Tâleb(ler)inin veya tercihlerinin zeminini ne oluşturuyor ?
Güç mü, mâl-mülk mü, para-pul mu, şaşaa ve debdebeli bir hayat mı, boy bos mu, ne ?
★★★
Pazar tezgâhlarında mostralık, vitrinlikler ile alıcı tezgâha doğru çekilir değil mi ?Kese kağıdının içinden eve gelince çürük çarık çıkmaması içün, insan keşke mostranın arkasına, vitrinin ötesine de almadan önce bir baksa da aldanmasa..!
Büyülenmese keşke vitrinin ışıltısı, mostranın "albeni"si ile..!
★★★
İnsanın isminin solundaki edindiği harfler, sahibi (!) olduğu dünyalıklar, kazanılmış şeylerin kalabalığının yoldaşlığının, en fazla kabire kadar olduğunu unutuyor işte...★★★
"Erdem" gerek insana...Edeb, irfân ve ilim gerek, güzel ahlâk gerek... bâki/kalıcı olan ve sonsuzluğa kadar yoldaşı olacak olan ise ötekiler değil, sadece ve sadece bunlar !Gözleri kamaştıran şaşaalı hayat kandilinin aydınlığına aldanıp da, ardından bir gün kandil "püfff" diye sönünce, zifiri karanlığın karabasanlarının ürpertisi içinde zehrolmuş bir ömrü yaşamaya mecbur olur da insan, kapkara bir dünya ile başbaşa kalabilir...
Yanlış tercihlerinin sonucu olarak, nefsin haz ve isteklerinin tatmini adına güyâ cennet(!) gibi bir yaşantı hayal ve ummalarının ardında gizlenmiş çileli bir hayatı yaşamak ise ne acı...
Hem de bu tercih ile; Yaratıcının ikrâmı olan, ve ancak "O"na kulluk etmek, hoşnut olacağı eylemleri yapmak üzere verilen ömrü heder etmek ve hayata yazık etmek ise, çok daha acı...
Selâmet, sükunet ve huzur kıyısından çok uzakta, okyanus ortasında kalmış fındık kabuğundan bir sandal üzerinde çalkalanan insan için, martıların "kara göründü" çığlık ve kahkahalarını duyma umudu ve avuntusu ile hayata tutunmak tek çare...yazık olmuş bir ömrün çığlığı ve martıların kahkahasına karışan umutlar, umutlar !
★★★
Ya "erdem"e, dosdoğruluğa talip olacak, ma'nayı maddeye tercih ile huzur ve mutluluk deryâsında yüzecek insan, ya da şaşaa-debdebeli, ışıltılı bir hayatım olsun da, hiç farketmez diyecek...ve ardından ayın ön yüzünün cazibesine, mehtabın ışıltısına aldanacak, ancak arka yüzüne geçince karanlıklarda hapsolacak !★★★
Yaşanmış hayatların tecrübesi birer şaşmaz ölçü...iyi / kötü, hayır / şer.Bu iki ölçü gaybın /istikbâlin nasıl şekilleneceğinin sırrıdır aslında, adeta hayat yolunu belirleyen baskın veya çekinik genin açılımı gibidir, okumayı bilene...
★★★
Hayat yolunun başında iken verilen kararlar var ya !İyi yahut kötüyü tercih...Ömrü ya abad ediyor ya berbad !
Yaldızlı ambalaja sahip hediye kutusundan her zaman elmaslar, pırlantalar çıkmıyor ne yazıkki !
Ateşin cazibesine kapılıp berbad olanlar, tıpkı ışık kaynağı/ateş etrafında yanacağını düşünmeden dönüp duran pervaneler (kelebek) gibidir !
Ateşe aşık pervâneler...
...
Ateşin yakıcılığını tecrübe edince uzaklaşma çabaları olunca da, zamanın kıymetini bilmeyen yolcu için çoğu kez gemi çoktan kalkmış oluyor limandan, tren kaçmış oluyor !
Eskilerde ak saçlılar vardı, öteleri gören...tecrübe imbiğinden süzülmüş öngörü ile geleceği dosdoğru okuyan, kutup yıldızı gibi yön gösteren...
Şimdilerde ya kutup yıldızı bulutlar ardında kaldığından yön bulmak zorlaşmış; ya insanlar miyop, yahut başını kaldırıp yıldıza göre yönü tayin ihtiyacı kalmamış insanlarda...rastgele, ne denk gelirse işte !
Sonuçta da burnunun ucundan öteyi göremeyen günümüz insanı çileyi yumak etmiş, dünyâyı ise çilehâne...
Ne diyelim, tercih mes'elesi !
Âl-i İmran sûresi, 27:“Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”
Ateşe aşık pervâneler...
...
Ateşin yakıcılığını tecrübe edince uzaklaşma çabaları olunca da, zamanın kıymetini bilmeyen yolcu için çoğu kez gemi çoktan kalkmış oluyor limandan, tren kaçmış oluyor !
★★★
Yücelten de alçaltan da, azîz eden de zelîl eden de "O", senin tercihin ise belirleyici, hangisini tercih edeceğin ise sana kalmış ey insan...buyur ! (*)★★★
Hülasa-i kelâm;Eskilerde ak saçlılar vardı, öteleri gören...tecrübe imbiğinden süzülmüş öngörü ile geleceği dosdoğru okuyan, kutup yıldızı gibi yön gösteren...
Şimdilerde ya kutup yıldızı bulutlar ardında kaldığından yön bulmak zorlaşmış; ya insanlar miyop, yahut başını kaldırıp yıldıza göre yönü tayin ihtiyacı kalmamış insanlarda...rastgele, ne denk gelirse işte !
Sonuçta da burnunun ucundan öteyi göremeyen günümüz insanı çileyi yumak etmiş, dünyâyı ise çilehâne...
Ne diyelim, tercih mes'elesi !
____________
(*)Âl-i İmran sûresi, 26: De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” Âl-i İmran sûresi, 27:“Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”