Olguları çoğu zaman (ya da hiç bir zaman) tersine çevirmek
mümkün değildir. Bazen hayat çıkmaz sokaklarda adres sordurur. Hayatın zaman
yolağında mecburi yön levhaları vardır ve sizi tek yönlü yola icbar eder.
Arifler buna "zuhurata
tabi olmak" derler.
“Bir çift yürek”
yazarı Marlo Morgan bakın ne diyor:
-Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü
değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı
anlayabilme sağduyusu ver.
-Yaşamın örümcek ağını ören, insanın kendisi değildir. O, bu
ağda sadece bir teldir. Bu ağa yaptığı her katkıyı aslında kendi kendine
yapmıştır.
"Cemil Baba"nın yaşadığı ev |
Dibi dolu tek cümle ile ciltler dolusu mânâyı ifade edebilen mânâ sultanlarından bir tanesi...
Boyacı Cemil baba, ayakkabı boyacısı olarak geçirilen bir
ömür...
Çaputuyla ayakkabının tozunu, tel fırçasıyla çamurunu
temizler, süngeriyle boyayı çalar deriye, fırça ile yedirir, cilayı üç
parmağına sardığı bez ile ayakkabıya yedirir, yeniden fırçalar, parlatır,
sonunda kadife bezi ile parlatırdı muhakkak...
Bu kadar mı peki ?
Değil elbette...
Gönül tozlarını, çamurlarını da aynı şekilde temizler,
boyalar, fırçalar, cilalar, parlatırdı eminim, ayakkabıyı boyayana dek...
Ayakkabı ile tozlu topraklarda ve çamurlu yerlerde dolaşan
insan, gezip tozduğu yerlerden, konuşup görüştüğü kişilerden, gözüne ve
kulağına çarpanlardan, alış-veriş ve diğer muamelattan dolayı, muhakkak
dünyalık kirler ile gönül/kalb aynasını da kirletir.
Sadece beden ile gezmeler, girilen ortamlar kirletmez
kişiyi, zihni dolanmalar da kir/iz bırakır hatıratta, kalpte, gönülde...
Cemil baba ya dönecek olursak; o hangi renk ayakkabı boyanacaksa
o renk boya, fırça ve bez kullanırdı mutlaka, diğer renk ile bulaşık
olmasın diye.
Ve eminim ayakkabı sandığına ayağını koymuşken müşterisi,
hem ayakkabısı dünya kirlerinden arınıp temizlenerek boyanıyordu, hem de
havatırındaki, kalbindeki toz ve kirler mânâ
sultanı boyacının gönlünden çıkan öz kelâmlar ile fırçalanıyor temizleniyor,
ardından sıbgatullah ile aklı, zihni ve gönlü boyanıyor, cilalanıyordu, nasibi
kadar. Kısa bir sürede...
"Cemil baba kendisine yakınlık gösteren insanlara
mutlaka bir şeyler verir, nasihat etmekten de geri durmaz.
Çevresindekilere söylediği sözlerden bazıları :
''Beni benden alıp kendisine bağlayandan başkasına
bağlanamam. Öyle âşık ol ki, âşıklar sana âşık olsun!.''
"Zamane insanlarını cehenneme götürecek iki önemli şey
var : Biri kelâm, diğeri taam". Yani kişi ağzından çıkana/söze, ve ağzından girene/lokmaya azami dikkat
edecek !
"Bizim yakınlığımız iman yakınlığıdır. Şunun bunun yakınlık
dediği sadece uzaklıktır…bizim sabunumuz Tevhiddir!."
"Malınız-mülkünüz, dünyalıklarınız sizi gurura
düşürmesin ki, onda dünyalık korkusu vardır. Kâinatı hükmü altında bulunduran
Allah (c.c.), bu eseriyle gururlanmazken, insana ne oluyor da küçük eserleriyle
gururlanıyor ! ''
Onlarki tevarus eden ilim ile akıldan gönüle giden yolu
bellemişler kılavuzlayarak.
Mânâ sultanları etiket ile dolaşmazlar, onlar etiketi
manasızlık girdabında boğulmaya terk etmişler. Fakrı tercih etmişlerdir, dünyayı ve dünyalıkları gönülden çıkararak...
Hikmetli bir diğer söz: “Dünyanın
içinde ol amma, dünya senin içine zerre kadar girmesin, boğulursun"
_________________
Fotoğraf "http://cafer54.blogspot.com.tr/2011/06/boncukcu-cemil-baba-hacda-manti.html" dan alınmıştır.
_________________
Fotoğraf "http://cafer54.blogspot.com.tr/2011/06/boncukcu-cemil-baba-hacda-manti.html" dan alınmıştır.