"Gördüğünüz görmediğinizin ipucudur"
Tomurcuğu görür çiçeği/meyveyi okursunuz, henüz varlık sahnesine çıkmasa da !
Yüzü kızaran insanı görürsünüz, edebe mugayyir yaptığı bir şeyin utanmasının yüz derisine yansımasındandır.
Beti benzi atmış, sararmış yüze bakarsınız, bir şeylerden korkusundan deri altı kanın hayati organlara çekildiğini okursunuz.
Bulutların yere indiğini görünce yağmur yağma ihtimalini göz önünde bulundurur, şemsiyenizi yanınıza alırsınız.
★
Kabiliyetin güzelliği, hulkun güzelliği yüze de yansır, yürüyüşe de, ahlâka da...
Bu sebeple iç âlemin dinginliği, sükûnu, huzuru insanın sûretine yansır ki, tetkik, teşhis ve tanıma açısından önemsenmelidir.
Toplumsal varlıklar olarak insanların olduğu gibi görünmek yerine kendiliğinde olmayanı sergileyerek fayda sağlama eğiliminin iyice arttığını, son devirlerde daha çok görmeye başladık...
İçi başka, dışı başka olmaklık aldatmak değildir de nedir ?
Dediği başka, yaptığı başka olmak sahtekârlığı almış başını gitmekte !
★
İç âlemden (sîret) dışa (sûret) vuran dalgalar içi okumanın harfleri, kelimeleri, cümleleri olarak okumayı bilenlere, basîret ehli irfân sahiplerine çok şeyler söyler...
Kimileri kitabın kapağına bakmakla yetinebilir, kimileri de kapağı çevirir ve kitapta yazan hikmetlerden istifâde eder...
Bu hususta serdedilmiş bir kaç veciz söz, kelâm-ı kibar ile noktalayalım;
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol (Mevlana Celaleddin-i Rumi)
Hüsn-i sûret kābiliyyet-i sîrete alâmettir (Naîmâ).
Sîreti sûrette mümkündür temâşâ eylemek
Hâil olmaz ayn-ı irfâna basîret perdesi (Kemterî).
Sîretin nâ-pak ise hayr umma çık germâbeden
Evvelâ tathîr-i kalb et sonra tathîr-i beden
(Recâîzâde Mahmut Ekrem).
Sîretin nâ-pak ise hayr umma çık germâbeden
Evvelâ tathîr-i kalb et sonra tathîr-i beden
(Recâîzâde Mahmut Ekrem).
★
Kendini de kandırdığının farkında olmayana yazıklar olsun !