Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Mart 2024 Pazar

Haddini bilmek ve kendi olmak...


Yalnızken bile iç âlemindeki kalabalıkla yaşayan insan, o kalabalıktan kurtulmadıkça huzur bulabilir mi ?

Ruhun cenderesi, aklın çeldiricisi, huzurun törpüsü, hakikatin perdeleyicisi, zamanın müsrifçe tüketicisidir iç/dış kalabalıklar....

Uydum kalabalığa diyerek insan seline kapılıp gitmek, yahut iç alemdeki duygu ve düşünce kalabalığının anaforuna kapılıp gitmek, kendini kalabalıklarda kaybetmektir...

Kendi olmak, kendindeki insani değerler potansiyelini keşfetmekle, iç yolculuğuna çıkmakla mümkündür. 

Kendi olmayı başaramamış kişiler tıpkı demir tozu gibi kendilerine bir mıknatıs aramak, onunla olmak gayreti ile nesneleşmişlerdir. Onlar bir kutuptan ötekine savrulurlar.

Kendi olamamışlar,  ya sarmaşık çiçeği gibi yerde sürünmekten kurtulmak için sarılıp yükselecek bir direk, bir dayanak arar yahut  sürü psikolojisi ile kendilerini güdecek çoban ararlar !

İnsanlık tarihinde kendini gerçekleştirmiş, kendi olmuş, mümtaz şahsiyyetlerin hikâyelerini okuyunca kendi olmanın önemini daha da iyi görüyoruz.

Kendisini bilen, kendisine ait kabiliyetleri ortaya koyabilmiş ve gerçekleştirmiş insanlar, kendini aşmak, müteâl olana, yüce olana ulaşmak gayreti ile kâmil kişilik sahibi olma yolunda ilerler ve haddini bilenlerden olur...

Ham demire şekil vermek içün demirci (Haddâd) dükkânına uğramak gerek, bakınız Nâbî hamların terbiyesi hususunda ne der bir beyitte:

"Sadme-i hikmet ile hamları puhte eder
Terbiyet-hâne-i kevn oldu dükân-ı haddâd" (Nâbî).

Ve Nedim bir beytinde haddeden geçmekle nezâket sahibi ve incelmiş olunmaklığa dair derki:
"Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana" (Nedim).

İrfani kültürümüzde haddini bilmekle, kişinin kendi kabiliyetini, âlemdeki yerini, sorumluluklarını ve değerini bilmesi, haddeden geçmesi kast edilir. 

Mevlânâ’ya  "o kadar yazarsın, o kadar okursun da ne bilirsin?" diye sorarlar;
Mevlânâ: “Haddimi bilirim.” cevabını verir.

Bir beyit:
"Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz
 Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz"

Vesselâm.