Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Mayıs 2022 Cumartesi

"Saymayın" efendim !


İki veciz ifâde ile yazıya başlayalım:
Dağıstanlı Abdülfettah Efe. der:
"Âlemde âlimlerin yağcılığı olmasaydı, zâlimlerin zulme cesaretleri olmazdı !"

19. yüzyılın dîvan şairlerinden Keçecizade İzzet Molla da bir beyitinde şöyle der: 
"Meşhûrdur ki zulm ile olmaz cihan harâb 
Eyler anı müdâhane-i âliman harâb."
Kim dünyâya ehemmiyet vermez, mansıp, makam ve mevki istemezki !  

Ehlinin deyişiyle hubb-u cah; bırakınız somut olanı, ruhî terakkinin en son merhalesinde bile en zor terk edilen bir huy, bir maraz...

Hubb-u cah; şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi ve rütbe hırsı gibi manalara geliyor.

Son derece muhteris, mevki düşkünü insanların mansıb ve makam hırsı ve arzusu çoğunlukla şahsi menfaat temini arzusundan,  biraz da takdir ve saygı duyulmak isteğinden kaynaklanır. 
Bunun ardından da belki şöhret ve kibir gelir. Şöhret kötü ahlâka, kibir huzurdan kovulmaya kapı aralar ve en büyük afet olarak nitelenir.

Hubb-u cah, belki de insanoğlunun mayasındaki halefliğinden gelen bir özellik.

Mansıp, mevki ve makam için demeli ki;
Şahıs var mansıbı taşır, şahıs var mansıb onu taşır; kişi var makamı mevkiyi taşır, kişi var mevki ve makamı onu taşır.

Bir de -E- olanlar var ki evlere şenlik, emekli, emek vermiş, emekdâr kısaltması...mansıbın önünde kullanılan...
Ecnebi literatürde emekli ünvanlı için em. kısaltması yahut emeritus kullanılır.

Bir süreliğine bir görevi ifâ etmiş, süre dolunca eski pozisyonuna dönmüş, ama mazisindeki süreli görevinin sekeratından, sarhoşluğundan halen uyanamamış, ayıkamamışları da unutmamak lâzım !

Mansıb, makam ve mevki; hizmet etmek, imkânları kamu menfaatine ve adil olarak kullanmak için birer tezgâhtır, hizmetkârlıktır, Hakk hoşnutluğunu kazanma vesilesidir bilene, o kadar...

Ancak o imkânları şahsi menfaati için kullanan, mesela milletin emaneti olan ve kamu hizmeti için tahsisli araçlar ile evlad u iyâlini sabah akşam kamu görevlisi şöforüne taşıtan, görevden ayrıldıktan sonra bile -e- bilmem kim olarak afra tafra yapan, -e-filan olmaklığını iş bitirmek(!) için kullan(mak isteyen)an, kibri şahsiyetinden önde giden, bilgiçlik taslayan ukalalar da maateessüf bitmedi, bitmiyor...

Böylesi falan filanları, ademoğlundan "saymayın" efendim !

Yok hükmünde olsunlar diyeceğim amma, saymaya devam edenlerin, itibâr edenlerin; ya hâlen geçmişten gelen şahsi menfaatleri, göbekten bağlılıkları, ortaklıkları vardır, veya beklentileri devam ediyordur, ya da açıkları vardır, o yüzden de kula kulluk etmekteler, ahbab çavuş iş görmeye, kılıfa uydurmaya çalışmaktalar ... İyilerden bilinen/görünen kişinin ahlâkı  arkadaşının ahlâkı gibi ise...bu da onları âdemden "sayan"ların şahsiyyetsizliği !
Şahsiyyeti ile, güzel ahlâkı ile, takvası ile itibâr bulsun insan, mansıb, makam ve mevkisinden dolayı değil !

Takdir edilen taksime razı olsun insan, gayrisine değil !

Abdiyyet en ulvî makam, idrâk edene !
Dünyanın en büyük kütüphânesine de koysanız köpeği, bilgiyi/ilmi/kitapları umursar mı ?... ama bir kemik gösterirseniz... !