Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

1 Ekim 2017 Pazar

Neyzen'in nây-ı şerîf ile mükâlemesi / Muhammed Talha Efe

Hz.Mevlâna'nın doğum gününe ithaf...
30 Eylül 1207
☆☆☆
-Bolu'ya Tokâdî (k.s) hz. ni ziyarete gitmiştim, orada bir huzur kapladı benliğimi...
O an'a ithafen bir kaç kelâm, mısra halinde döküldü satırlara;

An olur nice kapılar açılır,
An olur gönüle neler saçılır.
An olur, bostan gülistân olur,
An olur, handân olur, şâdân olur.

-Her şey an'da var azizim, ötesi yok berisi yok
Anı bil de kıymetin bul, zamanın hiç şakası yok
Dünya ölülerle dolu aç gözünü seyre koyul
Kabirlerde dirileri görmek için zikre koyul
Fena bul ki var olasın, Bakì ile yâr olasın
Ete kemiğe kelp doysun, gir bir gönle sır bulasın

-Âmenna, Allah razı olsun, bizi mezara girmeden ölenlerden(egosunu  zapt eden, ben merkezci olmayanlardan, daima Allah'ın huzurunda olduğunun idrakinde olanlardan), mezara girip de ölmeyen(diri)lerden eylesin..

-Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez. Hay olan toprağa girer mi ?
"...bel ahyâun ve lâkin lâ teş'urun" ...Hayır, onlar diridirler, ancak siz bunu bilemezsiniz ! (Bakara suresi, 154).

-Elbette girmez, toprak da Hayy'dır değil mi ?
Ben toprağı hep öyle hayal etmiştim de, her türlü nebatat toprakta yetiştiği için...Allah teâlâ'nin Hayy esmasının muazzam bir tecellisi olarak görüyorum

-Toprak bitkiye, bitki hayvana, hayvan insana, dolayısı ile bütün elementler insana tırmanarak (besin zinciri ile geçerek) onun vücudunda olmak arzusundadırlar...çünkü zişuur olan, hakikatini bilen "İnsan"dır, onda olmak kıymetdir.

-Âlem adem için yaratılmıştır mevzusu yani...

-Hayy olacağa malzemedir, kalıptır madde, hayy olması için sudaki sır ile sırlanması gerekir madde'den olanların...mesela bineği olsa insanın, mesela atı...bineği=kendisi olur mu?
....
-Olmaz elbette, bu düşünceler ışığında biraz devam ettirdim şiiri:

An olur nice kapılar açılır,
An olur gönüle neler saçılır.
An olur, bostan gülistân olur,
An olur, handân olur, şâdân olur.

An olur candan içre cânân girer,
An olur vuslat içre hicran girer.
An olur dert içre derman girer,
An olur nokta içre ferman girer.

An olur bahar döner güz olur,
An olur neş'e biter yas olur.
An olur nefes biter mevt olur,
An olur aşk oduna yanar olur.

An olur aşık kalır hayvân ölür,
An olur yaşlı gözler Cemâl görür.
An olur zikr-i daim üzre kalp görür,
An olur huzûr-u daim üzre nefs erir.

-Eyvallah, nefesini boşa harcamamışsın, nây-ı şerîf olmak gerek, kamışlıkta kamış kalmaya devam eden, en fazla olsa olsa, ayak altına serilen hasır olur, sergi olur ...

Hz. Mevlânâ diyor ki; ney, “insan-ı kâmil” in sembolüdür... Beti benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delikler açılmışsa kamışta, artık o, kamış olmaktan çıkmış, ney olmuştur.

 "...belâ ve huvel hallâkul alîm"
Evet ! Elbette. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır (Yasin suresi, 82)

Kendisini var edenin üflediği nefes hayat vermekte değil midir ney'e !
Ney, nefesle hayat bulur, yedi delik açılmış sînesinden çıkan feryâd ve iniltiler, insana lahûti alemden sırlar fısıldar adeta...
İşte bu yüzden neyin kudsiyeti vardır, “ nây-ı şerîf ” diye anılmasına sebep de budur...

Hz. Mevlânâ'ya bir kez daha kulak verelim, bak ne demiş;
Duy şikayet etmede her an bu Ney,
Anlatır hep bu ayrılıklardan bu Ney.
Der ki; feryadım kamışlıktan gelir,
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek,
İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Şayet aslından biraz ayrılsa can,
Öyle bekler, vuslata ersin zaman.
Ağladım her yerde, hep ah eyledim,
Gördüğüm her kul için, dostum dedim.
Herkesin zannında dost oldum ama;
Kimse talip olmadı esrarıma.
Hiç değil feryadıma sırrım uzak,
Gözde lakin yok ışık, duymaz kulak.
Aşikardır can-beden, gör insanı,
Yok izin, görmez fakat insan, canı...

Ustasının elinden çıkmış ney insan ruhuna doğrudan doğruya nüfuz eder. Ney'in pürüzsüz sadâsı; deliklerinin ölçülü dağlanmasına, içinin perdahlanmasına ve yağlanmasına göre çıkar. İnsan da içini perdahlar; yedi deliği (gözler, kulaklar, burun, ağız...) ölçülü/fıtrata uygun açıp kullanacak olursa; mânevî temizlenme, ferahlama ve yücelme vasıtasını kullanmaya başlar. Çünkü ruhu/gönlü ve dimağı kirleten ve paslandıran bu deliklerdir... ruhî temizlenme ile dimağa ve gönüle batmış dikenleri de ayıklanır.
Bu temizliği yapamayan ruh nefsin bayağı arzu, heves ve ihtiraslarıyla bulaşır,  özgünlüğünü kaybeder, kirlenir ve fıtratından uzaklaşır.
İnsan derekesine çıkabilen ise hayvanî hislerini kontrol eder,  “sonsuz varlık” ı hisseder, özünü O’ na yakınlaştırır ve nihâyetinde ulaştırır...

-Kamışlıktan kopartıldım çok şükür, içimiz boşaltılıyor, perdahlanacağız da, delikler açılınca nefes üflensin hele bir, inşaallah düzgün ses veririz.

-Eyvallah, göremeyene "âşikar olmak" hicab olur...kamışlığı terkedip ney gibi boşalıp üflenmeye hazır olmak, "zan"da dost olmayı terk eylemek, hakikatte dost ile olmak, dostta kalmak duasıyla...

-Amin...