insan işte !
toprağın üstüne basar çiğner de, bir de meyvesini yer
havasız iki dakika duramaz da şikayet eder
soğuk der, sıcak der...
su ile hayat bahş olundu demez
gökten yağan yağmurla ıslanınca kızar
sele çığa fırtınaya ağıtlar yakar
kuraklık olursa yağmur duasına çıkar...
güneş; kuşu, böceği ayırd etmezken
fırsat bulsa insan;
gölge eder, paylaşamaz güneşi bile
kurdu olmuş sanki, insanın insan...
güneş cömert, su cömert, hava cömert, toprak cömert
insan kindar, insan merhametsiz, insan namert...
ondan sonra da sızlanır...
sille, tekme, gazap, azap nerden geldi deyu ağlaşır...
ve insan unutsa da,
ömrü
güneşte kalmış buz gibi
eriyip de gidiyor...
su oluyor, buhar oluyor
tıpkı bedenden çıkan ruh gibi...
öyleyse:
nedir insanın insandan çektiği !
ne kalıyor elde avuçta peki ?
zamanı gelir gülşende çiçekler açar da
asla gönlünü açamaz insan insana
hiç dayayamaz sırtını da
sebebi nedir acaba ?
düşünmez mi insan hâlâ !