Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Temmuz 2022 Cumartesi

Yine "level" atlayamadan, oyun "reset"lendi !


Dijital çağın çocuklarının en büyük dertlerinden birisi "level" atlamak...

Gözler, kulaklar, parmaklar, kaslar alarm durumunda, adrenalin salgısı en üst düzeyde, oyunun bizzatihi baş aktörü olarak pür dikkat, zihin tetikte !

Oyun programcıları her safhadan bir üst safhaya geçmeyi iyice zorlaştırıyorlar anlaşılan, basitten zora doğru aşamaları programlayarak genç bireylerin hırslarını kamçılıyorlar.

Hedef her bir aşamanın sonuna gelip ardından bir sonrakine....bir sonrakine... bir sonrakine geçebilmek. Herhangi bir seviyeyi geçemediklerine ise, üzüntü ile karışık öfke ve hırsla verilen tepki şudur:

Of ya ! Yine "level" atlayamadım, "reset"ledi !
(Bugünkü neslin anlaştığı -ecnebi-kelimeler ile yazma mecburiyetinde kalmak da varmış !)
Bu seviye(level) atlamakla ilgili olarak bir zamanlar okuduğum kaynaklardaki Mısır'da uygulanan Spiritüel tekâmül eğitiminde bir sonraki aşamaya geçmek içün bazı sınavlardan geçmek gerekliliği, bunun sonunda kendini bulma ve hedefi gerçekleştirme yolculuğunu hatırladım. 
Hermes'in metodu...kimi kaynaklarda metodolojiyi uygulayan Hermes'in hz.İdris olduğu da ifade edilir.

Ünlü matematikçi Pisagor, M.Ö. 570-495 yılları arasında yaşamış olan İyonyalı bir filozofdur.
Pisagor dünya bilgisini öğrenmek için çıktığı dünya turunda Babil'e uğramış, Mısır’a gelmiş ve Hermetik bilgilere inisiye olabilmek için yaklaşık 20 yılını Hermes öğretisini öğrenmekle geçirmiştir. 
Pisagor hermetik eğitimi sonrası ülkesine dönmüştür.
Meşhur filozof Platon'un hermetik öğretiye dair temel bilgileri Pisagor’dan aldığı da söylenir.
Hermetik öğreti, kişiye spiritüel/ ruhsal gelişimini sağlaması için klavuzluk edecek , ‘spiritüel tesir’i alıp aktarabilen bir bilgenin sürekli kontrolü altında, bir düzen ve disiplin içinde, sınavlara dayalı tarzda, metotlu olarak verilen bir eğitimi kapsar, bu inisiyasyon olarak tarif edilir...

İnisiyasyon sürecinde bir çok sınanma bölümü vardır, her bir sınanma bölümünün kapısı kişinin üzerine bir kez kapanınca, bir daha açılmaz, geri dönüş yoktur, sadece bir ileri bölüme geçilebilinir.

Kişi; bilgeliğe ve kudrete hayat veren mutlak ilkelerin, harf ve sayıların ilahi, entelektüel ve fizik âlemde yansılarını idrâk ederek ilerler...
Meselâ, "1" sayısı “A” harfi, ilahi âlemde kendisinden tüm varlıkların sadır olduğu mutlak varlığı, entelektüel âlemde sayıların birliği, kaynağı ve sentezini, fizik âlemde ise güç ve yeteneklerin gelişip büyümesiyle tekâmül eden insanı ifade etmektedir. Bu ise, mısırlılarda, elinde asa ve başında altın taç taşıyan beyaz giysili bir imaj ile temsil edilir. Beyaz giysi arılığı, asa buyruğu, taç da evrensel ışığı ifade etmektedir.

Eğer duyulara ilişkin ilk sınavlarda başarısızlığa uğranır ve madde uçurumuna yuvarlanılırsa, duyularının esiri olarak maddi karanlıklarda kalarak yaşamaya devam eder kişi.

Ve eğer bu ilk zorlu sınavlardan geçerse kendini ve evreni tanıma eşiğine ayak basabilir.

Yıllarca sürecek uzun ve meşakkatli bu eğitimden amaç, “hedefi bilmek” değil, “hedefin kendisi olmak”tır. Başka bir deyişle, fani olanı “terk yoluyla arınmak, sadeleşmek”tir. Denirki:
Lotus (çiçekli bitkisi) suyun dibinde yetişir ama suyun yüzeyine ulaşması çok uzun bir zamanı gerektirir. Lotus çiçeğini açtıracağım diye acele etme. Olacağı varsa, bir gün elbet olacaktır. Çalış ve dua et...

Bir aşamada eline bir kitap tutuşturulur, kendi hayatının, o güne kadarki yaşadıklarının tafsilatıyla yazılı olduğu bir kısım, ve henüz sayfaları yazılmamış bir kısma sahip bir kitap...boş olanlarını bundan sonra yaşayacakları ile kendisince doldurulacağı bilgisi kişiye verilir...

Bu telkinlerle kişi tefekkür âlemine yöneltilir...kendine/özüne yolculuk esnasında bir başkalaşımın cereyan ettiğini, başına üşüşmüş olan ihtiras, arzu ve heveslerin gölgeler gibi kendisinden uzaklaştığını bir bir izler. Böylece daha saf ve arınmış bir hâle dönüştüğünü hissetmektedir. Bu etkiyle, el pençe divan durmak ve hatta secdeye varmak gelir içinden... 
Onda artık ego kaynaklı isyân arzusu da, egoyu besleyen herhangi bir heves ya da özlem de kalmamaktadır, ruhunu Yaratıcı’ya, hakikat yoluna teslim edişten başka her şey silinip gitmektedir iç âleminden...
Ve kişi bu sınavları da başarı ile tamamlarda, iç arınmayı, fâni olanı amaç hâlinden çıkarma ve terk etmeyi başarırsa hakikate, olgunluğa erişir...Tıpkı dijital oyundaki "Level"lerin sonuna "reset"lenmeden varmak gibi !
Bugünün dünyasında kişilerin içine doğduğu ortamda egoya ve nefse hitap eden o kadar çok  maddi cezbedici varki... Lüks tüketim iştihâsı, marka merakı, şehvet düşkünlüğü, maddiyyat, üstte olmak/kalmak, hırslar, tepeden bakmaya sebep maddi şeyler gibi bencilliği ve egoyu besleyen, ihtirasları kamçılayan bir çok cezbedici...ve insan bunlar ile sürekli sınanma ve inisiyasyon içindedir.

İnsanın spiritüel tekâmülü, bu geçici/fani cazibe unsurlarına esir olmaksızın, onları amaç haline getirmeksizin yaşamayı öğrenebilmesine bağlıdır. 
Kendini bilme ve maddeye esir değil (bir araç olarak) egemen olma hâli ise ancak kendini bilmek ile mümkün olmaktadır.

Kişi kendini bilme yolculuğuna niyet eder ve gayret ederse, bunun içün imkân ve şartların da kendiliğinden oluştuğuna, çevresinin bu yeni hâlete göre yeniden şekillendiğine şahit olur…Kendi özünü, evrenin hakikatini bulma/bilme yolculuğu şartları da, zamanı geldiğinde  mutlaka oluşur.

Paulo Coelho'nun  "Simyacı" adlı kitabında geçen ifadelerden bir kaçı şöyledir; “Dünyanın ruhu insanların mutluluğu ile beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskançlıkla… Her şey bir ve tek şeydir...bir şeyi gerçekleştirmek istediğinde tüm evren yardım etmek için harekete geçer.”
Çocuğa dönecek olursak; oyunun aşamalarını bir bir başarıyla geçen çocuğun sevinç dolu sesi mekânda yankılanır:
"Oh be ! Bütün "level"leri  "reset"lenmeden atladım !