Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Kasım 2018 Pazar

Muhabbet ve buğz Allah için…/Abdulkerim Erdem


"Olmaz olarda hîç fesâd u buğz u hased kibr ü inâd
Cümle biliş yok anda yâd birbirine ihvan kamu" (Niyâzî-i Mısrî).

İnsana musallat olan marazî hastalıkları ilk satırda, tevhidî bakışı ikinci satırda ne de güzel özetlemiş üstâd Niyâzî-i Mısrî...

Emekledikten sonra ayağa kalkan, doğrularak yürüyen insan vücuduna bağışıklık sistemine rağmen, zaman zaman mikrobik ajanlar girer de onu yatağa düşürür.
7-10 gün içinde ilk defa rastlaştığı bir mikrobu bağışıklık sistemi/hücreleri analiz eder tanır, bağışıklık hücre hafızası oluşturur, ona karşı savunma tipi geliştirir, savaşacak hücre/eleman/protein…gibi unsurlar ile etkeni yok edene kadar top yekûn savaşa girer.

Maddi bedenimizde mikroba karşı verilen ve yukarıda kısaca özetlenen bu mücadele iradî değildir.

İnsanın bir de manevî tarafı var…insan, ona da musallat olan mikroplarla tanışınca mücadele yöntemi geliştirmesi/uygulaması gerekir.

Yukarıda Niyâzî-i Mısrî'nin bir beyitinde geçen fesâd, buğz, hased, kibir, inâd gibi bir çok maraz, insanı içten ele geçirebilir ve kontrol ederek davranış kalıplarına dönüşür.

Bunlar kötülüğü emreden nefsten kaynaklanır. Yani hastalık kaynağı olan ıslah edilmemiş nefstir. 
Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir, dedi."
(Yusuf sûresi, 53)

Ayrıca bu marazın tetikleyicisi olan huzurdan kovulmuş iblis de var, her an fırsat kollayan. 
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyururlar:
"Şeytan, damarlardaki kan gibi insanda dolaşır. Ben, onun kalplerinize bir kötülük atmasından korkarım."

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de buyuruyor:
"Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir"(Nur sûresi, 21)

Bunlarla başa çıkmak bedene girmiş bakteri/virüs ile başa çıkmaktan çok daha zordur.

Kişi yıllarca hatta bir ömür sürecek bir şekilde iç âlemini her dâim dikkatle izleyecek ve bu marazî durumların kontrolüne girmeyecek.

Allah için sevmek yahut buğz etmek yerine egosu için-nefsi için sevmek yahut buğz etmek de bu minval üzere kişiyi kontrol eden nefsi ve şeytani damarlardır.

Peygamberimiz (s.a.v.) hadislerinde şöyle buyururlar:

“Bir kötülük gördüğünüz zaman elle düzeltin. Buna gücünüz yetmezse dilinizle düzeltmeye çalışın. Buna da gücünüz yetmezse kalben buğzedin. Bu (buğz etmek) ise imanın en zayıf derecesidir.”

“Amellerin en üstünü Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.”

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de:
Mü’minler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin.” (Hucurât sûresi, 10)

“Kötülüğü iyiliğin en güzeli ile karşılık vererek defedin. Böylece bakarsınız ki aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluverir.” (Fussilet sûresi, 34)

“Zaten takva sahibi mü’minler de bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir.” (Âl-i İmrân sûresi, 134)
buyurmaktadır.

"El hubbu fillâh vel buğzu fillâh"

"Muhabbet Allah(cc) için, buğz etmek Allah(cc) için"…
olmalıdır değil mi ?