-"Ey Behlül! Müslümanların ve bütün insanların hattâ hayvanların rahatlaması için Allahü teâlâya duâ etmez misin?" dedi.
O şöyle cevap verdi:
-"Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben bu işe karışmam. Eğer bir buğday tânesi bir dinar olsa, bize emrettiği gibi Allahü teâlâya ibâdet etsek, O bize vâdettiği gibi rızkımızı verir."
Sonra ellerini birbirine vurarak;
-"Ey dünyâyı ve süslerini toplayan, gözleri uykudan lezzet almayan kimse, nefsinle uğraşıp âhirete bir tedârik yapmadın, kıyâmet gününde Allahü teâlâya ne cevap vereceksin?" dedi.
-"Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi.
Bunun üzerine Behlül;
-"Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi.
Harun Reşid;
-"Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi.
Behlül de;
★★★
Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken;-"Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi.
Bunun üzerine Behlül;
-"Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi.
Harun Reşid;
-"Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi.
Behlül de;
-"Ben danışacağım yeri biliyorum." dedi ve oradan ayrıldı.
Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi.
Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi.
Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı. Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi. Behlül huzûra girince, Hârûn Reşîd ona;
-"Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı." dedi.
Behlül;
-"Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi.
Harun Reşid heybetle;
-"Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu." dedi.
Behlül de;
-"Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve;
"Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma." dediler.
Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd:
-"Haklısın." deyip düşüncelere daldı.
"Ey Hârûn Reşîd ! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir ?" diye sordu.
Hârûn Reşîd;
"Bunu bilmeyecek ne var ? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir." dedi.
Behlül; "Değil." dedi.
Harun Reşid;
"Nedir?" deyince,
Behlül Dânâ;
"Ey Harun Reşid ! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise âdil hükümdarların sevaplarıdır." buyurdu.
Bu sözler üzerine Hârûn Reşîd ağlamaya başladı.
★★★
Behlül Dânâ'nın Hârûn Reşîd'e bir nasîhati de şöyle;"Ey Hârûn Reşîd ! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir ?" diye sordu.
Hârûn Reşîd;
"Bunu bilmeyecek ne var ? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir." dedi.
Behlül; "Değil." dedi.
Harun Reşid;
"Nedir?" deyince,
Behlül Dânâ;
"Ey Harun Reşid ! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise âdil hükümdarların sevaplarıdır." buyurdu.
Bu sözler üzerine Hârûn Reşîd ağlamaya başladı.