Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Eylül 2018 Cuma

Bir “Evlâd-ı Fatihân” Osman Baymak’ın ardından…


Sene 2009…13-18 Ağustos tarihleri arasında KIBATEK (Kıbrıs Balkanlar ve Avrasya Türk Edebiyatları Konseyi) tarafından düzenlenen 17. Uluslararası Türk Edebiyatları Sempozyumu kapsamında Kosova’ya Kıymetli dostum Osman Baymak tarafından, merhum Prof.Dr.Hakkı Acun, Prof.Dr.Zeki Aytaç ile birlikte davet aldık.

Kosova’da Osman Baymak ev sahipliği yapacak…

Beş günlük bir program.

Uçaktan inip pasaport işlemlerini yaptırdık…

Bir ay kadar önce Hakkın rahmetine kavuşan Prof.Dr.Hakkı Acun ve Prof.Dr.Zeki Aytaç ile dışarı çıktık…

Osman Baymak gelen katılımcıları mütebessim mutevazı ve vakur bir Türk Lider duruşuyla karşılıyor, samimane, içten, gönülden..

Balkan Aydınlar ve Yazarlar Birliği(BAY) Başkanı yazar, şair, edebiyatçı Osman Baymak’ın “Anadolu’nun savunması buralardan başlar” dediği bir coğrafyada müslüman Türk olmak ve kalmak dışarıdan görüldüğü gibi kolay değil.

Otobüse binip 1389 yılında Birinci Kosova Muharebesi sonrasında bu toprakları fetheden ve savaşın hemen ardından Sırp Kralı Lazar’ın yaralı damadı Miloş tarafından hançerlenerek öldürülen Sultan Murat Hüdavendigar’ın(*) iç organlarının saklandığı türbesini ziyaret ettikten sonra Prizren’e devam ediyoruz...

20 Haziran 1455 yılında Fâtih Sultan Mehmed kumandasındaki Osmanlı ordusu Prizren’i ele geçirmiş. Fetihten sonra bir sancağın merkezi yapılmış ve Kral Milutin’in büyük kilisesi, daha sonra Câmi-i Atîk olarak bilinen şehrin en önde gelen camisine dönüştürülmüş. Şehre bir grup Türk nüfus yerleştirilmiş ki işte bunlar “evlâd-ı fatihân”… Fâtih Sultan Mehmed Prizren’de bir de namazgâh yaptırmış.

Prizren’deki tekke, cami, namazgâh ve tarihi mekânlar hakkında gerek Osman Baymak gerekse sanat tarihçi Prof.Dr.Hakkı Acun tarafından bilgi veriliyor bizlere…

Prof.Acun’un Fatih Sultan Mehmed’den kalma yok olmaya yüz tutmuş Namazgâh’ı ayağa kaldırması hikâyesini Prof. Acun’dan namazgâh’ta gece vakti dinlemiş idik; oranın restorasyonu yanında Kosova'daki diğer bazı Osmanlı’dan kalma tarihi eserlerin de restorasyonunda önemli vazifeler üslenen ve bir ay kadar önce vefat eden hocamızı da rahmetle anıyoruz.

Mehmet Akif Ersoy’un köyünü ziyaretimizde amcası oğlu Adem Mulla (Molla) ve diğer akrabaları ile tanışıyoruz. Bu arada ifade etmeli ki, köydeki M.Akif Ersoy’un babasının camisi enkaz halinde…

Mamuşa Türk köyü, İpek, Üsküp, Tiran gezileri sempozyum sunum vakitleri dışında gezilen duraklar.

Bir hatıramı nakletmeden geçemiyeceğim…

Üsküp şehrinde katılımcılar ile gezerken daha önce aramızda bahis konusu ettiğimiz Kalkandelen’deki Harabati Baba türbesi ve Bektaşi tekkesine gitme isteğimi hatırlatmam üzerine biz diğer arkadaşlardan ayrılarak; Osman Baymak, hikâye ve roman yazarı Hale Seval ve bendeniz bir taksi kiraladık ve Kalkandelen’de Harabati Baba türbesini, bugün de faal olan tekkeyi ve müştemilatını ziyaret edip dönmüş idik.

Rahmetli dostum Osman Baymak beyefendi ile vefatından birkaç ay öncesine kadar telefon ile görüşür idik. “Yazılarını okuyorum, bana iyi geliyor..” demişti en son görüşmemizde ve kitaplaştırdığımız yazıları İstanbul’daki adresine göndermek üzere kavilleşmiştik…!

Sonrasında vefat haberini kıymetli evlâdı Devrim Baymak'ın paylaşımlarından öğrenmiş oldum.

Bir çok dile çevrilmiş kitapları ile, yazı işleri müdürlüğünü yaptığı ve Kosova’da neşrettiği edebiyat ve çocuk dergileriyle...hâsıl-ı kelâm kültürümüzün yaşatılması adına yaptığı bütün hizmetleri takdire şayandır Osman Baymak’ın.

Osman Baymak; Kosova’da, hatta Balkan coğrafyasında Türk kültürünü ve Türkçeyi ayakta tutmak için yıllarını vermiş, bu uğurda Türkiye ile sürekli ilişkisini sürdürmüş bir dava adamı, bir lider, bir kültür adamı, bir münevver olarak hatırlanacaktır.

Prizren sahip olduğu Osmanlı havasını ve kültürünü korumak yanında tapu niteliğindeki tarihî eserlerin muhafaza edebilmiş bir şehirdir, "evlâd-ı fatihân" sayesinde olmaya devam edecektir, etmelidir.

Bunu için Osman Baymak ve diğer “evlâd-ı fatihân”ın gayretleri ile gelinen noktadan gelecek nesiller bayrağı devralarak geleceğe taşıyacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin de hem kültürü hem de bu eserleri restore etmek ve ayakta kalmalarını sağlamak gibi misyonu olmuştur, inşâ'Allah her daim olacaktır...

Allah rahmet eyleye kıymetli dost Osman Baymak, mekânın cennet ola…Bir evlâd-ı fâtihan olarak hatırlanacaksın…Dualarımızdasın…
__________
(*)Kosovanın kapılarını açan Sultan Murat Hüdâvendigâr'ın (1. Murad) Kosava Meydan Savaşı'nda ölmeden birkaç dakika önce okuduğu duası ile yazıyı sonlandırırken; din ü devlet, vatan ve millet adına gayret eden"evlâd-ı fatihân"ın hepsine rahmet okuyalım:
(1.Murad'ın duası, bugünün türkçesi ile):

Peygamberin yüzünün suyu, Kerbelâ'da akan kan, ayrılık gecesinden ağlayan göz, aşkının yolunda sürünen yüz, dertlilerin hazin gönlü ve canlara tesir eden yakarışları için, lütfunu bizimle beraber kıl ve muhafazanı bizden eksik etme yarabbi!
Yarab! İslâm ehline yardımcı ol, düşmanın elini bizden uzak tut!
Günahımıza değil, candan ve gönülden gelen âhımıza bak!
Mücahidlerini telef ve bizi düşman oklarına hedef ettirme. Vücutlarımızı mezardan sakla, İslâm'ı tehlikelerden uzak tut. Bunca senedir ettiğimiz duaları ve dîn uğruna yaptığımız savaşları boşa çıkarma.
Adımı kahrın ile perişan, yüzümü halkın içinde siyah etme! 
İslâm topraklarını ayaklar altında çiğneten, utanç içindeki insanların yaşadığı bir yer haline getirme.
Yarabbi, bilirim ki İslâm ehline lütufların çoktur, bu lütuflarını bu savaşta da göster. 
Dîn yolunda şehit olunacaksa, beni de et.

Özbekistanlı bir aile 400 Yıldır Sultan Murat Hüdâvendigâr'ın türbesinde‘Türbedar’ aile olarak türbedarlık yapıyorlar.
Foto: Şu andaki türbedar: Saniye Türbedar hanımefendi...