e-Dergi: Fikir, Kültür, Edebiyat ve San'at, Popüler Bilim muhtevalı yazılar - Editör: Prof.Dr. Suat Kıyak - Redaktör: Nursultan Ahıskalı - İletişim: nefes.kelam@gmail.com
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
31 Mayıs 2022 Salı
Kafdağı Simurg ve Ankâ...
29 Mayıs 2022 Pazar
Kutlu Fetih...
“Kostantîniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır! Onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!” (Hadis-i Şerif) Hz. Muhammed (S.A.V.) |
28 Mayıs 2022 Cumartesi
İdrak...
Mevlânâ'nın mesnevisinden: "Yol kesici dört kuş..."
Mesnevide(*) yer alan, "Dört kuş al, onları yanına topla” (Bakara Sûresi, 260) beyitleri;
Ey idraki güneşe benzeyen, sen vaktin Halil’isin. Bu yol kesen dört kuşu öldür!
27 Mayıs 2022 Cuma
Cândan içeri...
26 Mayıs 2022 Perşembe
Sarâhaten söylemeli... !
25 Mayıs 2022 Çarşamba
Dost, ni'met, külfet...
22 Mayıs 2022 Pazar
Bir deli, kırk akıllı...
21 Mayıs 2022 Cumartesi
İşte onlar payidâr...
20 Mayıs 2022 Cuma
Uyuma, uyan ey can !
19 Mayıs 2022 Perşembe
Nice gönüller fethettik...
17 Mayıs 2022 Salı
Dil harâb olan, olmazki âbâd...
15 Mayıs 2022 Pazar
Yahyâ Kemâl Beyatlı, Şiir ve Mûsîki...
Yahyâ Kemâl Beyatlı, 1884 tarihinde Üsküp'te dünyaya gelmiştir. Meşhur divan şairi Leskofçalı Galib 'in yeğeni olup, asıl adı Ahmed Agâh; Türk şair, yazar, mütefekkir, siyasetçi ve diplomat, 1958'de Hakka yürümüş...
Beyatlı'nın elliden fazla şiiri farklı bestekârlar tarafından bestelenmiş, Münir Nurettin Selçuk ile de güftekâr bestekâr ikilisi oluşturmuşlardır.
Münir Nurettin Selçuk tarafından bestelenmiş olan "Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç (Rindlerin Akşamı)" eseri çok sevilen bir Segâh eserdir, güftesi şöyle:
Ah, dönülmez akşamın ufkundayızVakit çok geçBu son fasıldır ey ömrümNasıl geçersen geçBu son fasıldır ey ömrümNasıl geçersen geçCihana bir daha gelmek hayal edilse bileAvunmak istemeyiz böyle bir teselliyleAh, geniş kanatları boşlukta simsiyah açılanVe arkasında güneş doğmayan büyük kapıdanGeçince başlayacak bitmeyen sükün bu geceBurulba karşı bu son bahçelerde keyfince AhYa aşk içinde harap olYa şevk içinde gönülYa lale açmalıdır göğsümüzde, yahut gülYa lale açmalıdır göğsümüzde, yahut gülAh, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bahis konusu körfez, İstanbul'da Mihrabat korusu yakınındaki Kanlıca körfezi olsa gerek.... Mehtablı gecelerinde mehtâba çıkılması; Boğaziçi gezileri, sandal sefâları, mûsîki ve muhabbet üzere meşk...
Nihavend makamında Türk Aksağı usulündeki bu şarkının bestesi Osman Nihat Akın'a, güftesi Yahyâ Kemâl Beyatlı'ya ait.
Geçmiş Yaz – Yahyâ Kemâl
Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinleHer anını, her rengini, her şi’rini hazdanHala doludur bahçeler en tatlı sesinleBir gün bir uzak hatıra istersen o yazdanKörfez’deki dalgın suya bir bak, göreceksinGeçmiş gecelerden biri durmakta derindeMehtab … iri güller… ve senin en güzel aksinVelhasıl o rüya duruyor yerli yerinde...
Vur Pençe-i Âlî`deki şemşîr aşkınaGülbang-ı âsmânı tutan pîr aşkınaEy leşker-i müfettihü`l-ebvâb vur bugünFeth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına
Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içünGelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına
Düşsün çelengi Rûm`un, eğilsün ser-i FirenkVur Türk`ü gönderen yed-i takdîr aşkına
Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlarFecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına
“Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizdenVe ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.”
Dileriz ki, bir ölçü ve aheng üzere yaratılmış âlemde, gönül iklimi şiir ve mûsîki tadında huzur ve huşuya doysun...
1)Beyatlı, Y.K.,1971. Edebiyata Dair. İstanbul: Yahya Kemâl Enstitüsü Yayınları.
14 Mayıs 2022 Cumartesi
"Saymayın" efendim !
"Âlemde âlimlerin yağcılığı olmasaydı, zâlimlerin zulme cesaretleri olmazdı !"
"Meşhûrdur ki zulm ile olmaz cihan harâbEyler anı müdâhane-i âliman harâb."
12 Mayıs 2022 Perşembe
Ahlâk problemi, erozyonu ve süfliyyet enflasyonu...
Allah’tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever. (Âl-i İmrân sûresi 134)
Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.
Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.
Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir. (İbrahim sûresi 24-26)
De ki: “Rabbim yalnızca çirkin hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını- günah işlemeyi haklı nedeni olmayan ‘isyan ve saldırıyı’ kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (Araf sûresi, 33)
Yetimin malına o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah’ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.” (Enam sûresi, 152)
Büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler. (Şuara sûresi, 37-38)
Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin, eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız. (Bakara sûresi 172)
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. (Bakara sûresi 263)
Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. (Nur sûresi, 27)
Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur. (Fussilet sûresi, 35)
Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin. (Nisa sûresi, 8)
Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. (İsra sûresi, 34)
10 Mayıs 2022 Salı
Harnâme...Eşek eşektir de, eşeklik neyin nesi...
Bir dostumuzun eşek muhtevalı yazısından mülhem, edebiyatımızda "harnâme"den bir hikâye ile halk arasında söylenegelen bazı fıkraları bu yazıda konu ettik...
Eşek, felsefik mânâda çok düşünen az konuşan insanı sembolize eden bir figür olmanın yanı sıra, edebi metinlerde alçak gönüllülerin ve âlimlerin bineği olarak da ele alınır. Zenginlerin ve eşraftan sayılan soyluların, ağalar ve beylerin, kibir ehlinin bineğinin at, ermişlerin bineğinin deve yahut geyik olduğu da hikâyelerde yer alır.
Yahya Kemal, Neyzen Tevfik ve daha bir çok edib ve Mevlânâ eserlerinde hayvan metaforu üzerinden anlatımlara yer vermişlerdir.
Mevlâna'nın mesnevisinde köpek, eşek, pire, sivrisinek, horoz, tavus, deve, fil gibi birçok hayvan, hikâyelerde yer alır.
“Emanet eşeğin yuları gevşek olur.”, “El elin eşeğini türkü çağırarak arar.”, “Üzülme; eşek eşeği beğenir. (Ömer Hayyam)”, “Eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir.”, “Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol.”, “Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder. (Mevlana)”,"Kanat vardır doğanı padişaha götürür; kanat vardır kuzgunu leşe götürür.(Mevlana)" ; “Eğer yol bilmezsen eşeğin (nefs) dileğine aykırı hareket et; doğru yol o aykırı yoldur. (Mevlana)”, "Mey biter saki kalır. Her renk solar haki kalır. Diploma insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır "(Fuzuli).
Divan şairi Şeyhî aynı zamanda bir hekimdir; Sultan Çelebi Mehmed'i tedavi edince, Çelebi Mehmed ona bir köy (Tokuzlu Köyü) hediye eder. Köye doğru yola koyulan Şeyhî, yolda eşkıyalar tarafından soyulup dövülmesi üzerine "Harnâme"yi kaleme alır. Har eşek demektir. Bu eserde toplumun kötü yönleri mizahi bir üslup ile hicvedilir.
Yük çekmekten şikayetçi zayıf ve hasta bir eşek oduna ve suya gitmekten bıkmış. Gece gündüz üzüntü ve derd içinde. Öyle ağır yükler çekiyor ki, sırtında tüy kalmamış. Tüy şöyle dursun, et ve deriden de eser yok. Dudakları sarkmış, çenesi düşmüş. O kadar zayıf ki, arkasına bir sinek konsa yoruluyor. Kulağında kargalar, gözünde sinekler... Arkasından palanı alınsa, kalanı it artığından farksız.
Birgün, sahibi ona acır, sırtından palanını alarak otlağa salıverir.
Eşek orada öküzleri görür. Kılını çeksen yağı damlayacak kadar semiz öküzler. Bunların boynuzlarına hayran kalır. Üstelik, yular ve palan derdleri de yok. Bu gördüklerine şaşar ve kendi hâllerini tasavvur ederek düşünür.
Yaratılışta eşit oldukları halde. kendilerinin boynuzdan mahrum olmalarını mânâsız ve haksız bulur. Bu müşkülünü, ancak eşeklerin piri olarak tanınan tecrübeli, gün görmüş, akıllı ve hakillı eşeğin çözeceğini düşünerek ona başvurur. İhtiyar eşek kendisine şu cevabı verir: "Bu işin aslı basittir, Allah öküzü rızk sebebi olarak yarattı. Gece gündüz arpa, buğday işler; bunların hasıl olmasında uğraşırlar. Başlarında devlet tacı olması bundandır. Halbuki bizim işimiz odun taşımaktır. Bunu göz önünde tutarsan, bize boynuz şöyle dursun kuyruk ve kulağın da fazla olduğunu anlarsın".
Zavallı eşek oradan dert içinde ayrılır. Fakat bu işin aslı kolaymış diye memnun da olur. “Artık ben de buğday işlerim, yazımı ve kışımı orada geçiririm; ne zamana kadar odun ile dayak yiyeceğim, bundan sonra buğday işlemekle izzetler bulayım” düşünceleri ile dolaşırken yeşermiş bir ekin görür. Aşk ile yemeğe başlar. Öyle saldırır ki, az zamanda tarla kara toprak haline gelir. Doyduktan sonra yuvarlanır ve sevincinden terennüme başlar.
Eşek canı acıyarak kaçarken, yolda akıl danıştığı pir eşeğe rastlar. İhtiyar eşek halini sorar. Zavallı inleyerek der ki, “boynuz umarken kulaktan oldum”.
Eşek eşeklik edince; boynuz ummuş, amma kulak ve kuyruktan olmuş...
Ego farklı durum ve ortamlarda bu suretlerden birine bürünür...meselâ eşek gibi çirkin ses çıkarır, yeri gelmişken izah edelim, eşek iki durumda anırır, açken ve şehveti için...böyleleri yok mu ?
“Yükü ben kendim arkaladım, yük altında olan benim, sen niye çöküyorsunki...!
–Kimsin, nesin, cin misin, peri misin sen ?
Adam:
– Beni pazardan aldın ya, aldığında eşektim. Anam babam eşek ol diye beddua ettiler, Allah beni eşek yaptı. Sağolasın senin gibi iyiliksever birisi beni satın aldı da yeniden insan oldum.
Hoca bunu duyunca adamı salıverir.
Pazara bir kaç gün sonra eşek almak için yeniden gider, bir kaç gün önce satın aldığı eşeğin satılık olduğunu görür. Karakaçanın kulağına eğilerek fısıldar:
–Ya hu, ne uslanmaz evlatmışsın, yine eşeklik yapıp ana baba bedduası aldın değil mi ?
Ana baba bedduası almaya sebep işlerden uzak durmak lâzım !
"Semerci ölsün diye dua edeceğimize, dua edelim de Allah bizi eşeklikten kurtarsın..."
Ama unutmamalı ki, sesin çirkinliğini duyunca gözün güzelliği hafıza ve hayalden silinir.
Hz. Nuh a.s. -melûn bin deyince- eşeğin kuyruğuna tutunarak ben de gemiye binmiş oldum !
Beden gemisine melûnları almamak niyâzı ile...
Müddessir sûresinin 49-51. âyetlerinde:“Çünkü bu kişiler, ayrıca Dünya yaşamlarında kendilerine öğüt veren vahiy kitabından /zikir kitabından, O’nu zikretmekten /anlamaktan, düşünüp öğrenmekten ve benimseyip bildirdiklerine göre yaşamaktan uzaklaşmışlardı. Öyle ki, bir şeyden ürküp sağa sola kaçışan eşekler /merkepler gibi kaçmışlardı.. Sanki bir aslan onları kovalıyormuş gibi “
Lokman sûresinin 19. âyetinde:"Davranışlarında, yürüyüşünde doğal ol, abartıdan kaçın ve insanlara karşı yüksek sesle, bağırarak konuşma. Unutma ki insanı en bıktırıcı seslerden biri anıran eşeklerin sesidir".
Cum’a sûresinin 5. âyetinde:“Kendilerine Tevrat verilip de, onu anlayarak okumadığı için Allah’ın buyruklarını da yerine getirmeyen topluluğun örneği, yük olarak içinde ne olduğunu bilmediği kitaplar taşıyan eşeğin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerinin gerçek anlamlarını bilmediği için red eden ve dolayısıyla da istenenlere uymayan bir topluluğun durumu ne kötüdür. Allah, bu şekilde zulme sapmış bir toplumun hidayete /doğru yola ulaşmasını gerçekleştirmez”.
Nahl sûresi, 8. âyette:“Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?”
Vesselâm..
___________
1) Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş, Şeyhî’nin Harnâme’si, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayın No. 1629, Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1971, 106 s.
9 Mayıs 2022 Pazartesi
Başarı ve engeller...
8 Mayıs 2022 Pazar
Hufre-i âdem...
5 Mayıs 2022 Perşembe
Dîde-i ibretle bak...
4 Mayıs 2022 Çarşamba
Mes'elenin özü, insan ve ahlâk
Muktedir veya muhalif, her kim ise ve eğer dosdoğru ise fikrine görüşüne başvurulur, istişare edilir...
(İnsanın aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi, yaptığı işte görünür.)
Bu esnada bir karınca ağzında bir damlacık su ile ateşe doğru hızlıca giderken, diğer bir karınca onu görüp sorar:
– Ne bu acele, nereye gidiyorsun?
– Görmüyor musun ? Nemrud, hz. İbrahim'i ateşe atacak. Vadideki ateşin sönmesine yardım için su götürüyorum.
– Senin bir damlacık suyun bu ateşe ne yapabilir ki?
– Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum belli olur.
3 Mayıs 2022 Salı
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm !
Huşû ve huzur ikliminde, rahmet sağanağında şemsiye açmamışlara bayram şimdi...
"Noldu bu gönlüm noldu bu gönlümDerd-ü gamınla doldu bu gönlümYandı bu gönlüm yandı bu gönlümYanmada derman buldu bu gönlümGerçi ki yandı gerçeğe yandıRengine aşkın cümle boyandıKendinde buldu kendinde bulduMatlabını hoş buldu bu gönlüm
Bayram’ı imdi Bayram’ı imdi
Bayram ederler Hakk ile şimdi
Hamd-ü senalar hamd-ü senalar
Hakk ile bayram kıldı bu gönlüm"