Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Eylül 2018 Çarşamba

Her nefes yakınlaşıyor ecel…

Sabahtan akşama kadar
koşuşturanlar...
☆☆☆
Neymiş;
yaşamanın gereği imiş,
ihtiyaçlarmış,
üretiyorlarmış,
kazanmak gerekiyormuş,
daha rahat edeceklermiş,
kariyer için gerekliymiş,
zengin olunmalıymış,
kimseye muhtaç olunmamalıymış
ve saire…
Herkesin bir gerekçesi var...
☆☆☆
Peki sonuç,
dünyanı ya da dünyayı  mamûr edeceksin değil mi ?
Tamam !...mamûr et tabiki…
☆☆☆
Unutulan bir şey yok mu ?
Hani koşturmanın unutturduğu bir şey…
…ecel !
Zaman kısalıyor farkında mısın !
Her nefes ecele az daha yaklaşıyorsun...
☆☆☆
Dur hele, soluklan ve düşün...
Kimler geldi kimler geçti...
Yüz yıl sonra da, ne sen ne de
bugün yeryüzünde arz-ı endam edenler; şanlısı sansızı, zengini fukarası, mühim adamı önemsenmeyeni...hiç biri yok !

İşini bitirerek giden oldu mu?

İnsanoğlunun emelleri ecelinin fersah fersah ötesinde…
Hani tûl-i emel, hırs-ı câh dedikleri…
☆☆☆
Şöyle bir kabirdekilerin geçmiş zaman hikâyelerine bakıyorum da;
herkesin işi yarım kalmış, yarım...
Dünyanın işini bitiren mi olmuş !
Dünyayı bitirip götüren mi olmuş !
☆☆☆
Bitireyim derken insan kendi işini bitiriyor da, ipini mi çekiyor ha...!
Ne dersiniz...
☆☆☆
Ecel hakîkatini unutmadan,
ömrü anlamlandırarak yaşamak varken...
Nereye bu koşturma ve ne niçin ?
Bir an dur ve lütfen düşün !