15 yıl kadar önce bir belgesel yapımcısı ile yaptığımız sohbetlerde; atom altından galaksilere, genlerden karakterlere, saklı potansiyel güç/kudret ve enerjiden kinetiğin mekanizmasına, stabilite-mobilite ve döngülere, 4.boyuta, nefes almakta olan evren modeline kadarki tefekkür etme yolculuğu sonrası, danışmanları arasında olduğum, "Küçük muhteşemdir" belgeselinin alt yapısı ortaya çıkmış ve sonrasında senaryolaştırılarak farklı disiplinlerden bilimcilerle çekimleri yapılmış ve TRT'de dizi olarak yayınlanmış idi ...
☆☆☆
Sıradan düşünme; denizin yüzeyinde kalmak ise, sıra dışı tefekkür denizin içi ve dibi ile ilgili olmaktır denilebilir. Derin tefekkür yaratıcı iken, sıradan olanı basit ve tekrarlayan; etkisiz, düşük enerjili, değişime kapalı ve dağınıktır. Bu yüzden sıradan olanı bunalım, şüphecilik, endişe, takıntılı olma, ham ve boş hayaller şeklinde tezahür eder.
Kâinat ve hakikâta gelecek olursak...
Hakikat arayışı sıradan düşünme melekesi ile erişilebilecek kadar basit midir, yahut derin tefekkür ile ulaşılamayacak kadar karmaşık mıdır ?
Kâinat; durağan olmayan, kendi içinde sabit prensiplere bağlı olan ve çeşitliliği meydana getiren parçaların etkileşim içinde olduğu bir bütüncül sistem midir ?
Bütüncül bakış ve sınıflandırma ile kâinattaki varlıkların arasında, en basit sistemden en karmaşık olanına doğru bir hiyerarşi mevcut olsa da, bu sistem veya şeylerin hem kendi özlerindeki potansiyel hem de karşılıklı etkileşimlerindeki sınırlılıklar kimi zaman hiyerarşiyi ters yüz eder. Bu bağlamda her şeyin birbiri ile bir illiyet bağı vardır ve dolayısı ile parçalar bütünün bilgisini taşır.
Kâinattaki işleyiş ve düzen eğer saat gibi çalışsa gelecek önceden kestirilebilir, ancak gerek sosyal mevzûlar gerekse şeylerin gelecekteki varacağı hedefi her zaman ve durumda kestirmek mümkün değildir. İhtimaller üzerinde düşünülebilir ancak bu bir kesinlik ifade etmez.
Buradan yola çıkılırsa; iki şeyden biri diğerinin sebebi de olabilir, bu iki şeyin birbiri ile etkileşimleri onları bir üçüncüye evrilmeye de götürebilir.
Buradaki değişim ve evrilmenin kökeninde morfogenetik bir mekanizmadan söz edilebilir ki, morfolojik değişim ve kendinde mevcut ve saklı potansiyelinin zamana bağlı açılımlarının geleceğini kestirmek bu yüzden mümkün değildir. Ancak olsa olsa ihtimallerin mümkünlüğünden bahsedilebilir.
Kuantum düşünce stratejisi ile olgulara ve etkileşimlere gelince...
Kuantum stratejik bakışı; izafiyeti, mukayese ile hesaplanabilir ihtimalleri, uzay ve zamana dair fikirleri çöpe atarak, sebep-sonuç illiyetinde geleceğe dair belirsizlik ve ihtimaliyet algılarını ucu açık olacak şekilde nitelendirerek, düşünme melekesini harekete geçirir ve buna dayalı bir çok projeksiyon yapar, muhtemel senaryoları formüle ederken de, tecrübelerin ışığında mes’elelere çözüm yolları üretir.
Yine kuantum bilimsel bakış açısı ile; dünya yahut kâinatdaki gelecek öngörülebilir değildir, karmaşıktır, kaotiktir ve belirsizdir.
Bu bakış açısı ile ölçülebilir şeyler için, ölçülen şeylerden çok nesneler arasındaki etkileşim çok daha önemlidir.
Meselâ; Zaman ve mekândan bağımsız bir şekilde "şeyler" hem birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen ve hem de karmaşık gibi görünen bir bütüne ait parça davranışı gösterirler. Bu durumda bir parça bütünden bağımsız hareket ediyor gibi gözükse de bütünlüğün dışında hareket etme ihtimali yoktur ki, bu da kaotik, belirsiz ve karmaşık gibi görünen bir algıya sebep olur. Belirsizlik ise bir çok durumda yaratıcı potansiyeli ortaya çıkaran bir güdüleyici/müteharrik olabilmektedir. Bu durumda yine denilebilir ki belirsizlik değişime kapı aralayan bir mekanizma olarak iş görebilir.
Gelelim fiziki olarak algıladığımız somut âleme...bunun temeli atom altı parçacık ve enerji olduğuna göre, kâinatın bütününe; parçacık ve enerjinin farklı dalga boylarına sahip hologramlar denilmesi bu açıdan yanlış olmaz.
Kuantum fiziği bakış açısı ile ve kuantum düşünceye göre; kâinatta her şey enerji ile doludur, "şeyler"in enerjisi ise kendindendir, özündendir. Ve kâinattaki mevcut enerji, aynısı ile insanda da mevcuttur. Bu yansıma; etkileşimde olan şeylerin elektromanyetizma veya enerjinin dalga boyları üzerinden birinin diğerini etkileyebileceğini de ifade eder. Meselâ, olumsuz bir duygu durumu insanın vücut sistemlerini negatif yönde etkiler ki, bu bir enerji akışıdır ve soyut bir etkileyicidir. Bu negatif etkileyici enerjinin stres, motivasyonun bozulması, hormonal dengede değişikliğe sebep olması, ya da tersi olumlu bir hâlin enerjik, yaratıcı, motive edici tarafları ivmelemesi söz konusu olabilmektedir.
Anlaşıldığı üzere bugün gelinen noktada parçacıkların sahip olduğu süper güç ve bu gücün bize göre geleceğinin belirsizliği, bilim çevrelerini evrene pozitivizmin getirdiği açıklamalardan vazgeçmeye ve makas değiştirmeye zorluyor...
☆☆☆
Bir basit RNA iplikçiğine sahip virüsle başa çıkamayan, sırrını çözemeyen pozitif bilim aklı şaşkın durumda...çoğalmak için canlı bir hücre içine girme ve onun sentez mekanizmalarını kullanma zorunluluğunda olan, tersi durumda canlılık belirtisi olmayan ribonükleik asit bileşimli RNA virüsü yedi milyar insanı, yedi düveli şaşkına çevirmiş durumda.
Bugün itibarı ile 60 küsur milyon kişiye bulaşan virüs, hepi topu bir çay kaşığını dolduracak kadar bir kütle ediyor ancak...
Bir çay kaşığı ribonükleik asitteki kudret uzayda koloni kurmaya çalışan, 5G teknolojisi ile dünyayı yönetme iddiasındaki süper/hiper güçleri ve teknolojilerini, bilgi ötesi çağın bilimcilerini tuş etmiş yahut nakavt etmiş durumda...
Virüs ile insanın bilek güreşi...basit (görünen) ile başa çıkamayan en gelişmişin çaresizliğine şahit oluyor 21.yüzyılın insanı.
☆☆☆
Zerrenin kürreye gebeliği...çekirdekten ağaca, zigottan insana...
Nihayetin bidayet olduğu, tekâmülün sonunun başlangıca döndüğü bir devir...bu devr-i daimin kompleksliğinde saklı olan basitliğinden; kaotik yapısı içindeki düzenden; var olanı yoklamanın imkânsızlığından bahseden kuantum düşünce bir yanda; mekanik ve sebep-sonuç yolaklı indirgemeci bakış diğer yanda...
Kuantum düşünce, klasik fiziki evren kavramını tahtından mı ediyor ?