk'ün; Selçukluyu yıllarca uğraştıran, fitne ve karışıklıklar çıkaran haşhaşi ve bâtınî fikirlere karşı devletin birliğini ve bekasını koruyabileceğini de öngördüğü bu medreseler ve kütüphaneler Selçuklu coğrafyasının her tarafında onun döneminde yaygınlaştırılır.

Nizâmü'l-Mülk, ilim ve irfân erbabına ilgi gösterip onlara en üst değeri verdirtmiş, önemli şahsiyetlerin, ihlâslı insanların yetişmesine, ölümsüz eserlerin meydana gelmesine zemin oluşturmuştur.

Nizâmü'l-Mülk’ün bin yıl önceki bu eğitim sistemi ve metodolojisi, hedefleri ve disiplini ile geliştirilerek ihyâ edilebilseydi bugün çok daha iyi noktalarda olurduk...

Bugün batı kaynaklı bir çok sapık
akım ve fikirlere karşı, istikbâlimiz olan gençleri korumak ve onları geleceğe hazırlamak, terör ve fitneyi besleyen insan kaynaklarının önünü kesmek, popüler kültür yozlaşmasına set çekmek, ateizm, deizm, vb. -izm lere, maneviyyat sömürücülerine yeşerecek ortam bırakmamak içün eğitim sistemi ve akademilerin misyonunun önemi göz ardı edilemez, hele hele hedefsizlik ve kendi haline bırakılmışlığından asla söz bile edilemez...Kamu görevini ifâ ve icrâ edecek, devleti kanatlandıracak olanların niteliklerinin en üst seviyede olmasının yolu aldıkları yüksek eğitimden ve dolayısı ile akademya mensuplarının niteliğinden geçtiğine göre...!

Unutulmamalıdır ki, nakıs devlet adamları, kaht-ı ricâl, bir devletin/toplumun duraklama ya da gerilemesindeki en büyük etkendir. 

Nizâmü'l-Mülk'ün Siyâsetnâme adlı eserinde yer alan sözlerden bir kaçı:

*Âlimlerle meşveret yapmalı ve onların tavsiyelerini dikkate almalıdır.

*Sultan, ilimle ve ilim adamlarıyla dost olmalıdır.

*Yönetici, yapacağı her işte Allah'ın rızasını gözetmeli. O'nun emrine boyun eğerek yoluna ve kuluna hizmet etmelidir.

*Padişah insaflı ve adil olunca, reayanın işi hep sükun bulur. En iyisini Allah bilir....

*Devlet adamı zulmetmemeli, zulmetmiyorsa bile vazifelendirdiği adamların zulmedip etmediğini bilmelidir. Yoksa mazlumların ettiği ah, eninde sonunda dönüp kendisini bulacaktır.

*Herkes liyakatine göre değerlendirilmelidir. Kişide aranması gereken şey mülk değil hünerdir. Soyu sopu belli olan kimseler varken devlet vazifesi ne idüğü belirsiz olanlara verilmemelidir.

*Eğer bir kimse bir şey söylerse, tahkik edinceye kadar onu işitmeyiniz. Zira, bu işte acele edenler, ondan sonra pişman olurlar, o zamanda fayda etmez.

*Öyle insanlar vardır ki, dostlukları ile düşmanlıkları arasında bir fark yoktur. En iyisi, bu tür insanlardan uzak durmaktır.
 
*Bütün insanların kabiliyetlerine göre bir işi olmalı, bunun aksine hareket edilmesine padişah izin vermemeli.

*İlim hazineye bedeldir; zira hazineyi sen muhafaza edersin, ilim ise seni muhafaza eder.

*Devletin bekası için ehil olmayan kimselere iş buyurulmamalıdır.

*Acelecilik, kudretlilerin değil, zayıfların işidir.
Hülasa-i kelâm; mevzu, geleceği ve nesilleri inşâ ve ihyâ etmek sorumluluğundaki ulema olunca ölçüyü koyan koymuş...
“Bir âlimi sultanın kapısına sığınır görürseniz, biliniz ki o, vurguncudur. Ve bir âlimi zenginlerin kapısına sığınır görürseniz, o da riyakârdır.”, “Bütün kötülüklerin kaynağı, bir hudut çizmeden, düşük, kötü, bayağı kimselere yapılan iyiliktir.”(Süfyan-ı Servi)
Nizâmü'l-Mülk'ü hayırla ve rahmetle yâd ediyoruz.
__________
(*)Nizâmü'l Mülk, Siyâsetnâme, Çev: Ayar, M.T.,2009, İş Bankası Kültür Yay.