Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Aralık 2023 Perşembe

Yüz dil bilsen de...


Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî derki:

"Yüz dil bilsen, seni anlamayanların yanında dilsizsindir"

Lisân muhatab ile iletişim kurma vasıtasıdır...Lisânda kelimelere yüklenen mâ'nâ ile muhataba ifade edilenin, muhatabın idrakine göre serd edilmemesi durumunda, mâ'nâ havada kalır.

Muallim Nâci derki;
"İdrâki olanlara ayandır
Fikrindeki cevdet ü selâmet"

Muhataba anlatmak bir bakıma onun idrak seviyesini, kültürünü bilmek ve kavramakla mümkündür...

Her görünenin bir sureti ve bir sireti olduğu gibi, her kelâmın da bir tınısı bir de mâ'nâsı var...

Sözü söylemek de söyleneni idrâk etmek de bir şuur gerektirir...

İnsanda idrak hissi, dünyevi meşgalelerle köreldikçe, kurumaya yüz tutar. İdrak kuruyunca sığlaşır kişi...

İdrak, insanın anlama ve kavrama melekesidir. Ancak idrak acziyeti denilen bir husus da mevcut... İdrak acziyetine dair Hz. Ebubekir’e ait söz şöyle:  “İdrakin aczini idrak, en büyük idraktir.” 

Bu anlama ve kavrama melekesi kâmil olan insan ile nakıs olan insan arasında bir fark olduğundan hareketle Mevlânâ'nın dediği gibi; idrak melekesi nakıs olana yüz dil ile anlatmaya çabalasan da, seni anlamıyorsa, onun yanında dilsizsindir...

O yüzden ne diyeceksen lisân-ı münâsip ile söyle, ya da gerekiyorsa anlayacağı dilden konuş. İşte ancak o dildir ki, karşındakinin anlayacağı, kırılmayacağı münasip olan üslûpta olur.

Hz. Muhammed de bu hususta şöyle buyurur:

"Biz peygamberler topluluğu, daima insanların seviyelerine inmek ve onların anlayabilecekleri şekilde konuşmakla emrolunduk."
“İnsanlara akılları nisbetinde konuşun.”

Vesselâm...