Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Mayıs 2023 Perşembe

Bitkiler de zekidir...

Metni sesli dinleyin...

Dünyadaki biyolojik kütle(biyomass) yüzdelerinin oranına bakılacak olursa:
Dünya üzerindeki biyomass yüzdeleri, biyomlar arasındaki farklılıklara bağlı olarak değişiklik gösterir. Biyomlar, bitki ve hayvanların çeşitli ekosistemlerindeki varlıklarını ifade eder. 

Dünya biyomlarının yaklaşık yüzdeleri şöyle:
Ormanlar: Dünya biyomlarının yaklaşık %30'unu; Çayırlar ve savanlar  %24'ünü; Çöller ve yarı-çöller,  %20'sini;  Kutup bölgeleri %8'ini; Okyanuslar %70'ni;  Tatlısu ekosistemleri %1'ini oluşturur.
 
Genel olarak, dünya biyomlarının yaklaşık %70'i su (okyanuslar ve denizler) ve %30'u karadaki biyomlardan (ormanlar, çayırlar, çöller, vb.) oluşur.

Dünya biyokütlesinin çoğunu bitkiler oluşturur. Bitki biyokütlesi, yeryüzündeki bitki türlerinin toplam ağırlığını ifade eder. Ancak bitki biyokütlesinin tahmin edilmesi oldukça zordur, çünkü bitkilerin ağırlığı zaman içinde değişebilir ve bitki biyokütlesini etkileyen birçok faktör vardır.

Buna rağmen, bazı araştırmalara göre, dünya bitki biyokütlesinin yaklaşık 450 gigaton olduğu tahmin ediliyor. Bu biyokütlenin büyük kısmı, tropikal ormanlar, boreal ormanlar, çayırlar ve savanlar gibi büyük bitki örtüleri tarafından oluşturulur.

Bitki biyokütlesi, dünya ekosistemleri için hayati öneme sahiptir. Bitkiler, atmosferdeki karbon dioksit miktarını azaltarak, oksijen üretir ve toprağın verimliliğini arttırarak, diğer canlıların hayatta kalması için gerekli olan besin kaynaklarını sağlar.

Dünyadaki hayvan biyokütlesine gelince;
Dünya hayvan biyokütlesi, yeryüzündeki hayvan türlerinin toplam ağırlığını ifade eder. Ancak hayvan biyokütlesinin tahmin edilmesi oldukça zordur, çünkü hayvanların sayısı ve ağırlığı zaman içinde değişebilir ve hayvan biyokütlesini etkileyen birçok faktör vardır.

Bazı araştırmalara göre, dünya hayvan biyokütlesinin yaklaşık 1 gigaton olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu rakam, sadece vahşi hayvanları kapsamaktadır, evcil hayvanlar, çiftlik hayvanları ve diğer hayvanlar dahil değildir.

Araştırmalara göre insanların biyokütlesinin, dünya biyokütlesinin yaklaşık %0.01'ini oluşturduğu tahmin ediliyor. 

Ancak insan etkisi, diğer canlı türlerinin hayatta kalması ve çevre sorunlarının ortaya çıkması üzerinde de büyük bir etkiye sahip olduğu unutulmamalı...

Hayvanların biyokütlesi, ekosistemler için hayati öneme sahiptir. Hayvanlar, toprağı işleyerek, polenlerin taşınmasını sağlayarak ve bitki örtüsünün yayılmasına yardımcı olarak, ekosistemlerin sağlıklı kalmasınada aynı zamanda yardımcı olurlar.

"Dünyadaki canlılar 510 milyon kilometrekarede 1.876 milyar tonluk bir biyokütleye sahiptirler, bu biyokütlenin %99’unu ise sadece bitkiler oluşturur..."

Gelelim bitki nörobiyolojisi çalışmalarına...bitki nörobiyolojisi üzerinde çalışan Trewavas'a göre; "bitkilerin zekâ pırıltılarını gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz; çünkü bitkilerin yeryüzüne yayılışındaki ve hayatta kalmadaki başarısı bile tek başına bir zekâ göstergesi sayılabilir." 

Bitkilerin beyni yok ama zekası var... !
Ağacın verimini artıracak bir tecrübî misâl;
"Baltayla darbe alan ağaç sitokin hormonu salgılıyor. Sitokin hormonu ağacın köklerinden topraktaki mikroorganizmalara kadar sistemde büyük bir kalkışma başlatıyor ve ağaç daha verimli hale geliyor."

Ağaçların sadece salgıladıkları kimyasallarla değil, elektrofizyolojik sinyallerle de zeka belirtisi gösterdiğini araştıran yeni bir branş çıktı ortaya: Bitki Nörobiyolojisi. 

Floransa’daki Uluslararası Bitki Nörobiyolojisi Laboratuvarı Direktörü Stefano Mancuso, “Zekâ, problem çözebilme yetisi ise, bitkiler karşılaştıkları problemleri çözmekte inanılmaz derecede usta. Evet, bir beyinleri yok, ama dış kaynaklı streslere karşılık verme yetenekleri var” diyor.

Bitki nörobiyolojisi, bitkilerin bir bilinç veya zeka biçimine sahip olma olasılığını araştıran bilimsel bir alandır. Bu, sadece çevresel uyaranlara tepki veren pasif organizmalar olarak bitkilerin geleneksel anlayışına meydan okuyan tartışmalı ve nispeten yeni bir alandır. 

Bitki nörobiyolojisindeki anahtar fikirlerden biri, bitkilerin çevresel ipuçlarını tespit etmelerini ve bunlara yanıt vermelerini sağlayan bir tür sinir sistemine sahip olabileceğidir. Buna sıcaklık, ışık, yerçekimi ve diğer faktörlerdeki değişiklikleri algılama ve diğer bitki ve organizmalarla iletişim kurma yeteneği dahildir. 

Bazı bilim adamları, bitkilerin, nöronların hayvanlarda sinyal iletme şekline benzer şekilde, bitkinin farklı bölümleri arasında bilgi iletmek için bir tür elektriksel sinyal sistemi kullanabileceğini ifade ediyorlar. 

Bazı bilim insanları da, bitkilerin birbirleriyle ve böcekler veya mantarlar gibi diğer organizmalarla iletişim kurmak için kimyasal sinyaller kullanabileceğini öne sürüyorlar. 

Bununla birlikte, bitkilerin bilince veya zekaya sahip olduğu fikri oldukça tartışmalı olmaya devam ediyor ve birçok bilim adamı, bu tür iddiaları destekleyecek hiçbir kanıt olmadığını savunuyorlar, ancak
bitkiler karmaşık ve duyarlı organizmalar olsalar da, çoğu araştırmacı, hayvanlardaki gibi tipik olan ve bilinç veya zeka ile ilişkilendirilen merkezi sinir sistemine sahip olmadıkları konusunda hemfikir...
                                  ★
Bu bilgiler ışığında kimi insan kılıklı nadan içün, amiyane tabir ile kullanılan "ot gelmiş saman gidiyor" sözü iltifat sayılmaz mı ?

Bitkiler kadar bile iletişim kuramayan, reaktif olamayan i(di)yotların, nöronlarına rağmen transmitterlerinin inaktif olması düşündürücü değil mi...

Dostunu düşmanını, faydalıyı zararlıyı bilen(!), ona göre tedbirini alan, gelecek nesillerini ekolojik stres dönemlerinde vermek içün, soyunu sürdürmek içün tehlikeli şartları algılayan, ve mesela çiçeklenmeye yüklenen bitki mi daha zeki, yoksa vakti ve istikbâli umursamayıp yaşayan androidler mi daha zeki ve algı kanalları açık...?

Ne dersiniz !

Merkezi sinir sisteminden yoksun bitkilerin/otların tehlike ve risk algısı var iken, beyni ve sinir sistemi olan kimi insanların bitki kadar bile olamamaları ne garip ve tuhaf ! değil mi ?
_____
Kaynaklar:
-Tübitak, Bilim ve Teknik, Ağustos 2008.
-R.H., Whittaker - G. E., Likens ,1975, Primary Productivity of the Biosphere, Berlin. ss.305-328
-www.dagder.org.tr