Sonbaharın renk cümbüşünü seyretmeye doyamıyor insan… san'atkârın tuvaline her geçen gün attığı farklı renk tonunda boya içeren fırça darbeleriyle rengâreng hâle dönmekte etraf…
Dökülen yaprakların kendilerini yer çekiminin cazibesi ile yer yüzüne doğru süzülerek bırakmaları sonbaharın ardından gelecek kışın ayak sesleri...
☆☆☆
Göçmen kuşlar sonbaharın ardından kışın geleceğini bir yerlerden haber aldılar da, güneye, sıcak bölgelere katar katar göçtüler, göçmeye devam ediyorlar.Börtüsü böceği kış uykusu için besinlerinden trehaloz (trehalose=karbo-hidrat, şeker) sentezleyip vücutlarında depolamaya başladılar…kış hazırlığı… anti-friz etkisi ile vücûd sularının donma derecesini düşürmeliler ki eksi 20-30 lara dayanarak ölmeden bahara çıkabilsinler diye…ve kış uykusunu (hibernasyon, diyapoz/) geçirecekleri korunak/sığınakların olduğu yerlere göçecekler, inzivaya çekilecekler.
Kış, kar, beyaz örtü…sanki yer yüzü kefenleniyor…
Kışın beyaz yüzü, ölümün soğukluğunu çağrıştırıyor.
Ve evsizler…hayatın sillesini yemeye devam edenler, kimi küsmüş insanlara, kimi kaybet(tir)miş kendisi dahil her şeyini…maddî âlemde beklentisiz ve bağsız, dökülen yaprak gibi...
Belki de iç âlemlerindeki hatıralar mezarlığında yatıp kalkıyorlardır kimbilir !
Envai çeşit servis edilmiş ni'metlere gark olmuşlar açlıktan karın gurultusunun ne olduğunu bilirler mi, bilemem ama, buharı üstünde tüten bir kâse mercimek çorbası yanına bir dilim ekmek bulup da günü şükür ile geçiren evsizler olduğunu bilirim…
Kış geldi gelecek, gecelerin soğuğu iliklerinize kadar hiç işledi mi ?
Hele bir de mide boş ise…!
☆☆☆
Bir kaç yıldır Ankara Valiliği'nin Ulus'ta bir otel (Gençlik parkı karşısı, Nene Hatun Camii yanında, GONCA OTEL) kiraladığını, evsizlere sıcak bir mekân ve üç öğün yemek verdiğini duyuyorum.Eğer insanın barınağı yoksa ve yiyecek de bulamıyorsa, kışın soğuğu dayanılması çok zor bir azab olmaz mı ?
☆☆☆
Gerçi konuya duyarlı STK'lar, vakıflar ve insanlarımız var çok şükür, hem evsizler, hem sokak hayvanları hem de kuşlara duyarlı…Yerel yönetimler ve devlet de bu konuda üzerine düşeni yapıyor, güçsüz-kimsesiz bakımevleri, aşevleri örneklerini görüyoruz etrafta…
☆☆☆
Konu ile ilgili bazı âyetler ve bir kaç hadis-i şerifi hatırlayalım…İnsan, 8. Ayet: "Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler".
İnsan, 9. Ayet: "(Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) "Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz."(Diğer âyetler*)
Hz.Peygamber (s.a.v), huzuruna gelerek, kalbinin katılığından yakınan bir adama, şunu tavsiye eder: "Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, yoksulu doyur ve yetimin başını okşa." (Hadis-i Şerif, Ahmed bin Hanbel)
Hz.Muhammed (s.a.v.)'in;
"Ey Yüce Allahım! Şu iki zayıfın/horlananın: yetimin ve kadının haklarını gereğince koruyamayacağım diye ürpermekteyim." duâ ettiği nakledilmiştir.(İbn Mâce)
Resulullah(s.a.v) bir diğer Hadis-i Şeriflerinde ;
"Dul ve yetimlerin ihtiyacına koşan, Allah yolunda cihad edenlerle, gündüzün oruç tutup geceyi ibadetle geçiren gibidir" buyururlar. (Buhari)
Duyarlılığımızın daha da artması, etrafımızdan biraz daha haberdar olmaya bağlı sanırım.
__________
(*)Konu ile ilgili âyetler:
Bakara sûresi, 83. âyet: "Hani, biz İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz" diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz"
Bakara sûresi, 177. âyet: "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir"
Nisâ sûresi, 36. âyet: "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez".
Enfâl sûresi, 41. âyet: "Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah'a, Peygamber'e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah'a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir'de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir".
İsrâ sûresi, 26. âyet: "Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma".
Hac sûresi, 28. âyet: "Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin".
Fecr sûresi, 18. âyet: "Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz".
Beled sûresi, 14-15-16. âyetler: "Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır".
Mâ'ûn sûresi, 2-3. âyetler: "İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir".