Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Nisan 2022 Pazartesi

Bâkî kalan kubbede hoş sadâ...

 

İnsan;
Açmalı gözünü,
yeşile, çiçeklere,
gök yüzünün masmaviliğine...
Bulutların renk değişimine bakmalı…
Derin nefes ile ciğerlerini doldurmalı…
Her nefes ile tazelenen hayatı
 bir daha şükrederek solumalı…
İnsan;
Varlığın ve var oluşun farkına vararak
 şükretmeli…
Ye’is, keder ve dertleri 
akan zaman nehrine
 atmalı,
Gönül ve his âlemine, 
ân ve müstakbele
huzurda ve huzurlu  
göz gezdirmeli…
İnsan;
Çölleşmiş gönüle tohumlar ekmeli,
rahmet duasına çıkmalı,
kuraklaşmış gönül ikliminin
mutedil olması için çabalamalı,
o mutena mâ’nâ iklimini yaşatmalı, yaşamalı,
vahaya dönüştürmeli...
İnsan;
Kaderin sunduğu yol ayrımlarında,
kederden firar,
"ah ü vah"dan ırak 
hesap-kitapdan beri olmalı,
İlâhi iradenin farkında olarak
akl-ı selim ile karar vermeli... 
İnsan;
Kendine "koşma" diyebilmeli,
usulca yürü demeli...
acele edene aralanır kapılar belki,
ancak eşiğe takılıp da düşme ihtimalini
göz ardı etmemeli...
İnsan;
Bâkî kalan kubbede
hoş sadâ bırakmalı
gürültü ve bağırıştan,
insana yaraşmayan tavırlardan
 imtina etmeli.
İnsan;
Yeryüzünün mukimi değil
yolcusu olduğu kabulü ile ömrünü yaşamalı...
İnsan;
Hayatı, kaderin mahkûmu gibi değil,
hoşnutu ve teslimi gibi yaşamalı…
Teslim olmalı, teslim…

Teslimiyet;
imkânları zorlamadan,
zamanın gereğini yaparak,
Külli İradenin sunduklarını,
tevafukları, 
idrak ederek,
hayatı yaşamakmış...
Kader ile cedelleşmemek, didişmemekmiş...
Dünyaya gelen her kişi 
zaman nehrinde bir seyirci...  
Çekerken sandalının küreklerini...
İnsan;
Bâkî kalan bu kubbede
fâni olduğunu unutmadan
hoş bir sadâ bırakmalı vesselâm...