Sesin mi kısık, boğazın mı azgın, yoksa bademciklerin mi şiş !
Kaba bir havlama ile havlıyorsun da ondan sordum !
Yoksa boğazına, yemeğe çalıştığın kemik kıymığı mı takıldı ?
Ya da balık kılçığı !
Havlıyorsun tamam, it olduğunu biliyorsun bildiriyorsun da, senden insanca konuşmanı bekleyen mi var yoksa ha !
Tabiki itsin, havlayacaksın !
İtlik yapacaksın...
Boş ver sen, o cahilleri, onlar cehâletlerinden seni tanıyamamışlar...
Senden insanlık beklentileri varmış...
De onlara..."bit itte pire yiğitte bulunur" derler, "fazla yemekten semirdiniz de pireleriniz mi kanlandı sizin yoksa" !
"Piresiz/parasız olduğunuz demleri de biliriz" de...
Hani şu garibanlık devrelerinizi, zavallılık evrelerinizi, sığınmışlık hâllerinizi ne çabuk da unutmuşsunuz...
Şımarıklık buymuş demek !
☆☆☆
İnsan bedenine sahip olupda insan kalamamışların, nân-körlükte kedilere pabuç bırakmayanların, itten öğreneceği yegâne şey var ki, o da "sadâkat"...
Köpek,
"Bir lokma ekmek yediyse bir kapıdan
Adeta kulu olur vazgeçmez o tapıdan"
Eğer yetmediyse misâl;
Aşık Veysel'in sadık yarim dediği "kara toprak", sadâkati mutlak mânâda öğretecek !
Sana yakışanı yap tabi, itsin sen, havla...konuşmanı bekleyenler câhil, takma onları !