Kültürümüzde ve edebiyatımızda karga ve bülbül metaforu çok kullanılagelmiştir..
Mes'elâ; çirkini güzel, kötüyü iyi diye tanıtmak için denirki: "Kargayı bülbül diye satma"; zahmetsizce ve emek harcamadan çıkar umduğu yerden ayrılmamak için denirki: "karga gibi leşe konmak"; kötü durumda olanların bu durumundan faydalanan aşırı menfaatçi kimseler için de denirki:"leş kargası" ...
Kara rengi, kötü sesi ve çirkin görünüşü yüzünden çoğu insan tarafından sevilmez...Ayrıca karga toplumlarda; çıkarcı, kötü, çirkin sesli olan bir kuş olarak tanımlanır.
Buna karşılık bülbül güzel sesin, fasih ve akıcı konuşmanın, hasretin sembolüdür...Mes'elâ; "bülbül gibi şakıyor", "bülbül gibi konuşur" gibi deyimlerde bu durum vurgulanır, yine bülbül, özellikle divan edebiyatında ve tasavvuf kültüründe gül ve bülbül metaforu halinde aşık ve maşuku sembolize eder, aynı zamanda bülbül, çile, cefa ve vefa sembolüdür.
"Biz hazân u hâr kaydından berî bülbülleriz(Biz güz ve diken kaygısından kurtulmuş bülbülleriz, yaralarla dolu göğsümüzdür bahçemiz, gülşenimiz.)
Sîne-i pür-dâğımızdır bağımız gül-zârımız"
Bir karga ve bülbül hikâyesi:
Bir kara karganın yolu bülbüllerin vatan tuttuğu gül bahçesine düşer, hoş sada içerisinde ötüşen bülbüllerin bu latif halini görüp onlara özenir ve hem bülbül gibi şakımak, hem de onlar gibi görünmek arzusu içinde yanıp tutuşur...
Bir süre bülbülleri uzaktan uzağa seyreder sonra yanlarına gidip kendisini de bülbüle benzetmelerini ister onlardan...
Bülbüller kargaya;
-Karga kardeş, sen bize benzeyemez, bizim gibi ise asla şakıyamazsın, hiç boşuna özenme bize, deseler de, karga kafasına koymuştur bülbül gibi olmayı !
Karganın aşırı ısrarı üzerine bülbüller,
-Peki öyleyse, ama üç şartımız var, diyerek ona üç şart koşarlar
Karga, bir yandan sevinir bir yandan heyecanlanır;
-Söyleyin nedir bu üç şartınız ? Hemen yerine getireyim, der.
Bülbüller, üç şartı sayarlar...
İlk şart karganın kendilerine göre çok uzun olan bacakları ve kanatlarının kısaltılması; ikinci şart, uzun olan gagasının kesilip küçültülmesi; üçüncü şart, kara renkli tüy ve teleklerinin boyanması..."Çün şitâda zâglar pür-cûş olurUzlet eyler bülbülân hâmûş olur."
Yâni "Gülistanı kargalar istilâ edince, bülbüller siner ve susar", evet öyledir değil mi ?
- Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?
Hoca:
Adam :
-Hadi bir öt de duyayım, deyince,
- Bu ne biçim bülbül sesi ya Hu, Bülbül hiç böyle öter mi, deyince hoca:
- Ne yapalım, acemi bülbül bu kadar öter !, der
Hak nuru aşıklara her dem nüzul değil mi?Kime nüzul değerse aşktan mazul değil mi?
Kalpten kalbe yol vardır, böyle demişler erler,Her gönülden gönüle rast doğru yol değil mi?
Karga ile bülbülü bir kafese koysalar,Birbiri sohbetinden dayim melül değil mi?
Öyle ki karga diler bülbülden ayrılmayı,Bülbülün de gönlünde maksudu bu değil mi?
Cahil ile arifin misali şuna benzer,Cahil katında iman malum meçhul değil mi?
Aşık ile danişment günah işler her zaman,Danişment aşığa sorar; bî-şeriat değil mi?
Yetmiş iki milletin sözünü arif bilir,Yunus Emre sözleri daim usul değil mi?
"Cevr-i dehr ile olur bülbül gurâba hem-nişîn
Yine şekvâyı gurâb eyler, garâbet bundadır."