Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Mart 2024 Çarşamba

Sürü ahlâkı ve güdülmek...

Akl-ı selim ve vicdan sahibi insanda şahsiyyet gelişimi tamamlanmıştır, o insan güdülemez ve sürüdekilerden biri değildir...

Sürü ahlâkı, zayıf karakterli, kalabalık içinde kendini güvende, dışında emniyetsiz  hisseden, kendini/şahsiyyetini gerçekleştirip inşâ edememiş, sürekli kendini güdecek çoban ve sürüye ait bireylerle olma anlayışı hâlidir.

Toplumlardaki çürüme, yozlaşma, şahsiyyet oluşumuna dair eğitim ve anlayışlar, o toplumdaki bireylerin sürü ahlâkı ile ahlâklanmasına zemin oluşturur.

Bunda zayıf ve güçsüz yaratılışa sahip insanın iradesini ipotek altına almış çevre ve sistem doğrudan etkilidir. Birey üzerinde etkili olan bu ekosfer idrâki dumura uğratıp, değer yargılarını tepe taklak edince; akıl, kaabiliyet ve beceri açısından zayıf olan insan tipi, kendini güçlü ve güvende hissedebilmek ve kendi varlığını sürdürebilmek, irili ufaklı arzu ve isteklerini elde etmek içün etrafında kendi gibi olan insanlara dayanmak zorunda hisseder kendini.

Bu tipler sistemin bu yolu açması, yönlendirmesi ve yetiştirilme şartları sebebiyle iradelerini daha güçlü şahsiyyetlere ya da sürü ahlâkına sahip topluluğu elinin altında bulunca onları gütmeye odaklanmış uyanık şahıslara teslim eder, onların kontroluna teslim olurlar.
Artık güdenin insafına kalmıştır güzergâh, canı isterse meraya, vicdanı elverirse otlağa, yahut mezbahaya...

Sürüleştirme ameliyesine (çıkarın ucunu göstererek) bağlı olarak sürüye katılmaya uygun hale getirilebilenler, ya zayıf karakterli, ya verilene razı tembel şahıslar oldukları içün sürüye dahil olmuşlardır.

Artık efendi köle ilişkisi içerisinde efendisini bulmuş olan sürü insanı, sadık bir hizmetkârdır, şamar oğlanıdır. Bu simbiyotik durumdan her iki taraf da, kullanan da ve kullanılan da, sağan da sağılan da mutludur.

Sürünün genel karakteri sürüdekilerin kendilerini sürü ile güçlü ve emniyette, ayrılınca zayıf ve tehlikede hissetmeleri, efendinin (çobanın) buyruklarında mantık aramamaları, mutlak itaat etmeleri, iradelerini devreye sokmamaları olarak kendini gösterir. Bu yüzden sürü ahlâkı, bireyi kişiliksiz ve kimliksiz kılar.

Efendiliğe soyunmuş olanlar, seçkinler, sürü olmaya yatkın olanları elleri altında tutmak ve gütmek içün bir çok metot uygularlar; kimi zaman propaganda ve psikolojik harekât, kimi zaman çıkar ve kimi zamanda ulufe dağıtmak, gerektiğinde korku salmak ve sopa göstermek gibi...

Sürüye dahil olmamış, akl-ı selim sahibi, firâset ve basiretli şahsiyyetler, hiç kimseden bir fayda dilenmezler, kendi kanatları ile uçarlar, boyunduruk altına girmezler ve asla çıkar içün başlarını eğmezler.  

İşte bu sebeple insanın eğitimi önemsenmeli ve fikri hür, vicdanı hür, irfani hür bireylerin oluşturduğu bir toplum içün çaba sarf edilmelidir...

Ve Nurettin Topçu'nun ifadesiyle; "Vicdan insanın içindeki Allah'ın sesidir". Vicdanlı birey akl-ı selim sahibidir, Allah'ın bahşettiği iradesini kendi ve ötekilerin hak ve hukukunu gözeterek kullanan, irfân sahibi bir şahssiyettir. 

Değilse, koyun tabiatlıların çok olduğu yerde çoban olmak içün pusuda bekleyen uyanık ve sahtekâr, kerameti kendinden menkûl kişiliksiz ve ahlâksızlara fırsat ve imkân verilmiş olur...

"Her gazâ güttüğü dâvâdan alır kıymetini Rengi dönmez, ne kadar ak demiş olsak karaya" (Fâruk N. Çamlıbel).

Aman ha dikkat !

Bir tutam ot için güdülen koyun gibi;
vermeyiniz efendiler, iradenizi ipoteğe, aklınızı kiraya...
Vicdanınızın sesini dinleyiniz...
Ak'a ak, karaya kara deyiniz...
Menfaat prangası ve boyunduruğundan kurtulunuz...
Ferd (yegâne, biricik) olunuz, çünkü öyle yaratıldınız...
Her bir "insan" "eşref-i mahlûkât" olarak yaratılmıştır. Bu pâyeyi ve şerefi eşdeğer benzerinize çiğnetmeyiniz...
Yarın toprağın altında herkesin aynıyla toprak olacağını unutmayınız...
"Ölüm bir kapıdır geçmek gerektir 
Berâber anda sultan ile çoban" (Ahmed Fakih)
Kula kul olmayınız, ey Allah'ın kulları !
Allah'ın iradesine ve muradına teslim olunuz...
Rızkınızı veren size hayatı bahşeden "O"dur...

Vesselâm...