Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ocak 2019 Salı

San'at marifettir, marifetse irfandan…

San'at ruh güzelliğinden tezahür eder.
Ruh cemildir, cemâlidir.
Kaynak:
muhammednecib.com

Ruh güzelliğinin ilim ile yoğrulması, talim ile ustalaşması san'atkârı inşâ eder.
Bu da demektir ki, san'at ilimden gelir ve san'atkarın san'atı, tahsil ve talim ettiği ilmindendir.

Ruhi cephesi itibarı ile de manevî bir cemaldir san'at tezahürü.

İlim ve dolayısı ile san'at terbiye/eğitim ile gelişir.

San'atkâr san'atını icra talim ve geliştirmede akla bağlıdır.

San'atta ustalaşmış virtiyöz san'atının zirvesinde ya'ni kemâl noktasında olur ki, onun kemâlinde azami cemal de tezahür eder.

Lütuftan söz etmek için latif, ışıktan söz etmek için kandil gibi, ikrâm etmek için varlıklı olmak lâzımsa san'at icrası için de, nezafet, nezâket, naif ve asûde gönül lâzım…
San'atkâr, san'atını seyr için sergiler, san'attan anlayanı zevkiyab eder.

San'at icracısını edeblendirir, san'atın ve san'atkârın kaynağını ve kadrini bilen seyircisini ise hayret ettirir.

San'atkâr da gönülden beslenir ki, gönülün sonsuzluğa dönük penceresinden ter ü râze ilham sağanağı ile beslenir… Arif tarif eder de, arife tarif edilmez…!

Marifete gelince, o ikrâmdır; san'attan san'atkâra, eserden müessire varmak için tahsil edilecek ilim, irfanı artırırken kemâl kapılarını da ardına kadar aralar.
Ve'l hâsıl; san'at cemâlî ve kemâli bir zirvede neşv ü nemâ bulmuş lâhûtî motiflerdir…bilene, görebilene !